Sosyal Medya

Güncel

Sünnetin kaynak değeri nedir?

Niğde Üniversitesi 3. sınıf edebiyat öğrencisiyim. Akademik hayatımla ilgisi olmayan bir konuda görüşlerinizi istirham edeceğim. Allah, bize doğru yolu bulmamız için kitabı Kur'an-ı Kerim'i indirmiştir ve Kitabı anlamamız için de Peygamberini bize örnek kılmıştır. Biz dinimizi en güzel bir şekilde O'ndan öğreniriz. O'nun sünnet-i seniyyesi bu dinin yegane açıklayıcısıdır. Kur'an-ı Kerim'de Peygamberin bize örnek olduğuna dair birçok ayet vardır. Rabbimiz dinini tamamlamıştır ki, bu konuda hiçbir şüphe yoktur.



 

Soru: 

NiÄŸde Üniversitesi 3. sınıf edebiyat öÄŸrencisiyim. Akademik hayatımla ilgisi olmayan bir konuda görüÅŸlerinizi istirham edeceÄŸim. 

Allah, bize doÄŸru yolu bulmamız için kitabı Kur'an-ı Kerim'i indirmiÅŸtir ve Kitabı anlamamız için de Peygamberini bize örnek kılmıştır. Biz dinimizi en güzel bir ÅŸekilde O'ndan öÄŸreniriz. O'nun sünnet-i seniyyesi bu dinin yegane açıklayıcısıdır. Kur'an-ı Kerim'de Peygamberin bize örnek olduÄŸuna dair birçok ayet vardır. Rabbimiz dinini tamamlamıştır ki, bu konuda hiçbir ÅŸüphe yoktur. 

Hadisler Kur'an-ı Kerim'i açıklamada baÅŸvurulan en önemli kaynaklardır. Bu kaynaklar hadislerden sonra icma, kıyas vs. devam eder gider. 

Size sorum hadisler ve hadislerin sıhhatiyle ilgilidir. 

Bir arkadaşım bana birçok alimin hadisler noktasında eksik olduÄŸunu söyledi. Bu arkadaşıma göre Kur'an-ı Kerim hadislerle açıklanmalıdır ama hadislerle açıklama yapan pek de müfessir yoktur. Onun dediÄŸine göre ayetler ikiye ayrılır: 

1- MüteÅŸabih. 

2- Muhkem. 

Muhkemler de kendi içinde ikiye ayrılır. 

1- Hadislerle açıklananlar (Kendi elinizle kendinizi ateÅŸe atmayın.). 

2- Hadislerle açıklanma gereÄŸi olmayan, insanların üzerinde yorum yapabilecekleri ayetler (Allah bal arısına vahyetti.). 

Kendisi, istediÄŸim takdirde bu ayetlerin tasnifini getirebileceÄŸini söyledi. 

Ben kendisine hadislerin kimisi ÅŸüphelidir, kimisi de yanlıştır dedim, hatta Ä°brahim (as) ile ilgili sahih bir hadisin -"Üç yerde Ä°brahim yalan söylemiÅŸtir."- Kur'an-ı Kerim'in mantığına ters düÅŸtüÄŸünü Tefhimul Kur'an'dan aktararak söyledim. Bu yüzden hadislerin tamamına (bütün hadis kitaplarına ya da bütün hadislere) güvenemeyeceÄŸimizi belirttim. 

Kendisi bu hadisin sahih olduÄŸunu, Mevdudi'nin ise hata yaptığını, bunun sadece Mevdudi'yi baÄŸladığını söyledi. 

Kimi hadislerin uydurma (Ä°sraliyat) olduÄŸunu anlatarak birçok tutarsız ve birbiriyle çeliÅŸen hadis gösterdim. 

Kendisi bana hadislerin korunduÄŸunu Hicr sûresi 9. ayeti delil getirerek iddia etti. Yanlış ve uydurma olan hadislerin belli olduÄŸunu sen de biliyorsun iÅŸte diyerek bunların bilindiÄŸini ileri sürdü. 

