Coğrafyamız
Öldü zannedilen muhalif geri döndü
Suriye'deki muhalif savaşçılardan Ahmet Mustafa, rejimin kuşattığı köye yardım için giderken arkadaşlarının tamamı hayatını kaybetti. Kendisi de öldü zannedilen Mustafa uzun süre sonra ailesinin yanına döndü. Mustafa bu sürede başından geçenleri Al Jazeera'ye anlattı.
Suriye’de dört yılı aÅŸkın zamandır devam eden iç savaÅŸta maÄŸdur olan milyonlarca sivilin yanında on binlerce savaÅŸçı da bu süreçte hayatını kaybetti. Bir kısmı yaralandı, bir kısmı ise esir düÅŸtü.
Savaşın baÅŸlamasından önce Halep'te ayakkabı imalâtında çalışan 31 yaşındaki Ahmet Mustafa da (Ebu Casim) sekiz yıl önce evlendi, üç çocuÄŸu oldu. SavaÅŸmaya ise 2013 yılında rejim tarafından düzenlenen bir hava bombardımanında hayatını kaybeden, direniÅŸin sembol komutanlarından Abdulkadir Salih'in yanında baÅŸladı.
‘Ölümü bomba ve mermi olarak en sıcak haliyle defalarca yaÅŸadım’ diyen Ahmet Mustafa, Halep kırsalında girdiÄŸi bir çatışmada tüm arkadaÅŸlarını yitirdiÄŸini ve adının ölenler listesinde çıkmasından üç gün sonra büyük bir mucize eseri kurtularak, yeniden birliÄŸine döndüÄŸünü söylüyor.
Halen muhalif bir grupta savaÅŸmaya devam eden Ahmet Mustafa bu süreçte başından geçenleri Al Jazeera Türk’e anlattı.
Muhbile köyündeki çatışmalar
2014 yılının Haziran ayında Halep’i kuÅŸatmak isteyen rejim güçlerinin merkeze 20 kilometre uzaklıktaki Muhbile köyüne kadar geldiÄŸini belirten Ahmet Mustafa, köyde bulunan grupların yardım çaÄŸrısının ardından tugay komutanları Fehim Ebu Ahmet ve tim komutanı Åžeyh Ömer’in gönüllü olarak köye gitmek isteyenlerin hazırlanmasını istediklerini anlatıyor. Mustafa ÅŸöyle devam ediyor:
“Yirmi beÅŸerli iki grup halinde hazırlanıp yola çıktık. Yolda akÅŸam ezanı okundu ve aylardan Ramazan olduÄŸu için iftar ve namaz molası verdik. Bu esnada köyün büyük oranda düÅŸmanın eline geçtiÄŸini öÄŸrendik. Bu köy Halep’in güvenliÄŸi için önemliydi. Geri dönmeme kararı aldık ve köye yakın bir noktaya kadar ilerledik. Gece 2’de hazır olun emri geldi. Birkaç hurma yiyip su içtikten sonra yürüyüÅŸümüz baÅŸladı. 3 kilometre yürüdük.”
‘Köye girer girmez ateÅŸ açıldı’
Rehberle birlikte gittikleri köyde yaklaşık 30 rejim askeri olduÄŸunu öÄŸrendiklerini ve sabaha karşı beÅŸ buçuk gibi köyün ilk evlerine ulaÅŸtıklarını ifade eden Mustafa, tam evlere girecekleri sırada üzerlerine yoÄŸun bir ateÅŸ açıldığını söylüyor ve ÅŸöyle devam ediyor:
“El bombaları hemen yanımızda patlıyordu. Bu da gösteriyordu ki Esed askerleri çok yakınımızda mevzilenmiÅŸti. O gün boyunca nefes bile almakta güçlük çektiÄŸimiz çatışmalar akÅŸam saat altıya kadar aralıksız devam etti. Hiçbir yardım alamıyorduk ve etrafımızın tamamen sarıldığını anladık. Hamza isimli komutan, ‘Tek yol en az kayıpla buradan çıkmak arkadaÅŸlar’ dedi. Ben, ‘Çıkış yönümüz tamamen düÅŸman gözetiminde, hepimizi öldürürler hem de yanımızda iki ÅŸehidimiz var, onları bu zalimlere bırakamayız, ben çıkmıyorum’ dedim. Gece karanlığında düÅŸmanın ilgisini farklı noktaya çekerek, yaralı kardeÅŸlerimizi Halep’e göndermeyi baÅŸardık.”
