YaÅŸam
Sokaklardan kulelere
Son 15 yılın yükselen değeri, ‘markalı konutların’ sayısı giderek artarken, şehirlerin siluetleri ile beraber yaşam alanları da değişiyor. Mahalle yaşamı, popüler dizilerin nostaljik dekor setlerine dönüşüyor.
Yedikule’ye sırtını vermiÅŸ KocamustafapaÅŸa Mahallesi’nde, Ä°stanbul’un en eski yerleÅŸim merkezlerinden birindeyiz. Bugüne dek kim bilir kaç kere kabuk deÄŸiÅŸtirmiÅŸ, kaç nesil insana ev sahipliÄŸi yapmış bu sokaklar.
Artık eski ahÅŸap binaları yok ama henüz göÄŸe uzanan gökdelenlere de teslim olmamış. 1970’lerin sonunda yapılan en fazla 4-5 katlı apartmanlar var. Hâlâ kapı önlerinde oynayan çocukların olduÄŸu; esnafın sayfaları azalmış da olsa veresiye defterleri tutmaya devam ettiÄŸi; komÅŸu kadınların çamaşırlarını ipe serdikten sonra pencereden muhabbete daldığı bir mahalle burası.
Mahallenin sokaklarında Hacı Hamza Mektebi’ne yürürken camdan merakla geliÅŸimizi izleyen Nuray Uçar ile konuÅŸuyoruz. 17 yıldır burada. Memleketi Kayseri’den bu sokaÄŸa gelin gelmiÅŸ, bir daha da çıkmamış. Ä°stanbul’u sevmese de sokağını, komÅŸularını sevdiÄŸini söylüyor: “Burada çoÄŸunluk birbirini tanır, komÅŸuluk hâlâ vardır. Küçük yerde büyüdüÄŸüm için bu hoÅŸuma gidiyor.”
ÇocukluÄŸu KocamustafapaÅŸa sokaklarında geçen YaÅŸar UludaÄŸ mahallenin 20 yıllık esnafı. Babasından devraldığı bakkalı iÅŸletiyor. “37 yıl önce babam açtı bu dükkânı, sonra da sıra bana geldi.” diyor, o esnada içeri giren müÅŸterisi ile ilgilenirken. YaÅŸlı bir amca iki ekmek alıyor. “YaÅŸar bunları hesaba yaz.” diyor ayrılırken. “Elinde büyüdüm sayılır Hacı Amca’nın, babamın müÅŸterisiydi hâlâ bizden alışveriÅŸ eder. Her gün gördüÄŸüm insanlar, akraba gibi oluyorsun.” Ama YaÅŸar bakkal, akraba gibi gördüÄŸü komÅŸularının giderek azalmasından ÅŸikâyetçi: “KomÅŸuluk bitiyor artık. Güven kalmadı insanlar arasında. Dizilerde kalmış o eski komÅŸular, ahbaplıklar.”
Bir dönem popüler mahalle dizilerinin çekildiÄŸi Balat, Kuzguncuk gibi semtler, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamında. Dokusu bozulmamış. Dar sokakları, küçük dükkânları, esnafıyla, mahalle havasını koruyor.
Kuzguncuk’un ana caddesi Ä°câdiye üzerindeki kırtasiyenin sahibi Cahit Özen ile sohbet ediyoruz. 40 yıllık Kuzguncuklu, mahallenin Cahit aÄŸabeyi: “Sabah evimden buraya gelene kadar belki otuz kiÅŸiye günaydın diyorum. Bu insana enerji veriyor, güven veriyor. Kültürel yapınız da buna müsait ise bu çok hoÅŸ bir ÅŸey. KorunduÄŸunuzu da hissediyorsunuz karşıya da aynı hissi veriyorsunuz.” diyor ama o da deÄŸiÅŸimden ÅŸikâyetçi: “Zaman içinde Kuzguncuk’un rant getirir bir yer olmasıyla burada da bir kopuÅŸ baÅŸladı.”
Aileden Kuzguncuklu olan gazeteci Tan Morgül 1990’larda baÅŸlayan beyaz yakalıların akınından bahsediyor: “Burası orta sınıf ailelerin yaÅŸadığı bir yerdi. Sonraları durumu iyi olanlar ev alıp restore etmeye baÅŸlayınca, eski Kuzguncuklunun sayısı azaldı, kalanlar da sokaktan evlerine çekilmeye baÅŸladı.”
