Sosyal Medya

Güncel

Karikatürü Silah Olarak Kullanmanın Bedelleri!

İslam halklarının iradelerine darbelerle karşılık verme patolojik siyaseti önce ağır depresyonu, ardından da belki de harakiriyi zorunlu kılacak bir siyaset türüydü ki Batı bunu tercih etti.



Ä°slam’a, peygamberine ve kutsal kitaba yönelik hakaretler Batı’nın Ä°slam dünyasına yönelik fiili iÅŸgallerinin ardından artış gösterdi. Sadece medyatik propagandalar deÄŸil, asimetrik savaÅŸ yöntemleri ve iÅŸgal güçlerine karşı direnen direnmeyen halkların deÄŸerlerine yönelik saldırılar da bu süreçle atbaşı olmak üzere geliÅŸti.

Batı’yı biraz tanıyanlar ve bu iÅŸlerden az buçuk anlayanlar bilirler ki, bu sürecin psikolojik savaÅŸla da beslenmesi gerekmekteydi. Ä°ÅŸte ta Salman RüÅŸdi olayından bu yana onlarca örneÄŸine rastgeldiÄŸimiz ve ardından yine Ä°slam dünyasından yüzlerce cana malolmuÅŸ hadiselerin yaratıcıları, böylelikle hem Ä°slam dünyasının özgüvenini sarsmak hem de geliÅŸen olayların “barbarlık” olarak nitelenip pazarlanmasıyla bir taÅŸla birkaç kuÅŸu vurmayı hedefledi. Bu yöntemin kendi içinde baÅŸarılı olmadığı da söylenemez. Tabii baÅŸarıyı hangi kriterlerle ölçtüÄŸünüze baÄŸlı.

Afganistan iÅŸgalinden bu yana Ä°slam dünyasındaki karşı koyuÅŸ dalgasının günden güne logaritmik bir tarzda artışı ve bir bumerang misali artık Batılı gençleri de içine çeken bir öfke selinin bu psikolojik savaşın neticelerinden olduÄŸunu görmemek için bir sebep yok.

Sadece son günlerde yaÅŸanan ekonomik sorunlar ya da Siyonistlerin Batı’yı bir “11 Eylül” iklimine sokup bundan nemalanmak istemeleriyle açıklanmaya çalışılırsa eksik kalacak bir heyula var önümüzde. Batı’nın hangi yöne doÄŸru sevkolmak istediÄŸine dair bir karar verebildiÄŸini söyleyebilmek çok güç. Hem iÅŸgallerden vazgeçmeyecek; hem kendi iç sorunlarıyla alakalı, dozu sürece yayılan bir günah keçisi üretme prosesini göçmenler üzerinden harekete geçirecek, hem kendi aralarındaki yarışı sürdürecek hem de bütün bunların maliyetine hiç ses çıkarılmamasını isteyecek.

Aslında tüm bu korkular, deÄŸerler ardına gizlenen retoriklerle örtülmeye çalışılmakta. Elbette sadece korku deÄŸil, kibir de buna eÅŸlik ettiÄŸinden, kendi ayağına sıkar tarzda, kendisini hedefe daha fazla oturtma ihtimali olan geliÅŸmeleri engelleyebilecek cesareti ÅŸimdilerde göstermeye yanaÅŸmıyor. Ve medya ÅŸu anda hangi aklıbaşında tartışmaları kendi dilinden yapmaya çalışırsa çalışsın, Hollande gibi politikacılar dolduruÅŸa gelmeyip toptancı yaklaşımları ne derece engellemeye çabalasa da BBC gibi, Danimarka ya da Fransa medyasının bir kısmında olduÄŸu gibi ya da Murdoch’ın sahibi olduÄŸu kuruluÅŸların geliÅŸtirmek istediÄŸi türden politikalara teÅŸne bir tablonun ortaya çıkmasının kaçınılmazlığının önüne geçemiyor.

Karikatürleri yayınlamak istediÄŸini açıklayıp havayı koklayan ya da yayınlayacağı hususunda meydan okuyan medya kuruluÅŸlarının bu tavrı, korkulmadığının bir seremonisi olarak lanse ediliyor. Kim bilir, belki de birileri böylesi tüm sosyo-politik geliÅŸmelere raÄŸmen “korkuların üzerine gitmek en saÄŸlıklı yoldur” psikoloji kuralını iÅŸletmenin fayda getireceÄŸine inanıyor. Oysa Ä°slam dünyası bu çalkantıda suskun gibi görünse de bundan sonra yayınlanacak olanlarla ilgili geçmiÅŸtekini aratmayacak tepkiler yinelenebilir. Sonuncusunda iki yüze yakın insan bu gösteriler esnasında hayatını kaybetmiÅŸti. Ki bu defa, bunun etkilerinin sadece Ä°slam dünyasıyla sınırlı kalmayacağı da tecrübe dilmiÅŸ oldu.

Ä°ÅŸgalleri önce sınırlayıp sonra sonlandırmak, Ä°slam dünyasında tepki olarak belirmiÅŸ hareketlere daha stratejik yöntemlerle yapıcı ve kalıcı cevaplar üretmektense askeri-istihbari savaÅŸ yöntemlerini sürdürmek hiç de rasyonel deÄŸil. Ve adeta bir siyaset üretim kabızlığının göstergesi. Oysa -hele ÅŸimdilerde- daha maliyetli. Artı olarak kendi içindeki göçmenlerle olan sorunlarının minimize etmeye çalışıp, yükselen ırkçılığa karşı politikalar –kanunlarla desteklenen- geliÅŸtirme sorumluluÄŸu orta yerde dururken, karikatürün -üstelik kendi jeopolitik ikliminde- tehlikeli bir silah olarak kullanımına yol vermek aklıselime uygun görünmüyor. Çünkü bu durum, uçaklarla gelip bombaları bırakmak kadar bir basitlik arz etmiyor. Zira bundan sonrası cinnet hali. Ve bu cinnete teÅŸhis koyabilecek uzmanlar da Batı’da görünmüyor. Ä°slam dünyasında varolanları ise Batı dinlemiyor; çünkü kendi çözümlerine/çıkarlarına uygun düÅŸmüyor. Oysa Ä°slam halklarının iradelerine darbelerle karşılık verme patolojik siyaseti önce ağır depresyonu, ardından da belki de harakiriyi zorunlu kılacak bir siyaset türüydü ki Batı bunu tercih etti. Åžimdilerde ise bu kafayla giderse, yarattığı fitne ortamının ve çalageldiÄŸi gelecek hayallerinin bedelinin ne kadar büyük olacağını tadıp öÄŸreneceÄŸi bir uçuruma doÄŸru yuvarlanmakta.  

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.