Düşünce Platformu
Cuma Obuz - Ä°DEOLOJÄ°K DÄ°N ALGISI
Dünya üzerindeki bütün dinlerin, düşünce sistemlerinin, ideolojilerin v.s ana konusu ve ana uygulama alanı insandır.
Dünya üzerindeki bütün dinlerin, düÅŸünce sistemlerinin, ideolojilerin v.s ana konusu ve ana uygulama alanı insandır. Ve insan, duygularıyla, düÅŸünceleriyle, tavırlarıyla, eylemleriyle, söylemleriyle kısacası yaÅŸanmışlıklarıyla gündem edilmeye ve üzerinde konuÅŸulup deÄŸerler üretilmeye en layık olan mahluktur.
Din, insanın bütün inanç alanının adına denir. Dinin en önemli özelliÄŸi insanın hayatını yönlendiriyor olmasıdır. Ama sadece din deÄŸildir insanın hayatını yönlendiren unsur. Ä°deolojiler, fikir akımları, töreler, gelenekler, liderler v.s insanın hayatında önemli yer tutmaktadır.
Peki dinlerin insan üzerindeki etkisi diÄŸerlerine göre ne kadardır?
Din olgusunun insan üzerindeki etkisi kuÅŸkusuz diÄŸer etkenlerden çok daha fazladır. Zira din olgusunda diÄŸer etkenlerde olmayan bir olgu daha vardır. O da tanrıdır. Yani üst akıl, vasfedilemeyen otorite.
Tanrı olgusunun insanın hareketlerinde bu denli etkili olmasının temelinde tanrının insanlar tarafından vasfedilememesi ve aklın sınırları dışında olan bir varlığa olmasıdır. Yani insan gördüÄŸünden çok göremediÄŸinden korkar. Bu da hayata en fazla müdahale yetkisinin din olduÄŸunu gösterir. Zaten ideolojiler de hayat ve toplum üzerindeki etkinliÄŸini arttırmak için sahte tanrılar üretirler veya belli baÅŸlı unsurlara tanrısal yetkinlikler addederler.
Ä°çinde bulunduÄŸumuz toplumun da en büyük otoritesi dindir. Zira devlet ne kadar belirli ideolojilerin devleti ise de toplumun ana soru ve sorunları din olgusuyla deÄŸerlendirilip çözülüyor. Fakat toplum içerisinde din algısının etkin olması sorunların tam anlamıyla çözülmesi için yeterli deÄŸildir. Burada toplum üzerinde egemen olan dinin sahih bir din olması gerekmektedir. Zira aslından uzaklaÅŸmış bir din toplumda egemen olursa zulüm kaçınılmaz olur. Bunun en büyük örneÄŸi Yezid bin Muaviye’nin Hz. Hüseyin’in kesik başı huzuruna getirildiÄŸinde Hz. Zeynep’e söylemiÅŸ olduÄŸu ‘’onu ben deÄŸil Allah öldürdü’’ sözüdür. Burada dini bir ibare olan kader kavramı aslından uzaklaÅŸtırılarak zulmü meÅŸrulaÅŸtırma aracı olarak kullanılmıştır.
Peki, toplumsal yasaları düzenleyen (ahlaki, hukuki v.s) din olgusu aslından uzaklaşıp içerisine haricen teoriler ve kurallar girerse ne olur?
Bu soruya ‘’din ideolojileÅŸir’’ diye cevap verebiliriz. Evet, eÄŸer din aslından uzaklaşırsa ve bu yozlaÅŸmış din topluma egemen ise aslında din olmaktan çıkmış, bir ideoloji haline gelmiÅŸ demektir. Zira artık içerisinde hakikatten parça bulunan bir yapı olur. Ve her ideolojide muhakkak hakikatten bir parça bulunmaktadır. Oysaki din, mahza hakikat olmak zorundadır. EÄŸer hakikatten bir parça bile eksilse din bozulmaya uÄŸramış olur. Ä°slam literatüründe bu olaya ‘’tahrif’’ denmektedir. Evet, buradan yola çıkarsak ‘’tahrif edilen din ideolojileÅŸir’’ yargısına varabiliriz.
EÄŸer topluma egemen olan din ideolojileÅŸirse;
-
Zulümler ve haksızlıklar meydana gelmekle kalmayacak ayrıca da meÅŸrulaÅŸacaktır.
-
Din artık dünyevileÅŸecek ve ahiret olgusu aÅŸama aÅŸama yıkılacaktır. Söylemlerde ahiret vurgusu olsa da uygulama alanında tamamen dünyevi bir mantık iÅŸleyecektir. Böylece insanoÄŸlunun mutluÄŸunu hedeflediÄŸini iddia eden ama tamamen çıkar odaklı bir ‘’seküler din’’ peydahlanmış olur.
-
Toplumun dini, ahlaki, hukuki ve insani bütün hasletleri sloganikleÅŸecektir. Artık insanlar inançları gereÄŸi hareket halinde olması gerekirken slogan atmaya baÅŸlayacaklar ve her slogan attığında vicdanına bir sus payı vermiÅŸ olacaklardır.
-
Ve son olarak; söylemde ve görüntüde dindar ama özde seküler, komünist, kapitalist v.s insanlar yetiÅŸmeye baÅŸlayacaktır.
Ä°deolojileÅŸen din, insanı düÅŸünmeye ve akletmeye çağırmaksızın boyun eÄŸdirmeye çalışır. Zira her ideoloji muhakkak kendisine egemen olabileceÄŸi bir ‘’toplumsal alan’’ oluÅŸturmak zorundadır. Bunun için de her türlü aracı kullanmak zorundadır.
Halbuki din, insanın hem dünyasını hem de ahiretini kurtarması için aklını ve iradesini kullanmasını isteyen ve insanın özüne dönmesi çaÄŸrısında bulunan bir deÄŸerdir. (Rum Suresi 30) Ve bu deÄŸer ancak dinin gerçek sahibinin (Allah) elinde ÅŸekillenir.
Sonuç olarak; tahrif edilen bir din, adı ne olursa olsun insanı merkeze alan ve içi boÅŸaltılmış bir ideoloji olmaktan asla kurtulamayacaktır. Ve her toplum, ancak o toplumu oluÅŸturan bireylerin kendi iç benliklerini saf din ile deÄŸiÅŸtirmesiyle bir deÄŸiÅŸim geçirecek ve öze dönüÅŸ yolculuÄŸunu baÅŸlatabilecektir. (Rad Suresi 11)
Cuma Obuz
Henüz yorum yapılmamış.