Sezai Karakoç'un Necip Fazıl'ı anlattığı hatıralar
HATIRALARIN AMACI İBRET ALMAK DEĞİL MİYDİ?
Sezai Karakoç, 3 Ağustos 1990 tarihli köşesinde, hâtıralarını yazmış olmaktan pişmanlık duyduğunu açık bir şekilde dile getirir. Çünkü özellikle tatsız olayları betimlerken tarifsiz bir keder yaşamaktadır. Yazar yine de anıları vasıtasıyla geçmişin iç yüzünü naklederken genç nesilde taze bir bilinç yaratmanın mümkün olduğunu hatırlayarak teselli olur.
"Bütün bunları yazmaktan bir zevk duyduğumu sanmayınız. Aksine, çok büyük ıstırap duyuyorum. Hatta kimi zaman üzülüyor, "nerden başladım bu Hâtıralar'a?" diyorum kendi kendime. Ama bir kere başladık. Kader başlattı. Her hafta dergi yakama yapışıyor ve istesem de istemesem de "bir parça" hâtıra koparıyor. Haftalık gıdası gibi. Bunda hâlâ bir tereddüdüm var. Bu Hâtıralar'ı yazmalı mıydım, yazmamalı mıydım? Bunda hâlâ bir tereddüdüm var. Ama mademki yazmaya başladım, hakikatleri yazmalıyım. Bunları gizlersem okura ve camiaya, gençlere karşı görevimi yapmamış olurum…"
Toplam 17 / 4. Foto
Karakoç, biyografileri “tarihin atomları” olarak nitelendirir. Diriliş dergisinde kaleme aldığı “Hâtıralar” yazıları hem kendi hayatına hem de etrafındakilerin yaşanmışlıklarına ayna tutar niteliktedir. En önemlisi de “Hâtıralar”, okuyucuya, “Necip Fazıl Bey”, “Necip Fazıl Üstadımız” ve “Üstad” diye seslendiği Necip Fazıl’ı, değişik yönleriyle müşahede etme fırsatını verir. Şairin çektiği fikir çilesi, Büyük Doğu dergisini neşretme çabası, vazgeçemediği alışkanlıkları, dönemin politikacılarıyla ilişkisi, dönemin edebiyat dünyasında algılanış biçimi Sezai Karakoç’un gözünden metinlere yansıtılır.