Ben de o ayetin Kur'an-ı Kerim için koruma vaat ettiÄŸini, Ali Bulaç'ın vb. mealini göstererek -"Zikir" kelimesiyle Kur'an-ı Kerim'in kastedildiÄŸini- açıkladım. 

Kendisi bu sadece onları baÄŸlar dedi. Bu konuda bazı meallerin "Zikir" kelimesini Kur'an ve hadis diye verdiÄŸini iddia etti. 

Ona sizin Ä°slam Hukuk Tarihi adlı kitabınızdan mezhep imamlarının hadislerle ilgili görüÅŸlerini gösterdim. 

Bana onların hataları da beni baÄŸlamaz dedi. 

Bu kadarı konuyu anlamanıza yardımcı olur inÅŸallah. 

Bu konuda bana yardımcı olmanızı ve açıklamalarınızda da kaynak göstermenizi istirham ediyorum. 

Hadislerle ilgili birkaç sorum daha var: 

1- Bütün hadisler toplanmış mıdır, toplanmışsa sayısı kaç? 

2- Bütün hadisler korunmuÅŸ mudur? 

3- Dinin kemale ermesi hadislerin korunmasıyla alakalı mıdır? 

4- Sahih-i Buhari ve diÄŸer hadis kitaplarında bulunan ÅŸüpheli ve birbiriyle çeliÅŸen birkaç hadis gösterir misiniz? 

Ä°slam Hukuk Tarihi kitabınızda naklettiÄŸiniz bir hadisin kaynağında yer almadığını söylediler. "Alimlerin ihtilafı bu ümmet için rahmettir. Herkes kendine göre doÄŸru olana uymuÅŸtur, hepsi doÄŸru yoldadır ve Allah'ın rızasını istemektedirler." 197. sayfa dipnot numarası 101. 

Cevaplarınızı kısa zamanda göndereceÄŸinizi ya da yayınlayacağınızı (Gerçek Hayat dergisi veya Yeni Åžafak gazetesi) umut ederim saygılarımla..." 

Cevap: 

Bu soru mektubu birkaç bakımdan önemli: 

a) Dinimizin vazgeçilmez, olmazsa olmaz bilgi ve hüküm kaynaklarının ikincisi olan Sünnet (hadisler ve Siyer) ile ilgili. 

b) Ä°slam'ı kuÅŸa çevirmek, baÅŸka düÅŸünce, sistem ve dinlere -aslında onlara birçok yönden aykırı olduÄŸu halde- kolayca uygun hale getirmek için, modernizmin Ä°slam âlemini etkilemeye baÅŸladığı zamanlardan beri "sünneti inkar etmek ve devreden çıkarmak" için gösterilen yerli ve yabancı gayretlerle ilgili. 

Bu önemi dolayısıyla mektubun cevabını biraz uzun tutmak gerekiyor. Önce Sünnet kaynağı ile ilgili genel bilgiler vermek, sonra bu genel bilgiler içinde cevabını bulmuÅŸ olan sorular dışında kalan soruları ayrı ayrı cevaplandırmak uygun olacaktır. 

a) Hüküm (dini kural ve açıklama kaynağı olma) bakımından yeri ve önemi: 

