Sosyal Medya

Mustafa İslamoğlu'yla 1915 olaylarının 100. yıldönümünde Ermeni-Müslüman ilişkileri üzerine röportaj

Mustafa İslamoğlu, 1914-15 olayları üzerinden siyasetin, Müslüman-Ermeni ilişkilerini rehin aldığını ve zehirlediğini, daha fazla zehirlemesini önlemek gerektiğini söyledi.



1915 olaylarının 100. yıldönümü münasebetiyle Adil Hafıza Ä°nisiyatifi'nin Mustafa Ä°slamoÄŸlu'yla yaptığı röportajı önemine binaen bir kez daha yayımlıyoruz: 

"Osmanlı’nın dağılma sürecinde yaÅŸanan 1915 olaylarının 100. yıldönümünde Adil Hafıza Ä°nisiyatifi’nden Hulusi KöseKevork Kalloshyan ve Elif Naime ArslanoÄŸlu, Mustafa Ä°slamoÄŸlu ile Ä°slam’ın gayrimüslimlere bakışı ve Ermeni-Müslüman iliÅŸkilerinin dünü, bugünü ve geleceÄŸi üzerine bir röportaj gerçekleÅŸtirdi. Yaklaşık bin 400 yıllık bir geçmiÅŸi olan Müslüman-Ermeni iliÅŸkilerini sadece 1915 üzerinden deÄŸerlendirmemek gerektiÄŸini belirten Ä°slamoÄŸlu, tarihsel pratikte yaÅŸanan sapmaların Ä°slam’a mal edilemeyeceÄŸinin altını çizerek, “Bu toprakların yerli unsurları Ermenilerdir. 1915 yılında yaÅŸanan Ermeni Tehciri bir darama dönüÅŸmüÅŸtür, yarattığı duygusal yırtılma gerçekten de siyasî yırtılmadan çok daha derindir. 1914-15 olayları üzerinden siyaset, Müslüman-Ermeni iliÅŸkilerini rehin aldı ve zehirledi. Daha fazla rehin almasını ve zehirlemesini önlemeliyiz. Ermeniler, insanlıkta kardeÅŸimizdir. Bu halkların kaderleri ortaktır ve Türkiye bir “ana” gibi bu halklara abilik yapmalıdır” ÅŸeklindeki görüÅŸünü paylaÅŸtı.

Ä°ÅŸte o röportaj:

Hocam, öncelikle Ä°slam’ın gayrimüslimlere bakışıyla baÅŸlamak isteriz. Ä°slam hukukunda gayrimüslimlerin yeri nedir? Ä°slam, gayrimüslimler için nasıl bir yaÅŸam alanı sunmaktadır?

Ä°slam’ın bir kültürel bir de Kur’anî tanımı var. Kültürel tanımı, tarih içerisinde oluÅŸmuÅŸ geleneksel ve tarihsel bir tanımdır. Kur’an’ın tanımına göre Ä°slam, insanın fıtratıdır. Yani her insanın içinde az veya çok bir Ä°slam mayası olduÄŸunu söyler, Kur’an-ı Kerim. Bu anlamda insanın üzerinde yaratıldığı o temiz fıtrata Ä°slam deniyor. Yine Kur’an üzerinden gidersek insanlığın tüm doÄŸruları da Ä°slam adını alır. O yüzden de tüm peygamberlerin getirdiÄŸi dinlerin ortak adı “Ä°slam” olarak zikredilir. Yani Ä°slam’ın tanımıyla Kur’an’ın tanımını, bu noktada ayırmak lazım.

Buradan baÅŸlayarak Ä°slam’ın gayrimüslimlere yaklaşımına bakacak olursak, Mümtehine Sûresi’nin 8 ve 9. ayetlerinde “Sizinle savaÅŸmıyorlar ve sizi yurdunuzdan çıkarmıyorlarsa Allah-u Teâla onlarla iyi iliÅŸkiler geliÅŸtirmenizi yasaklamaz” buyuruluyor. Temel mesaj budur. Hatta bu ayette bahsedilenler müÅŸrikler, hiçbir ÅŸeye inanmayanlar, çok tanrılılar veya puta tapanlardır. Ä°slam’da Ehl-i Kitap’ın statüsü daha üstün ve ayrıcalıklıdır.

