Sosyal Medya

Coğrafyamız

10 soruda Suriye rejiminin 'büyük kriz'i

Timetürk Editör Masası, Suriye rejiminin sahada yaşadığı krizi masaya yatırdı ve bölgesel denklem içerisinde oluşan yeni Suriye fotoğrafını değerlendirdi.



Mart ayında Ä°dlib'i kaybetmesinin ardından Suriye rejimi, kuzeyde hem moral yönünden hem de ordu bütünlüÄŸü yönünden ciddi sıkıntılar yaÅŸamaya baÅŸladı. Lazkiye - Hama - Ä°dlib hattı ile baÄŸlantısını büyük oranda kaybeden rejimin son aylarda yaÅŸadığı sıkıntının arkasında oldukça karmaşık bir sebepler manzumesi var. Timetürk Editör Masası, Suriye'nin kuzeyinde yaÅŸanan hakimiyet mücadelesini Åžam rejiminin gözünden deÄŸerlendirdi.

1) Suriye rejimi Halep'i kuÅŸatmaya bu kadar yaklaÅŸmışken neden baÅŸarısız oldu ve Halep'te yeniden 'düÄŸüm savaşı' olarak ifade edilebilecek kör mevzi savaşına dönüldü?

2013 yılının bahar aylarında Kuseyr'i alarak Åžam'ın Lübnan baÄŸlantısını, yani hayati lojistik yolunu açan Åžii milisler, beklemeksizin Lazkiye - Hama - Hanasır yolu üzerinden Halep'e geçtiler ve muhaliflere karşı psikolojik etkisi askeri etkisinden daha büyük bir saldırı baÅŸlattılar. Safira, Cibrin ve Tel Aran üzerinden Halep'in en hakim noktalarından Åžeyh Neccar'a yüklenen milisler, 2014 yılının hemen başında Åžeyh Neccar'ı düÅŸürdüler ve sonrasında medyada sıkça okuduÄŸumuz 'Suriye rejimi Halep'i kuÅŸattı''Suriye rejimi Halep'i kuÅŸatmak üzere' baÅŸlıklı haberler gelmeye baÅŸladı. Bir kısmı bizzat Suriye rejimi ve Ä°ran'a ait propaganda aygıtları tarafından üretilen ve olması istenen olay oluyormuÅŸ ya da olmuÅŸ gibi yazılan haberlerdi. Ancak Kastillo geçidinin dört kez ciddi ÅŸekilde tehdit edildiÄŸi ve en son Rityan - BaÅŸköy hattından kırılmak üzere olduÄŸu da gerçek. Esasen Suriye rejimi, Halep'e yüklenmeye baÅŸladıktan sonra meseleyi bir anlamda gurur meselesi haline getirdi ve 2012'de Suriyeli muhaliflerin yaptığı stratejik hatayı bu kez kendisi yaptı. Muhalifler, 2012 yılında Halep ÅŸehir merkezini savunmak için binlerce kayıp verdiler ve Halep'i baÅŸta gurur meselesi haline getirdiler. Oysa Halep merkeze girildiÄŸinde henüz çevresi rejim güçlerinden arındırılmış deÄŸildi. Kentin kuzeyinde; Tel Rıfat'ta bulunan MinnaÄŸ Askeri Havaalanı ve Piyade Okulu bile henüz Suriye rejiminin kontrolündeydi. Bu ÅŸartlar altında Halep merkezine düzenlenen saldırı aynı zamanda ciddi bir kuÅŸatılma riskini ve ÅŸehir savaşının tehlikelerini bünyesinde barındırıyordu. Nitekim beklendiÄŸi gibi de oldu. Üç yönden ağır silahlar ve tanklarla Halep'e saldıran rejim güçleri, Halep'teki durumu dengelemeyi ve tankların artık ilerleyemediÄŸi bölgelerde bir mevzi savaşına çevirmeyi baÅŸardılar. Bu fotoÄŸraf sayesinde Halep'i tamamen kaybetmediler ve muhaliflere Halep gibi büyük bir güce tamamen hakim olma fırsatı vermediler. Kuseyr sonrası, Halep'i tamamen alarak hem kuzeydeki muhalefeti doÄŸu ve batı yönünde ikiye ayırmayı planlayan rejim hem de Türkiye'den Halep koridoruna uzanan ana ikmal yolunu kesmeyi amaçladı. Bu amaç; bir süre o kadar keskin bir hal aldı ki Halep'in güneydoÄŸusundan kuzeybatısına uzanan geniÅŸ bir hatta iki bine yakın Åžii milisin ve askerin canına mal oldu. Bununla da kalmadı, Suriyeli muhalifler; gayrinizami yöntemlerle rejimi ciddi ÅŸekilde yıprattılar ve Bureyc, Mecbel kavÅŸağı, Millah gibi stratejik bölgelerde yeniden hakimiyet kurdular. Dolayısıyla rejimin Neyrab, Kuveyris, Åžeyh Neccar, Azize ve Safira'ya kadar uzanan hatta yeniden mevzi savaşına dönmesi askeri bir gereklilikten çok stratejik bir zorunluluk haline geldi. Saldırı pozisyonunda bulunan rejimin bir yıla yakın bir sürede ele geçirdiÄŸi bölgeleri birkaç ayda kaybetmesi, bu stratejik zorunluluÄŸun asıl dayanak noktasıydı. 

