Yaşar Kemal'in Edebi Hayatı (Portre)
İyi bir yazar olmanın ancak iyi bir okuyucu olmaktan geçtiği bilincine erken yaşlarda kavuşan Yaşar Kemal, yazmaya bilinçle ve istekle başladığını, Homeros’u ve Stendhal’e hayranlık doymasının ise boşuna olmadığını ifade eder. Dünya edebiyatının değerli isimleri Tolstoy, Balzac, Çehov, Dostoyevski gibi büyük yazarları takip eden, bununla birlikte yerel kültür ve birikimden de asla kopmayan Yaşar Kemal, “Benim temelimde ne kadar Balzac, Dostoyevski, Gogol, ve Çehov varsa o kadar da Köroğlu olduğunu sanıyorum” demesi hem Dünya edebiyatından hem de Türk edebiyatından ne denli beslendiğinin en açık örneğidir. Ünlü yazarın şu sözleri onun evrensel bir değer olduğunun açık kanıtıdır: “Benim bir ayağım Anadolu’daysa bir ayağım dünyada. Kültürler birbirlerini besler. Dünya kültüründen beslenmek şart ama kendi kaynaklarını da bilmeli. Kendi kaynaklarımızı bilip dünyaya açılmaktan başka çaremiz yoktur. Politikada olsun sanatta olsun öykünmek maymunluk kolay; fakat kendi kişiliğine, halkın kişiliğine dönüp yaratmak zordur.”
Toplam 5 / 4. Foto
Yazdığı eserlerle Anadolu’nun ve özellikle Çukurova yöresinin sesi olan, eser içindeki toplumsal ve psikolojik kurgularıyla evrensel bir mahiyete bürünen Yaşar Kemal, ortaya koyduğu çok sayıda yapıtla ve yapıtlarının kırktan fazla dile çevrilmesiyle bir dünya edebiyatçısına dönüştü. Dönemin toplumsal gerçekliğini çok iyi yansıtan ve düzene başkaldıran İnce Memed’iyle, Toros Dağları’ndan Çukurova’ya inen köylülerin yaşadığı sorunları anlatan Orta Direk adlı yapıtıyla ve bütün eserleriyle toplumsal gerçeklik bağlamındaki olguları işleyiş şekli onu Türk edebiyatının en önemli kalemlerinden biri haline getirdi.