Sosyal Medya

Güncel

Sürecin akışında Erdoğan

Çözüm süreciyle ilgili son çıkışlarıyla tartışma yaratan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2005'te Diyarbakır’da “Kürt sorunu benim de sorunum” diye yola çıkmış ve ilk ikisi sancılı bir şekilde sona eren görüşmeleri başlatan isim olmuştu. Al Jazeera 2005'ten bu yana süreçteki gelişmeleri derledi.



12 AÄŸustos 2005… Diyarbakır’da Toplu konut anahtar teslim töreni düzenleniyor. Kürsüde BaÅŸbakan Recep Tayyip ErdoÄŸan var. Ä°lk Diyarbakır ziyareti deÄŸil ama en önemlisi çünkü herkes vereceÄŸi mesajları bekliyor. O gün BaÅŸbakan ErdoÄŸan, bekleneni yaptı, sadece iki cümleyle Kürt sorununda yeni bir dönemi baÅŸlattı. 

“Ä°llâ her soruna bir ad koymak da gerekmez. Çünkü sorunlar hepimizindir. Ama illâ ‘ad koyalım’ diyorsanız Kürt sorunu bu milletin bir parçasının deÄŸil, hepsinin sorunudur. Benim de sorunumdur.”

“Kürt sorunu” tanımını kullanması ve “Benim de sorunumdur” demesi konuÅŸmaya bölge halkı açısından da Türkiye açısından da tarihi bir nitelik kazandırdı. 

KonuÅŸma büyük önem verilerek tartışılırken Gazeteci Cengiz Çandar, kapalı kapılar ardından yapıldığını iddia ettiÄŸi bir diyaloÄŸu yıllar sonra yazdığı “Mezopotamya Ekspresi” kitabının sayfalarına taşıdı. Çandar, ErdoÄŸan’a o konuÅŸmasını hatırlattığı zaman sadece bir iki kiÅŸinin daha yanlarından bulunduÄŸu bir ortamda, “Orada bir yanlış yaptık. Ortaya çıkan tepkilerden gördüm ki Kürt sorunu demiÅŸ olmam rahatsızlık yarattı. Daha baÅŸka bir ÅŸey bulmalıydım. Ne bileyim, Kürt kökenli vatandaÅŸlarımızın sosyal ve ekonomik sorunları gibi bir ÅŸey…”

Tepkilere rağmen adımlar atıldı

Ancak ErdoÄŸan gelen tepkilere raÄŸmen soruna yaklaşımını farklı yollarla da olsa ortaya koyan adımlar atmaya devam etti, çeÅŸitli dönüm noktaları yaÅŸandı. 

Bu dönüm noktalarından biri 2007 yılında e-muhtıra ile baÅŸlayan, bir genel seçim bir de Meclis bünyesinde yapılan CumhurbaÅŸkanlığı seçimi furyasında Demokratik Toplum Partisi’nin Meclis’e girmesi ile oldu.

Ä°lk görüÅŸme genel baÅŸkan sıfatıyla

ErdoÄŸan, BaÅŸbakan sıfatıyla olmasa da AK Parti Genel BaÅŸkanı sıfatıyla DTP’lilerle görüÅŸtü. Bu görüÅŸmenin ardından Hükümet ile DTP’liler arasında temaslar hız kazandı. 

2009 yılında Tayyip ErdoÄŸan’ın BaÅŸbakanlığında, Hükümet Türkiye’de bir ilke daha imza attı. Türkiye tarihinde ilk defa bir Hükümet Kürt sorununun çözümü için baÅŸlattığı bir proje doÄŸrultusunda eÅŸ zamanlı olarak geniÅŸ bir yelpazede çeÅŸitli kesimlerle kamuoyu önünde görüÅŸmeye, adımlar atmaya baÅŸladı. 'Demokratik açılım' ve 'Milli Birlik ve KardeÅŸlik Projesi' gibi farklı farklı isimlerle anılan çalışmanın koordinatörlüÄŸünü dönemin Ä°çiÅŸleri Bakanı BeÅŸir Atalay yapıyordu. ErdoÄŸan yapılan çalışmalar için, “Buna ister Kürt sorunu deyin, ister GüneydoÄŸu sorunu, ister DoÄŸu sorunu deyin, ister Kürt açılımı diyelim bunun üzerinde bir çalışmayı baÅŸlattık.” dedi. Aynı yılın başında açılan TRT 6, cezaevlerinde ailelerin mahkumlarla Kürtçe konuÅŸabilmesinin önündeki engellerin kaldırılması atılan adımlardan bazılarıydı. 