2) Suriye rejiminin bölgedeki (ülkenin kuzeyindeki) askeri gücü ve etkinliÄŸi ne boyutta? Ağır silahlara, topçu ve hava desteÄŸine sahip olmasına raÄŸmen neden askeri anlamda sonuç alamadı?

Suriye rejiminin Hama'da on bini aÅŸkın askeri bulunuyor ve Hama çevresinde ordu bütünlüÄŸü hala korunuyor. Lazkiye'de de durum farklı deÄŸil. Hama - Lazkiye hattındaki Suriye Ordusu; topçu desteÄŸi, lojistik yolları ve harekat kabiliyeti anlamında neredeyse hiç dokunulmamış durumda. Ancak Hama kırsalı ve Lazkiye kırsalı için aynı ÅŸartlardan söz etmek mümkün deÄŸil. Morek ve Han Åžeyhun arasındaki bölgede muhaliflerin ciddi bir etkinliÄŸi var. Bu bölgede Ordu'ya nerede hiç harekat kalanı bırakılmıyor ve rejimin üstünlüÄŸü topçu gücüyle hava desteÄŸine baÄŸlı. Ancak bu desteÄŸin de ne kadar kırılgan oldu rejimin en güçlü Vadi Dayf muhaliflerin eline geçince görüldü. Hamidiye Üssü ve Maarretunnuman bölgesine çöken yoÄŸun sisi fırsata çeviren muhalifler, Suriye'de bugüne kadar muhaliflerin eline geçen en büyük toprak parçasını altı saatte aldılar. Halep ve Ä°dlib'e gelince ise durum iyice karışıyor. Suriye rejimi halihazırda Ä°dlib'in sadece Eriha - Mastume hattına kısmen hakim. Ancak ÅŸurası kesin: Ä°dlib'de rejimin hakim olduÄŸu bölgelerde askeri bir bütünlük bulunmadığı gibi lojistik yolu da oldukça kırılgan. Lazkiye kırsalında da Kastel Maaf ve Keseb hattı ile Durin'e uzanan geniÅŸ bir bölgede hat savaşı yürütüyorlar ancak ciddi bir sonuç alabilmiÅŸ deÄŸiller. Cebel-i Türkmen (Türkmen Dağı) ile Cebel-i Ekrad (Kürt Dağı) arasında rejim hakimiyeti oldukça zayıf. Yakın geçmiÅŸe kadar CisreÅŸÅŸuÄŸur yoluna hakim olduÄŸu için bölgedeki varlığını muhafaza eden rejim güçlerinin Keseb'in geri alınması dışında uzun süredir herhangi bir geniÅŸ çaplı harekatı söz konusu deÄŸil. Ayrıca Türkiye'nin angajman uygulaması nedeniyle hava gücünü de yoÄŸun ÅŸekilde kullanamayan rejimin, korumakla övündüÄŸü ordu bütünlüÄŸü kendisi açısından sadra ÅŸifa olamıyor. Hakeza Halep kırsalında da Nubbul, Zehra ve Handerat çevresine hakim olan rejim güçleri, Nubbul ve Zehra'da kuÅŸatma altında ve Hanasır üzerinden Hama'ya uzanan karayolu da muhalifler tarafından gelebilecek saldırılardan ötürü istenildiÄŸi her an kullanılabilecek durumda deÄŸil. Dolayısıyla Safira - Tel Aran ve Åžeyh Neccar hattının muhaliflerin eline geçmesi demek Halep'te rejimin elinde sadece dört yönden kuÅŸatma altında tutulan adacıkların kalması anlamına geliyor. Hatta Hanasır yolunun kesin ÅŸekilde kapatılmasıyla birlikte Nubbul ve Zehra'dan PYD kontrolündeki Afrin dışında herhangi bir çıkış ihtimali de kalmayacak. Dolayısıyla Suriye Ordusu, ordu bütünlüÄŸünü koruyabildiÄŸi yerlerde bu durumu devam ettirebilmek için mümkün olduÄŸunca hareketsiz kalmak zorunda ve gerilla tipi saldırılara karşı gücünü muhafaza etmeye mecbur. Ordu bütünlüÄŸünü koruyamadığı yerlerde ise Åžii milislere dayanarak kazandığı üstünlüÄŸü birkaç baÅŸarısız saldırının ardından kaybetmiÅŸ durumda. Aynı ÅŸekilde Hizbullah'ın sahadaki varlığı da muhalifler açısından eskisi kadar korkutucu deÄŸil. Çünkü dört yıla yakın süredir devam eden savaÅŸ boyunca taraflar birbirlerinin güçlü ve zayıf noktalarını büyük oranda keÅŸfettiler. Kaldı ki Suriye sahasında Nusret Cephesi'nin 'komando' görüntüsü ve yürüttüÄŸü kararlı savaÅŸ stratejisinin Hizbullah'ı belli noktalarda mahkum konuma ittiÄŸi bile söylenebilir. Zira bombalı araç saldırıları gibi güçlü bir kozu elinde bulunduran Nusret Cephesi, girdiÄŸi bölgelerin genelinde ciddi bir 'korkutucu' unsur haline geliyor. Öte yandan Rakka'da rejim varlığı neredeyse IŞİD tarafından sona erdirildi ve Haseke'de PYD gölgesine sığınan Ordu varlığı dışında kuzey büyük oranda Suriye rejimi açısından 'kayıp'.