Cahit Özen’e göre, bu çekilmenin en büyük nedeni artık insanların birbirini giderek daha az tanıyor olması. Kendisinin de eskiden herkesi tanırken artık mahallenin yarısını tanımadığını, böyle olunca da komÅŸuluk bağının zayıf kaldığını söylüyor. “Bu çocukluktan gelen bir ÅŸey galiba. Belli bir yaÅŸtan sonra ne yeni gelen insanlar seninle ilgileniyor, ne de sen onlarla. Ama yine de burada eskiden kalma bir iliÅŸki biçimi az da olsa var.”
Tan Morgül, imara açılmak istenen Kuzguncuk Bostanı’na eski-yeni bütün Kuzguncukluların sahip çıkma arzusunun temelinde de geçmiÅŸten kalma iliÅŸkiler biçiminin olduÄŸunu söylüyor: “Dışarıdan gelenin motivasyonu da aynı, mahalle var diye geliyorlar, o zaman da bazı ÅŸeylere sahip çıkmak daha kolay oluyor.”
Balat’ta benzer bir dönüÅŸüm daha yavaÅŸ devam etse de, ev alıp restore edenlerin sayısı artıyor. Mahallelerin profili deÄŸiÅŸiyor. 69 yıllık Balatlı Faruk Sezer, “Kimi yaÅŸamak için, kimi iÅŸyeri için alıyor bu evleri. Evlerin tamiri zor. Ä°zin alacaksın, para harcayacaksın. Buradakilerin gücü yetmediÄŸi için birer birer satıyorlar. Ama iyi oluyor. Evler tamir gördükçe buraların da kıymeti artıyor.” diyor.
Biz sohbet ederken hemen karşımızdaki merdivenlerde, belli ki yeni niÅŸanlanmış genç bir çift fotoÄŸraf çektiriyor. “Çok geliyor böyle çiftler.” diyor Faruk Bey, “Özellikle hafta sonları Balat sokakları fotoÄŸrafçıların stüdyosu gibi oluyor, belki de onların da hayalinde böyle evlerde oturmak var.”
Buralarda oturmak herkes için mümkün olmadığı gibi, Ä°stanbul’un her semti de mimari dokunun korunması anlamında bu kadar ÅŸanslı deÄŸil. Kentsel dönüÅŸüm, modernleÅŸme baskısı altında yıkılan evlerin, sokakların yerine gelen çok katlı binalar, o semtin hafızasına, geleneksel yaÅŸam pratiÄŸine dair birçok ÅŸeyi siliyor.
‘Kayseri’de ve Åžehirlerimizde Sokakların Ölümü’ kitabının yazarı Gürsel Korat: “Apartmanda ya da sitede insanlar kapısını çeker, kendi dışındaki herkesten habersiz yaÅŸar. Bunu da ahlâkî olarak kimse sorgulamaz. Sokak bize yandaki komÅŸunun ışığının yanıp yanmadığını, bir ihtiyacı olup olmadığını söyler. Ä°ÅŸte kaybettiÄŸimiz ÅŸey budur.” diyor.
‘Markalı konutlar’
Özellikle son 15 yılın trendi bu. Reklamlarda her gün karşımıza çıkan evler, modernliÄŸin yeni tasviri olarak pazarlanıyor. Mimar Sinan Üniversitesi Åžehir ve Bölge Planlama Bölümü ÖÄŸretim Görevlisi Erbatur ÇavuÅŸoÄŸlu, bu evlerde oturanların modern, seçkin insanlar olarak lanse edildiÄŸini söylüyor: “Mutlu aile tabloları ortaya konuyor. ÇoÄŸu belki hayat boyu borçlanıp buralara taşınıyor.”
