Sosyal Medya

Coğrafyamız

İran'ın Suriye krizindeki rolü

Suriyeli yazar ve aktivist Giyas Bilal, Suriye'deki krizde İran'ın rolünü masaya yatırdı...



Suriyeli yazar ve aktivist Giyas Bilal, Al Jazeera.com'da yayımlanan yazısında "Esed rejiminin, Ä°ran'ın müdahalesi sayesinde ayakta kalması Tahran’ın pratikte Suriye’de askerî ve siyasi kararları eline almasına yol açtı. Bugün Suriye krizinin sürmesinden en fazla istifade eden ülke Ä°ran'dır" dedi.

İşte Giyas Bilal'in o yazısı:

Ä°ran, devrimin üzerinden çok geçmeden toparlayıcı ilkelere ve ‘ne Sünni ne Åžii, Ä°slami Ä°slami’ ÅŸeklinde dikkat çekici sloganlara dayalı dinî çaÄŸrıdan uzaklaÅŸtı; kendi ulusal çıkarları, özellikle de iktidardaki sınıfın menfaatlerini gerçekleÅŸtirmeye çalışan bir mezhep devletine dönüÅŸtü. Bu süreçte ilk icraatlardan biri de öteden beri Ä°ran hükümetlerinin kamu bütçelerinde deÄŸiÅŸmez bir madde olan ‘mazlumlara destek’ ilkesinden vazgeçmek oldu.

Ä°mam Humeyni ("mazlumların devriminin lideri") 1980’li yıllarda Hama kasabı Hafız Esed’le ittifak kurmuÅŸtu. Çünkü o vakitler ikisinin ortak düÅŸmanı Saddam Hüseyin’di; dolayısıyla bir çıkar birlikteliÄŸi söz konusuydu. Bugün de Ä°ran politikalarının (iddia ettiÄŸi) kendi ilkeleriyle çeliÅŸkileri, Arap devrimlerine yönelik tutumlarıyla karşılaÅŸtırıldığında net ÅŸekilde görülüyor.

Ä°ran'ın dini lideri Ali Hamaney, Mısır halkına gönderdiÄŸi mesajda 25 Ocak devrimini selamlayıp onu "Ä°ran Ä°slam devrimi ruhundan ilham almış bir Ä°slami uyanış" olarak tanımladı. Hamaney, ayrıca Bahreyn’deki protestocuların taleplerini desteklediÄŸini ifade etti. Oysa Hamaney, Suriye rejiminin devrimi bastırma çabalarını desteklemek için (bu devrimin ÅŸeytanlaÅŸtırılması ve direniÅŸ eksenini devirmek isteyen dış komploya dayandırılması yönündeki programlı çaba sonrası) elinden geleni yaptı.

Önce bilgi paylaşımı sonra doÄŸrudan müdahale
Suriye devriminin ilk yılında bu husustaki Ä°ran çabaları bilgi paylaşımıyla sınırlıydı. Tahran, 2009’da ülkeyi saran ve o vakitler "yeÅŸil devrim" adı verilen protestoların bastırılmasında kazandığı deneyimlerini aktararak bir tür danışmanlık saÄŸlıyordu.
Ä°ran daha sonra Åžebbiha unsurları ve rejim yanlısı gönüllülere (onları nizami milislere dönüÅŸtürmek amacıyla) askerî eÄŸitim ve organizasyon deneyimleri kazandırmak için eÄŸitim kamplarına ev sahipliÄŸi yaptı. Bu milisler daha sonra 'Ulusal Savunma Ordusu'nu oluÅŸturdu.

Ancak 2012 ortasında Suriye rejiminin askerî gücü çöktü ve devrimci tugaylar Åžam’ı tamamen kuÅŸatma altına almaya yaklaÅŸtı. Bu geliÅŸmeler birçok araÅŸtırma merkezini Suriye rejiminin en fazla bir yıl zarfında yıkılacağı tahmininde bulunmaya sevk etti. Bu durum rejimi eleÅŸtiren ve sonunun yakın olduÄŸubu düÅŸünen birçok Avrupalı politikacının açıklamalarına da yansıdı.
Birçok Avrupa ülkesi o dönemde Suriye rejimi ile diplomatik iliÅŸkilerini kesmiÅŸti. Ayrıca bu tahminler Cenevre-1 Konferansı'nın hazırlıklarının baÅŸlaması için katalizör görevi görmüÅŸtü. Konferans 30 Haziran 2012’de sonuç bildirisinin yayınlanmasıyla son bulurken rejim etkili bir kırılma yaşıyordu.