3) Dört yıldır devam eden savaşın Suriye rejimine ekonomik maliyeti bu kadar yüksek olmasına raÄŸmen neden hala siyasi bir çözüm için herhangi bir irade yok?

Suriye'nin genelinde fiyatlar dört yıldır ciddi bir yükseliÅŸ eÄŸilimi gösteriyor. Öte yandan Suriye Lirası da dolar karşısında sürekli deÄŸer kaybediyor. Buna raÄŸmen Suriye'de artık hakim ve güçlü bir devletin varlığından bahsetmek mümkün deÄŸil ki zaten 'Esed düÅŸtü' söylemi de temelde bu argümana dayanıyor. Dolayısıyla bütün bu ekonomik ve politik krizler, zaten mali desteklerle ayakta duran BAAS yönetimi için herhangi bir ÅŸey ifade etmiyor. Öte yandan uzun süredir Suriye'nin baÅŸkenti Åžam'da ipler, tümüyle Ä°ran rejimine baÄŸlı üst düzey istihbaratçılarının elinde. Baas Partisi'nin Sünni kökenli kanadında da ciddi rahatsızlık oluÅŸturan bu durum, halihazırda Suriye için belirleyici unsur. Devrimin ilk döneminde Faruk Åžara'nın başını çektiÄŸi Sünni kökenli kanat bu nedenle siyasi bir çözüm bulunamadığı kanaatinde. Baas Partisi'nin Nusayri kanadı ile Sünni kökenli kanadı arasında ciddi bir güvenlik krizine sebep olan asıl kritik nokta ise devrimin başında Faruk Åžara'nın baÅŸkan olması üzerinden bir çözüm planının gündeme gelmiÅŸ olması. Dolayısıyla Åžam rejiminden klasik bir politik çözüm hamlesinin gelmesi mümkün deÄŸil. Ekonomik ÅŸartlar ne kadar ağırlaşırsa ağırlaÅŸsın Ä°ran açısından Suriye vazgeçilmez bir öneme sahip ve kendisi kazanamasa bile Türkiye - Suudi Arabistan - Katar - Ürdün dörtlüsünün de kazanamaması için savaşı kilitlemeyi sürdürecek. Dera'da rejimin yürüttüÄŸü umutsuz savaÅŸa Åžii milislerin katılması üzerinden birbirine düÅŸen Siyasi Ä°stihbarat Sorumlusu Rüstem Gazali ve Askeri Ä°stihbarat Sorumlusu Refik Åžehade fiili bir kavgaya giriÅŸmiÅŸti. Hatırlanacağı üzere Rüstem Gazali kavga sonrası hayatını kaybetmiÅŸ ve Refik Åžehade de görevinden alınmıştı. Son dönemde Suriye'de bütün kontrol merkezlerini Tahran'ın ele almasına karşın Baas rejiminin Sünni kanadının çaresizliÄŸi de büyük oranda yukarıda bahsettiÄŸimiz zaruretlerden kaynaklanıyor. Suriye rejimi mali, askeri ve siyasi olarak ayakta tutan Ä°ran, artık Åžam'da ekonominin de en az savaÅŸ kadar belirleyicisi.

