Sosyal Medya

Güncel

Dindar kesimin çözüm süreci için önerdiği yol haritası

Çözüm sürecinin tekrar rayına girmesi ile birlikte sürece kimin nasıl katkı vereceği tartışılırken, dindar kesimler son dönemlerde hazırladıkları rapor ve düzenledikleri çalıştaylarla sürecin nasıl yürümesi gerektiğini ortaya koyuyorlar



Dolmabahçe'de yakın zamanda silahların susması noktasında yapılan açıklama ve ortaya çıkan 10 maddelik taslaktan sonra sürecin nasıl yürüyeceÄŸi ve sürece nasıl katkı verileceÄŸi tartışılıyor. Dindar kesimin son aylarda özellikle açıkladığı rapor ve düzenledikleri çalıştaylarda dile getirdikleri yaklaşımlar süreç için olumlu bir adım...

Kasım ayında Ä°HH Ä°nsani Yardım Vakfı'nın açıkladığı  “Kürt meselesi ve Çözüm Süreci” baÅŸlıklı rapor ve bildiri bugüne kadar dindar kesim içerisinde hazırlanmış en cesur rapor olma özelliÄŸini taşıyor.  "Ä°HH olarak nasıl “DoÄŸu Türkistanlıların hak ve özgürlüklerini savunuyor ve bununla ilgili olarak Çin yönetimine DoÄŸu Türkistanlıların dilini resmî olarak kabul etmek zorundasınız ve okullarında eÄŸitim yapabilmelerine müsaade etmek zorundasınız” diye taleplerimizi bildiriyor ve bu konuda sivil baskı oluÅŸturmaya çalışıyorsak aynı ÅŸekilde bu tavrı Kürtçe için de savunuyoruz." Yaklaşımı özetle DoÄŸu Türkistan için ne istiyorsak Kürtler için de aynı ÅŸeyi istiyoruz diyerek Ä°slam kardeÅŸlik hukukunu atıfg yapıyor ve ezberleri bozuyordu. Daha sonra yapılan bir çok açıklama bu raporun ortaya koyduÄŸu prensiplerden öteye gidemedi. (Söz konusu Ä°HH Raporunu okumak için tıklayınız)

Ä°HH'nın hazırladığı bu rapordan sonra hafta sonu Ankara'da DoÄŸu GüneydoÄŸu Kalkınma Vakfı DAKAV tarafından bir çalıştay düzenlendi ve özellikle ümmet olma bilinci içeirisnde sorunun çözümü için neler yapılabileceÄŸi ifade edildi ve bu konuda hazırlanmış olan sonuç metni kamuoyu ile paylaşıldı. Ankara'daki çalıştayla aynı tarihe denk gelen ve Diyarbakır'da yapılan "Kürt Meselesine Ä°slami Çözüm Çalıştayı" da dindarların sürece bakışını ortaya koyuyordu.

Gerek bu çalıştay ve gerekse de raporlar sonrasında dindarların sürece bakışı, sorunun nedeni ve çözüme iliÅŸkin önerilerine bir göz atalım;

DÄ°NDAR KESÄ°MLER AÇISINDAN SORUNUN NEDENÄ°

Çözüm süreci; ulusçu resmi ideolojinin inkâr ve asimilasyon politikalarının terk edilmesini, temel hak ve hürriyetlerin geniÅŸletilmesini, eÅŸit vatandaÅŸlık yoluyla ayrımcılığın sonlandırılmasını, 30 yıldır bu ülkeyi çok yönlü sıkıntılarla baÅŸ baÅŸa bırakan ve askeri vesayetin güçlenmesini saÄŸlayan çatışmaların sonlandırılmasını, silahlı yapıların silahsızlandırılıp sivil siyasete katılımının saÄŸlanmasını ve son tahlilde akan kanın durdurulmasını kapsamalıdır. Kemalist resmi ideolojinin dayatmaları neticesinde ortaya çıkan ve bugüne kadar binlerce insanın ölümüne ve büyük acıların yaÅŸanmasına yol açan Kürt meselesinin çözümü baÄŸlamında, silahın ve ÅŸiddetin bir çözüm enstrümanı olmaması gerektiÄŸi ortaya çıkmıştır. Cumhuriyet tarihi boyunca baÅŸlangıçtan bugüne halka yönelik iÅŸlenmiÅŸ hukuksuz ve zalimane tüm uygulamaların telafisi amacıyla çalışmalar baÅŸlatılmalı, lütuf mantığı ile deÄŸil zedelenen onurun onarılması amacıyla sistemin etnik temele dayalı kurucu paradigması, hak ve adalet ekseninde yeniden düzenlenmelidir. Sorun, ülkedeki tüm kesimler için travmaya dönüÅŸmüÅŸtür. Psikolojik ayrışmayı derinleÅŸtiren bu durumun ortadan kaldırılması adına devlet, kısıtlanan, engellenen ve gasp edilen bütün hakları iade etmelidir. Hakların verilmesi, silahların bırakılması sürecine baÄŸlanmamalıdır. Haklar ve özgürlüklere dair düzenlemeler derhal gerçekleÅŸtirilmelidir. Silahların bırakılması süreci PKK ile devlet arasındaki bir süreçtir. Haklar ve özgürlükler konusu ise devletin vatandaşına karşı yükümlülüÄŸüdür.