O dönemde Ä°ran çabaları, programlı biçimde doÄŸrudan ve kapsamlı ÅŸekilde askerî müdahale aÅŸamasına geçti. Hizbullah’ı Suriye sahasına sürdü. Keza en ünlüleri Ebu Fadıl Abbas ve Asaib Ehli Hak olan Iraklı Åžii milis güçleri Suriye'ye göndermeye çalıştı. Ayrıca Ä°ran’daki fakir semtlerden, Pakistan ve Afganistan’dan gelen Åžii gönüllülerden yeni milisler oluÅŸturdu.

Ayrıca birçok rapor, Ä°ran Devrim Muhafızları komutanlarından bazılarının Suriyeli muhalif güçlere karşı yürütülen savaÅŸları bizzat yönettiÄŸini belgeledi. Bunlardan en ünlüsü BBC’nin Ekim 2013’te hazırladığı belgesel filmdi. Film, Devrim Muhafızları unsurlarının Halep cephelerinden birinde Ä°ranlı subay Ä°smail Haydari’nin öldürülmesiyle son bulan savaÅŸa katıldıklarını belgeledi.

Organize ve artan yoÄŸunluktaki Ä°ran müdahalesi sahadaki güç dengesini deÄŸiÅŸtirdi ve silahlı muhalif güçlerin yayılmasını durdurdu. 2014'te Ä°ran ve Hizbullah’ın getirdiÄŸi silahlı Åžii unsurların sayısının 30 ila 40 bin civarında olduÄŸu tahmin ediliyordu.
Ayrıca bu Åžii milisler Suriye nizami ordusunun unsurlarından daha deneyimli ve eÄŸitimliydi. Bu yüzden rejim onları özellikle Åžam kırsalı ve Halep’teki çatışmalarda ön saflara yerleÅŸtirdi. Suriye rejiminin temel rolü hava ve füze desteÄŸi ve operasyonun ardından saha temizliÄŸiyle sınırlı kaldı.

Dolayısıyla birkaç ay içinde rejim, askerî sorununu aÅŸtı; Kusayr, Yabrud, Humus kentinin önemli bölgeleri, Hama kırsalı, Åžam kentinin birçok bölgesi ve kırsalı gibi geçmiÅŸte kaybettiÄŸi hayati öneme sahip bölgelerden bazılarını geri aldı.
Bu durum, siyasi çözüm amacıyla yürütülen faaliyetlerin durgunlaÅŸmasını beraberinde getirdi. Zira, rejim ve müttefikleri siyasi dengeleri deÄŸiÅŸtirmek ve rejimin kontrolünden çıkan bölgeleri tedrici olarak geri almak için zamana oynadı.

"Ä°ran olmasa Esed düÅŸerdi"
Burada Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ın ÅŸu sözüne yer vermek uygun düÅŸer: "Bizler müdahalede bulunmasaydık Åžam bir haftada düÅŸerdi." Keza birçok Ä°ranlı çevre de ‘Ä°ran böyle istediÄŸi için Esed kaldı’ diyordu.

Bunu dile getirenlerden biri de Ä°ran parlamentosunda Tahran milletvekili olan Ali Rıza Zekai. Zekai, Eylül 2014’te ÅŸöyle diyordu: “Suriye krizine yönelik kritik kararlar almakta gecikseydik ve askerî olarak müdahale etmeseydik Suriye rejimi düÅŸerdi.” Rejimin, Ä°ran'ın müdahalesi sayesinde ayakta kalması Tahran’ın pratikte Suriye’de askerî ve siyasi kararları eline almasına yol açtı.
Sözgelimi Esed rejimi Hizbullah’a tanklar verdi ve örgüt bu silahla ilk savaşına Kusayr’da girdi. Ardından örgüt Vadi Halid, Kusayr ve Kalemun’un çıplak arazileri arasındaki bölgenin yönetimini tamamen eline aldı. Bugün örgütün bu bölgelerdeki kararları, Esed rejiminden tamamen bağımsızdır. Ayrıca Mayıs 2014’te Humus’taki ateÅŸkes etrafındaki müzakereler Suriye rejimiyle deÄŸil, Ä°ranlı subaylarla yürütüldü.

Keza birçok veri, Suriye rejiminin Ä°srail’in Kuneytra’da hedef aldığı devriyenin varlığından habersiz olduÄŸunu doÄŸruluyor. Bu saldırının kurbanlarından biri de 2008’de suikastla öldürülen Ä°mad Mugniye’nin oÄŸlu Cihad Mugniye idi. Yani Hizbullah ve Ä°ran Devrim Muhafızları bugün Suriye’nin iki sınırında (Lübnan ve Ä°srail sınırları) Suriye’nin egemenliÄŸini dikkate almaksızın hareket ediyor.

