Sosyal Medya

Kültür Sanat

Yabancı elçilerin gözünden Osmanlı dönemine bakmak

Remzi Kitabevi Yayınları arasında çıkan ‘’Elçiye Zeval Olmaz” adlı kitap Güzin Özen Yılmaz imzasını taşıyor.16 ve 18. Yüzyıllar arasında Osmanlıda elçilik yapmış şahsiyetlerin hatıralarını özenle inceleyen yazar karşımıza ‘üst düzey bir roman’la çıkıyor.



Fransız ihtilali sonrası bir Fransız elçisi olan Dubayet, Ä°stanbul’a doÄŸru yola çıktığında iki önemli görevi vardı. Ä°htilal sonrası duraklamaya uÄŸrayan Fransız Osmanlı iliÅŸkilerini toparlamak ve Osmanlının Fransa’daki ilk elçisi olacak olan Ali Efendi’yi çılgın Paris günlerine hazırlamak. Ä°htilal sonrası zıvanadan çıkan Paris’te Ali Efendi’yi çok pırıltılı bir hayat bekliyordu. Ali Efendi Paris’te sanat gösterilerine katılıyor, konser ve tiyatrolara gidiyordu. Voltaire’nin kaleminden çıkmış bir tragedyaya bile katılmıştı. Ali Efendi Paris’in göz bebeÄŸi olmuÅŸtu. Onu perdenin arkasından bile olsa görmek isteyen kalabalıklar kapısının önünde toplaşıyorlardı. Bir gösteri unsuru haline gelmiÅŸti Ali Efendi. Sonunda gazetelerin olayı alaya alması ile birlikte ona olan ilgi sönmeye baÅŸladı. Napolyon, onuruna verdiÄŸi baloda elçinin koluna girmiÅŸ samimi pozlar vermiÅŸti. 1798’de padiÅŸah III. Selim kendisinden Napolyon’un Mısır’a göz diktiÄŸi ile ilgili duyumların ne derece gerçek olduÄŸunu soruyordu. Ali Efendi’nin izlediÄŸi trajedilerden en can yakıcı olanı aynı yılın temmuz ayında gerçekleÅŸecekti. III Selim büyük bir öfke ile Napolyon’un Mısır’a girdiÄŸi haberi ile Osmanlı elçisinin iÅŸgal planı olmadığı yönündeki cevabını aynı anda almıştı. Daha sonra, gelen raporun yanına padiÅŸah Ali Efendi’ye dair “Ne eÅŸek herifmiÅŸ!” diye yazacaktır.

GÜNLÜKLERÄ°N Ä°ZÄ°NDE

Ä°ki elçinin aynı tarihlerde ayrı mekânlarda nasıl bir maharet gösterdiÄŸini elçilerin ortaya koydukları performansı yine kendi elleriyle kaleme aldıkları günlüklerden öÄŸreniyoruz. Ä°ÅŸte bu günlükleri bir araya getirerek adeta bir roman tadında okura sunmak ise büyük bir çalışma, üstün bir gayret istiyor. Güzin Özen Yılmaz, Elçiye Zeval Olmaz adlı eseriyle baÅŸkalarının gözünden bizi yeniden kendi tarihimizin derinliklerine çekiyor. 16 ve 18. Yüzyıllar arasında Osmanlıda elçilik yapmış ÅŸahsiyetlerin hatıralarını özenle inceleyen yazar karşımıza “üst düzey bir roman”la çıkıyor. Dilimizde yeterince kaynak bulamayan Yılmaz, antika deÄŸeri taşıyan unutulmuÅŸ kitaplara ulaşıyor ve oralardan Osmanlının büyük bir hızla çözüldüÄŸü yıllara ışık tutan bir tarih çıkarıyor. Bize batıya giden oÄŸulları yeniden hatırlatıyor. Paris’e elçi olarak gönderilen ve Napolyon’un kolunda partilerde boy gösteren Ali Efendi, batıya gidip benliÄŸini kaybeden, kimliÄŸini orada unutan silsilenin ilk halkasını teÅŸkil ediyor. Sezai Karakoç’un batıya giden oÄŸulların ilki için söyledikleri ile Ali Efendi’nin orada yaÅŸadıklarını karşılaÅŸtırdığımızda ortaya çok can sıkıcı bir benzerlik çıkıyor. Åžiirdeki “birinci oÄŸul batı kapılarında /büyük törenlerle karşılandı / sonra onuruna büyük ÅŸölen verdiler / söylevler söylediler babanın onuruna / gece olup kuÅŸtüyü yastıklar arasında” bu ifadeler, Elçiye Zeval Olmaz sayfaları arasında kulağınıza çalınıyor.

