Sosyal Medya

Coğrafyamız

Portre: Yaser Arafat

Arafat'ın Filistin Kurtuluş Örgütü'nün lideri olarak 1993'te İsrail ile Oslo Barış Anlaşması'na imza atması, Ortadoğu'nun yakın siyasi tarihindeki kırılma noktalarından biri konumundaydı.



Filistin halkı, Yasir Arafat'ın ölümünün ardından birleÅŸtirici bir liderin yokluÄŸundan dolayı ortak bir duruÅŸ sergileyemiyor.

Haki üniforması ve başındaki kefiyesiyle Filistin'in simge ismi Yaser Arafat, Ä°srail devletine karşı yürütülen dallı budaklı Arap direniÅŸinde saÄŸcı, solcu, Müslüman, Hıristiyan, Åžii ve Sünni herkesin saygısını kazanmış bir liderdi.

1929 yılında dünyaya geldi. Asıl adı Muhammed Yaser Abdülrahman Abdülrauf olsa da dünya onu takma adı olan Arafat ile tanıdı.

Anne tarafı Kudüslü olan Arafat, ailesinin yedi çocuÄŸunun altıncısıydı. Gazzeli olan babası, Mısır'ın baÅŸkenti Kahire'de tekstil ticaretiyle uÄŸraşıyordu. Arafat birçok defalar, annesinin memleketi Kudüs'te doÄŸduÄŸunu dile getirse de, araÅŸtırmalar asıl doÄŸum yerinin Kahire veya Gazze olabileceÄŸini ortaya koyuyor.

1933 yılında, Arafat henüz 4 yaşındayken, annesi bir böbrek hastalığından vefat etti. Yedi çocuÄŸuna tek başına bakmakta zorlanan babası, onu ve küçük kardeÅŸini, eÅŸinin Kudüs'te yaÅŸayan akrabalarının yanına gönderdi. 1937'den itibaren ise Arafat ve küçük kardeÅŸinin bakımını ablaları üstlendi.

Mücadele dolu bir yaÅŸam

Arafat, Ä°srail'e karşı savaÅŸan Filistinlilere yardım etmeye, ergenlik çağında baÅŸladı. Ä°srail'in Arap komÅŸularını ağır bir yenilgiye uÄŸrattığı 1948 Savaşı'nda, Filistinli savaÅŸçılara gizlice silah saÄŸlamaya çalışan bir grupta çalıştığı biliniyor.

Filistinli birçok öÄŸrenci gibi o da eÄŸitimine devam etmek için Mısır'a gitti. Kahire'deki 1. Kral Fuat Üniversitesi'nde okurken, Filistinli Üniversiteliler DerneÄŸi'ni kurdu. Bu grup, 1956'da SüveyÅŸ Krizi'nin patlak vermesiyle birlikte Ä°ngiliz, Fransız ve Ä°srail güçlerine karşı savaÅŸan Mısır cephesine birçok gönüllü gönderdi.

Arafat, üniversiteden mühendislik diplomasıyla mezun olduktan hemen sonra, Körfez ülkelerinden Kuveyt'te iÅŸ hayatına baÅŸladı. Ama genç devrimcinin aklında parlak bir kariyerden fazlası vardı. Kuveyt'te çalışırken Fetihörgütünü kurdu. Bu örgüt, 1964'te kurulacak ve uzun yıllar boyunca Filistin silahlı direniÅŸini üstlenecek Filistin KurtuluÅŸ Örgütü'nün (FKÖ) en popüler ve en güçlü unsuru haline gelecekti.

Fetih'e ve Filistin davasına dikkat çekmek için çeÅŸitli faaliyetlere giriÅŸen Arafat, Filistinuna (Bizim Filistinimiz)dergisini yayımladı. Fetih hareketini yaygınlaÅŸtırmak ve vizyonunu geniÅŸletmek için 1965 yılında örgütün Cezayir ÅŸubesini açtı. Bu noktadan sonra Arafat, Arap dünyasında Filistin meselesine farkındalık yaratmak için çabaladı. Bunu yaparken de Ä°srail'e karşı yürütülen mücadelenin herhangi bir Arap yönetiminin tekeline girmemesine özen gösterdi.