'Tim komutanı kendisini feda etti'
Çatışmaların ikinci gününde 15 kiÅŸi kaldıklarını anlatan Mustafa sabah yedi sıralarında mevzilendikleri eve tahrip gücü yüksek bir bomba atıldığını anlatıyor:
“O sırada korkunç bir patlama oldu. Her taraf toz dumandı. Kimse ne olduÄŸunu anlamadı ancak bu durumdan faydalanarak bazı arkadaÅŸlar kaçmayı baÅŸardılar. Yine yaralanan ve ÅŸehit olanlar oldu. Ben ve tim komutanımız Åžeyh Ömer’le birlikte üç kiÅŸi çıkmadık. Tam o esnada ayaÄŸa kalkan yanımızdaki mücahidin sol bacağına isabet eden kurÅŸun bacağını adeta parçaladı. Åžeyh Ömer de kalkıp koÅŸmaya baÅŸladı. Ancak kendisi iki gündür bize ateÅŸ açılan yöne doÄŸru, yani düÅŸmanın üzerine doÄŸru koÅŸuyordu. Bize zaman kazandırmak için kendisini feda ettiÄŸini düÅŸünerek, biz de ters yönde kaçmaya baÅŸladık.”
Arkadaşı yanı başında öldü
Ä°ki kiÅŸi diÄŸer yöne doÄŸru kaçmaya çalışırken arkadaşının bir kez daha vurulduÄŸunu ve belinde 20 santim bir yara açıldığını Mustafa arkadaşını ‘beni bu kâfirlere bırakma’ sözlerini hatırlıyor.
“Arkadaşım Muhar’ın sözlerinden sonra ben de ‘Åžehadet getir kardeÅŸim’ dedim. Yaklaşık bir dakika içerisinde ruhunu teslim etti. Onun ÅŸehadet parmakları açık görüntüsü bir an olsun gözlerimin önünden gitmedi. Hiç hareket etmeden üç saat orada öylece kaldım. Åžehit olan arkadaşımın saati her saat başı zil çalıyordu. Bizi izlediklerini biliyordum. Kendileri de bizim yönümüzde keskin niÅŸancı olabileceÄŸini düÅŸünerek yaklaÅŸmıyorlardı, ancak en küçük bir hareketim üzerimize binlerce merminin yaÄŸması demekti. Üç saatin sonunda sürünerek baÅŸka bir aÄŸacın altına geçtim. Burası daha güvenli bir nokta idi. Yine hiç hareket etmeden beklemeye baÅŸladım. BeÅŸ saat sonra 10 kadar asker bize doÄŸru yürüyerek geldiler. Åžehitlerimize fazla yaklaÅŸmadan öldüklerinden emin olmak için birkaç el ateÅŸ ettiler. Aramızda 60 metre kadar mesafe vardı ve ben tüm olan biteni çok net görebiliyordum. Tedirgin bir biçimde geri döndüler.”
‘Allah’ım beni çocuklarıma bağışla’
“Fark edilmemiÅŸtim ancak fena susamıştım. Åžehitlerimize bakıp saatlerce aÄŸladım. Ortalık çok sıcaktı ve ben birkaç dakika dalmıştım. Hayal ve gerçek arası bir ses bana 'hadi kalk ve yürü' diye seslendi” diyerek yaÅŸadıklarını anlatmaya devam eden Ahmet Mustafa, uyandığında rejime baÄŸlı askerlerin sesini uzaktan da olsa duyabildiÄŸini söylüyor.