OrtadoÄŸu’daki genel çatışma ve huzursuzluÄŸun farklı aktörlerden kaynaklandığı düÅŸünülse de sorun aslında tek orijinlidir. Dolayısıyla Kürt meselesi, Mescid-i Aksa olayları, Suriye meselesi, Irak’ın istikrarsızlığı ve Kobani olayları tamamıyla birbiriyle ilintilidir. Emperyalizm ve Siyonizm’in aktörlerinin bu meselenin çıkışı ve çözümsüzlüÄŸüne yönelik rolü bilinen bir gerçektir. Küresel güçlerin bölgesel hegemonyasına, bölge halkının kanı üzerinden kurulan oyunlara dikkat çekmek gerekir. Ancak mazlum Kürt halkının; ABD, Ä°srail ve iÅŸbirlikçilerinin oyunlarına karşı kendi kardeÅŸlerinin, bölge halkının ve adaletin yanında yer alacağı, tarihî bir sürecin içinde olacağı görülecektir.

Çözüm süreci son dönemde Türkiye dışında yaÅŸanan bölgesel geliÅŸmelerden bağımsız deÄŸerlendirilmeyecek ÅŸekilde uluslararası bir boyut kazanmıştır. Bölge ülkelerinin yanı sıra uluslararası güçlerin de sürece (çözümden veya çözümsüzlükten yana politika ve eylemlerle) dahil olduÄŸu gözlemlenmektedir. Kobani’deki çatışmaların/savaşın küresel boyut kazanması bunun bir göstergesidir. Kobani olaylarının, Türkiye’nin çözüme yönelik sürecini baltalamaya yönelik politika ve söylemlere vesile edildiÄŸi gözlemlenmektedir. Bölgesel geliÅŸme ve olayların çözüm sürecini etkilemesine müsaade edilmemeli ve adımlar buna göre atılmalıdır. Unutulmamalıdır ki, Türkiye’nin Kürt meselesinde çözüme ulaÅŸması bölgede barışı ve Kürt-Türk-Arap etnik çatışma üzerine oynanan tüm oyunları bozacaktır.