4) Suriye rejiminin savaşı askeri yollarla kazanabilme ihtimali var mı? EÄŸer varsa bunun için nasıl bir güç gerekli?

Dört yılın sonunda ciddi bir askeri düÄŸüm haline gelen Suriye Savaşını Baas rejiminin kazanabilmesi mevcut güç dengeleri içerisinde mümkün görünmüyor. Zira Suriyeli muhaliflerin bütün Suriye'ye yayılmış halde bulunan 100.000 - 120.000 arasında aktif savaÅŸçısı bulunuyor ve her ne kadar eÄŸitim eksikleri olsa da mevcut potansiyel güç ciddi bir anlam ifade ediyor. Öte yandan silah yönünden de muhalifler dört yıl öncesine oldukça geliÅŸmiÅŸ durumdalar. Hem rejim güçlerinden saÄŸlam ÅŸekilde ele geçirilen tanklar, hem ele geçirilen topçu birliklerinden sökülen ve portatif hale getirilen toplar hem de mühimmat sorununun büyük oranda aşılması muhaliflere özgüven kazandırdı. Nitekim yıllar sonra Ä°dlib ÅŸehir merkezine saldırılması hem bu özgüvenin sonucuydu hem de Kuseyr'de kaybedilen psikolojik üstünlüÄŸü geri alma giriÅŸimiydi. Kaldı ki bu giriÅŸim en azından ÅŸimdilik baÅŸarıya ulaÅŸmış görünüyor. Suriye rejiminin mevcut cendereden çıkması için Åžam kırsalındaki kuÅŸatılma riskini ortadan kaldırması, Cobar, Guta ve Kalemun'da kontrolü tamamen saÄŸladıktan sonra Ürdün yönünde ciddi bir süpürücü harekat baÅŸlatması ve peÅŸinden de Humus kırsalından Türkiye sınırına doÄŸru en az bir yıllık bir harekata giriÅŸmesi gerekli. Ancak Ä°ran'ın başında hem Irak derdi hem de Yemen derdi varken böyle bir asker ve para kaynağını Suriye'ye ayırabilmesi olası deÄŸil. Suriye'nin de bu süreçte kendi yağıyla kavrularak böyle bir operasyona giriÅŸmesi ancak hayal.

5) Rusya'nın tutumu Suriye rejimini nasıl etkiliyor?