BATI HAYRANLIÄžININ TOHUMLARI ATILDI

Elçiye Zeval Olmaz eserindeki elçilerin izlenimlerini okudukça Türk’ün büyük gücünün bütün dünyada nasıl hissedildiÄŸini gördüÄŸümüz gibi bizdeki Batı hayranlığının tohumlarının nasıl atıldığına da ÅŸahit oluyoruz. Elçilerle birlikte gönderilen hediyeler sayfalarca yer almış kitapta. Bu hediyeler oldukça uzak yollardan, ne pahasına olursa olsun, büyük tehlikeler göze alınarak getiriliyordu Ä°stanbul’a. Hem padiÅŸahın kapitülasyonlar konusunda zorluk çıkarmaması içindi bunlar, hem bir üstünlük fikrini aşılamak içindi. Daha önce görülmemiÅŸ büyüklükte gemiler müthiÅŸ bir hayranlık uyandırıyordu, özellikle Ä°ngilizlere karşı. Öyle ki Selaniki Ali Efendi 1593’te Ascension ile ilgili “onun gibi turfa (deÄŸerli) bir gemi Ä°stanbul limanına gelmemiÅŸtir,” diyecektir. Bu hayranlığın izlerini bugün bile görüyorsak elçilerin üstlendiÄŸi rolü daha iyi anlarız.
Eserde, Osmanlıdaki Fransız ve Ä°ngiliz elçiler arasındaki rekabete dair uzun uzadıya ve çok ilgi çekici paylaşımlar var. Her iki tarafın elçilerinin yazdığı hatıralara bakılarak oldukça akıcı bir üslupla anlatılan olaylarda Fransa, Ä°ngiltere’nin ticari sahasını daraltacak ataklarına karşı hırçınca mücadele ediyor. Ä°stanbul’un göbeÄŸindeki Ä°ngiliz elçiliÄŸine bir alay askerle saldıran Fransızlar bu hakkı kendilerinde buluyorlardı. Tabi elçiler kimi zaman Merzifonlu Kara Mustafa gibi sert kayalara da çarpıyor, Osmanlının sert tokadını suratlarında hissediyorlardı. Aylarca bekleyip birkaç dakika padiÅŸahı görebiliyorlardı kimi zaman. Her ne olursa olsun kitaptan anlaşılan ÅŸu ki Osmanlıda o dönemlerde görev yapmış elçiler görevlerini layıkıyla yapmışlardır ve çözülmenin baÅŸ aktörleri haline gelmiÅŸlerdir.

HAVADA BESLENEN KUÅžLAR

Elçilerin günlüklerinde o döneme iliÅŸkin müthiÅŸ çarpıcı bilgiler bulunuyor. Elçiye Zeval Olmaz bu ilginç bilgileri ustalıkla derlemiÅŸ. Mesela o dönemin Ä°stanbul’unda boyunlarından halatla baÄŸlanmış ÅŸehirde gezdirilen uysal leopar ve arslanlar görmek mümkündü. Para toplama konusunda eÄŸitilmiÅŸ saka kuÅŸlarının çevredeki binalarda gösterilen paraları hızla alıp sahiplerine getirdiklerini de aktarıyor yazar. Åžimdilerde nesli tükenen çaylaklar da o dönemde Ä°stanbul’da özgürce uçuyorlarmış. Laleyi Avrupa’ya tanıtan Elçi Busbecq’e göre gagalarıyla inÅŸaat malzemesi taşıyarak Hz. Peygambere Mekke’de yardım ettiklerine inanan Türkler ÅŸiÅŸlere geçirilmiÅŸ çiÄŸ etleri avuç avuç havaya fırlatarak onlara verirlermiÅŸ.

