Kültür Sanat
'Ben de Büyüyebilecek miyim Abla?'
Yönetmen Tülay Gökçimen Suriye savaşını, çocukların gözünden aktaran bir belgesel çekti. Gökçimen, çocukların savaşı en yalın ve gerçek haliyle anlattığını söyledi.
Tülay Gökçimen sekiz yıldır belgesel film çekiyor, ÅŸimdiye kadar yedi belgesel çekti. Son üç belgeseli Suriye'de yaÅŸanan savaÅŸ üzerine. "Haykırış" adlı belgeselinde Suriye savaşını kadınların gözünden anlattı. Ardından Suriye cezaevlerinden çıkan kadınlarla konuÅŸarak ‘Suriye zindanlarında 24 saat’ belgeselini çekti.
Yeni çalışmasında ise Suriye savaşını çocukların gözünden ekrana taşıyor. Belgesel, Ocak ayında "Savaşın Çocukları" adıyla gösterime girecek.
Gökçimen 55 dakikalık belgeseli için Suriye'deki Atme kampında, sınırda Reyhanlı’da, hastanelerde ve Ä°stanbul’da çekimler yaptı. Özellikle Suriye içinde yaptığı çekimler sırasında çok zorlandığını söylüyor. 10-15 kiÅŸilik muhaliflerden oluÅŸan bir güvenlik ekibiyle Hatay'dan Suriye'ye geçtiÄŸini, 45 dakikalık zorlu bir yolculuktan sonra Ä°dlib’in Atme kasabasına gittiÄŸini anlatan Gökçimen, "Güvenlik ve saldırı tehdidi nedeniyle çekimleri birkaç saatte yapmak zorunda kaldık. Hava kararmadan Türkiye'ye girmem gerekiyordu" diyor. Bu yüzden çekimler kısa sürede ve saldırı tehlikesi altında tamamlandı.
En küçüÄŸü 4, en büyüÄŸü 12 yaşında, 15 çocukla konuÅŸan Gökçimen, "Suriye savaşını sosyal ve psikolojik yanına çocuklardan öÄŸreneceÄŸimizi düÅŸünüyorum. Çünkü çocuklar yalansız konuÅŸuyorlar. Yani yaÅŸları gereÄŸi hiçbir ÅŸey katmıyor, ne gördüyse onu anlatıyorlar. Hayatta tek başına ortada kalmış sahipsiz çocuklar aslında ÅŸu anda dünyanın en önemli meselesi. Ben de bu belgeselle göz göre göre dünyanın sırtını döndüÄŸü ve bu karmaÅŸada kaybolan bir nesli anlatmak istedim" diyor.
‘Anne babalarını neden kaybettiklerini anlamıyorlar’
Çocukların, savaşın nedeninin çok farkında olmadıklarını, anne babalarının neden öldüÄŸüne anlam veremediklerini anlatan Gökçimen, ÅŸöyle devam diyor:
"Aslında her ÅŸeyden habersizler. Anneleri ve babalarıyla ortada kalmışlar. Kimi onları da kaybetmiÅŸ. Bir anda dünyaları deÄŸiÅŸmiÅŸ. Onlarla konuÅŸurken savaÅŸa dair dillerinde sadece öÄŸretilmiÅŸ ÅŸeyler olduÄŸunu gördüm. Kimisi 'Biz özgürlüÄŸümüz için savaÅŸtık' diyordu. BeÅŸ yaşındaki çocuk bile 'Åžehadet için savaÅŸtık, zulme sessiz kalmadık' diyordu. Ama gerçekten baÅŸlarına neden bunların geldiÄŸinin farkında deÄŸiller."
‘Her ÅŸeyi savaÅŸa baÄŸlıyorlar’
Çocukların çoÄŸunun savaÅŸ öncesi hayatları hatırlamadıkları ya da yaÅŸadıkları travmadan dolayı hatırlamak istemediklerini söyleyen Gökçimen "Onlara eski hayatlarını sorduÄŸumda çoÄŸundan 'Bilmiyorum, hatırlamıyorum' cevabını aldım" diyor:
"7 yaşında Halepli Muhammed’e de 'En çok hangi yemeÄŸi seversin?' diye sorduÄŸumda 'mulihiye' dedi. Sonra 'Ama biz mulihiye yerken annem öldü' dedi. Bir baÅŸkası 'Biz amcamın oÄŸluyla oyun oynardık. Kuzuların peÅŸinden koÅŸardık. O gün patlama oldu, uzaktan kumandalı arabamız da kırıldı' dedi. Bir tanesi, mesela, annesinin ölüm anını, başının nasıl düÅŸtüÄŸünü gösterdi. ÇocuÄŸun beyninde kalan son kare bu olmuÅŸ annesiyle alakalı. Ne sorarsanız sorun, bir ÅŸekilde savaÅŸa baÄŸlıyorlar. Hatırladıkları geçmiÅŸe çok büyük özlemleri var."