“Kalktım, silahımı alarak ‘Allahım beni çocuklarıma bağışla’ diye yalvardıktan sonra saklanarak ilerlemeye baÅŸladım. Bir hayli yürüdükten sonra muhaliflere yakın mevzilerden gelen sesleri duymaya baÅŸlamıştım. Fakat beni görmeleri demek, o anda öldürülmem demekti. DüÅŸman askeri veya muhbir ÅŸüphesiyle kurÅŸunlanacağımı biliyordum. Çünkü düÅŸman bölgesinden geliyordum. Yürümeye devam edip harabe bir eve gelince oturup beklemeye baÅŸladım. Susuzluktan bayılmak üzere idim. Zor bela kalkıp su aramaya baÅŸladım. Bir damla olsun su yoktu, sadece tam olgunlaÅŸmamış biraz üzüm bulup yedim. Orada oturup tekrar arkadaÅŸlarımı düÅŸünerek bir müddet daha aÄŸladım. Sinirlerim altüst olmuÅŸtu.”
Daha sonra ise tekrar kalkıp kayalık bir mevkiye kadar yürümeye devam ettiÄŸini ve yorgunluktan orada gece boyu uyuduÄŸunu aktaran Mustafa, sabah beÅŸ gibi uyandıktan sonra yaÅŸananları ise ÅŸöyle anlatıyor:
“Yakınımdan geçen bir arabanın önüne kendimi attım. Bu Esed’e ait bir askeri araç olabileceÄŸi gibi bölgede yakın noktaları tutan IŞİD militanları da olabilirdi. Ben açlık ve susuzluÄŸun dayanılmaz olduÄŸu noktadaydım ve tek ÅŸansım bu kiÅŸilerden yardım istemekti. Araç durdu ve içerisinden inen dört kiÅŸi silahlarını bana doÄŸrultarak kim olduÄŸumu sordular. Ä°ki gün önce Muhbile köyünde yaÅŸanan çatışmadan saÄŸ çıktığımı ve Halep’e dönmek istediÄŸimi söylediÄŸimde, bana orada herkesin ÅŸehit olduÄŸunu, ÅŸayet o saldırıya katılanların ismini söylemezsem beni öldüreceklerini söylediler. Ben de teker teker kaybettiÄŸim mücahitlerin isimlerini saydım. ‘Tamam kardeÅŸim’ diyerek beni araçlarına bindirdiler. Susuzluktan ölmek üzere olduÄŸumu söyledim ve su vermelerini istedim. Beni önce kendi karargâhlarına, sonra da oradan Halep’e, kendi tugayıma ulaÅŸtırdılar.”
Mustafa'ya göre kendisini karşısında gören herkes ÅŸaÅŸkınlıktan donakalıyor.
“Üç gün önce adım ÅŸehitler listesinde yer almış, aileme taziye ziyaretleri baÅŸlamıştı. Sevinçle karışık buruk duygular içerisindeydim. YaÅŸadığım kâbus akıl durdurucu boyuttaydı. Oradan saÄŸ kurtulduÄŸuma halen inanamıyorum. Ama Allah dilemedikçe düÅŸmanın gücü öldürmeye yetmiyor.”
Halep-Ä°dlib arasında bulunan bir muhalif grupta aktif savaÅŸçı olarak hayatını sürdüren Ahmet Mustafa, yaÅŸadığı onca olaya raÄŸmen Muhbile köyünden geldikten üç gün sonra yeniden aynı bölgeye gittiÄŸini ve sanayi cephesinde günlerce çatışmalara katıldığını ifade ediyor. EÅŸi ve çocukları yanında olan Ahmet Mustafa’nın bazı aile fertleri ise Türkiye’de yaşıyor.
Kaynak: Al Jazeera
Henüz yorum yapılmamış.