Sosyal Medya

Güncel

CHP'den Azeri mültecilere zulüm

Suriyeli muhacirleri kovacağız diyen CHP 1944'te İnönü döneminde Sovyetlerin istemesi üzerine Rus tarafına gönderilen muhacirler, hemen sınırda Türkiye askerlerinin gözleri önünde kurşuna dizilmesini izlemişti.



Bugün "Suriyeli muhacirleri kovacağız" vaadi ile seçmenin karşısına çıkan CHP'nin muhacirleri kovma adeti yeni deÄŸil, 1944'te Boraltan katliamı diye anılan zulme sebep olan bu zihniyetti.

Boraltan'da ne yaÅŸanmıştı, buyrun okuyun: 

II. Dünya Savaşı süresince Türkiye, fiili olarak harbe girmedi ve “Milli Åžef” Ä°smet Ä°nönü’nün ÅŸiddetle savunduÄŸu bir ÅŸekilde “çatışmanın dışında kalma” politikası güttü. Ancak, her an hazır durumda bulunmak üzere askeri harcamaları da arttırdı. Güçsüz ve donanımı yetersiz orduda bir milyon kiÅŸi silâhaltına alındı. BaÅŸka ülkelerle yaÅŸanan sorunlarda takip edilen “tarafsızlık” söylemi, buna halel getirecek uygulamalardan uzak durma çabası ile birleÅŸince, o döneme kadar devlet geleneÄŸimizle, dini-milli anlayışımızla uyuÅŸmayan ve hatta “zulme göz yummak” derecesine varan faciaların yaÅŸanmasına neden oldu.

 

 

Bunlardan biri de yıllarca kamuoyundan gizlenen, gündeme getirildiÄŸinde ise bazı çevrelerce: “Dönemin ÅŸartlarına göre doÄŸru olan buydu. Ä°nönü, gerekeni yaparak savaÅŸ çıkmasını önledi.” Åžeklinde savunulan “Boraltan Köprüsü Faciası”ydı.

II. Dünya Savaşı’nın sonlarında yaÅŸanan bu olayda, Sovyetlerden kaçarak Türkiye’ye sığınan Azeriler, Ankara’dan gelen bir talimatla Rus askerlerine teslim edildiler. Yüzlerce yıllık devlet geleneÄŸimizi yansıtan ve Topkapı Sarayı’nın “Bab-ı Hümayun Kapısı” üzerinde taÅŸa iÅŸlenen, “ye’vi ileyhi külli mazlûmîn-dili, dini, ırkı, mezhebi, rengi ne olursa olsun bütün mazlumların koruyucusu” olma anlayışından, Ä°smet Ä°nönü’nün: “Misak-ı Milli hudutlarının dışında Türk unsuru kabul etmiyoruz.” anlayışına indirgenen CHP’nin tek parti yönetiminde, bu yöndeki iadeler devam etti. ÇeÅŸitli vesilelerle hatırlanarak “Türklük” ve “Müslümanlığa” ihanet olarak görülen “Boraltan Köprüsü Faciası” ise hafızalarda yer edindi.

 

 

Kars’ın ilk kültür ve kütüphane müdürlerinden, araÅŸtırmacı Temraz Kesemenli’nin verdiÄŸi bilgilere göre: Rus iÅŸgali altındaki Azerbaycan’da Komünist rejime muhalif Azeri doktor, yargıç, mühendis, öÄŸretmen ve ailelerinden oluÅŸan bir grup aydın, 1944 yılında Türkiye’ye sığındı. Bunları takip ederek yerlerini tespit eden Sovyet yönetimi de Nazilerle iÅŸbirliÄŸi yaptıkları ve aranan siyasi kaçaklar olduklarını ileri sürerek iadelerini talep etti. Neticede güç dengesinin Sovyetler lehinde olması ve tek parti CHP yönetimi ile Milli Åžef Ä°smet Ä°nönü’nün dirençsiz tavrı nedeniyle mültecilerin teslimine karar verildi. Aras Nehri üzerindeki Boraltan Köprüsü sınırında Ruslara iadeleri emri, sınır karakolunda “doÄŸruluÄŸuna inanılmak istenmemesi” nedeniyle defalarca teyit ettirildikten sonra Azeri soydaÅŸlarımızın: “Bizi teslim etmeyin, burada, kendi toprağımızın, kardeÅŸimizin, bayrağımızın altında siz öldürün” ÅŸeklinde yalvarmalarına raÄŸmen yerine getirildi. Sonrasında ise Rus tarafına geçirilen mülteciler, hemen sınırda askerlerimizin gözleri önünde kurÅŸuna dizildi.