Rusya ve Ä°ran'ın, Suriye'de uzlaÅŸtıkları tek nokta savaşın devam etmesi. Rusya da Ä°ran da Baas rejiminin devamını mümkün görmemekle birlikte, Åžam'da dengeli ve uluslararası sisteme entegre bir Sünni güç istemiyorlar. Suriye'de Ä°slamcıların iktidar olması ise Mısır'da Ä°hvan çizgisine benzer bir Sünni bir iktidar istemeyen iki ülke açısından da kabul edilemez görülüyor. Özellikle Lübnan'daki hakimiyeti tamamen Suriye'deki gücüne baÄŸlı olan Ä°ran'ın Suriye'de Ä°hvan çizgisinde bir olsa Ä°slamcı bir iktidara tahammül edebilmesi mümkün deÄŸil. Zaten tamamen kırmızı çizgilerden ibaret olan Ä°ran dış politikasının ana ekseni uzun süredir Sünni Ä°slamcılığın geriletilmesi üzerine kurulu. Yemen'de Islah Partisi'nin Husiler tarafından hedef alınması, Irak'ta Sünni politikacıların bizzat Ä°ran destekli Maliki hükümeti tarafından sindirilmiÅŸ olması ve halihazırda Ä°ran'ın ABD ile birlikte Irak'ta Sünnilere karşı yürüttüÄŸü savaÅŸ bir anlamda bu politikanın dışa vurumu oldu. Rusya ise Suriye'nin iç mücadelesinde Ä°ran ile herhangi bir ortak paydaya sahip deÄŸil. Ä°ran'dan farklı olarak Rusya'nın temel meselesi Suriye'nin NATO - ABD eksenine kaymaması. Özellikle Irak tecrübesinin ardından Suriye'nin de ABD tarafından güdülebilir hale gelmesini istemiyor ve bu nedenle Suriye rejimine dönem dönem ihtiyaçlarının tümü karşılamayacak ancak tümüyle de Suriye'yi çaresiz bırakmayacak düzeyde yardım etmekle yetiniyor.

6) Arap dünyası içerisinde neden hiç bir ülke açıkça Suriye rejimini desteklemiyor?

Arap BirliÄŸi üyesi ülkelerin neredeyse tümü Suriye rejimi ile kontrollü bir iliÅŸki kurmuÅŸ durumda. Muhammed Mursi'ye yapılan darbeden hemen önce Mısır, Suriye rejimi ile bütün iliÅŸkilerini kesmiÅŸti ve darbe sonrası Abdulfettah Sisi'nin ilk iÅŸi Suriye rejimi iliÅŸkileri yeniden tesis etmek oldu. Bu hamle dışında Suriye rejiminin Arap ülkeleri saÄŸlıklı bir iliÅŸki geliÅŸtirmesi olası olmadığı için arkasına Arap coÄŸrafyasının net desteÄŸini alması da mümkün deÄŸil. Ürdün, kendi desteklediÄŸi muhalif grupları Dera ve çevresinde güçlendirirken, Suudi Arabistan ve Katar da Suriye içerisinde hem insani yardım çalışmaları üzerinden hem de uluslararası dengeler açısından oldukça iyi konumda. Suudi Arabistan ve Ürdün, Ä°hvan karşıtı olmakla birlikte Sünni blokun üyesi ve Ä°ran'ın bölgesel politikalarına karşı bir mücadele alanı olarak gördükleri Suriye'den vazgeçip Ä°ran'a teslim etmeleri olası görünmüyor. Yemen'de iÅŸaretini verdikleri mücadeleyi Türkiye'yi de yanlarına alıp Suriye'ye taşımaları ise kesinlikle gündem dışı deÄŸil ve Türkiye'deki seçimlerden sonra Suriye sahasının daha da ısınması ve Suriye'ye yönelik bir 'Kararlılık Fırtınası' operasyonu baÅŸlatılması söz konusu olabilir. Bölgenin çok da fark edilmeyen aktörü Katar da hem ekonomik gücü hem de etkin istihbaratı ile operasyonda ciddi rol üstlenebilir. Suriye rejimini fiilen destekliyormuÅŸ gibi görünen Lübnan'da ise iÅŸler sanılandan daha da karışık ve ülkenin iç siyasetinde Suriye krizi üzerinden ciddi bir tartışma var. 