Ayrıca Suriye rejimi içindeki birçok tanık, Devrim Muhafızları subayları ve unsurlarının bugün Suriye’ye Åžam eski havaalanı üzerinden geldiklerini, hiçbir kontrol ve onaydan geçmeden doÄŸrudan Åžam’a hareket ettiklerini doÄŸruluyor.

Yani sonuç itibarıyla Ä°ran (askerî kolu ve bölgesel milisleri kanalıyla) bugün Suriye rejimini ülkenin bazı bölgelerini yöneten ve Ä°ran’ın yüce çıkarlarını gerçekleÅŸtirmek için çalışan mezhepçi bir milise dönüÅŸtürdü. Bu durum Ä°ranlı yetkili Mehdi Talib’in ‘Suriye’nin Ä°ran’ın 35’inci eyaleti olduÄŸu’ yönündeki açıklamasını haklı çıkarıyor.

Ä°ran’ın doÄŸrudan veya müttefikleri kanalıyla yaptığı tüm askerî müdahale ÅŸekillerinin (Suriye dosyasıyla birçok katmanda iliÅŸki kuran ve eksiksiz bir bölgesel vizyonla hareket eden) çok kapsamlı bir strateji içinde yer aldığına iÅŸaret etmek önemli olacaktır. Åžöyle ki, Suriye rejimine verilen askerî destekle birlikte Ä°ran’ın mali ve siyasi etkisinin bulunduÄŸu ülkelerdeki müttefikleri nezdinde de Suriye rejimine diplomatik destek gelmektedir. 

Bu durum BirleÅŸmiÅŸ Milletler Genel Kurulu'nun Suriye rejimini kınayan ve SMDK’nın siyasi geçiÅŸ sürecinin tarafı olduÄŸunu kabul eden kararıyla ilgili oylamaya da yansıdı. 12 devlet bu karara ‘hayır’ oyu kullandı ve 59 ülke de çekimser kaldı.
Ayrıca Ä°ran, Cenevre-2 Konferansı'na katılmak için Suriye muhalefetine ve müttefiklerine baskıda bulunmak amacıyla Hizbullah’ı kullandı. Åžöyle ki örgütün Kalemun’daki operasyonları, Tahran’ın Cenevre toplantısına katılması konusundaki uluslararası siyasi tutuma göre ya ÅŸiddetleniyor ya da duruluyordu.

Buna Ä°ran’ın bu yılın başından itibaren Ä°srail’e paralel bölgelerdeki varlığını artırmak için güney bölgesindeki (Kuneytra ve Dera’nın batı kırsalı) operasyonlarını geniÅŸletme çabası eklenebilir. Tahran’ın bu nüfuzunu, Ä°ranlı müzakerecinin elinde yeni bir müzakere kartına dönüÅŸtürmesi mümkün.

Ä°ran bugün kendi çıkarları doÄŸrultusunda iradesini dayatabilen bölgesel bir kutup olduÄŸu düÅŸüncesinden hareketle Suriye dosyasını kullanmaya çalışıyor. Suriye bu projenin temel taşını oluÅŸturuyor. Tahran’ın Suriye'deki nüfuzunu kaybetmesi, içine çekilmesi ve sadece kendi sınırları içinde güçlü bir devlete dönüÅŸmesi anlamına gelecek. Tabii bu ihtimal Suriye’deki yenilgisinin iç çekiÅŸmelere ve iktidar elitleri arasında siyasi çekiÅŸmelere yol açmaması durumunda geçerlidir. Bu durum Ä°ran’ı bugün Suriye konusunda sonuna kadar doÄŸrudan müdahale yöntemini sürdürmeye sevk ediyor. Yalnız müdahalenin taktikleri, ÅŸartlara göre deÄŸiÅŸiyor.

Tahran, Esed sonrasına hazırlanıyor
Ä°ran bugün hâlâ Suriye rejiminin hayatta kalma süresini uzatsa da rejimin istikrarı Tahran'ın birincil önceliÄŸi deÄŸildir. Åžam’da iktidar koltuÄŸundaki yöneticiden ziyade Ä°ran’ın önceliÄŸi kendi çıkarlarını koruyabilecek yerel güçlü askerî milisler oluÅŸturma çabasıdır. Bu çaba, Ä°ran'ın hâlihazırdaki veriler kapsamında Esed'in varlığını sürdürebileceÄŸine pek güvenmemesi olarak açıklanabilir.

Esed rejiminin askerî ve güvenlik sistemi içinden gelen birçok veri, Suriye’ye yayılan Åžii milislerin bağımsız hareket etmelerinin yaygınlık kazandığını ve Suriye rejiminin komutası altına girmeden doÄŸrudan Ä°ran Devrim Muhafızlarına baÄŸlandığını doÄŸruluyor.