Ermeniler de Ehl-i kitap hukukuna tabidirler. Hatta Hıristiyanlık içerisindeki DoÄŸu ve Batı Hıristiyanlığı ayrımında, DoÄŸu Hıristiyanlığı kapsamına girerler. Müslümanlara, dinî ve kültürel açıdan Protestanlardan ve Katoliklerden daha yakındır. 1915 olayları öncesi için konuÅŸursak; Katolikler ve Protestanlar arasındaki duygusal fark Müslüman ve Ermeniler arasındaki farktan daha büyüktür. Müslümanlar ehl-i kitap kimselerle evlenebilirler ve yediklerini yiyebilirler ki bu özel bir statüdür. Bir Müslüman, soyu soyundan olan öz Arap bir müÅŸriÄŸin kestiÄŸini yiyemez ama Ehl-i Kitap birinin kestiÄŸini yer. Bu Kur’an’ın Maide 5 ile verdiÄŸi statüdür.

Bu çerçeveden devam edersek Ermenilerle, Müslümanlar arasındaki iliÅŸkiler ne zaman baÅŸlamıştır?

Kudüs’ün fethi ile baÅŸlamış ve devam eden yüzyıllarda Bizans zulmüne karşı Ermeniler Müslümanlara sığınmıştır. Åžöyle ki: Bizans Kilisesi çoÄŸunluÄŸunu Ermenilerin oluÅŸturduÄŸu Hıristiyan Düalistleri yani Pavlikanları, “kafir” yani “heretik” ilan etmiÅŸ, onlar da müslümanlara sığınmıştır. Hıristiyan dünyasında ilk düalizm Küçük Asya Ermenistanı’nda görülmüÅŸtür. Bizans kilisesi 5. yüzyılda Ermeni kilisesini tanımayı reddetmiÅŸ ve düÅŸman ilan ederek Ermenilere savaÅŸ açmıştır. Bizans’ın zulmünden kaçan Ermeniler, Müslümanların fethettikleri topraklara göçmeyi daha güvenli bulmuÅŸlardır. Dahası da var. Heretik Pavlukanlar üzerine bir eseri olan Garsoyan, 1. Haçlı Seferleri’nde Ä°slam ordusu içinde haçlılara karşı savaÅŸan Ermeni birliklerinin varlığını tespit etmiÅŸtir. Daha 9. yüzyılda Ä°slam ordusuyla birlikte Bizans’a karşı savaÅŸanların varlığını Bizanslı kronikçi Zonaras da dile getirir. Bu kaynak “Amorium (Afyon/Emirdağı) Åžehitleri” adıyla batıda yayımlanmıştır. Alparslan’a karşı Bizans safında savaÅŸsın diye getirilen Ermeni birlikleri içinden bazılarının Alparslan’ın safına geçtiÄŸi bilgisini de hatırlayalım. Bu tarihsel atıflar bile tarihteki Müslüman-Ermeni iliÅŸkisine ışık tutmak için yeterlidir. Bu iliÅŸki Fatımiler döneminde daha da farklı bir hal almış, Fatımi HalifeliÄŸi’ni 11. yüzyılın son çeyreÄŸinden 12. yüzyılın ilk yarısına kadar 65 yıl Ermeni vezirler yönetmiÅŸtir. Yani I ve II. MeÅŸrutiyette Osmanlı’da gördüÄŸümüz durum ilk ve tek deÄŸildir.