Silahlı direniş

Arafat'ın dünya çapında tanınması, Ä°srail birliklerine karşı Filistin'in Arap bölgelerinden düzenlediÄŸi saldırılara komuta etmesiyle gerçekleÅŸti. Ona göre silahlı direniÅŸ, anayurdunu ve özgürlüÄŸünü yitirmiÅŸ bir ulus için tek çıkış yoluydu.

Filistin direniÅŸini bağımsız bir hareket olarak tutmaya çalışması, onu Arap yönetimleriyle karşı karşıya getirdi.Ürdün'e göç etmek zorunda kalmış Filistinliler ile Ürdün ordusu arasındaki gerginlik, Eylül 1971'de çatışmaya dönüÅŸtü. Kara Eylül olarak bilinen ve Temmuz 1971'de sona eren olaylar esnasında binlerce Filistinli, Ürdün güvenlik güçleri tarafından katledildi.

Filistinli gruplar, Kara Eylül ile birlikte Ürdün'den Lübnan'a geçmeye zorlandı. Arafat 1973'te, Filistin KurtuluÅŸ Örgütü'nün (FKÖ) siyasi kanadının liderliÄŸine seçildi. Lübnan, karmaşık etnik ve dini yapısıyla zaten yeterince kırılgan bir ülkeydi. Böyle bir siyasi arenaya giren yeni aktör FKÖ, Lübnan'daki gerginliÄŸi bir üst düzeye çıkardı. Filistinliler, kendilerini aniden ölümcül bir iç savaşın içinde buldular. FKÖ savaÅŸçıları Lübnan'a yerleÅŸerek, buradan Ä°srail'e karşı ataklar düzenleyebilecekleri karargâhlar kurdular. Bunu Ä°srail'in Lübnan'ı iÅŸgal etmesi izledi. 1978'de kısmi iÅŸgalle baÅŸlayan Ä°srail operasyonu, 1982'de Güney Lübnan'ın neredeyse tümüne yayıldı.

Lübnan'dan kaçış

Ä°srail'in Lübnan'ı iÅŸgal etmesinin ana hedeflerinden biri de Arafat'a baÄŸlı savaÅŸçıları bu ülkeden çıkartmaktı. Ä°srail ordusu, baÅŸkent Beyrut'u kuÅŸattı. KuÅŸatmanın kalkması için Arafat'ın 1982 yılının yazına doÄŸru Beyrut'u terk etmesi gerekecekti. 1982 sonlarında ABD'nin garantörlüÄŸü ve birçok ülkenin desteÄŸiyle varılan anlaÅŸma uyarınca Filistinli lider ve savaÅŸçılar farklı Arap ülkelerine dağıtılacaktı. ABD, Lübnan'daki Filistinli mültecilerin güvenliÄŸinden sorumlu olacaktı.

FKÖ'nün Lübnan'dan çekilmesinin hemen ardından, 16 Eylül 1962 günü, Beyrut'taki Sabra ve Åžatila kamplarında yaÅŸayan 2200 civarında Filistinli mülteci, Ä°srail güçlerinin gözleri önünde katledildi. Katliamı gerçekleÅŸtirenler, Ä°srail yanlısı ve aşırı saÄŸcı Hıristiyanların kurduÄŸu Lübnan Falanjistleri'ne baÄŸlı milislerdi. FKÖ karargâhı, 'Sabra ve Åžatila Katliamı' üzerine Tunus'a taşındı. Örgütün lider kadrosu Tunus ve Suriye'ye yerleÅŸirken, savaÅŸçıları tüm Orta DoÄŸu coÄŸrafyasını mesken tuttu.