7) ABD'nin Suriye'de yürüttüÄŸü denge siyasetinin Suriye rejimini orta vadede güçlendirmesi mümkün mü?

Suriye krizinin başından bu yana "Esed'siz bir seküler Suriye" planlayan ve Robert Ford üzerinden bu planı uygulamak için elinden geleni yapan ABD'nin Suriye'de karşılaÅŸtığı sosyolojik fotoÄŸraf umduÄŸu gibi olmadı. Dolayısıyla Ä°slamcıların bu kadar aktif olduÄŸu ve El Kaide'nin birkaç kat daha büyüdüÄŸü Suriye fotoÄŸrafı, ABD'yi Esed ile müzakere edebileceÄŸi noktaya geri geçti. Ne var ki Ä°ran'ın da Türkiye'nin de müzakere masasına yanaÅŸmaması ve her ikisinin de Suriye'yi vazgeçilmez olarak görmesi ABD'nin elini kolunu baÄŸlıyor. Ä°ran ile yürüttüÄŸü nükleer müzakerelerden vazgeçemeyen ABD, bir yandan da OrtadoÄŸu'daki diplomatik / askeri hakimiyetini sürdürebilmek için Türkiye'ye muhtaç ve Türkiye olmadan askeri anlamda da kolu kanadı kırılabilir. Bu nedenle ABD, Suriye'de denge siyasetini hiç arzu etmese de bir süre daha devam ettirmek zorunda. Görev süresinin bitmesine bir buçuk yıl kalan Obama'nın OrtadoÄŸu'da geniÅŸ riskler almasını kimse beklemiyor. Ayrıca Irak krizi, Suriye'den de öncelikli bir dosya olarak Obama'nın önünde varlığını koruyor. ABD, 2003'te saplandığı Irak bataklığından hala çıkamadı ve anlaşılan o ki 2003 yılında ülkenin tek bir mahallesine bile hakim olmayan "düÅŸman Ä°slamcılar" ülkenin neredeyse yarısına hakimken ABD'nin Suriye'yi düÅŸünmek için çok fazla vakti yok. 2011 yılının sonlarından bu yana Suriye'ye silah yaÄŸdırdığına dair Ä°ran propaganda araçları tarafından yüzlerce haber yapılan ABD'nin Suriye sahasındaki askeri etkinliÄŸi de çoktan varlığı ortadan kalkmış gruplara saÄŸladığı anti-tank silahlarından ibaretti. Hal böyleyken ABD'nin Suriye'de rejimi ya da herhangi bir muhalif grubu güçlendirmesi ve savaşın gidiÅŸatına ciddi bir tesirinin olması imkansız. EÄŸit - Donat projesinin de mevcut Suriye fotoÄŸrafında bir etkisi olmayacağı ve sadece 'dostlar alışveriÅŸte görsün' tarzı bir çözüm olduÄŸu konusunda neredeyse bütün taraflar hemfikir. OlaÄŸanüstü ÅŸartlar neticesinde ABD Suriye'ye doÄŸrudan bir askeri müdahalede bulunmazsa ve Esed'in yanında fiilen kara savaşına dahil olmazsa Suriye rejimine güç kazandırması mümkün görünmüyor. Bir anlamda Esed'in de 'IŞİD'i ve Nusra'yı havadan vurmak yeterli deÄŸil. Karadan müdahale olmalı' derken kastettiÄŸi bu.

8) Suriye rejiminin uluslararası meÅŸruiyet krizini aÅŸmak için IŞİD ve Nusret Cephesi kozuna oynayarak yeniden meÅŸruiyet kazanması mümkün mü?