DoÄŸumdan ölüme, ibâdetten hayat nizamına kadar çok geniÅŸ bir sâhayı içine alan ve düzenleyen Fıkıh'ın iki ana kaynağından ikincisi Sünnettir. Burada Sünnet'ten maksat, Rasûlullah'ın (s.a.) ümmet için örnek teÅŸkil eden davranışlarının bütünüdür. Ancak bunları bize ileten ifadeler çoÄŸu kere ashâba ve diÄŸer râvilere ait bulunduÄŸu (hadîsi Rasûlullah'ın sözleri ile deÄŸil, mânayı ve meali esas alarak naklettikleri) ve hadîslerin çoÄŸunun ilk nesillerde tek râvi tarafından nakledildiÄŸi (haber-i vâhid olduÄŸu) için Sünnet -Kur'ân-ı Kerîm'e nisbetle- ikinci kaynak olarak kabul edilmiÅŸtir. Bununla beraber hadîs âlimlerinin ortaya koydukları ince ve saÄŸlam güvenilirlik ölçülerine uygun bulunan hadislerin, ister haber-i vâhid olsun, ister meÅŸhur veya mütevatir olsun, bilgi ve hüküm kaynağı olacağı konusunda sünnî mezheblerin ittifakı vardır. Özellikle Fıkıh'ta kesin bilgi yerine zan ve kanâat yeterli bulunduÄŸu için, Rasûlullah'a aidiyyeti ve ifadesi konularında haklı bir ÅŸüphe bulunmayan, bu iki bakımdan kiÅŸiye kanâat ve itminan veren hadislerin delil (hüküm kaynağı) olarak kullanılması tabîîdir. Hadîslerin ve dolayısıyle Sünnet'in kaynak olmasına karşı eski ve yeni muhalifler tarafından ileri sürülen deliller ve bunlar arasında bulunan: "Hadîslerin ve dolayısıyle Sünnet'in kaynak olmasına karşı eski ve yeni muhalifler tarafından ileri sürülen deliller ve bunlar arasında bulunan: "Hadislerin Kur'ân-ı Kerîm ile karşılaÅŸtırılması ve ona uyanların kullanılması, uymayanların atılması" mânasını ifade eden hadîs, Fıkıh usûlü ve Hadîs usûlü kitaplarında ele alınmış, sahih hadislerin Ku'ran'a arzedilerek uymayanların atılmasını caiz görmeyenler bu rivayeti, ilmî tenkit ve tahliller ile çürütmüÅŸlerdir. Hadisi sahih kabul edenler ise, "uymayan" kavramına açıklık getirerek meseleyi klasik usulde bilinen metin tenkidine irca etmiÅŸlerdir. 

Fıkıh kaynağı olarak Sünnet bir yandan Kur'ân-ı Kerîm'in açıklanmaya (beyâna) muhtaç bulunan âyetlerini açıklarken diÄŸer yandan boÅŸlukları doldurmakta; yani müstakil olarak -Kur'ân-ı Kerîm'de bulunmayan- hükümler koymaktadır. "Onlara indirileni halka açıklaman için sana sözü (Kur'ân'ı) indirdik." (Nahl: 16/44) meâlindeki âyet Rasûlullah'ın ve dolayısıyle Sünnet'in birinci rolüne; "Rasûl size neyi getirirse onu alın, kabul edin, size neyi yasaklarsa ondan da uzak durun." (HaÅŸr: 59/7), "Gerçekten Rasûlullah'ta sizin için güzel bir örneklik vardır." (Ahzâb: 33/21), "De ki, Allah'a ve Rasûlüne itâat edin..." (Âlü-Ä°mrân: 3/32), "...Rasûl onlara güzel ÅŸeyleri helal kılar, pis ve çirkin ÅŸeyleri de haram kılar..." meâlindeki âyetler ile bunları teyit eden hadîsler de Sünnet'in ikinci rolüne mesnet teÅŸkil etmektedir. Ayrıca Kur'ân-ı Kerîm'de genel çizgileriyle anlatılan iman ve Ä°slâm konularının, namaz, oruç, hac, zekât gibi temel ibâdetlerin ve benzeri hükümlerin geniÅŸ açıklamaları, Sünnet'in "açıklama" fonksiyonunun; fıtır sadakası, vitir namazı, evli kiÅŸilerin zinalarının cezası, bir kadının üzerine hala ve teyzesini almanın haram olÅŸu, ehlî eÅŸek etinin haram olması, ramazan orucunu kasten ve mazeretsiz bozan kimsenin yerine getireceÄŸi keffâret vb. yüzlerce hüküm de "boÅŸlukları doldurma" fonksiyonunun örnekleridir. Sünnet kaynağının Fıkıh açısından önemini göstermesi bakımından Ä°bn Kayyim'in verdiÄŸi rakkam da ilgi çekicidir; buna göre Sünnet kaynağında, Fıkıh hükümlerine esas teÅŸkil eden hadîslerin sayısı beÅŸyüz civarındadır; esas ile ilgili bulunan bu hadîsleri açıklayan, tafsîlât veren, kayıt ve ÅŸartları bildiren hadîslerin sayısı ise dört bine ulaÅŸmaktadır.(1) 

b) Sünnette nesih: 