 

34 PKK üyesi, 19 Ekim 2009’da Diyarbakır Cumhuriyet BaÅŸsavcılığı’na ifade vermek üzere konvoylarla Habur sınır kapısından giriÅŸ yapmıştı. FotoÄŸraf: AA
 

Habur gerçeÄŸi

Ancak 'demokratik açılım' Habur engeline takıldı. PKK’nın Mahmur ve Kandil’deki kamplarından 34 kiÅŸi Türkiye’ye geldi. Devrede Türkiye tarafında MÄ°T ve Hükümet diÄŸer tarafta ise PKK ve DTP vardı. Ancak Habur, büyük bir iddiayla baÅŸlatılan ilk sürecin sonu oldu. Örgüt mensupları Habur’dan girdiÄŸinde ErdoÄŸan’ın ilk deÄŸerlendirmesi, ‘Türkiye’de iyi, güzel ÅŸeyler, umut verici geliÅŸmeler oluyor” yönündeydi. Fakat bir süre sonra ibre tersine döndü. Çünkü Habur’dan Türkiye’nin bir çok bölgesinde PKK’yı anımsatan yerel kıyafetleriyle gelenlerin görüntüleri, zafer iÅŸaretleri ve onları karşılayan kalabalıkların coÅŸkusu Türkiye’nin batısında büyük bir tepkiyle karşılandı. Tepki demokratik açılımın da sonu oldu. ErdoÄŸan da yaÅŸananlara, “Habur’daki o anlamlı manzarayı sorumsuzca, kaygısızca, düÅŸüncesizce kışkırtanları da gördünüz. Allah aÅŸkına, bu mudur samimiyet? Buradan herkesi sorumlu davranmaya, saÄŸduyulu davranmaya, samimi davranmaya davet ediyorum. Milli Birlik Süreci’ni bu tür provokatif eylemlerle, bu tür ÅŸovlarla engelleyebileceklerini zannediyorlarsa, çok büyük bir yanılgı içindeler.” sözleriyle tepki gösterdi. Bir süre sonra KCK operasyonları baÅŸladı, süreç sona erdi. 

Oslo görüÅŸmeleri

ErdoÄŸan’ın Kürt sorununu çözümü için attığı bir adımın kamuoyuna yansıması ise 2011 yılında oldu. Bu defa adımı atan isim, ErdoÄŸan’ın çok güvendiÄŸi bilinen, önce BaÅŸbakanlık MüsteÅŸar Yardımcılığı’na, sonra Milli Ä°stihbarat TeÅŸkilatı MüsteÅŸar Yardımcılığı’na ve son olarak da MÄ°T  MüsteÅŸarlığı’na atadığı isim olan Hakan Fidan’dı. Örgütün silah bırakması için MÄ°T yetkilileri PKK yöneticileriyle masaya oturdu. Oslo süreci, PKK’nın 2011 seçimleri öncesinde yaptığı Silvan saldırısıyla sona ererken, aynı süreç bir darbeyi de görüÅŸmelerin ses kayıtlarının internete sızmasıyla aldı. 

Üçüncü adım 2013’te geldi

Oslo görüÅŸmeleri son olmadı. Üçüncü ve ÅŸimdilik son adım 2012 yılının son, 2013 yılının ilk günlerinde atıldı. Bu defa doÄŸrudan PKK’nın cezaevindeki lideri ile görüÅŸmeler baÅŸladı. Adına da 'Çözüm Süreci' dendi. Yeni sürecin baÅŸladığı ortam siyasette tansiyonun en yüksek olduÄŸu dönemdi. Bir yanda BDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konuÅŸuluyor, bir yanda “Öcalan’ın heykelini dikeriz” açıklamaları geliyor, bir yanda ise idam cezasının geri getirilmesi tartışılıyordu. Bu dönemde Abdullah Öcalan’ın avukatları ile görüÅŸmesine dahi izin verilmiyor, bunu protesto için cezaevlerinde açlık grevleri yapılıyordu. 

Abdullah Öcalan ile görüÅŸmeler tam da bu dönemde baÅŸladı. Bizzat MÄ°T MüsteÅŸarı Hakan Fidan görüÅŸmeleri yürütüyordu. Üstelik BDP’nin iki ya da üç kiÅŸilik heyetleri de Abdullah Öcalan ile görüÅŸmeye baÅŸladı. Tüm bunların yapılması da kamuoyuna duyurulması da Türkiye için ilkler arasında yer aldı. 

Midyat konuşması

ErdoÄŸan, sürecin ilk günlerine damga vuran konuÅŸmalarından birini 2013 yılının Åžubat ayında Mardin Midyat’ta yaptı. 