 

 

Azerilerin teslim edilmek üzere Kars’tan geçerken, nakledildikleri tren pencerelerinden üzerlerinde bulunan kıymetli eÅŸyaları halka attıkları, feryatlarına birçok Karslının ÅŸahit olduÄŸu, Ä°nönü’nün emriyle onları götüren memurun akli dengesini kaybettiÄŸi ve tedavi altındayken öldüÄŸü nakledilen mülteciler meselesi, 18 Temmuz 1951’de DP TekirdaÄŸ Milletvekili Åževket Mocan tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bir soru önergesi olarak gündeme getirildi. Åževket Mocan’ın önergesinde: “Muhtelif tarihlerde memleketimizde siyasi mültecilik haklarına dayanarak iltica etmiÅŸ (156) mülteci 1947 senesinde, milletlerarası hukuk kaidelerine tamamen aykırı olarak Sovyet Rusya’ya teslim edildikleri doÄŸru mudur? Facia kurbanlarının sevk ÅŸekli de kurban gönderilen mabudun usullerine uygun olmasından ve akıbetlerini görmesinden, teslim iÅŸinde vazifeli Yedek Subay Posta MüfettiÅŸi ReÅŸat’ın asabi rahatsızlığa uÄŸradığı ve sinir hastanelerinde el-yevm tedavi olduÄŸu doÄŸru mudur? 1945’te Almanya’daki öÄŸrencilerimizi getiren Ä°sveç bandıralı vapurla (Enver Anar ve Adem) isminde iki münevver askeri Türk gencinin senelerden beri memleketimizde tavattun etmiÅŸ amca ve teyzesinin yanından alınarak (Ankara’ya gönderiyoruz) diye Komiser Muavini Ali Rıza nezaretinde Kars’ta aynı mabuda kurban sunuldukları vaki midir?” ÅŸeklinde BaÅŸbakan Adnan Menderes’in cevaplaması istemiyle ilettiÄŸi sorular, o sırada Adalet Bakanlığı görevinde bulunan Rükneddin NasuhioÄŸlu tarafından sözlü olarak cevaplandırıldı.

 

 

Tek parti CHP döneminde meydana gelen iadeler hakkında bilgi veren Adalet Bakanı, doÄŸrulayıcı nitelikte konuÅŸarak haklarında çeÅŸitli ve birbirinden farklı rakamlar verilen mülteciler hakkında: “Ä°kinci Cihan Harbi’nin başından itibaren memleketimize muhtelif devletler tabiiyetini haiz askeri ÅŸahıslar iltica etmiÅŸ ve bunlar bi-taraf bir devlet olmamız itibariyle harbin sonuna intizaren Yozgat’ta kurulan kampta eterne edilmiÅŸlerdir. 23 Åžubat 1945 tarihinde Almanya ve Japonya’ya karşı harb ilan etmemiz üzerine, müttefiklerimiz arasında yer almış bulunan Sovyet Rusya kendi tebaasından olan askeri mültecilerin iadesini istemiÅŸtir…

Keyfiyet Bakanlar Kurulunca incelenerek neticede ittihaz olunan Mayıs 1945 gün ve 3/2563 sayılı karar mucibince ve Ankara’daki Sovyet Sefareti ile mütekabiliyet esasını tesbit eden bir nota tesisi suretiyle (237) Sovyet askeri mültecisinden 195’i ilk parti olarak 6.VIII. 1945 tarihinde Tıhmıs kapısından Sovyetlere iade edilmiÅŸtir…Enver Anar (Enver Kaziyef) ile Kadri BaÅŸaran (Adem KardeÅŸbeyli) adındaki Kızılordu eski subaylarından iki kiÅŸinin de Sovyet Rusya’ya iade edilen yukarıda yazılı (195) kiÅŸilik listeye dahil bulundukları anlaşılmıştır.” Åžeklinde konuÅŸtu.