‘ERMENÄ°LER, Ä°NSANLIKTA EŞİMÄ°ZDÄ°R’

DiÄŸer taraftan öncelikle Ä°slam’ın bakış açısını bilmek gerek. Hz. Ali’nin Mısır Valisi’ne yazdığı bir mektupta ÅŸöyle bir cümle var: “Ä°nsanlar iki türlüdür. Ya dinde kardeÅŸin ya insanlıkta eÅŸin”. Ermeniler Müslümanların dinde kardeÅŸi deÄŸil ama “insanlıkta eÅŸi”dirler.

Hac Sûresi’nin 40. ayetinde kiliselerin, manastırların, havraların ve camilerin korunması ayrı baÅŸlık altında ele alınır ve bunların korunmasının Allah’ın emri olduÄŸu söylenir. Åžimdi OrtadoÄŸu’da birtakım örgütlerin kilise bombalamasından, Müslümanların, gayrimüslimlere bakışını anlamaya çalışırsanız bu, hiç alakası olmayan bambaÅŸka bir yere gider. Bir yandan da tarihsel pratiÄŸin, Ä°slam’ın anlayışına uygun olmadığını söylemek gerekir.

SAPMALAR, DÄ°NE MAL EDÄ°LEMEZ

Dinin kendisi de zaten bunları sapma olarak nitelendirir ve reddeder. Bu yüzden dinin kendisinin reddettiÄŸi bir sapmayı, siz o dine mal ederseniz bu o dine haksızlık olmaz mı? Oklahoma bombacısının Amerika’da 200 kiÅŸiyi bir bombayla yok ediÅŸini Hristiyanlığa, Ä°rgun örgütünün Setif köyünde yaptığı katliamları Yahudilerin tamamına ya da Hitler’in II. Dünya Savaşı’ndaki katliamını tüm Almanlara hatta Cermen ırkına teÅŸmil ederseniz bu ne kadar doÄŸru olur? Onun için ekstrem yaklaşımları Ä°slam’ın genel karakteri olarak almamak lazımdır.

‘ÇOCUKLARA SORUN…’

Yunus Sûresi 99. ayetinin meali ÅŸöyledir: “EÄŸer Rabbin dileseydi, insanların tamamı iman ederdi. Åžimdi sen iman etsin diye onları zorlayacak mısın?” Yine Bakara Sûresi’nin 256. ayetinde “Dinde zorlama yoktur.” buyurulur. Zorlamanın hiçbir türü yoktur. Bu ayetin sebeb-i nüzulü ÅŸudur: Cahiliye dönemi Araplarından çocuÄŸu olmayan aileler çocukları olması için adakta bulunur ve çocuk sahibi olunması halinde onu Yahudilerin havrasına adayacaklarına dair söz verirlermiÅŸ. Bu adet sebebiyle Medine’de Arap çocuÄŸu olduÄŸu halde Yahudi mabedine ya da Yahudi ailelere verilmiÅŸ ciddi bir nüfus oluÅŸmuÅŸtu. Nadir oÄŸulları, Medine’de suikast teÅŸebbüsünden dolayı sürülünce, bu çocukların babaları Resulullah’a gelip: “Ya Resulullah! Bunlar bizim çocuklarımızdı. Bu adet sebebiyle Yahudilerin eline geçmiÅŸ ciddi bir Arap nüfusu var. Biz çocuklarımızı istiyoruz.”

Sevgili Peygamberimizin cevabı nedir biliyor musunuz?

“Çocuklara sorun. Onlar ne istiyorlarsa o.”

Rum Sûresi 30. ayetin sebeb-i nüzulünda tefsirlerin aktardığı bir olay daha vardır. SavaÅŸ esirlerinin çocuklarına da esir muamelesi yapmaya çalışan bir grup Müslüman savaÅŸçının bu tavrını Resûlullah (s.a.v) haber alıyor, çok kızıyor ve diyor ki: “Bunu nasıl yapabiliyorsunuz? Bunlar sabî, yavru.”

Onlar da diyorlar ki: “Ama bunlar kâfirlerin çocukları.”

