Tarih Hz. Âdem'le başlar
Beş ciltlik Müslümanların Tarihi kitabıyla tarihi algılama yöntemimizin kodlarını tartışmaya açan ve yeniden bir tarih okuma yöntemi öneren Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma, insanlık tarihinin Hz. Adem'le başladığını söylüyor. Sırma'ya göre İslam tarihi değil, Müslümanların tarihi.
Prof. Dr. Ä°hsan Süreyya Sırma, uzun zamandır kendi çalışma sahasında sessiz sedasız birbirinden hacimli kitaplar ören bir Ä°slam tarihçisi. Sırma'yla ömrünün hülasası da sayılabilecek Beyan Yayınları arasından okurla yeni buluÅŸan 5 ciltlik Müslümanların Tarihi'ni ve eserinden hareketle tarih yazımı ve algısı üzerine konuÅŸtuk.
Müslümanların Tarihi'ni yazma fikri, Paris'te Muhammed Hamidullah'ın konuÅŸmalarını takip ederken ortaya çıkmış. Ä°sterseniz önce geriye gidelim, ne tetikledi bunu?
Allah'ın bu fakire verdiÄŸi en büyük lütuf, küçüklüÄŸümden beri Ä°slâm'ı ve ilmi, ilim adamlarını sevmekti. Rahmetli Hamidullah Hocam'ı ilk defa 1963 yılında, Ankara Dil ve Tarih-CoÄŸrafya Fakültesi konferans salonunda gördüm ve o ilmî ÅŸahsiyete öyle bir hayranlık duydum ki, içimden, 'Demek ki kitaplarda okuduÄŸum ilim adamları böyleymiÅŸ' diye kendi kendime fısıldadım. O ne tevazu o ne vakardı? On yedi dil bilen, yazdığı eserler, makaleler dâhil bini geçen bu ilmen koca ve fakat cismen zayıf ÅŸahsiyet, tarihe mal olmuÅŸ büyük âlimlerimizi hatırlattı bana… Demek ki henüz nesli kesilmemiÅŸ bu deÄŸerli zevatın… Ondan sonra onun her kitabını okuduÄŸumda, gözlerimin önündeydi âdeta… Daha sonra Rabbim öyle bir lütufta bulundu ki, doktoramı Paris'te yaptım ve her hafta, bu büyük âlimle iki defa bir araya geldik: Haftanın birinci görüÅŸmesi Cuma günü Paris Camiinde, haftanın ikinci görüÅŸmesi de Pazar günü Paris'te kurduÄŸumuz Müslüman Talebe Cemiyeti'nde (Association des Etudiants Musulmans en France) verdiÄŸi konferanslarda oldu. Ondan sadece ilim deÄŸil, yaÅŸam tarzı da öÄŸrendim. Yüce Rabbim, inÅŸallah faydalı olacağına inandığım bu kitabı, Müslümanların Tarihi'ni yazmayı nasip etti. Onun için ÅŸükürdarım.
Ä°SLAM 'IN DEĞİL MÜSLÜMANLARIN TARÄ°HÄ°
Eserinizin adı, Müslümanların Tarihi ancak 'genel insanlık tarihi' de 'Müslümanların siyasi tarihi' de diyebiliriz aynı zamanda.
Zaten kitap okunduÄŸunda görülecektir ki 'Müslümanların Tarihi' ile 'Genel Ä°nsanlık Tarihi' iç içe ve ayrılmaz parçalardır. Bundan ÅŸunu kast ediyorum. Ä°slâm dininin tarihi de, insanlık tarihi de Âdem'le baÅŸladığına göre, bu her iki kavram aslında iç içedir.
Neden Ä°slâm Tarihi deÄŸil de, Müslümanların Tarihi?
Bunu ÅŸunun için tercih ettim. Bugün, hatta geçmiÅŸte, çeÅŸitli dillerde yazılmış olup, bize 'Ä°slâm Tarihi' olarak sunulan eserler, hattızatında Ä°slâm Dininin tarihi deÄŸil, bizim gibi tiplerin, Halifelerin, sultanların, âlimlerin, Müslüman kavimlerin tarihidir. Onun için 'Ä°slâm Tarihi' tabiri yanlış, 'Müslümanların Tarihi' tabiri doÄŸrudur deriz. Bunu böyle kabul etmeyenlere de, bu bizim görüÅŸümüzdür; hiç kimsenin bunu kabul etme zarureti de yoktur!