“Nedir bu süreç? Bu süreç bir çözüm sürecidir. Bu süreçte kimse bizim karşımıza Kürtlükle çıkmasın, kimse bizim karşımıza Türklükle çıkmasın. Biz her türlü milliyetçiliÄŸi ayaklarının altına almış bir iktidarız. Kuru milliyetçilik yok…. Hep birlikte silahlar sussun, fikirler konuÅŸsun, siyaset konuÅŸsun diyeceÄŸiz. Biz Milli Birlik ve KardeÅŸlik Projemizde, bir çözüm süreci içerisinde bir evreye girdik. Silahların susması, silahların artık gömülmesi, kendi ayaklarının üzerinde duran, kendi iradesi ile hareket edebilen siyasete fırsat tanınması için bir çözüm süreci baÅŸlattık…. Artık inkâr politikaları yok, ret politikaları yok, artık asimilasyon politikaları yok.” 

EleÅŸtirse de desteÄŸini çekmedi

BaÅŸladığı günden bu yana sürekli ‘Bitti bitecek’ gözüyle bakılan çözüm sürecinde ErdoÄŸan’ın örgüte de BDP-HDP’ye de sert eleÅŸtirileri oldu ancak hiçbir zaman sürecin arkasındaki siyasi desteÄŸi kesilmedi. Gezi olayları ve 17-25 Aralık soruÅŸturmaları ile yaÅŸanan krizlere ve CumhurbaÅŸkanlığı seçimleri yaklaşırken milliyetçi oylarda yaratabileceÄŸi kırılmaya raÄŸmen süreç ağır aksak da olsa ilerledi. ErdoÄŸan, meydanlarda HDP’yi çok sert bir dille eleÅŸtirse de aynı dönemde çözüm sürecinin asıl amacının silahların bırakılması olduÄŸuna sık sık vurgu yaptı. 

“Eve dönüÅŸ başından itibaren zaten bu çözüm sürecinin veya milli birlik kardeÅŸlik projesinin başından itibaren var. Zaten bu projenin en önemli hedefi eve dönüÅŸtür. Ama bu ne yazık ki zaman zaman hep provoke edilmiÅŸtir. Ve bildiÄŸiniz gibi gerek 30 Mart seçimleri gerek ise 1 Haziran seçimleri bunlar Türkiye’de yaklaşık 1.5 yıllık çözüm sürecinin getirdiÄŸi atmosfer içinde yapılmıştır. Temennimiz odur ki bu atmosferi, bulandırmak isteyenlerin gayreti içinde ortadan kaldırmayalım. Bu atmosfer daha olumlu istikamette geliÅŸsin ve böylece de ÅŸu ülkemiz arzuladığı, gerçek anlamda barışa, huzura ve gerçek anlamda özgürlüÄŸe kavuÅŸsun.”

2014 yılının AÄŸustos ayında Türkiye’nin halk tarafından seçilen ilk CumhurbaÅŸkanı olan Tayyip ErdoÄŸan’ın verdiÄŸi ilk mesajın en önemli vurgusu kısacık da olsa çözüm süreci hakkındaydı, “Çözüm sürecini egemen kılmak için gayretle koÅŸturacağız.”

“Ne Kürt sorunu” çıkışı

CumhurbaÅŸkanı’nın çözüm sürecine iliÅŸkin kendisine yakın bazı gazeteciler de dahil bir kesimi ÅŸaşırtan açıklamalarının gelmesi ise 2015 yılının Mart ayıyla birlikte oldu. ErdoÄŸan, önce milliyetçi yanı ağır bastığı bilinen Balıkesir’de konuÅŸtu. 

“KardeÅŸim ne Kürt sorunu ya. Artık böyle bir ÅŸey yok. 2005’te Diyarbakır konuÅŸmamda açıkladım, her etnik unsurun kendine has sorunları var. Dün Roman kardeÅŸlerime de söyledim, Türk’ün de Roman kardeÅŸlerimin de sorunları var, BoÅŸnak’ın da sorunu var, Laz’ın da sorunu var. Hepsinin sorunu var. Neyin eksik senin, baÅŸbakan çıkardın mı, bakan çıkardın mı çıkardın. TSK’da var mısın var, ne istiyorsun, daha ne istiyorsun?”

Bu açıklamadan sadece bir kaç gün sonra ise CumhurbaÅŸkanı’ndan Hükümet’in kamuoyu önünde de defalarca konuÅŸulan Ä°zleme Heyeti ile ilgili sözleri oldu. Ä°zleme Heyetinin oluÅŸturulması ile bilgisi olmadığını belirten CumhurbaÅŸkanı, heyeti olumlu bulmadığını da söyledi. Bundan hemen ardından da defa süreçte 2013 Nevruz’u kadar anlamlı bulunan Hükümet ve HDP’nin birlikte yaptığı Dolmabahçe açıklamasını doÄŸru bulmadığını belirtti. 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.