1762 yılında Fransa’nın Ä°stanbul’daki elçisine Fransa dışiÅŸleri bakanlığından bir mektup ulaşır. Mektupta ilginç bir sipariÅŸ vardır. Fransa kralının gözdesi için 4 büyük ÅŸiÅŸe Mekke merhemi istenmektedir. Kralın gözdesi Osmanlı hanımlarının cilt güzelliÄŸi için kullandığı merhemi ihmal gösterilmeksizin istiyordu. Fransız elçisi Vergennes’e böylesi sıra dışı sipariÅŸi verenlerden biri de Osmanlı sultanı III. Mustafa’dır. III. Mustafa’nın istediÄŸi ÅŸeylere bakarak bu dönemin Osmanlısı için çok önemli çıkarımlarda bulunmamız mümkün. Yabancı elçilerin yazdığı metinler bu nedenle müthiÅŸ bir tarihi belge niteliÄŸi taşıyor. Astronomi alanında Fransa’nın ciddi araÅŸtırmalar yaptığını ve ilerleme kaydettiÄŸini bilen padiÅŸah, astroloji alanında yazılmış eserler istemektedir elçi aracılığıyla. Yani yıldız ilmine vakıf Fransızlar gelecekte neler olacağını biliyor olmalıydılar ona göre. Onun istediÄŸi bu bilgilerden nasiplenmekti. Fransa siyasi olarak son dönemde ciddi ilerlemeler kaydediyordu, bunun nedeni bu ilmi keÅŸfetmiÅŸ olmalarıydı padiÅŸaha göre. 13 yaşında girdiÄŸi kafesten 40 yaşında çıkıp tahta geçen biri olarak padiÅŸah devleti yönetmek için yıldızların yardımına muhtaç kalmıştı. Kafes sisteminin hükümdarları getirdiÄŸi noktayı görmek için elçiye sipariÅŸ edilenlere bakmak yetecektir. Yazara göre padiÅŸahın bu kaygısının nedeni elçinin krala gönderdiÄŸi mektupta saklıdır. Bir Ä°talyan yıllığında Osmanlı padiÅŸahının başına kötü iÅŸler geleceÄŸi yazılmıştı. Yıllığın kehanetleri padiÅŸahı oldukça kaygılandırmıştı. Elçiye göre padiÅŸah bu eseri isteyerek endiÅŸelerini dindirmek istiyordu. Burada batının ülke siyasetlerini yönlendirmek, kendi istedikleri gibi ÅŸekillendirmek için kurdukları düÅŸünce kulüpleri, enstitüleri, stratejik araÅŸtırma örgütlerinin temelinin kehanet yıllıkları olduÄŸunu da görmekteyiz. Kimi ülkeleri karıştırmak için ortaya attıkları tezlerle o ülkelerin siyasetine yön veren bu kuruluÅŸlar devletlerin ciddi destek verdiÄŸi yapılardır. Yakın zamanda Türkiye adına öngörülerde bulunan Hudson Enstitü ’de hükümetin seçimi kazanmaması için olası senaryolar üzerinde durulmuÅŸ ve bunun için de “daha çok vatan evladı ölse iyi olur” ÅŸeklinde bir düÅŸünce üretilmiÅŸti! 18. Yüzyıl Avrupa’sının ürettiÄŸi kehanetin adı bugün düÅŸünce olmuÅŸtur. Güzin Özen Yılmaz’ın eseri bu açıdan bakıldığında hem Osmanlı’nın o dönemdeki ahvalini hem de Avrupa’nın bugünkü bakış açılarının temellerini görmek açısından oldukça önemli bir çalışma.

Kitabın künyesi:

Elçiye Zeval Olmaz
Güzin Özen Yılmaz
Remzi Kitabevi
2014
256 sayfa

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.