Dolayısıyla bu milisler Ä°ran’ın Esed’in yıkılması sonrası yeni rejimin güvenliÄŸini zayıflatmaya ve sarsmaya çalışacak askerî kolunu oluÅŸturacaktır. Akabinde Ä°ran bu milisleri bölgesel ve uluslararası güçlerle çıkar pazarlığı oyununda bir müzakere kartı olarak kullanacak. Bu yöntem Lübnan ve Yemen’de etkinliÄŸini ispatladı.

Buna raÄŸmen Ä°ran (siyasi platformlarda ve heyetlerinin götürdüÄŸü mesajlar üzerinden) BeÅŸÅŸar Esed’in kalmasının, olası her siyasi çözümün (en azından ilk süreçlerinde) bir parçası olması gerektiÄŸinde ısrar ediyor. Ä°ran yönetimi, Suriye’de yayılmış kendi mezhepçi milislerine meÅŸruiyet ve hukuki sıfat verebilecek dost bir Suriye hükümeti görmek istiyor.

Ayrıca Ä°ran iç politikasının derinlerine vakıf bazı kimseler, Tahran'ın Esed’de ısrar etmesini, bazı müttefiklerinde bıraktığı izlenime (kendilerini taviz olarak verebileceÄŸi veya müzakere kartı olarak kullanabileceÄŸi gibi) karşı kullanmasına baÄŸlıyorlar.

Sonuç olarak Ä°ran zaman geçtikçe Suriye’deki baÅŸarılarını programlı ÅŸekilde artırmaya çalışan tek bölgesel taraftır. Dolayısıyla bölgede Suriye krizinin sürmesinden en fazla istifade eden ülkedir. 

Ayrıca sonuçları ve etkinliÄŸi itibarıyla Ä°ran’ın Suriye’deki müdahalesinin maliyeti hayli düÅŸüktür. Zira temel olarak Åžii gönüllülere, Suriye, Lübnan ve Irak’tan yerel güçlerin eÄŸitimine dayanmaktadır.

Ä°ran’ın imparatorluk eÄŸilimlerinin güçlü bir zemin ve geliÅŸmiÅŸ imkânlara sahip olmadığını söylemek gerekli. Bugün bölgedeki Ä°ran yayılmacılığı, kırılgan bir halk desteÄŸine ve çürümüÅŸ bir ekonomiye dayanmaktadır. Ekonomisi temelde fiyatı dış iradeler doÄŸrultusunda dalgalanan petrole baÄŸlıdır. Bu da sadece Ä°ran’ın emellerinin geleceÄŸini sorgulama konusu yapmıyor, aynı zamanda Ä°ran’ın bir bütün devlet olarak geleceÄŸini tehlikeye atıyor.

Tarih bizlere despotluk üzerine kurulu devletlerin (özellikle de despotluk emellerini kendi halkının ekmeÄŸinin aleyhine bile olsa gerçekleÅŸtirmek için çalıştığı zaman) çoÄŸunlukla yıkımla son bulduÄŸunu öÄŸretti. Çok uzaÄŸa gitmeye gerek yok. Arap Baharı devrimleri gerçeÄŸinde bu tarihi dersi gördük.

Uzun vadede Ä°ran yayılmacılığının (Ä°ran toplumu ve devleti içinde artan iç zıtlaÅŸmaların birikmesiyle birlikte) gerileyerek son bulacağı tahmin edilmektedir. Ä°ran, toplumsal tıkanıklıklara nefes aldıracak ve iç zıtlaÅŸmaları çözecek yönetim mekanizmalarına muhtaçtır.

Ä°ran yayılmacılığı zaten eksik olan kaynakların tükenmesinin doÄŸal sonucu olarak orta vadede sorunlarla karşılaÅŸacaktır. Bu nedenle dünyadaki baÅŸka güç merkezleri için Ä°ran projesi stratejik deÄŸil geçici bir tehdit kategorisindedir. Bu durum da baÅŸta ABD olmak üzere birçok Batılı ülkenin Ä°ran’ı siyasi olarak kuÅŸatma, düÅŸüÅŸ ve çöküÅŸ sürecini hızlandıracak çeÅŸitli cephelerde yıpratma çalışma giriÅŸimine açıklık getiriyor. 


Giyas Bilal, Suriyeli yazar ve aktivist. Almanya Hannover Üniversitesi'nde Mekatronik ve Robot Bilimleri MühendisliÄŸi alanında yüksek lisansını tamamladı. Suriye Devrimi Genel Komitesi ve Åžam Konseyi'nde kurucu üye olan Bilal, çeÅŸitli araÅŸtırma merkezleri için danışmanlık yapıyor. 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.