ÇÖZÜM SÜRECÄ° Ä°RADESÄ°

Statükonun devamından yana olan ve vesayet sistemini ayakta tutmak isteyenler için Kürt sorunu bugüne dek hep kullanışlı bir araç iÅŸlevi görmüÅŸtür. Bu yönüyle gerek militarist vesayetten yana olanlar, gerekse de Kürt sorunundan nemalanan tüm kesimler sorunun devamını istemiÅŸ, çözüme yönelik çabaları sonuçsuz bırakmaya çalışmışlardır.Kürt meselesinin siyasi yollarla çözümü savunulmalı ve bu yönüyle baÅŸlatılan çözüm süreci desteklenmelidir. Süreç mutlak olarak devam etmelidir. Taraflar, kamuoyu önünde/hakemliÄŸinde çözüm sürecini sürdürmelidir. Ayrıca çözüm süreci takvimi taraflarca belirlenmeli ve halka duyurulmalıdır. Adım adım ne yapılacağı, nasıl yapılacağı, ne istendiÄŸi belirtilmeli, üçüncü göz olarak halkın süreci takibi saÄŸlanmalıdır. Böylelikle tarafların hem birbirlerini hem de halkı yanlış yönlendirmelerinin önüne geçilmiÅŸ olunacaktır. Hükümet, çözüm sürecine dair atacağı bütün adımları, planlarını net bir ÅŸekilde ortaya koymalıdır. Bölge halkının, temel sorunları ve talepleri ile ilgili her türlü geliÅŸmeyi ve planı açıkça öÄŸrenmesi en doÄŸal hakkıdır. Öte yandan çözüm sürecinde bölge halkının talepleri ve sürecin detayları ile ilgili tüm aktörlerin düÅŸünce ve önerilerini halka açık ve net olarak ifade etmesi gerekmektedir.
Çözüm süreci Hükümeti, PKK’yı ve diÄŸer herkesi aÅŸmıştır. Süreç halkındır. Halk kendi meselesi olarak gördüÄŸü Kürt meselesi ve etrafında oluÅŸan sorunlar bütününün çözümü konusunda kararlılığını ortaya koymuÅŸtur. Bu kararlılığa, barışa, sürece kim nasıl katkı sunarsa halkın ona desteÄŸi tamdır. Süreç tüm provokatif saldırılara raÄŸmen toplumsal destek sayesinde devam etmektedir. Defalarca provokasyonlarla sabote edilen çözüm sürecinin ÅŸeffaf bir ÅŸekilde ve saÄŸlıklı bir zeminde ilerleyebilmesi için “üçüncü göz” gibi devletle silahlı yapılar arasında hakemlik yapabilecek, süreci sekteye uÄŸratanı, sözünü tutmayanı deÅŸifre ederek sürece olumlu müdahalelerde bulunacak, “toplumsal güvene sahip kiÅŸilerden ve siyasi parti temsilcilerinden oluÅŸan bir heyet yapısı” tesis edilmeli ve sürece dâhil edilmelidir.

AKTÖRLERÄ°N ÇOÄžULCULAÅžTIRILMASI

Siyasi aktörler, Kürt meselesine ve çözüm sürecine dair söylemlerini hassasiyetle belirlemeli; toplumda öfke, umutsuzluk, acı hissettirecek ifadelerden kaçınmalıdır. Bu tarz ifadelerin bilinçli olarak manipülasyon ve dezenformasyon konusu olması ise Kürt meselesinin çözümünü istemeyen tüm yapılar için önemli fırsatlar oluÅŸturmaktadır. Çözüm sürecinde devletin muhatap taraf olarak sadece PKK'yı ya da Öcalan’ı muhatap alması, sürecin zaman zaman çok ciddi sıkıntıya girmesine sebep olmaktadır. Hem çözüm için hem kalıcı bir barışın inÅŸası için bölgedeki tüm gruplar/unsurlar sürece dahil edilmelidir.
Bölgedeki tüm grup ve aktörler, STK’lar, sesi yükselmeyen ya da duyulmayan tüm gruplar, ivedilikle güçlü bir monoblok oluÅŸturmalıdır. Bu blok temel hakların ve özgürlüklerin saÄŸlanmasını hukuki çerçevede talep ve takip etmelidir. Hangi taraftan gelirse gelsin, her türlü baskıya güçlü bir sesle karşı durulmalıdır. PKK dışındaki tüm kesimler de bir ÅŸekilde kendi seslerini bütün taraflara duyurmayı baÅŸarmalıdır. Devlet, tüm yapıları ve kurumları ile, bölgede barışın kalıcılığı adına yapılması ve atılması gereken adımlarla ilgili bölgeden yükselen taleplere mutlaka kulak vermelidir. Bölge halkının deÄŸerlendirme ve önerileri göz ardı edilmemelidir.

Bölgedeki çözüm sürecinin devamı ve sürdürülebilirliÄŸi adına, toplumun inanç noktasındaki etkin önderleri, meleler, çeÅŸitli etkinliklerle halkı aydınlatmalı, inisiyatif almalıdırlar. Sivil bir inisiyatif oluÅŸturarak özellikle gençler bilinçlendirilmelidir. Öfke, ÅŸiddet, nefret, ayrıştırıcı dil+söylem ve eylem yerine barış, kardeÅŸlik, adalet, hak, sevgi üzerine bir dil ile toplumun yeni barışçı dinamikleri saÄŸlanmalıdır. Unutulmamalıdır ki, “Çözüm Süreci” adıyla baÅŸlayan yeni dönem, “Kürt sorununa çözüm” etiketi ile sunulamayacak kadar derinlikli deÄŸiÅŸim ve dönüÅŸümleri gerektirmektedir. Bu uzun ve zahmetli sürecin inÅŸası ve kalıcılığı gençlerle saÄŸlanacaktır.