Gayrimenkul sektöründe araÅŸtırmalarıyla bilinen EVA Gayrimenkul DeÄŸerleme Danışmanlık A.Åž.’nin hazırladığı ‘2013 Ä°stanbul Markalı Konut Piyasası AraÅŸtırma ve Öngörüler’ raporuna göre, ÅŸehrin 35 bölgesinde 852 markalı konut projesi var. Bunların içinde inÅŸa edilen toplam konut sayısı yaklaşık 400 bin. TÜÄ°K (Türkiye Ä°statistik Kurumu) rakamlarına göre, Ä°stanbul’da yaklaşık 3 milyon 700 bin konut var. Markalı konutlar bu sayının yaklaşık yüzde dokuzunu oluÅŸturuyor.
Anadolu Yakası’nda son yıllarda en yoÄŸun yapılaÅŸmanın yaÅŸandığı AtaÅŸehir’e doÄŸru gidiyoruz. TEM’de ilerlerken, kilometrelerce öteden beliren göÄŸe doÄŸru yükselmiÅŸ devasa kuleler baÅŸka bir yüzyıla ışınlanmışız gibi hissettiriyor. Erbatur ÇavuÅŸoÄŸlu’na göre, Türkiye ekonomisi inÅŸaata dayalı olduÄŸu için bu mekânları üretmenin ardında kâr amacı var. “'Burada oturacakların yaÅŸam beklentileri nedir?', 'Burada mutlu olacaklar mı?' gibi kaygılar yok bu projeler hazırlanırken.”
BoÄŸaziçi Üniversitesi ÖÄŸretim Üyesi Sosyolog Tuna Kuyucu ise insanların Ä°stanbul gibi bir ÅŸehirde bu tür yaÅŸam alanlarını tercih etmeye baÅŸlamasının ardındaki nedenlerin anlaşılır olduÄŸunu söylüyor. “Ä°stanbul plansız büyüyen bir metropol. Ä°nsanlar karmaÅŸadan uzaklaÅŸmak, hayat düzeninin hazır sunulduÄŸu bu küçük adacıklara kaçmak istiyor.”
Kendine benzeyenle oturma talebi
Bu yeni yaÅŸam alanlarını tercih sebeplerinin başında güvenlik arayışı geliyor.
Emekli ÖÄŸretmen Nadire Eray YeniÅŸehir’de kurulan 3 bin konutlu bir sitede oturuyor. Daha önce Üsküdar ÅžemsipaÅŸa’da yaÅŸadığını ancak evine hırsız girdikten sonra kendini güvende hissetmediÄŸi için o bölgeden uzaklaÅŸmaya karar verdiÄŸini söylüyor. “Yalnız yaÅŸadığım için çok tedirgindim. Åžimdi içim rahat. Ä°stediÄŸim saatte eve girip çıkabiliyorum, huzurla uyuyabiliyorum. Konforu da çok yüksek. AlışveriÅŸimi yakındaki AVM’den yapıyorum. Her türlü ihtiyacımı yürüyerek rahatlıkla karşılayabiliyorum. Evde bir ÅŸey bozulsa site yönetimine haber veriyorum, birini gönderiyorlar. Ä°stanbul’da yalnız yaÅŸayan biri olarak bu rahatlığı baÅŸka yerde yaÅŸayamazsınız. Buraya taşındığıma memnunum.”
Peki ya komÅŸuluk? “Site hayatı iliÅŸkileri biraz resmileÅŸtiriyor. Ä°nsanları uzaklaÅŸtırıyor. Eski evimde komÅŸularımla sabah kahvelerimiz, ikindi çaylarımız olurdu. Burada yalnızsınız. Yan komÅŸuyu bile tanımayabiliyorsunuz.” diyor.
Sekiz senedir AtaÅŸehir bloklarında yaÅŸayan, iki çocuk annesi Övgü Ä°nal’a göre, sosyalleÅŸme kanalları daha farklı buralarda. Kendisiyle de AtaÅŸehir Gönüllüleri DerneÄŸi’nin Türk Sanat MüziÄŸi Korosu çalışmasında konuÅŸuyoruz. Her hafta çalışmaları olduÄŸunu, burada arkadaÅŸlarını gördüÄŸünü, yeni insanlarla tanıştığını anlatıyor: “Sadece burası deÄŸil bahçe alanlarında vakit geçirirken, havuz başında ya da sitelerin kendi kafeteryalarında da sosyalleÅŸme imkânı var.”