KESÄ°N BÄ°LGÄ° ESAS ALINIR
Tarihin ne zaman baÅŸladığı meselesi, dünyayı nasıl anladığımızla doÄŸrudan ilgili… Modern tarih, insanlık tarihini Hz. Adem'le baÅŸlatmıyor. Tarihi Hz. Adem'le baÅŸlatan bir zihin açıklığına ihtiyacımız var deÄŸil mi? Kitap da bu ihtiyaçtan…
Modern tarih derken, Hz. Âdem öncesi tarihi kastediyorsanız, o tarih, tamamen varsayımlara dayalı, göreceli bir tarihtir. Bazı kitaplarımız, bizim bildiÄŸimiz, yani Kur'an'da ve Kitâb-ı Mukaddes'te anlatılan Âdem (as)dan önce de bazı baÅŸka Âdemlerin de gelmiÅŸ olabileceÄŸini yazmaktadırlar. Bu olabilir de, olmayabilir de. Fakat biz sadece bu son Âdem'i bildiÄŸimizden, tarihi onunla baÅŸlatıyoruz.
OSMANLI'DA DA ZAYIFTI
Osmanlı eÄŸitim modelinde tarih öÄŸretimi, tarih algısı ne ÅŸekildeydi, bugünkü gibi miydi?
Gerek Osmanlı'da, gerekse Osmanlı dışındaki diÄŸer Müslüman devletlerin medreselerinde, hatta günümüz medreselerinde maalesef tarih ilmine pek deÄŸer verilmezdi/verilmiyor. Sadece Siyer okutulur, belki de fazla ağır olmasın diye, tarih alınmayıp, Åžer'î ilimlere deÄŸer verilirdi. Nitekim o dönemlerde yazılmış olan tarih eserleri, medrese dışında yazılmıştır. Medrese hocası bile kendini tarihe vererek, bir eser yazınca, bunu medresede okutmaz ilim mahfillerine arz ederdi. Tabi ki medreseden mücâz olanlar da, müderris olduktan sonra, zaman zaman kendilerine gelen sorulardan dolayı, tarih ilmine ihtiyaç duyduklarından, mecburen tarih kitaplarına baÅŸvururlardı.
Kur'an, meseleleri ele alırken pek çok yerde tarihi hadiseleri aktarıp, onları örnek kılıyor. Bu açıdan tarihin kendisi kadar yorumu da önem arz ediyor.
Tarih mutlaka yorumla okunmalıdır. Ancak bu yorumları yapabilmek için, hem tarih kaynaklarını çok iyi bilmek, ideolojik kaygıları bir tarafa bırakmak ve en önemlisi, olaylara, olabildiÄŸince tarafsız bakabilmektir. Bunu yaparken de, 'hele ÅŸu kitaba bakayım da neler yazıyor, benim ideolojime tersse bir ÅŸeye yaramaz!' ÅŸeklinde tarih kitabı okunmaz. Zira tarihin bir felsefesi, bir okuma yöntemi ve bir algılama usulü vardır.
Müslümanların Tarihi, aslında bir tarih okuma yöntemi de sunuyor. Bu açıdan eserinizin baÅŸlatacağı tartışma, Türkiye'nin eÄŸitim politikalarını da yeniden düÅŸünmeyi mümkün kılabilir. Biz tarihi Batı'nın baÅŸlattığı yerden baÅŸlatıyor bugüne kadar gelen akışı da öyle konumlandırıyoruz.
DoÄŸrudur. Tartışmalar olabilir. Zaten bu kitabın yazılış gayesi de budur: Batı'nın, ya da bizdeki 'Batılı olamamış Batıcılar'ın dayattıkları yanlış tarih anlayışından sıyrılmak, tarihi gerçek verilerle ele almaktır. BaÅŸka bir deyiÅŸle, tarihi bir 'övgü hamulesi' olmaktan çıkarmak, onu 'ibret alınacak bir kaynak' hâline getirmektir.
