Güncel
'Osmanlıca kalp krizi geçirmiş gibi'
Uzun yıllardır Osmanlıca öğreten yazar Dursun Gürlek’e göre, Osmanlıca hâlâ hayatta olan bir dil. Öğrenmesi değil, nitelikli bir biçimde öğretilmesi mesele. Gürlek Al Jazeera’nın Osmanlıca nasıl bir dil, nasıl öğrenilir ve öğretilir gibi sorularını yanıtladı.
Yazar Dursun Gürlek’e göre, Osmanlıca övünülmesi gereken bir dil. Åžu anda günlük 200-250 kelime ile konuÅŸtuÄŸumuzu hatırlatan Gürlek, Osmanlı Türkçesi bilseydik 3000 kelime ile konuÅŸacağımızı böylece, okurken ve yazarken daha zengin hissedeceÄŸimizi söyledi.
Gürlek, Osmanlıca demenin ‘galat-ı meÅŸhur’ yani yerleÅŸmiÅŸ bir yanlış tanım olduÄŸunu, doÄŸrusunun Osmanlı Türkçesi olduÄŸunu söyledi. ‘Zararın neresinden dönülse kârdır’ ‘fehvasınca’ Osmanlıca öÄŸrenmeye ÅŸimdi de baÅŸlanabileceÄŸini vurguladı. ‘Dilde taassup olmaz’ diyerek, aynı cümle içinde hem Osmanlıca hem yeni kelimelerin nasıl kullanılacağını gösterip, ‘kulak mollalığını’ anlattı.
'Ayaklı Kütüphaneler', 'Maziye Bir Bakıver', 'Çınaraltı Sohbetleri' gibi kitapların yazarı Ä°stanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu Dursun Gürlek, Osmanlıca öÄŸrenmenin deÄŸil, öÄŸretmenin zorlukları olduÄŸuna dikkat çekti çünkü ona göre, aÅŸk olmadan meÅŸk olmuyor.
Osmanlıcanın orta öÄŸretimde daha yaygın olması tartışmalarının yapıldığı bugünlerde Gürlek Al Jazeera’nın Osmanlıca nasıl bir dil, nasıl öÄŸrenilir ve öÄŸretilir gibi sorularını yanıtladı.
Osmanlıca nedir? Nasıl tanımlanır?
Bugün kamuoyunda maalesef yanlış olarak bilindiÄŸi veyahut algılandığı gibi Osmanlıca yabancı bir dil deÄŸil. Kendi öz dilimizdir. Türkçedir, daha doÄŸrusu Osmanlı Türkçesidir. Bunun doÄŸru ifadesi Osmanlı Türkçesidir. Osmanlıca eskilerin deyimiyle galat-ı meÅŸhur yani yerleÅŸmiÅŸ yanlıştır. Herkes tarafından kabul gördüÄŸü için biz de öyle diyoruz ama doÄŸrusu Osmanlı Türkçesidir.
Osmanlı Türkçesi, Türkçe Arapça, Farsça kelimelerden oluÅŸan zengin bir lisandır. Unutmayalım ki Osmanlıca imparatorluk dilidir. Ä°ngilizler Ä°ngilizce ’de çok fazla kelime bulunmasından dolayı övünürler. Biz neden övünmeyelim? Osmanlıca da övünülmesi gereken bir lisandır. Åžu an maalesef 200-250 kelime ile konuÅŸuyoruz. Oysa eskiden 3000-5000 kelime ile konuÅŸuyorduk. Siz 3000 kelime ile konuÅŸamıyorsanız Fuzuli’yi, Baki’yi, Kâtip Çelebi’yi anlayamazsınız. Kâtip Çelebi’nin eserlerini okuyup anlayıp zevkini varabilmek için mükemmel Osmanlıca bilmek gerekiyor. Bugün Osmanlıca öÄŸrenmenin gereÄŸini kabir taÅŸlarına kadar indirgediler. Dedelerin mezar taÅŸların okuyabilmek için. DoÄŸrudur ama sadece bundan ibaret deÄŸildir. Mezar taÅŸlarında ÅŸiir vardır, fıkra vardır, ölüm doÄŸum tarihleri vardır, edebi sanatlar vardır ve yazı güzelliÄŸi vardır. O baÅŸlı başına bir ilim.
Kaç harf var Osmanlı alfabesinde?
Osmanlıca’da 29 harf var. Latin alfabesindeki gibi ama deÄŸiÅŸen ÅŸu, Arap alfabesinde sesli harf yok. Halbuki Latin alfabesinde sekiz tane sesli harfli var. Sesli harf Arap alfabesinde yok ama elif, vav, ye harfleri ve bazı iÅŸaretler sesli harflerin fonksiyonunu, görevini yerine getiriyor. Arap alfabesinde müÅŸterek harfler de vardır. Mesela Latin alfabesindeki bir ‘k’ harfine karşılık Arap alfabesinde iki” k” vardır. Kalın sesli kaf, ince sesli kef.. Osmanlıca bilmezseniz gaf yaparsınız…
ÖlmüÅŸ bir dil midir Osmanlıca?