Resulullah (s.a.v)’in tarihî cevabı ÅŸudur: “ Sizin en iyileriniz de öyle deÄŸil miydi?”

HZ. ÖMER’Ä°N HASSASÄ°YETÄ°

Hocam hem bazı Türkler hem de bazı Ermeniler, meseleye dar perspektifler üzerinden bakıyor. Diaspora, iliÅŸkileri 1915’ten, Türkiye’deki birçok insan da 1071’den üzerinden okumak istiyor. Ama bizdeki arÅŸiv belgelerine göre Hicri 15. yılda Halife Hz. Ömer’in Kudüs’ü fethinden sonra aralarında Ermenilerin de olduÄŸu gayrimüslimlere verdiÄŸi bir “Emanname” var. Ve bu Emanname o kadar geniÅŸ bir yaÅŸam alanı sunuyor ki; canları, malları, ibadet özgürlükleri, hayvanları, çiftlikleri, aÄŸaçları dahi koruma altına alınıyor. Hatta kiliselerdeki haç iÅŸaretine dahi dokunulamaz diyor. Ä°slam, Müslüman olmayanlara tüm insanî ve temel haklarla ilgili bir güvence vermiÅŸken ÅŸimdi bu topraklarda yaÅŸayan bazı insanların Ermeni kelimesinden dahi rahatsızlık duyacak bir cahiliye adetini benimsemesini neye baÄŸlayabiliriz?

Hz. Ömer, Kudüs’e geldiÄŸinde destanî bir olay yaÅŸanmıştır. Kudüs patriÄŸi Seferonius Hz. Ömer’i namazını kılması için kilisesine davet etti. Hz. Ömer reddederek namazını kilisenin karşısındaki boÅŸ arazide kıldı. Hz. Ömer’in namaz kıldığı boÅŸ arazinin yerinde bugün bir mescit var. O kilise de hala durmaktadır. Hz. Ömer patriÄŸe ÅŸöyle der: “EÄŸer ben namazımı bu kilisede kılarsam, Müslümanlar ben burada namaz kıldım diye bunu alışkanlık haline getirirler, burada ibadet edemez olursunuz.” Bu bir hassasiyettir.

Seferonius, Kudüs’ün anahtarlarını getirip Hz. Ömer’e teslim etti. O zaman bir Emanname hazırlandı. Seferonuis’a ve Kudüs’te yaÅŸayan tüm Hıristiyanlara verilen bu Emanname’nin altında hem Hz. Ömer’in hem de ÅŸahid olarak Halid b. Velid, Ubeyde b. Cerrah gibi sahabilerin imzası vardır. Bundan hariç, bizzat Ermenistan’ın fethi sırasında Ermenilerle Müslümanlar arasında yapılmış anlaÅŸmalar vardır. Üstad Hamidullah, Siyasi Vesikalar isimli eserinde Ermenilerle yapılmış sözleÅŸmelere bağımsız bir bahis ayırmıştır.

ERMENÄ°LERLE Ä°LÄ°ÅžKÄ°LER, 1071’DEN DAHA ESKÄ°

Dolayısıyla Ermenilerle iliÅŸkilerimiz, Anadolu’da 1071’de baÅŸlamamıştır. 637’de baÅŸlamış ve geliÅŸerek de devam etmiÅŸtir.

Osmanlı’nın Ermenilere millet-i sadıka demesi de bu iliÅŸkilerin boyutunu göstermektedir. Osmanlı’nın 10’dan fazla azınlığı vardır. Macarlar, Yunanlar, Bulgarlar, Romenler Osmanlı’nın azınlığıdır. Bunların içinde sadece Ermenilere millet-i sadıka denilmiÅŸtir. Millet-i sadıka ise alt üst iliÅŸkisi üzerinden deÄŸil eÅŸitlik üzerinden ÅŸekillenmiÅŸtir fakat zamanla bir dönüÅŸüm yaÅŸamıştır.