BEÅžYÜZ KİŞİ DÄ°NLÄ°YORMUÅž GÄ°BÄ° BÄ°R KİŞİYE ANLATTI
Eserinizde insanlığın tarihini, en başından 1900'lü yılların ilk çeyreÄŸine kadar sistemli bir ÅŸekilde iÅŸliyorsunuz. Bu ciddi disiplinli bir çalışma demek. Muhammed Hamidullah'ın bu konuda da size tesiri oldu deÄŸil mi?
Paris'teki Müslüman Talebe Cemiyetinde her Pazar saat 14.30 seminer olur ve genellikle seminerleri Hocamız yapar biz de dinleyici olurduk. Her Pazar, biz idarecilerden birisi görevli olurdu. Görevli olan arkadaÅŸ Pazar sabahı Rue Boyyer Barret'de olan lokalimize gider, lokali süpürür, kışsa sobayı yakar (öÄŸrenci paralarımızla aldığımızdan, kaloriferli yere gücümüz yetmemiÅŸti), Hoca gelince de 14.30'da konferansını verirdi. Bir kış günüydü ve o Pazar nöbet bendeydi. Güzel ve lapa lapa bir kar yağıyordu. Saat 14.te lokale vardım; lokali süpürdüm ve sobayı yaktım. Saat 14.15'te Hoca geldi. Henüz hiç kimse yoktu. Hocayla birlikte öÄŸrenci arkadaÅŸları beklemeye baÅŸladık. Saat 14.30 oldu; hiç kimse yok. Kendi kendime, 'madem saat doldu hâlâ hiç kimse gelmedi, o halde sobayı söndüreyim, gidelim' dedim ve sobayı söndürmek için eÄŸildim. Dünyada tanıdığım en nazik ve kibar olan Hamidullah Hocam, sert bir tonla, 'ne yapıyorsun?' diye bana seslendi. 'Hocam, hiç kimse gelmedi; sobayı söndüreyim ve gidelim' dedim. O kibarlıkta zamanımızda yekta olan hocam, eÄŸilerek kulağımı çekti ve karşısına oturtarak seminerine baÅŸladı. Tam kırk beÅŸ dakika, beÅŸ yüz kiÅŸi dinliyormuÅŸ gibi konusunu anlattı sonra da bana ÅŸöyle dedi: Bugün burayı kimse gelmedi diye kapatırsak, bir daha burası açılmaz!' Ä°ÅŸte o gündür, bu gündür bendeniz de konferanslarıma ve derslerime hem vaktinde giderim hem de iki kiÅŸi dahi olsa konuÅŸmamı yaparım. Bu Hocam'dan kalan çok güzel bir prensip. Hatta hiç unutmam: Viyana'daki derslerim sırasında, yine soÄŸuk havadan dolayı olacak bir tek öÄŸrencim gelmiÅŸti ve onunla ders yapmıştım… O ve onun gibiler ne güzel insanlardı…
Yalanları düzeltmeye çalıştık
BaÅŸlıkların belirlenmesinde hareket sahanız neresi oldu? Hangi baÅŸlığı ayrıntılı açıp hangi baÅŸlığa üzerinden temas etmeyi neye göre belirlediniz?
Okuyucu herhangi bir konu arıyorsa, onu bütün kitabı okumaya mahkûm etmemeliyiz. Tabii ki, konu baÅŸlıklarını seçerken seçici olduk. DeÄŸilse her olay için bir konu baÅŸlığı verilse, kitabın muhtevası deÄŸiÅŸir.
Birinci ciltte Hz. Âdem'le baÅŸlayıp, son ciltte Sultan Vahdettin dönemiyle sona eriyor eseriniz. Bu açıdan Ä°slam tarihinin son büyük atılımı olan Ä°stiklal Harbi'ni ve sürecini 'Müslümanların Tarihi'ne dâhil etmemek eksiklik olarak da yorumlanabilecektir.
Aslında kısaca da olsa, Ä°stiklâl Savaşına deÄŸindik. Fakat kitabın çerçevesi çok büyüdüÄŸünden, fazla ayrıntıya giremedik. Bir de, son zamanlarda, bu konuda çalışan arkadaÅŸlarımız vardır. Ve bize liselerde yalan-yanlış öÄŸretilmiÅŸ olan hadiseler, düzeltilerek anlatılmaktadır. Tarihteki her konuya da çok ince teferruata girerseniz, tarih içinden çıkılmaz bir hâl alır.
Henüz yorum yapılmamış.