Ä°slâm'ın bünyesinde bulunan kolaylık prensibinin gereklerinden biri de nesihtir (sonra gelen bir hadisin, daha önce gelen bir hadisi (hükmünü, getirdiÄŸi kuralı) kısmen veya tamamen yürürlükten kaldırmasıdır); bu sayede ilk Müslümanlar, önemli ve köklü bir kültür deÄŸiÅŸmini, ârızasız olarak gerçekleÅŸtirme imkânı bulmuÅŸlardır. Bu cümleden olarak Kur'ân-ı Kerîm âyetleri arasında olduÄŸu gibi hadîsler arasında, hattâ hadîsler ile âyetler arasında nesih tartışılmış olmakla beraber bazı hadîslerin birbirini neshetmiÅŸ olması vâkıası genellikle kabul edilmiÅŸ ve bu konuda müstakil eserler kaleme alınmıştır.(2) Sünnet'te nesih olayı da Rasûlullah devri özelliklerinden biri olup, daha sonraki devirlerde Sünnet'in neshi mümkün deÄŸildir. 

c) Sünnetin yazılması ve toplanması: 

Fıkh'ın kaynakları bakımından ilk tedvîni Kur'ân-ı Kerîm'in yazılıp Mushaf haline getirilmesidir, ikinci tedvîni ise Sünnet'in yazılıp ayrı kitaplarda ve farklı tertipler içinde derlenmesidir. Bu son iÅŸ yani çeÅŸitli tertipler içinde Sünnet'in kitaplara geçirilmesi, kitaplaÅŸtırılması (tasnif) hicrî ikinci asırda gerçekleÅŸmiÅŸ olmakla beraber tertipsiz olarak yazılması ve büyük küçük mecmûalarda ve sayfalarda muhâfazası (tedvîn) Rasûlullah (s.a.)'in zamanına kadar uzanmaktadır. Gerçi Rasûlullah (s.a) baÅŸlangıçta, Kur'ân âyetleri ile karıştırılmasın diye hadîslerin yazılmasını yasaklamıştır. Ancak yine baÅŸlangıçta güvendiÄŸi kimselerin yazmalarına izin verdiÄŸi gibi, karıştırılma ihtimali ortadan kalktıktan sonra yasağını geri almış ve genel olarak yazmaya izin vermiÅŸtir(3). Buhârî'nin Sahîh'i ve Müslim'in Sahîh'inin Ä°lim bölümleri ile benzeri kaynaklarda, Hz. Peygamber'in hayatının sonlarına doÄŸru yazma izni verdiÄŸini gösteren açık ve güçlü ifadeler mevcuttur. Süleyman Nedvî, Prof. M. Hamîdullah, Prof. Fuad Sezgin gibi âlimlerin araÅŸtırmaları, hadîsin çok erken bir zamanda yazılmaya baÅŸladığını ve Buhârî, Muvatta gibi önemli hadîs kaynaklarının sözlü rivayetler yanında yazılı rivayetlere de dayandığını ortaya koymuÅŸtur. 

Åžüphesiz hadîslerin konularına göre kitaplara geçirilmesi daha sonraki zamanlarda yapılmıştır ve bu yapılırken daha önce yazılmış bulunan Fıkıh kitaplarının tertibinden istifade edilmiÅŸ, yahut bunların tesiri altında kalınmıştır. Ancak böyle bir tertiple olmasa bile hadîslerin, Hz. Peygamber zamanından itibaren hâfızlar yanında, yazılarak da muhâfaza edilmesi ve müctehidlerin fıkıh hükümlerini çıkarırken bu hadîslerden istifade etmeleri vâkıası Fıkh'ın oluÅŸması ve tedvîni bakımından büyük önem taşımaktadır. 

d) Kitab ve Sünnet'in Fıkıh hükümlerini ifade ÅŸekli: 