Yine de arada bir, özellikle de penceresinden karşıdaki yeni yapılan 60 katlı binalara bakınca otomatikleÅŸen, robotlaÅŸan bir yaÅŸamın parçası olmaya baÅŸlar gibi hissettiÄŸini anlatıyor. “Esnafını bildiÄŸim, komÅŸumu tanıdığım yerde oturmayı tabii ki tercih ederim ama Türkiye maalesef artık eskisi gibi deÄŸil. Buradan çıkmak istesem ben yine yüksek binalara, TOKÄ°’ye mahkûmum.”
Renan Özçelik ve ailesi yedi yıl önce taşınmış AtaÅŸehir’e. 22 katlı, 88 daireli bir blokta oturuyorlar. Renan Özçelik reklamcı, eÅŸi özel bir ÅŸirkette yönetici. Önce kirada oturmuÅŸlar, buradaki yaÅŸamı çok sevince krediyle ev almışlar. “Kolay deÄŸil her ay belli bir ödeme yükünün altına girmek ama kendinizi ona göre ayarlıyorsunuz. Tercih meselesi; biz daha nezih, daha elit bir yerde yaÅŸamak istedik. Burada eÄŸitimli, yaÅŸam standartları bize benzeyen insanlar yaşıyor. Ä°stanbul’da artık bu çok önemli.” diyor.
Sitelerinin ona göre en büyük avantajı, çocuk yetiÅŸtirmek için mükemmel ortam sunması: “ÇocuÄŸumu okula yürüyerek götürüyorum. Bisiklete binmek için özel yollarımız; basketbol, futbol sahalarımız, tenis kortlarımız, havuzumuz var. Bu imkânları bugün baÅŸka nerede bulabilirim?”
Özellikle çalışan çiftler için sabah yedide evden çıkıp akÅŸam sekizde yorgun argın eve gelince bütün bu imkânlardan faydalanmanın biraz zor olduÄŸunu da itiraf ediyor ama onun için önemli olan evinin kapısından içeri girdiÄŸi an hissettikleri: “Bu birkaç saat için bile olsa çok mutluyum burada. Åžimdi 3+1 dairede oturuyoruz. Buranın taksitleri bitince, 4+1’lere taşınmak istiyoruz. AtaÅŸehir benim köyüm gibi oldu, ayrılmayı hiç düÅŸünmüyorum.”
YaÅŸadıkları kıta ayrı, tercih ettikleri yaÅŸam biçimi farklı olsa da hayat standartları açısından benzer talepleri Avrupa Yakası’nın yeni mahallelerinden BaÅŸakÅŸehir’de de duyuyoruz. “Anadolu Yakası için AtaÅŸehir neyse, Avrupa Yakası için de BaÅŸakÅŸehir odur.” diyor emlakçı Erdal Ä°mrek: “Son dönemlerin en fazla prim yapan yerleÅŸim alanları buralara kuruluyor. BaÅŸakÅŸehir’in farkı, daha muhafazakâr, dini hassasiyetleri yüksek kesim tarafından tercih ediliyor olması. Buradaki hayat da onların tercihlerine göre biçimleniyor.”
Ä°stanbul’un merkezine toplu ulaşım araçları ile mesai saatlerinde yaklaşık 3- 3,5 saatlik uzaklıkta bir bölge burası. 20 yıl önce ‘KuÅŸ uçmaz, kervan geçmez’ diye tarif edilen uçsuz bucaksız araziye 20-22 katlı binalar inÅŸa edilmiÅŸ. BaÅŸakÅŸehir Mahallesi Muhtarı Fatih Mehmet Yıldırım, sorumlu olduÄŸu nüfusun yaklaşık 50 bin kiÅŸi olduÄŸunu söylüyor: “Bir blok bir köy gibi neredeyse. 40-50 daireli apartmanlar hepsi. Bu nüfusa sahip iller var Anadolu’da.”
BaÅŸakÅŸehir’de ‘Sular Vadisi’ adlı büyük bir alan yeÅŸil saha olarak bırakılmış. YürüyüÅŸ yolları, parkları, kafeleri, amfitiyatrosu, daha çok düÄŸünler için kullanılan havuzlarıyla sosyal hayat için de mekânlar yaratılmış.