 

 

Buna karşın söz alan Åževket Mocan ise Adalet Bakanı’nı ve açıklamasını eleÅŸtirerek Meclis’te “Bravo, DoÄŸru” sesleriyle tasdik edilen: “…Hadiseler, Adalet Bakanının izahları gibi cereyan etmemiÅŸtir. Beni en çok müteessir eden nokta budur. ArkadaÅŸlar, Bakanlık mesuliyetini verdiÄŸimiz arkadaÅŸ, eski devir (CHP) mesullerinin cürümlerini kapatmak için hazırlanmış dokümanları toplayarak, sanki kendisi de o devrin Bakanı imiÅŸ gibi, o zamanın cürüm avukatlığını yapıyorlar..” dedikten sonra “askeri mülteci” ile “siyasi mülteci” arasındaki farkı izah ederek: “Bir akideden canını kurtarıp da hudutlarımıza iltica eden insanlara ancak siyasi mülteci denir… Muhterem arkadaşım, Enver ve Adem isminde iki Azeri münevverden bahsettiler. Bunlar çok yakından tanıdığımız Konya Milletvekili Ziyat Bey’in kayınbiraderleridir. Çok evvel Rus ordusunda subaylık etmiÅŸler, fakat milletlerini unutmamışlar, o akideleri kabul etmeyerek Almanya’ya kaçmışlar, orada uzun müddet bulunmuÅŸlardır. Sonra memleketimize gelerek hemÅŸirelerinin yanına, Ziyat Bey’in hareminin yanına sığınmışlardır. Fakat yüz kızartacak bir hal olarak bunlar bir gün evden alınarak, Ankara’ya göndereceÄŸiz diye, Komiser Ali Rıza refakatinde hududa götürülmüÅŸler, aynı mabuda kurban sunulmuÅŸlardır. Bu milletin tarihinde bir tek mülteci Ä°sveç Kralı Åžarl için harb etmiÅŸ ÅŸerefli hadiseler çoktur; fakat siyasi mültecileri bir mabuda kurban sunar gibi sunmaya götüren yüz kızartıcı, gönül parçalayıcı, hicabaver bir hadise daha yoktur. Ä°bnisuud mutavaat etmedi, mültecileri vermedi, fakat bizdeki bir devrin adamları bizim tarihimize bu lekeyi yazdılar, mültecileri iade ettiler arkadaÅŸlar.” Dedi. (TBMM Tutanak Dergisi, Dönem IX, Cilt.9, Toplantı 1, Yüz Birinci BirleÅŸim, 18.VII. 1951 ÇarÅŸamba.)

 

 

CHP iktidarının mültecileri iade etmesi konusu 1965 Seçimleri öncesinde de gündeme getirildi. 7 Ekim 1965 tarihli Adalet Gazetesi’nde çıkan imzasız baÅŸyazıda Ä°nönü’nün günahları arasında sayılan, ağıtlarda, ÅŸiirlerde dillendirilen bu acı olaylar, filmlere de konu oldu. Mehmet Kılıç’ın yönetmenliÄŸini üstlendiÄŸi ve Cüneyt Arkın, Oya AydoÄŸan, Baki Tamer gibi oyuncuların rol aldığı, 1977 yapımı “GüneÅŸ Ne Zaman DoÄŸacak” adlı filmde benzer bir konu iÅŸlenmiÅŸ ve “1945 yılında Sosyalist bir ülkeden Türkiye’ye iltica eden daha sonra düÅŸmana edilirken sınırda ÅŸehit edilen 150 Türk’ün aziz hatırasına atfedilmiÅŸti.”

(Emre Gül / Dünya Bülteni)

 

Boraltan Katliamı üzerine yazılan bir ağıt:

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.