Ä°lmî eserler ve bu arada Fıkıh kitapları belli bir metod ve üslûb ile yazılır; ifade ÅŸekli tekdüzedir, aynı hüküm ve fikirler belli cümle ÅŸekilleri ve terimler ile anlatılır. Kitâb ve Sünnet ise insan eseri deÄŸil, Allah'ın vahyi mahsûlüdür. Bu iki kaynakta insanlara gerekli bulunan bilgiler en güzel ve tesirli ifade ÅŸekilleri ile verilmiÅŸ, üslûb usanmadan tekrar tekrar okunacak ÅŸekilde ayarlanmış, hem konular, hem de ifade ÅŸekli bakımından çeÅŸitliliÄŸe yer verilmiÅŸtir. Bu sebeple mezkur kaynakların ve özellikle tertibi de ilâhî olan Kur'ân-ı Kerîm'in belli bir bölümünde, Fıkıh hükümleri, "ÅŸu haramdır, ÅŸu helaldir, ÅŸu akit ÅŸöyle yapılır, ÅŸartları ÅŸunlardır..." ÅŸeklinde verilmemiÅŸtir; bilgi ve hükümler yeri geldikçe deÄŸiÅŸik kelime ve cümlelerle ifade edilmiÅŸ ve çeÅŸitli sûrelere serpiÅŸtirilmiÅŸtir. Bu cümleden olarak: Helâller ve haramlar, "ÅŸu helaldir, size haram kılındı size helâl kılındı" ÅŸeklinde; farz kılınan hususlar "farz kıldık, Allah size farz kıldı, Allah hükmetti (kazâ), üzerinize ÅŸöyle yazıldı..." tarzında ifade edilmiÅŸtir. 

Kimisi kesin, kimisi teÅŸvik mahiyetinde olmak üzere istenen ÅŸeyler "Allah emretti, emreder, Allah ÅŸundan hoÅŸnut ve razı olur, ÅŸöyle yapmanızda sakınca, günah ve kınama yoktur (bu üslûb daha ziyade serbest bırakılan davranışlar ve ÅŸeyler için kullanılır), ÅŸu iÅŸte, bu davranışta iyilik vardır, hayır vardır... ÅŸeklinde ifade edildiÄŸi gibi "ÅŸöyle yapın, ÅŸunu yapın" ÅŸeklinde açık emir kipi de kullanılmıştır. 

Kesin veya teÅŸvik mahiyetinde yasaklanan, yapılması istenmeyen hususlar da yukarıda geçenlerin tersi olan ifadelerle anlatılmıştır: "Allah ÅŸunu yapmanızı sevmez, ÅŸundan hoÅŸnut kalmaz, razı olmaz, ÅŸu iyilik deÄŸildir, ÅŸunda hayır yoktur, ÅŸunda günah ve vebal vardır, ÅŸunu yapana Allah lânet eder, ÅŸu pistir, ÅŸeytan iÅŸidir, ÅŸunu yapmanın cezası cehennemdir, ÅŸunu yapmayın, ÅŸundan uzak durun..." 

Bu ifadeler yanında Hz. Peygamber'in fiilleri, özellikle bir iÅŸ ve davranışı devamlı yapması yine hüküm kaynağı olarak deÄŸerlendirilmiÅŸtir. 

Gerek ashâb ve gerekse daha sonra gelen müctehidler Kitâb ve Sünnet üslûbuna alışmış, maksadını anlamış, karîneleri de deÄŸerlendirerek gerektiÄŸinde Fıkıh hükümlerini çıkarmış ve uygulamışlardır. Bu arada gerekçesi, dayanağı (illeti) zikredilen hükümlere kıyas yaparak da meselelere çözüm getirmiÅŸlerdir. Bununla beraber müctehidler Kitâb ve Sünnet'in açık ve kesin ifadelerine dayanmayan, ictihad ve yorum ile elde edilen bilgileri ve hükümleri için kesin ifadeler kullanmamış, "ÅŸu haram, bu helal, ÅŸu farz" dememiÅŸ, aksine "ÅŸunda sakınca yoktur, bu bana hoÅŸ gelmiyor, ÅŸu geçmiÅŸlerin fiillerine uymuyor, bu bana daha sevimli geliyor" gibi ifadeler kullanmayı tercih etmiÅŸlerdir. 