Suriye rejiminin savaşın başından beri hatta ortada El Kaide yokken kullanmaya baÅŸladığı "Teröristler"ve "Bozguncular" gibi ifadeler büyük oranda anlamını kaybetti ve her ne kadar tersi sıklıkla dillendirilse de istihbarat örgütleri, Nusret Cephesi'nin Taliban hareketinin Afgan olduÄŸu kadar Suriyeli olduÄŸunu ve yöntemleri her ne kadar tartışılsa da IŞİD'in de en az Maliki kadar Iraklı olduÄŸunu çok iyi biliyor. Dolayısıyla uzun vadede Nusret Cephesi örgütsel varlığıyla ya da askeri yapılanmasıyla olmasa da kendi kimliÄŸiyle Suriye'De var olmaya devam edecek. IŞİD ise Irak'ta temsil ettiÄŸi toplumsal taban kadar var olacak ve farklı yüzlere bürünse de büyük ihtimalle varlığı yer altında ya da yer üstünde sürecek. Yani Suriye rejiminin El Kaide ve IŞİD kartıyla kazanabileceklerin tümü kazanıldı ve iki örgüte karşı da kaybedeceklerinin neredeyse tümünü kaybetti. Ä°ki örgütün bahane edilerek Suriye ve Irak'a müdahale edilmesi ise Esed rejiminden bağımsız olarak masada duruyor ve bu müdahale çoktan baÅŸladı zaten. 

9) Suriye rejiminin PYD ve kuzeydeki Kürt askeri varlığıyla geniÅŸ kapsamlı bir ittifaka giderek kazanması mümkün mü?

Suriye rejimi ile PYD arasında düÅŸük yoÄŸunluklu bir eÅŸ güdüm olduÄŸu söylenebilir. Ancak Suriye Kürtleri, Suriye devriminin geldiÄŸi mevcut noktayı kendileri açısından fırsat olarak deÄŸerlendiriyorlar ve kendilerine ait olarak gördükleri toprakları kimseyle paylaÅŸmaya niyetli görünmüyorlar. Her ne kadar Suriye rejimi, 'Rojava bölgesi için özerklik tartışılabilir' gibi çıkışlarla süreci tersine çevirmeye çalışsa da çoktan ölmüÅŸ bir vücuda kalp masajı yapmayı andıran bu gibi gecikmiÅŸ hamlelerin karşılık bulması pek olası deÄŸil. Dolayısıyla Kürtler üzerinden bölgede belli kanalları açık tutması mümkün olan Åžam rejiminin kuzeyde yeniden güç kazanmak için PYD'den çok daha fazlasına ihtiyacı var. Ancak Suriye rejiminin ihtiyaç duyduÄŸu hiç bir olası müttefiÄŸin Suriye rejimine ihtiyacı yok.

10) Suriye rejiminin olası bir bölgesel savaşın fitilini ateÅŸleyerek yeniden varlığını teminat altına alması mümkün mü? ÖrneÄŸin Suriye ya da Hizbullah Ä°srail'e çok yönlü bir saldırı düzenleyerek yeniden Arap coÄŸrafyası baÅŸta olmak üzere Ä°slam ülkeleri nezdinde itibar kazanabilir mi?

1967 yılından bu yana Ä°srail ile kapsamlı bir mücadeleye girmeyen ve hatta en son 2008'de Türkiye aracılığıyla Ä°srail'i tanımaya yaklaÅŸan Suriye'nin mevcut dengeler içerisinde Ä°srail'e saldırması pek olası deÄŸil ancak iyice köÅŸeye sıkışırsa bu seçenek söz konusu olabilir. Böylesi bir durumda dahi Suriye rejiminin Ä°srail'i rahatsız edebilecek füzeleri ateÅŸleyebilmesi büyük bir cesaret istiyor çünkü bu Ä°slam ülkelerinin birkaçını müttefik haline getirebileceÄŸi gibi Åžam rejimini tamamen ortadan kaldırabilecek çok yönlü hava saldırılarının önünü açabilir ve uluslararası kuruluÅŸlar nezdinde o noktadan sonra Suriye rejimine saldıracak hiçbir devlet 'iÅŸgalci' olarak tanımlanmaz. Bu fotoÄŸrafı oldukça iyi bilen Suriye rejiminin böylesi bir hamleyi resmi olarak yapması mümkün deÄŸil ancak Suriye savaşının iyice yıprattığı Hizbullah'ın hem Güney Lübnan'dan hem de Golan'dan böylesi bir giriÅŸimde bulunmasına izin verebilir. Böylesi bir durumda da zaten hamle beklenilen sonucu vermeyecektir.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.