1988'de FKÖ'nün Filistin Ulusal Konseyi, baÅŸkenti Kudüs olan, özgür Filistin devletini ilan etti. Arafat, Filistin'in bağımsızlığını ilan ettikten sonra her türlü ÅŸiddet olayına karşı çıkacağını duyurdu ve diyalog için ABD'nin koÅŸullarını kabul ettiÄŸini belirtti.

İsrail'i tanımak

Arafat 1974 yılındaki BirleÅŸmiÅŸ Milletler (BM) toplantısında yaptığı konuÅŸmayla hafızalara kazındı. "Bir elimde zeytin dalı diÄŸerinde direniÅŸçinin silahı ile karşınızdayım" diyen Arafat, "zeytin dalının elimden düÅŸmesine izin vermeyin" sözleriyle saatlerce ayakta alkışlandı.

Arafat 1988 yılında BM Genel Kurulu'nda kürsüye çıktığında ise FKÖ'nün Ä°srail'in var olma hakkını tanıdığını ve kabul ettiÄŸini duyurdu. Bu açıklama, Arafat'ı ve FKÖ'yü, ABD'nin gözünde daha önemli bir konuma taşıdı.

1989'da Filistin Merkezi Konseyi Arafat'ı Filistin devletinin başkanı ilan etti.

Bu görece umutlu ve müreffeh dönemde Arafat dünya evine girdi. 59 yaşındaki Arafat, Hıristiyanken Müslümanlığa geçen 27 yaşındaki Suha Daoud Al Tawil ile evlendi. Temmuz 1990'da gözlerden uzak bir düÄŸünle bir araya gelen çiftin 1995 yılında tek kızları olan Zahva, Fransa'da dünyaya geldi.

DüÄŸünden bir yıl sonra Filistinli müzakereciler barış görüÅŸmelerine Madrid'de baÅŸladı. GörüÅŸmeler Amerika ve Rusya'nın arabuluculuÄŸu ile devam ederken, Arafat Norveç'te yürütülen gizli barış görüÅŸmelerine de destek veriyordu. 1993 Oslo AntlaÅŸması bu sürecin bir ürünüdür.

Taraflar, Ä°srail hükümetinin, Filisitin yönetiminin sınırlı toprak egemenliÄŸini ve Batı Åžeria ile Gazze'de kısmi kontrolünü tanıması konusunda anlaÅŸtı. AnlaÅŸma ile Ä°srail devleti, Arafat baÅŸkanlığındaki Filistin Yönetimi'nin varlığını resmen tanımış oldu.

Oslo ve Madrid antlaÅŸmaları kağıda döküldü ve taraflar Amerika'da bir araya geldi. Arafat ve Ä°srail BaÅŸbakanı Ä°shak Rabin'in tarihi tokalaÅŸma anı burada yaÅŸandı. Böylece Filistin'in, kontrolü altındaki Batı Åžeria ve Gazze'de, sınırlı da olsa kendi kendini yönetme hakkı tanınmış oldu.

Arafat ve Rabin bu antlaÅŸma ile Nobel Barış Ödülü'nü kazandı. Ancak bu antlaÅŸma Filistinlilerin yaÅŸamına çok az yansıdı. Arafat ise binlerce eski silah arkadaşı ile birlikte Gazze'ye geri döndü.

Oslo'yu 1994 Kahire AnlaÅŸması izledi. Buradan da Ä°srail birliklerinin Gazze'den kısmi çekilme kararı çıktı. 1996 yılında yapılan Filistin seçimlerinde Arafat oyların yüzde 83'ünü alarak Filistin Yönetimi'nin baÅŸkanı seçildi. Bu destekle 1998'de Wye Nehri Memorandumu'nu imzaladı.

Barış yolunda engeller

Ne var ki barış süreci son aÅŸamasında büyük engellere tosladı. Bunların başında Kudüs, mültecilerin geri dönüÅŸ hakkı, yasadışı Yahudi yerleÅŸimleri, sınırlar ve su meselesi gibi hayati konular yer alıyordu.