Buhârî'nin Sahih'ini Ä°ngilizceye çeviren mühtedi M.Esed'in, hadisler ve sünnet konusundaki ÅŸu sözleri, sünnete yan bakan yerli Müslümanlar için bir ibret levhasıdır (Ä°z Yayınevi'nce yayımlanan "Yolların Ayrılış Noktasında Ä°slam" isimli kitaptan): 

Muhaddislerin görüÅŸü ÅŸudur: "Sahîh hadîs aynı mânada, çeÅŸitli ve müstakil senedlerle (rivâyet yollarıyla) nakledilendir." Bununla beraber hadîslerin, gerek derece ve gerekse sıhhat bakımlarından Kur'ân-ı Kerîm derecesinde olduÄŸu, hiçbir Müslümanın aklından geçmez. Hadîslerin incelenmediÄŸi ve tenkid edilmediÄŸi hiçbir devir geçmemiÅŸtir. Bazı Avrupalı tenkidçilerin üstünkörü ileri sürdükleri gibi hiçbir yalan hadîs muhaddislere gizli kalmamıştır. Biz, iddiânın tam zıddına kaniyiz. Sahîh hadisleri uydurma olanlarından ayırmaya ihtiyaç duyulduÄŸu anda, hadîs ilmi baÅŸlamıştır. Ä°mam Buhârî ve Ä°mam Müslim'in sâhihleri bu ayıklamanın direkt sonuç ve meyvesinden baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir. 

Åžu halde, uydurma hadîslerin var olması, bütün hâlinde hadis sisteminin zayıf olduÄŸunu göstermez. Nitekim, Binbir Gece Masalları'ndan dolayı, bu masalların ilgili bulunduÄŸu asrın tarih haberlerine dâir rivâyetlerin sıhhat veya za'fına istidlâl ve hükmetmek beklenemez. Bugüne kadar hiçbir tenkitçi, kaidelere dayanan düzenli bir metod ve delille, hadisçilerin kaidelerine göre sahîh olan hadislerin sahîh olmadığını isbat edememiÅŸtir. Sahîh hadisleri toptan veya kısmen kabul etmemek -daha önce de söylendiÄŸi gibi- bugüne kadar sadece hissî bir hükümden ibaret olmuÅŸtur; hissî (sübjektif) duygulardan uzak, sırf ilmî bir etüd ve incelemeden mahrum olan bir hüküm... Muâsır Müslümanlardan çoÄŸunu, ÅŸu "hadîslere karşı olma durumuna" sevkeden sebebi, kaynağına kadar takip etmek mümkündür: Bu sebep, Resûlullah (s.a.)'in sünnetinde parıldayan gerçek Ä°slâm ruhu ile gerileyen asrî düÅŸünüÅŸ ve yaÅŸayış yolumuzu, bir düzen içinde birleÅŸtirmenin imkânsızlığıdır. Hadîsi kıymetten düÅŸürmek isteyen tenkitçiler, kendilerine ve çevrelerine ait kusurları meÅŸrû göstermek için sünnete uymanın kaçınılmaz bir esas olduÄŸunu inkâra yelteniyorlar. Çünkü onlar bunu yapınca, Kur'ân-ı Kerîm'in öÄŸrettiÄŸi esasları -her biri kendi meyline ve ÅŸahsî düÅŸünüÅŸüne göre- istediÄŸi gibi tevil etmek ve anlamak imkânını elde edecektir. Fakat Ä°slâmın, ahlâkî ve amelî, ferdî ve sosyal bir nizam olarak sahip bulunduÄŸu mümtaz durum, o yolu çıkmaz kılmaktadır. Ä°slâm âleminde, Batı medeniyetinin tesirinin arttığı ÅŸu günlerde, bu mesele (sünnete uymak) karşısında, aydın adını verdiÄŸimiz kimselerin aldıkları garip durumun yeni bir sebebi daha vardır; bu da onların ÅŸu sözlerinde ifadesini bulur: "Aynı zamanda, hem sünnete uymamız hem de Batı'nın hayat yoluna/tarzına ayak uydurmamız mümkün deÄŸildir." 