Fatih Sultan Mehmet Ä°stanbul’u fethettiÄŸinde Ermeni din adamı, Bursa Ermenileri Episkoposu I. Hovagim’i getirip Ä°stanbul’da bir Ermeni Patrikhanesi kurduruyor. Özellikle bu tarihten sonra Ermenilerin sanattan mimariye, diplomasiden ticarete ortak medeniyetimize katkısı tartışılmaz fazladır. Ortak bir medeniyet kuran halkların iliÅŸkileri ne yazık ki özellikle 1915 olayları ile bambaÅŸka bir hal almıştır.

Bu sürece nasıl gelindi, bu süreci iliÅŸkiler baÄŸlamında tarihsel kopukluk olarak deÄŸerlendirebilir miyiz?

Esasen Fransız Ä°htilali’nden sonra ulus- devletler ortaya çıkmaya baÅŸladı. Osmanlı tek birimken Avrupa yüzlerce birimdi. Batı’da bugün devlet olarak gördüÄŸümüz bir bölge birçok birimden müteÅŸekkildi. Mesela Ä°talya’da kontluklar, Almanya’da prenslikler mevcuttu. Ancak Fransız Devriminden sonra bir ulus yaratma düÅŸüncesi moda haline geldi ve Avrupa’yı ulusçuluk birleÅŸtirdi.

OSMANLI’YI BÖLMEK Ä°ÇÄ°N ULUSÇULUK KULLANILDI

Avrupa’nın 300 birimini toplamak için de Osmanlı’nın bir birimini 300 parçaya bölmek için de ulusçuluk kullanıldı. Peki sonucunda ne oldu? Osmanlı’nın son dönemlerinde Ermeni Hınçak ve TaÅŸnak örgütleri kuruldu. Bu örgütlerin Ermeni- Müslüman iliÅŸkilerine verdiÄŸi zararı biliyoruz. Yoksa Osmanlı’nın I. ve II. MeÅŸrutiyet’teki Meclis-i Mebusanı‘na bakınca Ermeni mebusları ve hatta bakanları görmek mümkündür.

Osmanlı’nın ilk Parlamentosunda Meclis Vekili de Ermeni Ohannes Allahverdi’dir hatta…

Evet, I.MeÅŸrutiyet’in Meclis BaÅŸkan Yardımcısı Ermeni… Bu Osmanlı’nın özgüvenidir ve aynı zamanda Ermeniler de bu özgüveni vermiÅŸlerdir.

II. Abdülhamid’in Hazine-i Hassa’dan sorumlu üç tane Bakanı da yine Ermeni’dir…

ANADOLU’DAKÄ° EN ESKÄ° ŞİRKETLERDEN BÄ°RÄ°: ZÄ°LCÄ°YAN

Onun da ötesinde Osmanlı ticaretinin üçte biri Ermenilerin elinde, zenaat ve sanayi Ermenilerin elinde. Hatta bugün Anadolu’daki en eski ÅŸirket mehter, bando ve orkestra zillerinin üretimini yapan Ermenilerin kurduÄŸu “Zilciyan” ÅŸirketidir.

Ve yine Ermeni bestekârların besteleri Osmanlı sarayında söylenirdi. Bugün günümüzün insanları Ermeni Hamparsum Limoncyan’ı ya da bestekâr NikoÄŸos AÄŸa’yı pek bilmezler. Ermeni sanatkârlar Osmanlı’nın yetiÅŸtirdiÄŸi en iyi sanatkârlar içindeydiler. DiÄŸer taraftan Ortaköy Cami’nin mimarı da bir Ermeni’dir ve o cami bir gelin gibidir. Bunu Ermeni bir mimar yaptı diye biz namaz kılmayız diyen olmuÅŸ mudur, bilmiyorum. Peki, o zaman bu noktaya nasıl geldik? Duygusal bir yırtılma yaÅŸanmıştır. Duygusal yırtılma gerçekten de siyasî yırtılmadan çok daha derin etkiler bıraktı. Bunun da en büyük sebebi de maalesef 1915 olaylarıdır. 1915’e nasıl gelindi sorusunun cevabı da siyasete girmeden verilemez.