‘Hepsi doktor olmak istiyor’
Gökçimen, çocuklara "Büyüyünce ne olmak istediklerini" sorduÄŸunda hep aynı cevabı aldığını söylüyor:
"Hepsi doktor olmak istediÄŸini söyledi. Bir çocuk, “Suriyeli çocukları güven içinde tedavi edebilmek için onların da tedavi olmaya hakkı var” diye cevap verdi. Biri önce doktor sonra inÅŸaat mühendisi olacağını söyledi. Önce Suriyeli çocukları tedavi edeceÄŸini sonra da ülkesini yeniden inÅŸa edeceÄŸini söyledi."
Hastanelerde de varil bombası ya da diÄŸer bombalar sebebiyle yaralanmış, uzuvları kopmuÅŸ veya yanmış çocuklarla konuÅŸtuklarını belirten yönetmen Gökçimen burada intihara kalkışan çocuklar bile olduÄŸunu söylüyor:
“Bir çocuk vardı; babası bir yıl önce 'Ä°ÅŸ aramaya gidiyorum' diyerek evden çıkmış, bir daha haber alamamışlar ondan. Annesi bir gün evde onu yıkıyormuÅŸ, bir bomba düÅŸmüÅŸ. O bomba sobayı patlatmış annesini bir odaya kızı bir odaya fırlatmış. Çıplak olduÄŸu için bütün vücudu yanmış çocuÄŸun. 12 kere falan ameliyat olmuÅŸtu. Kendini beÄŸenmiyordu. Yedi yaşında yedi kere intihara teÅŸebbüs etmiÅŸti. Aslında baktığınızda çok hayat dolu bir kıza benziyor ama psikolojik olarak çok kötüydü. En büyük hayali güzel bir kız olmaktı. Bize resim yaptı. Ama, çok karmaşık bir resim çizdi. Resmi, psikologlara tahlil ettirdiÄŸimizde, 'kendinden nefret ettiÄŸi' anlamına geldiÄŸini söylediler.”
‘BüyüdüÄŸümde bana kim bakacak?’
Uzuvları kopmuÅŸ çocukların gelecek kaygısı yaÅŸadığını belirten Gökçimen kiminin büyüyebileceÄŸine dahi inanmadığını, uzuvları kopmuÅŸ olanların ise “Bana kim bakacak?” endiÅŸesiyle yaÅŸadığını söylüyor:
"Atme kampında konuÅŸtuÄŸum 12 yaşındaki Yusuf’a 'Büyüyünce ne olmak istersin?' diye sorduÄŸumda “Acaba büyüyebilecek miyim abla?” diye cevap verdi. Sürekli silah sesi duyan ve ölümle burun buruna yaÅŸayan çocuklar gelecekten umutsuz. Varil bombasında kollarını ve 3 kardeÅŸlerini kaybeden 8 yaşındaki Ahmet’in en büyük gelecek kaygısı; kendisine kimin bakacağı. 'Ben ÅŸimdi küçüÄŸüm, protez kollarımı kardeÅŸlerim bana takıyorlar. Bana büyüyünce kim bakacak? Ben delikanlı olacağım. Delikanlı olunca bu kollar bana olacak mı?' diyordu. Tek dileÄŸi gerçek bir kola sahip olmak. Bir gün 'et kolların' icat olacağına inanıyor. Kollarının gökyüzünde olduÄŸunu düÅŸünüyor. 'Gökyüzüne kadar çıkayım, bulutların üstünden o kollarımı alayım, kimseye muhtaç olmayayım' diyor.”
Kampta yaÅŸayanlar gelecekten umutsuz
Kampta, sınırda, hastanede ve Ä°stanbul’da çekimler yapan Gökçimen bu dört mekânda yaÅŸayan çocuklar arasında büyük farklılıklar olduÄŸunu anlatıyor. Ä°stanbul’daki çocukların bir ÅŸekilde ÅŸehir yaÅŸamına adapte olduklarını belirten Gökçimen kampta yaÅŸayanların ise daha umutsuz ve mutsuz olduÄŸunu söylüyor:
‘Çocukların hepsine resim yaptırdık. Bizimle konuÅŸmayan bir çocuk bile aslında neler hissettiÄŸini resmine aktardı. Sonra psikologlarımız o resimleri deÄŸerlendirdiler. Mutlu çocuklar; sınırdakiler ve Ä°stanbul’dakiler. Mülteci kampındaki çocukların hepsi uçak çiziyor. Uçaktan bombalar düÅŸüyor ve yere düÅŸen insanların aÄŸzını kırmızı çiziyorlar.’
‘Türkler bizi neden sevmiyor?’
Ä°stanbul’da günlerce ev arayan 8 yaşındaki Ahmet, belgeselde Gökçimen'e Türklerin kendilerini sevmediÄŸini düÅŸündüÄŸünü ise ÅŸöyle anlatmış:
“Burada ev bulmak için çok uÄŸraÅŸtık. Oruçluydum. Bize yardım eden ablanın ısrarına raÄŸmen bozmadım orucumu. Yazın sıcağında ev aradık ama kimse bize ev vermek istemedi, neden anlayamadım. Neden bizi sevmiyorlar, bize ev vermiyorlar anlamadım."
Kamplarda kalan çocukların aktiviteye ihtiyaçları olduÄŸunu fark eden Gökçimen'in yeni planı, mülteci kamplarında dağıtılacak dergi çıkarmak.
Sümeyye Ertekin / AL JAZEERA
Henüz yorum yapılmamış.