Ayrıca bugünün Müslüman nesli, sırf yabancı olduÄŸu, parlak ve maddî bakımdan kuvvetli bulunduÄŸu için Batı'ya ait olan herÅŸeyi büyütmeye ve yabancı her medeniyete tapınmaya hazır bulunmaktadır. Ä°ÅŸte bu yabancıya ve Batı'ya özenme, Resûlullah (s.a.)'ın hadislerinin ve onlara baÄŸlı olan sünnet nizamının kabul görmemesinin en kuvvetli sebebi olmaktadır.

Sünnet, Batı medeniyetinin dayandığı fikrî temellere açıktan açığa karşıdır. Ä°kincisinin (Batı medeniyyetinin) câzibesine kapılanlar, bu müÅŸkül durumdan kurtulmak için -mevsûk olmayan hadislere dayanması sebebiyle- Müslümanlara sünnete uymanın gerekli olmadığını söylemekten baÅŸka bir çare bulamıyorlar. 

Ä°ÅŸte bu vecîz (!) muhâkemeden sonra Kur'ân-ı Kerîm esaslarının, Garb medeniyetinin rûhuna uyacak ÅŸekilde tahrif edilmesi daha kolay bir hale gelmektedir. 

Buraya kadar verdiÄŸimiz genel bilgilerden sonra ÅŸimdi tarafların tartışmalarına katılacak ve madde madde sorularına cevap vereceÄŸiz (siyah olanlar soru sahiplerine aittir). 

"Bir arkadaşım bana birçok alimin hadisler noktasında eksik olduÄŸunu söyledi." 

-Bazı alimlerin hadis ilminde zayıf olması ondan yararlanmaya engel deÄŸildir, ayrıca hadis ilminde de zayıf olmayan yeterince alimimiz olmuÅŸtur, hala da vardır. 

"Bu arkadaşıma göre Kur'an-ı Kerim hadislerle açıklanmalıdır ama hadislerle açıklama yapan pek de müfessir yoktur." 

-"Hadislerle açıklama yapmayan bir müfessir yoktur" dense daha doÄŸru olur. Bazı tefsirciler ise ya tamamen hadislere ve rivayetlere dayalı tefsirler yazmışlardır, yahut da bol miktarda hadis kullanarak tefsir yapmışlardır. 

"Ben kendisine hadislerin kimisi ÅŸüphelidir, kimisi de yanlıştır dedim, hatta Ä°brahim (as) ile ilgili sahih bir hadisin -"Üç yerde Ä°brahim yalan söylemiÅŸtir."- Kur'an-ı Kerim'in mantığına ters düÅŸtüÄŸünü Tefhimul Kur'an'dan aktararak söyledim. Bu yüzden hadislerin tamamına (bütün hadis kitaplarına ya da bütün hadislere) güvenemeyeceÄŸimizi belirttim. Kendisi bu hadisin sahih olduÄŸunu, Mevdudi'nin ise hata yaptığını, bunun sadece Mevdudi'yi baÄŸladığını söyledi." 

-Yalan kötüdür, ama bir kimsenin malına, canına, namusuna haksız olarak zarar vermek daha kötüdür; daha kötü olanı önlemek için gerekirse yalan söylenir; bunda ahlaka aykırılık yoktur. 

"Hadislerin kimi ÅŸüpheli, kimi yanlıştır" ifadesi ilmî bir ifade deÄŸil. "Hadis yanlıştır" ne demek? Peygamberimizin dini açıklayan söz ve davranışlarını bize taşıyan ve sahih olan bir hadis için bir ifade kullanılamaz ve böyle böyle (ÅŸüpheli ve yanlış olmayan) yüzlerce hadis vardır. 

"Kimi ÅŸüpheli" ifadesinden de "Hadisin rivayet yolunda bazı arızalar var" veya "Böyle bir sözü Peygamberimiz söylemez" denecek kadar hadis metninde bozukluk var" manası kast ediliyorsa böyle rivayetler vardır, fakat onları kullanan veya sahih olmadığı sonucuna vardığı için kullanmayan alimlerin ÅŸüphesi yoktur; onlar önce hadisi inceler, sıhhati konusunda bir sonuca varır, ondan sonra kullanırlar veya "Bu hadis deÄŸildir" diyerek bir tarafa koyarlar. 