1915 olaylarını nasıl isimlendireceÄŸimize dair bir kavgaya giriÅŸmek sonu gelmez bir polemik yarışına giriÅŸmekten baÅŸka bir sonuç getirmez ve hiçbir ÅŸeyi de çözmez.

Bu zincir çözülmeden Ermeni- Müslüman iliÅŸkileri rayına oturmayacaktır. Bunun özellikle altını çiziyorum. Zira bu meseleyi 1915 olaylarını konuÅŸmadan konuÅŸamıyorsunuz. Oysaki 1915 olayları bizim Ermenilerle iliÅŸkimiz içerisinde çok büyük yer tutmaz.

Bir kısmıyla evet katliam denilecek şeyler yapılmıştır. Soykırım mıdır?

Soykırım yaptığınız bir kitleyi tehcire tabi tutamazsınız. Soykırım demek haksızlıktır.

Soyunu kırıyorsanız kimi tehcir ediyorsunuz, hangi nüfusu sürüyorsunuz?

Fakat katliama varıncaya kadar zulmedilmiş midir?

Evet, edilmiÅŸtir.

İki taraf da katliam yapmış mıdır?

Evet, yapmıştır.

İki tarafın da birbirine haksızlık yaptığı olmuş mudur?

Evet, olmuÅŸtur.

Ama ‘bir taraf devlet, öbür taraf da örgüttü, devlet örgüt gibi davranmamalıydı’ derseniz, haklısınız derim.

Hiçbir ÅŸekilde meÅŸrû görülemez yani…

Aynen öyle. Ermenileri korumakla görevli olan Osmanlı Devleti’dir. Bunun altını çizmek gerekir. Ä°ttihat ve Terakki’nin yaptığı iyilikler yanında kötülükler de vardır. En önemlilerinden biri ırkçılığı Osmanlı’ya getirmiÅŸ olmasıdır maalesef… Hatta Ä°ttihatçılar ırkçılığı Osmanlı ideolojisi haline getirdiler. Bunun tarihsel sebepleri vardır ama hiçbiri bu durumu mazur gösteremez. Çok kültürlü, çok milletli bir devlet olan Osmanlı’yı Türk devleti haline getirmeye kalkınca iÅŸ çığırından çıkmış ve Avrupa da bunu kullanmıştır. Yani uluslararası güçler Türk ırkçılığının Osmanlı ideolojisi haline gelmesi arzusunu istismar ettiler. Bu istismarda kullandıkları iki millet de Ermeniler ve Rumlardı. Ermenileri kullanıp Abdülhamid’e suikast düzenlediler. Bu suikast teÅŸebbüsü bir Ermeni komitacı tarafından gerçekleÅŸtirilmiÅŸtir. Suikastçı yakalanmış ancak Abdülhamid onu idam ettirmemiÅŸ, baba ÅŸefkatiyle davranmış ve affetmiÅŸtir. Bu çok önemli bir husustur.

BÄ°ZÄ° REHÄ°N ALMASINA MÜSADE MÄ° EDELÄ°M?