Arafat, bu sorunların aşılması için ABD BaÅŸkanı Bill Clinton ve Ä°srail BaÅŸbakanı Ehud Barak ile 2000 yılında Washington yakınlarındaki Camp David kasabasında bir araya geldi. Ancak görüÅŸmeler çıkmaza girdi ve baÅŸarısız oldu. Clinton ve Barak bu baÅŸarısızlığın sorumluluÄŸunu, tüm baskılara raÄŸmen Kudüs'ün egemenliÄŸinden ödün vermeyen Arafat'a yükledi.

Filistinliler barış sürecinin çıkmaza girmesine çok kızdı ve bu, bölgesel Filistin Yönetimi ile ilgili çalışmaların tamamen durmasına neden oldu. Filistinlilerin hayal kırıklığı kendini Eylül 2000'de toplu bir kalkışma ile gösterdi. Gösterileri, dönemin Ä°srail BaÅŸbakanı Ariel Åžaron'un ve ana muhalefet liderinin Harem El Åžerif'e yaptığı ziyaret tetikledi.

Arafat'ın hastalanması ve kuşatma

Ä°srail bu olaylar sonunda Arafat'ı barış görüÅŸmelerinin sürdürülmesi için uygun olmamakla suçladı ve onu Batı Åžeria'da bulunan karargâhı El Mukataa'da zorunlu ev hapsinde tuttu. Mart 2002'de Ä°srail ordusu tarafından baÅŸlatılan kuÅŸatma iki yıl sürdü. KuÅŸatma süresince El Mukataa defalarca bombalandı ve Ä°srail tankları Arafat'ın ofisini tanklarla doÄŸrudan hedef aldı.

Zorunlu hapis süresince Ä°srail yönetimi Arafat için üç farklı seçenek üzerinde durdu: Tutuklama, sürgün veya öldürmek. Daralan kuÅŸatma çemberine ve baskılara raÄŸmen Arafat, Filistin Yönetimi'ni El Mukataa'dan idare etmeyi sürdürdü.

25 Ekim 2004 tarihinde Arafat, aniden, grip teÅŸhisiyle hastalandı. Görgü tanıkları, Arafat'ın saÄŸlık durumunun ciddileÅŸtiÄŸini hatta toplantılardan birinde kustuÄŸunu aktarmıştı. Bunun üzerine Mısır, Ürdün ve Tunus'tan tıbbi ekipler Arafat'ın hastalık nedenini bulmak için Mukataa'ya akın etti.

Bütün tıbbi çabalar Arafat'ın iyileÅŸmesini saÄŸlayamayınca Fransa'ya nakli gündeme geldi. Arafat, Paris'te bulunan bir askeri hastaneye götürüldü. Fransız doktorlar bir dizi test yaptıktan sonra Arafat'ın zehirlendiÄŸine yönelik bir kanıt bulamadı.

3 Kasım 2004'te Arafat bir daha uyanmamak üzere komaya girdi. 11 Kasım günü Arafat'ın öldüÄŸü resmen duyuruldu. Paris'teki hastane yetkililerine göre, Filistinli liderin ölüm nedeni ani beyin kanamasıydı. Ancak otopsi yapılmadı ve Arafat'ın tıbbi kayıtlarına Filistinli yetkililer el koydu.

Arafat Kudüs'te gömülmeyi vasiyet etmiÅŸti ama Ä°srailli yetkililer bunu kabul etmedi. Mısır'da yapılan resmi cenaze töreninden sonra Arafat, son direniÅŸini yaptığı El Mukataa'nın bitiÅŸiÄŸine defnedildi.

Kasım 2012'de Arafat'ın mezarı açılarak kemiklerinden örnek alındı. Yapılan inceleme sonucunda Ä°sviçreli bilim insanları, Arafat'ın kemiklerinde normalin 18 katı radyoaktif polonyum maddesine rastladı. Bilim insanları, bu sonuçlar doÄŸrultusunda Filistinli liderin yüzde 83 ihtimalle polonyum ile zehirlendiÄŸini ifade ettiler.

Kaynaklar: Al Jazeera ve ajanslar 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.