Bölgede ortaya çıkan önemli bir durum da örgütlülüÄŸü güçlü Ä°slami STK’lara ve Müslüman kimliÄŸine yönelik saldırıların artmasıdır. Bu saldırıların bir sonraki aÅŸamasının yaygın sistematik bir sindirme politikasına dönüÅŸtüÄŸü ve “ya kendilerine katılım ya da bölgeyi terk etmeleri” konusunda zorlamaya tabi tutuldukları görülmektedir. Nihayetinde bölgeden Ä°slami yapılanmalar uzaklaÅŸtırılarak PKK/KCK’nın bölgede alan hâkimiyeti saÄŸlamaya çalıştığı bilinmektedir. Bu baÄŸlamda bölgede mütedeyyin kimliÄŸiyle tanınan kiÅŸilerin göçe zorlanması söz konusudur. Bu konuya iliÅŸkin tedbir ve önlemlerinin geliÅŸtirilmesi elzemdir. Ayrıca bölgedeki varlıklı ailelerin güvenlik gerekçesiyle aynı ÅŸekilde bölgeyi terk ettiÄŸi de gözlemlenmektedir. Ä°mam hatip liselerini tercih eden çocuk ve gençlere yönelik PKK unsurlarının planlı aÅŸağılama ve dışlama tavrını örgütlemesi de bir diÄŸer tespittir. Bunlara iliÅŸkin tedbirler de alınmalıdır.

Siyasi sahada, Devlet sadece HDP ile deÄŸil, baÅŸta HÜDA PAR olmak üzere, HAK PAR ve bölgede etkin olan diÄŸer siyasi partilerle de sorunun çözümü noktasında görüÅŸmeli ve onların da çözüme katkı sunmaları saÄŸlanmalıdır.
Çatışma ortamını derinleÅŸtirecek her türlü tavırdan sakınmak her kesimin sorumluluÄŸudur. Nitekim, çatışma ortamının derinleÅŸmesi ve bölgede bir kaos ortamının oluÅŸması, herkesi yakacak bir yangının bölgeyi sarmasıyla sonuçlanacaktır. Bu nedenle bölgede Kürtler arası bir çatışma yaÅŸanmaması için herkes üzerine düÅŸen sorumluluÄŸu yerine getirmelidir

SÜREÇ Ä°ÇÄ°N YAPILMASI GEREKENLER

Kürt meselesinin kaynağını oluÅŸturan Kemalist zihniyetin ürünü olan darbe anayasası deÄŸiÅŸtirilmeli, etnik vurgulardan arındırılmalı ve eÅŸit yurttaÅŸlık temelinde yeni bir anayasa hazırlanmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti devletine vatandaÅŸlık bağıyla baÄŸlı olan herkesin Türk olduÄŸu nitelemesinden vazgeçilmelidir. BaÅŸta anayasa olmak üzere yasalardaki etnik vurgular ayıklanmalı, devlet diline hâkim olan ırkçı, dışlayıcı ve inkârcı söylem tüm mevzuattan, literatürden ve eÄŸitim sisteminden çıkarılmalıdır

Çözüm süreci; ulusçu resmi ideolojinin inkâr ve asimilasyon politikalarının terk edilmesini, temel hak ve hürriyetlerin geniÅŸletilmesini, eÅŸit vatandaÅŸlık yoluyla ayrımcılığın sonlandırılmasını, 30 yıldır bu ülkeyi çok yönlü sıkıntılarla baÅŸ baÅŸa bırakan ve askeri vesayetin güçlenmesini saÄŸlayan çatışmaların sonlandırılmasını, silahlı yapıların silahsızlandırılıp sivil siyasete katılımının saÄŸlanmasını ve son tahlilde akan kanın durdurulmasını kapsamalıdır. Kürt meselesi ile PKK sorunu tefrik edilmeli, otuz yıldır devletin güvenlikçi ve ulusçu uygulamaları nedeniyle iç içe geçen iki sorunun ayrıştırılarak çözülebileceÄŸi bir siyasal zemin geliÅŸtirilmelidir.