Kaldı ki Ermeni, Türk veya Kürt mukatelesini eÄŸer bir done olarak alacaksak benzer ÅŸeyler Türklerle Kürtler arasında da yaÅŸanmıştır. Bu mukatele Ermeni meselesinde çözümü rehin aldığı gibi Kürt meselesinde de mi rehin alacaktır? Hatta bunu da bir kenara bırakalım, benzer ÅŸeyler Türklerin kendi aralarında da olmuÅŸtur. Ä°syanları sayalım; iki kere Konya isyanı, Çorum Ä°syanı MaraÅŸ Ä°syanı, Antep Ä°syanı, Hart isyanı, Rize Ä°syanı... Hatta Rize’nin pazarını Hamidiye zırhlısı bombalamıştır. Rize halkı: “Atma Hamidiye, din kardeÅŸiyiz.” diye Hamidiye zırhlısına mukabele etmiÅŸtir. Yani kendi zırhlınız kendi pazarınızı vuruyor. Bu isyanları bastırmak için ordu harekete geçince binlerce insan öldürüldü. Cellad Kara Ali’nin hatıratında söylediÄŸine göre daraÄŸacına çektiÄŸi insan sayısı 5.500’dür. Özetle bu yaÅŸananları sürekli dile getirerek bizi rehin almasına müsaade mi edelim? Çorumlular ya da MaraÅŸlılar biz bize yapılanı affetmiyoruz deseler nasıl olur? 1937 Dersim meselesi de böyledir. Yani Ermeni meselesi tek deÄŸildir. Hatta daha geriye de gidersek Celalî Ä°syanları’nı görürüz. Tepedelenli Ali PaÅŸa’nın, Kuyucu Murat PaÅŸa’nın kuyulara doldurduÄŸu insanları ne yapalım ÅŸimdi? Bu trajediler yeni deÄŸildir. Sadece Ermenilerle Türkler arasında da deÄŸildir. Peki, neden böyle oluyor? Çünkü küresel güçler din farklılığını da kullanarak bunu istismar ediyor. Oysa ne Ä°slam ne de Müslüman böyle deÄŸildir.

O ERMENÄ° ÇOCUÄžU VATANI BEKLÄ°YOR

Askerde Ermeni bir koÄŸuÅŸ arkadaşım vardı. Bizim taburun binbaşısı da inançsız ve hatta inananları cezalandıran bir adamdı. Ben de askerde S4’ten sorumluydum. Tabur komutanı çok geç çocuk sahibi olmuÅŸ. Bir gün tabur bahçesinde yürürken, tabur komutanının penceresinden ortalığı inleten bir “bırak” sesi duydum. Baktım Ermeni asker binbaşının çocuÄŸuyla ÅŸakalaşıyor. Åžimdi bunun Müslüman olmakla ne alakası var? Biliyorum, bu tepkiyi Ermeni olduÄŸu için gösterdi. O Ermeni çocuÄŸu gelmiÅŸ orada askerlik yapıyor, vatanı bekliyor, kim ne yapıyorsa o da onu yapıyor. Demek ki ideolojik bir husumet var. Yani ötekine karşı tahammülsüzlük var.

VAHKÄ°S ÖLDÜ BÄ°R RENK EKSÄ°LDÄ°

Kayseri-Develi’deki son Ermeni cam ustaları benim çocukluÄŸumda dükkân komÅŸusuyduk. Hiçbir Ramazan’da oruca saygısızlık ettiklerini görmedim. Müslümanlar dahi yaparlardı onlar yapmazdı. Taziyemiz olursa gelirlerdi, taziyeleri olursa giderdik. Develi’nin son Ermenisinin öldüÄŸünü duyduÄŸumda gayri ihtiyari hüzün çöktü üstüme. Toplumu oluÅŸturan bir renk eksilmiÅŸti. Benim inancım ÅŸu: Bir toplum ne kadar homojen ve tek renkse, ötekine tahammül eÅŸiÄŸi o kadar düÅŸük oluyor. Tıpkı yakın akraba evliliÄŸinin olumsuz sonucu gibi, toplum bir hilkat garibesi gibi olgunlaÅŸmıyor, sakat ve yarım kalıyor. Baksanıza, bu, birbirimizi yediÄŸimizden anlaşılmıyor mu?

Peki, Müslümanların Ermeniler özelinde “ötekilere” karşı önyargı ile yoÄŸrulan algısının deÄŸiÅŸmesi için bu konuda ne yapmamız lazım?