Bir doktor ölmüÅŸ bir kimseyi diriltemez ama kalp krizi geçirenler var, onların bazen dirildiklerini görüyoruz. Hadi diyelim öldü, diriltmeye çalışalım, ne zararı vardır? Rahmetli Bülent Ecevit Sanskritçe öÄŸrenmiÅŸti. Adamın merakı, kınanamaz ki... Mesela ben Latince öÄŸrenmek isterim. Çünkü istemek bir ilim merakıdır, araÅŸtırma merakıdır. Kimsenin benim merakımın önüne geçme hakkı yoktur efendim. Osmanlıca ölü deÄŸildir kaldı ki. Hâlâ Yahya Kemal’in eserlerini okuyorsak, Osmanlıca bilmek zorundayız. Bilmezseniz ‘Aziz Ä°stanbul’un o güzel cümlelerini anlayamazsınız, anlar gibi yaparsınız. Mehmet Akif’i, Yakup Kadri’yi anlayamayız. Çok eskiye gitmeye gerek yok. 30 sene önceki eserleri sadeleÅŸtirmeye baÅŸladık. Peyami Safa’yı, Ahmet Hamdi Tanpınar’ı anlamakta zorlanıyoruz. Bunlar 30’lı 40’lı yıllarda yaÅŸamış insanlar. Atilla Ä°lhan ve nice bilim adamlarımız, edebiyatçılarımız Osmanlıcanın lüzumlu bir ders olarak konması gerektiÄŸini söylemiÅŸlerdi. Çok geç kalındı. Eskilerin sözü var, ‘zararın neresinden dönülse kârdır fehvasınca, ben bunu özellikle söylüyorum, fetva müftünün verdiÄŸi cevaptır, fehva söz demektir. Ayrıca baÅŸta Ä°stanbul olmak üzere kütüphanelerimizin aÄŸzına kadar Osmanlıca eserlerle dolu olduÄŸunu görüyoruz. Beyazıt kütüphanesine, Süleymaniye Kütüphanesine gidin. Japon, Fransız, Ä°ngiliz, Amerikan asıllı ÅŸarkiyatçıları göreceksiniz. Madem Osmanlıca üzerine konuÅŸuyoruz ben de ÅŸarkiyatçı diyeyim ama siz isterseniz doÄŸu bilimci diyebilirsiniz, isterseniz oryantalist diyebilirsiniz. Ben konuÅŸmalarımda ve yazmalarımda yeri gelince ÅŸarkiyatçı, yeri gelince doÄŸu bilimci derim. Dilde taassup olmaz, dilde ırkçılık olmaz. Zenginlikten zarar gelmez. Sadece bizde mi? Fransa’da milli kütüphanede on binlerce yazma ve matbu Osmanlıca eserler göreceksiniz. Onlar cilt cilt kitap yazıyor ama bizim çocuklarımız sanki yabancı bir dilmiÅŸ gibi melul mahzun o kitabelere bakıyor. Evet, Ä°stanbul Üniversitesi merkez binasına girerken o ana kapının üstündeki Daire-i Umûr-ı Askeriye yazısını okuyamayan profesörler var. Fetih Ayeti’ni okuyamayan akademisyenler var. Bugün olduÄŸu gibi dün de bazı ilim adamlarımız Osmanlıca bilmeyeni aydın saymıyorlar. DoÄŸrusunu isterseniz ben de saymıyorum. Türk aydını olmanın ÅŸartı bu lisanı bilmektir. Biz buna ideolojik açıdan baktığımız için gerekli neticeyi alamıyoruz. Ä°limde sanatta medeniyette ideoloji olmaz. ÖÄŸrenmenin kaybı olmaz. Kayıp öÄŸrenmemektir.
Osmanlıca ne zamana kadar günlük hayatta kullanılıyordu?
Bana sorarsanız bugün bile kullanılıyor. 70’li yılların başında Ä°stanbul’a geldim. Eski Ä°stanbullular çok güzel konuÅŸurlardı. Ben birçok ÅŸeyi dinleyerek öÄŸrendim. Osmanlılar zamanında sadece kitaplardan deÄŸil, dinleyerek öÄŸrenen âlim olan bir sınıf varmış, onlara kulak mollası derlermiÅŸ. Osmanlıca kelimelerin yüzde sekseni musikisi olan kelimelerdir.
Bilgisayara Osmanlıca'da ne denilebilir, yani yeni sözcük türetmek mümkün mü?