"Kimi hadislerin uydurma (Ä°sraliyat) olduÄŸunu anlatarak birçok tutarsız ve birbiriyle çeliÅŸen hadis gösterdim." 

-Hadis alimleri "hadis diye uydurulmuÅŸ" sözleri ve bunlar arasında bulunan Ä°srail metinlerinden ve kültüründen aktarılmış ifadeleri tespit etmiÅŸ ve kitaplarda toplamışlardır; bunlar bilinmektedir, piyasada sahte para var diye saÄŸlam paralar hakkında ÅŸüpheye düÅŸülmez ve bunlar tedavülden kaldırılmaz. 

"Ona sizin Ä°slam Hukuk Tarihi adlı kitabınızdan mezhep imamlarının hadislerle ilgili görüÅŸlerini gösterdim. Bana, onların hataları da beni baÄŸlamaz dedi." 

-Mezhep imamları birinci sınıf alimler, milyonlarca müslümanın tarih boyunca fetva ve ictihadlarıyla amel ettikleri büyük müctehidlerdir. "Onlar yanlış yaptı, beni baÄŸlamaz" diyebilmek için en az onlar derecesinde ilim sahibi olmak gerekir. Çok kere cesaret cehaletten gelir. 

Åžimdi sorulara gelelim: 

1- Bütün hadisler toplanmış mıdır, toplanmışsa sayısı kaç? 

Cevap: Peygamberimizin bütün söylediklerinin ve yaptıklarının bize nakledildiÄŸini söylemek isabetli olmaz. Dinimizi anlamak ve yaÅŸamak için gerekli olanların nakledildiÄŸi de ÅŸüphesizdir. Uydurma rivayete yer vermemeye çalışan bir hadisçinin kitabında (Kenzü'l-ummâl) topladığı rivayet sayısı (46624) tür. Bu kitap rivayet sayısı bakımından en zengin olanıdır (veya olanlardan biri) diyebiliriz. 

2- Bütün hadisler korunmuÅŸ mudur? 

Cevap: Dinimizi anlamak ve yaÅŸamak için ihtiyacımız olan miktardaki hadisler korunmuÅŸtur. 

3- Dinin kemale ermesi hadislerin korunmasıyla alakalı mıdır? 

Cevap: Dini Kur'an, Sünnet ve ictihad kaynaklarının bütünü tamamlamıştır ve bunların da tamamı vahye dayanmakta; akıl ve ilim vahyi yorumlamada devreye girmektedir; yani akıl bağımsız olarak din kuralı koyamaz, vahyi yorumlayarak din kuralına ulaşır. 

4- Sahih-i Buhari ve diÄŸer hadis kitaplarında bulunan ÅŸüpheli ve birbiriyle çeliÅŸen birkaç hadis gösterir misiniz?

Cevap: Buhârî'nin, sahih hadislerin önemli bir kısmını toplamak için telif ettiÄŸi kitabında merfu hadis sayısı 6397 dir. Bunların tekrarlananları çıkarılınca sayı 2513 e düÅŸmektedir. Onun rivayet ettiÄŸi hadislerden 110 kadarı hadis ilmi ve tekniÄŸi bakımından tenkit edilmiÅŸ, Ä°bn Hacer (Buhârî'nin kitabını ÅŸerhedenlerden biridir) gibi alimler bunları teker teker ele almış, incelemiÅŸ ve ortada, Buhârî'den ÅŸüphe edecek bir durumun bulunmadığı sonucuna varmışlardır. 

5- Ä°slam Hukuk Tarihi kitabınızda naklettiÄŸiniz bir hadisin kaynağında yer almadığını söylediler. "Alimlerin ihtilafı bu ümmet için rahmettir. Herkes kendine göre doÄŸru olana uymuÅŸtur, hepsi doÄŸru yoldadır ve Allah'ın rızasını istemektedirler." 197.sayfa dipnot numarası 101. 

Cevap:  Ben böyle bir hadis nakletmedim, verilen sayfadaki ifade Ä°mam Malik'e aittir ve kaynağı da gösterilmiÅŸtir. 

 Kaynak : hayrettinkaraman.net

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.