Ä°slam’ın bakış açısının Müslümanlar tarafından tanınması, bilinmesi lazım. Müslümanların Müslümanca bakması lazım. Müslümanlar ötekine bakış ve farklıya tahammül konusunda iyi örnek deÄŸiller ve bu konuda Kur’an-ı Kerim’in tavrını takınmıyorlar, bozulmuÅŸ geleneÄŸin tavrını takınıyorlar. Ä°ndirilmiÅŸ dine göre deÄŸil uydurulmuÅŸ dine göre hareket ediyorlar. Sorun da bu noktadan kaynaklanıyor. Çünkü uydurulmuÅŸ din istismara açık oluyor.

Birileri birilerinin asabiyetini körükleyecek, bundan bir taraftarlık ortaya çıkaracak ve bunun üzerinden de bir güç devÅŸirecekse kaşınacak en kolay yara Ermeni meselesidir. Zira bu memlekette Ermeni’ye aÄŸzına geleni söylemenin müeyyidesi yoktur, hatta alıcısı vardır. Kimse sana sitem edip, haksızlık etmiyor musun, biraz adil olsana demez. Adalet ve itidale davet etmez, aksine teÅŸvik görür, prim yaparsın. Muhtemelen bu röportajdan dolayı birilerinin asil damarı yine kabaracak ve bana da saydıracaklar çıkacaktır. Belki de iÅŸi kökünden halletmek için, beni de “Ermeni ÇocuÄŸu” ilan eden birileri çıkabilir. Maalesef acı ama durum bu. Olur mu, olur!

TANAP ORADAN GEÇMELÄ°YDÄ°

Ä°ÅŸte bu duygusal bozulmuÅŸluk adaletsizliÄŸi daha da arttırıyor. Diaspora da buna çanak tutuyor. Ben Diaspora Ermenilerinin Türkiye’ye kötülük yaptığından daha fazla Ermenistan Ermenilerine kötülük yaptığını düÅŸünüyorum. TANAP Projesine bakınca Ermenistan Ermenileri adına üzüldüm. Makul olan onun Ermenistan’dan geçmesiydi. Avrupa birbirine düÅŸmanken II. Dünya Savaşı sırasındaki Demir-Çelik BirliÄŸi bir araya getirdi ve ortaya birleÅŸik Avrupa çıktı. Benzer bir gaz projesi de Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki sorunları sıfırlayamaz mı? Tabii ki burada Ermenistan’ın KarabaÄŸ iÅŸgalinin büyük bir zulüm olmasının yanında, korkunç bir siyasi hata olduÄŸunu da ilave etmeliyim. Ne oldu, kime yaradı bu kanlı iÅŸgal?

BU HALKLARIN KADERÄ° ORTAKTIR

Bu halkların kaderleri ortaktır. Gönlüm ister ki, Türkiye Cumhuriyeti böyle ülkelerine abilik yapsın. Buna Yunanistan ve Ermenistan da dahildir. Bakın Osmanlı kimseyi sömürmedi, Ä°ngilizler üç yüz yıl sömürdüler, ama buna raÄŸmen Ä°ngiltere 21. Yüzyılda hala “BirleÅŸik Krallık”. Buna “Ä°ngiliz Kurnazlığı” diyene derim ki: “Biz aptal olmak zorunda mıyız?” Tabii ki “abilik” darken, onların önündeki lokmaları da kendi yiyen obez bir abiyi kastetmedim. Kendi lokmasını onlarla paylaÅŸan ana gibi ÅŸefkatli bir abiyi kastettim. Neden? Zira bu coÄŸrafyanın bir anası yoktur. Olmadığı için de her taraftan karıştırılıyor. Küresel güçler havuç-sopa siyasetiyle dayılık yapıyor. Ve sonuçta ben-sen-o, yani biz kaybediyoruz. Bölgenin kaderini, hakkaniyet ve adalet ekseninde bölge halkları yazmalı, bunun için de ortak aklı harekete geçirmelidir.

 

islamianaliz.com

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.