Devlet yetkilileri Kürt meselesini silah bıraktırma veya çatışmasızlığa indirgememelidir. Çözümün asli konusu olan Kürtlerin Kemalist sistem tarafından gasp edilmiÅŸ Ä°slami ve insani hakları, asla hiçbir pazarlık konusu yapılmadan ve geciktirilmeden iade edilmelidir.

Bu sorun tek başına hükümetin deÄŸil, yasama, yargı ve devletin tüm mekanizmalarının olduÄŸu gibi bütün siyasi partilerin, STK’ların, üniversite, medrese, medya, cemaat, aydın ve tüm kanaat önderlerinin meselesidir. DiÄŸer siyasi partilerin milliyetçi ve mezhebî bir bakış açısıyla deÄŸil tüm Türkiye halkının kazanımı hesabıyla hareket etmesi gerekir. Unutulmamalıdır ki, Türkiye’nin diÄŸer bölgelerinde nasıl çok ciddi oranda Kürt nüfus yaşıyorsa DoÄŸu ve GüneydoÄŸu Anadolu Bölgesi’nde de Türk, Çerkes, Arap vd. farklı etnik gruplar yaÅŸamaktadır. Öte yandan Türkiye’nin mezhebî yapısı da süreci etkileyecek önemli bir husustur. Bölgedeki Alevi nüfus ve PKK içerisindeki Alevi yapı ve etkinliÄŸi göz önünde bulundurulduÄŸunda çözüm süreci, Alevilerle ilgili mezhep kaynaklı ayrıştırma ve ötekileÅŸtirme sorunlarının çözümüne de katkı saÄŸlayacaktır.

Çözüm süreci ve bölgesel olaylarla alakalı olarak sadece ulusal basın ve ulusal kamuoyu deÄŸil, uluslararası kamuoyu da bilgilendirilmeli, bölgeye gerçekçi bir perspektifle bakışları saÄŸlanmalıdır. Böylelikle uluslararası kamuoyunun yanlış, eksik ve tek yönlü/taraflı bilgilendirilmesinin önüne geçilmiÅŸ olunacak ve bu konudaki sakıncalar giderilerek eksik ve yanlış algı da engellenmiÅŸ olacaktır.

Ana dilde eÄŸitim imkânı mevzuat olarak düzenlenmeli ve uygulamaya konulmalıdır. Ä°HH olarak nasıl “DoÄŸu Türkistanlıların hak ve özgürlüklerini savunuyor ve bununla ilgili olarak Çin yönetimine DoÄŸu Türkistanlıların dilini resmî olarak kabul etmek zorundasınız ve okullarında eÄŸitim yapabilmelerine müsaade etmek zorundasınız” diye taleplerimizi bildiriyor ve bu konuda sivil baskı oluÅŸturmaya çalışıyorsak aynı ÅŸekilde bu tavrı Kürtçe için de savunuyoruz.

Süreci çözecek politika, adalet ve kardeÅŸlik hukuku üzerine inÅŸa edilmelidir. Sürecin olumlu bir ÅŸekilde yürütülmesi için tüm imkân ve olanaklar kullanılmalıdır. Manevi bir ruha sahip olmak ve gençleri bu ruh ile yetiÅŸtirmek gerekir. Bu saatten sonra çatışmalarda ölen her insan için herkes kendisini sorumlu hissetmelidir. Bu nedenle bütün siyasilerin politik beklenti ve hesaplardan öte insan hayatını önceleyen bir sorumlukla hareket etmesi gerekmektedir.

Siyasi partiler yasası, askeri vesayet dönemi yaklaşımlarından arındırılarak, istikrarı koruyucu önlemlerle beraber, toplumsal temsiliyeti en yaygın olarak gerçekleÅŸtirecek ÅŸekilde deÄŸiÅŸtirilmeli, seçim barajı kaldırılmalıdır
Siyasi nedenlerle cezaevinde bulunanların toplumsal hayata, yurt dışına çıkmak zorunda kalanların ise ülkelerine dönebilmesi için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

Kürtçe ikinci resmi dil olarak kabul edilmeli, anadilde eÄŸitimin önündeki bütün engeller kaldırılmalıdır.

TIMETURK | NEVZAT ÇÄ°ÇEK

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.