Nesrin Bakkal’la kalabalık bir AVM’de arkadaÅŸlarıyla alışveriÅŸ ederken konuÅŸuyoruz. Buradaki kadınların neredeyse tamamı Nesrin Hanım ve arkadaÅŸları gibi baÅŸörtülü. 17 sene önce taşınmış BaÅŸakÅŸehir’e. “Biz geldiÄŸimizde bu kadar kalabalık deÄŸildi buraları, ÅŸimdi daha çok bina yapmaya baÅŸladılar ama yine de Ä°stanbul’un elit semtlerinden.” diyor. AlışveriÅŸ merkezine geldiÄŸinde her ÅŸeyin elinin altında olmasının, apartmanda otopark bulunmasının hayatını çok kolaylaÅŸtırdığını söylüyor.
Kocasının iÅŸyerinin Tuzla’da olmasına, her gün iÅŸe gitmek için trafikte dört saat geçirmesine raÄŸmen, BaÅŸakÅŸehir’den taşınmayı düÅŸünmüyor. “ArkadaÅŸlarımı, komÅŸularımı bırakıp gidemiyorum.” diyor.
AVM’de alışveriÅŸ edenlerin büyük çoÄŸunluÄŸu kadın. ÇoÄŸu çocukları ile gelmiÅŸ, bazıları da sohbet ettiÄŸimiz grup gibi arkadaÅŸ buluÅŸmasında. Sultan Erdem, BaÅŸakÅŸehir’de yaÅŸayan kadınların çoÄŸunun çalışmadığını, bu yüzden daha fazla beraber zaman geçirdiklerini, dayanışmanın çok güçlü olduÄŸunu söylüyor: “Dini içerikli toplantılarda buluÅŸuyoruz, farklı günlerimiz de oluyor, bu da komÅŸuluk iliÅŸkilerini güçlendiriyor. Burayı tercih sebeplerimizden biri dünya görüÅŸümüze yakın insanlarla bir arada olmak. Çocuklarım, benim gibi düÅŸünen bir çevrede büyüyor. Bu güven verici bir ÅŸey.”
Hem AtaÅŸehir hem de BaÅŸakÅŸehir’de yaÅŸayanlar konuÅŸurken benzer cümleler kuruyor, kendileri gibi ailelerle yaÅŸama isteklerinden bahsediyor.
Sosyolog Alev Erkilet bu durumu ÅŸöyle izah ediyor: “Rezidanslar, kapalı yerleÅŸmeler, iÅŸ merkezleri, plazalar taramalı kapı güvenlikleriyle dışlayıcıdırlar. Dağıtımcı ve sosyal adaletçi deÄŸil, temerküze dayalı mali kurallara baÄŸlı iÅŸleyen bir sistemi cisimleÅŸtirirler. Bu o denli güçlü bir dalgadır ki, toplu konut projeleri bile aynı mantıkla gerçekleÅŸir. Onlar da mahalle karşıtı süreçler olarak iÅŸlerler, yaÅŸam alanını tek-sınıflı, mümkünse de tek-etnili ve tek-dinli hale getirirler.”[1]
Erkilet, genelde yoksulları dışarıda bırakan, güvenlikli siteler ÅŸeklinde karşımıza çıkan kapalı yaÅŸam alanlarının geleneksel Müslüman mahallesinin yoksulu gözeten dayanışmacı aÄŸlarını geri dönülmez ÅŸekilde yok ettiÄŸini söylüyor.
BaÅŸakÅŸehir caddelerinden geçerken birbirinin aynı beton bloklardan oluÅŸan site isimleri dikkatimizi çekiyor: Ortaköy, Yeniköy, biraz ilerde AÅŸiyan, hemen yanında Hisar… Ä°stanbul’a kilometrelerce mesafede bulunan bu sitelere, BoÄŸaz semtlerinin isimlerini vermek bu evleri pazarlayan ÅŸirketlerin bir fikri olsa gerek. Bu steril ve güvenli evlerin sahipleri için ise içinde yaÅŸamayı istemedikleri ve tehlikeli buldukları kentle, uzaktan ve yapay da olsa bir baÄŸlantı kurabilmenin belki de tek yolu bu.
[1] http://dergi.aljazeera.com.tr/2014/04/01/donusen-sehir/
Henüz yorum yapılmamış.