Elbette, illâ ki karşılığı bulanabilir. Çünkü Arapça menÅŸeili, hadi kökenli diyelim, kelimelerin zengin kelimeler olduÄŸunu görüyoruz. Bir kelimeden çok kelime türetebilirsiniz. Kitap, katip, mektup, mektep, kütüphane gibi kelimelerin hepsi ketebe fiilinden geliyor ki, ‘yazdı’ demek. Arapça menÅŸeili olmakla birlikte TürkçeleÅŸmiÅŸ, öz malamız olmuÅŸ. Nasıl atarsınız?
Osmanlıca öÄŸrenmesi kolay mı?
Çok genel konuÅŸmak lazımsa hiçbir ilim dalı zor deÄŸildir. Siz öÄŸrenmenin daha doÄŸrusu öÄŸretmenin öÄŸrenci de öÄŸrenmenin yolunu, tarzını, metodunu, usulünü bakınız hep aynı manaya geliyor, keÅŸfederse zor diye bir ÅŸey yoktur. Åžimdi Japonya bakıyorsunuz Rusçaya, bu kadar girift, deÄŸiÅŸik ÅŸekiller. Ama alfabe zor olduÄŸu için geri kalınıyorsa, Japonlar niye bu kadar ileri gitmiÅŸ? Bunun tutar tarafı yoktur. Sadece Osmanlıca deÄŸil her ders için söz konusudur bunlar. Hoca ders vermesini bilirse, kendini sevdirirse öÄŸrenci o dersi ister istemez öÄŸrenir.
EÄŸer liselerde öÄŸretilecekse yaygın bir biçimde hangi Osmanlıca öÄŸretilmeli, bildiÄŸim kadarıyla yüzyıla göre deÄŸiÅŸiyor?
Elbette. 17.yy 19. Yy, erken devir Osmanlıcası var . Åžimdi bana sorarsanız hele hele liselere konulacaksa, 19. Yy, hatta 20. yy Osmanlıcasını öÄŸrenmek gerekiyor. Halit Karay’ı ReÅŸat Güntekin’i aslından okuyabilelim o güzel Türkçeleriyle. Åžunu da söylemem gerekiyor ki her Osmanlıca bildiÄŸini zanneden kimse çeÅŸme kitabelerini, mezar taÅŸlarındaki yazıları okuyamazlar. O ayrı bir ihtisas iÅŸidir çünkü onlar süslü yazıdır, istifli yazıdır. Latin harfleri de böyle. Herkesin el yazısını okuyabiliyor musunuz? Osmanlıcayı da öyle düÅŸünün. Matbuu eserler, var yazma eserler var. Matbu eserleri okumak nispeten kolay ama, yazma eserlere gelince zorlanıyorsunuz.. Dolayısıyla son dönem Osmanlıcasını öÄŸretmek lazım. Meraklısı çıkarsa, ileri Osmanlıcayı öÄŸrenir.
Osmanlıca öÄŸretecek yeterlilikte ve yeter sayıda öÄŸretmen var mı?
Kesinlikle yok. EndiÅŸem de o. Çünkü Osmanlıca öÄŸretmek tekniÄŸini herkes iyi bilemiyor. Bana gelen ÅŸikâyetler ÅŸu, ‘hocalarımız derste, dersin bitimine kadar gramer gösteriyorlar. Bu da bize bıkkınlık veriyor’. El-Hak doÄŸrudur. Mesela ben derslerimde gramer çok az gösteriyorum hep metin okumaları yapıyorum. Bir de okuduÄŸumuz metinde sırası gelmiÅŸken gramerini de anlatıyorum ama derslerin yüzde seksenini metin okumaları teÅŸkil ediyor. Ä°kincisi o metinleri dahi okuturken kuru kuru okutma yöntemini tercih etmiyorum metinlerde geçenlerle, olaylarla baÄŸlantı kurarak, o dersle ilgili, o konuyla ilgili bir ÅŸiir, bir fıkra anekdot naklediyorum. Dolayısıyla zevkli oluyor. Böyle yapılırsa netice alınır. Benim önerim ÅŸu ki, Osmanlı verecek hocalarımızın önce kendilerinin bir eÄŸitimden geçmesi gerekiyor. Siz altyapıyı hazırlamadan böyle bir projeyi baÅŸlatırsanız daÄŸ fare doÄŸurabilir. Hoca’nın dile hâkim olması gerekir. Konusunu iyi bilecek, öÄŸretme tekniÄŸini bilecek ve dersi sevdirecek. BaÅŸka türlü mümkün deÄŸil. Sevmeden olmaz. Yine bir Osmanlıca cümle kullanayım, ‘aÅŸk olmadan meÅŸk’ olmaz. Yapılan her iÅŸ meÅŸktir. Sizin ÅŸu deftere yazı yazmanız meÅŸktir bunu aÅŸkla yaparsanız yazınızı güzel yazarsanız. Her iÅŸ böyledir. Onun için önce sevmek lazım.
Henüz yorum yapılmamış.