Sosyal Medya

Güncel

Erdoğan: Yasin için neden sesiniz çıkmadı?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ombudsmanlık sempozyumunda açıklamalarda bulundu. Erdoğan, provokatörlere çok sert çıkarak "Gezi'de hayatını kaybeden bir çocuk için senaryolar yazan ve timsah gözyaşları dökenler, Kurban Bayramı'nda vahşice katledilen Yasin Börü için neden sesiniz çıkmadı?" dedi.



CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan, "Türkiye daha güçlü, daha adil, daha müreffeh ve huzurlu bir ülke olmak adına tüm anlamsız yasak ve kısıtlamalardan kurtulmayı, demokrasiyi daha ileri standartlara kavuÅŸturmayı, hak ve özgürlükleri daha da iyi iÅŸletmeyi sarsılmaz bir hedef olarak muhafaza edecektir" dedi.

ErdoÄŸan, Kamu DenetçiliÄŸi Kurumu tarafından Ankara'da bir otelde düzenlenen 2. Uluslararası Ombudsmanlık Sempozyumu'nun açılışında yaptığı konuÅŸmada, baÅŸarılı geçmesini dilediÄŸi sempozyumu düzenleyenlere teÅŸekkür etti.

Türkiye'de Kamu DenetçiliÄŸi Kurumunun 2012 yılında çıkarılan bir kanunla kurulduÄŸunu ve 2 yılda Kurumun yapılanmasını tamamladığını, mevzuatını hazırladığını ve çalışmalarına baÅŸladığını hatırlatan ErdoÄŸan, Kamu DenetçiliÄŸi Kurumu'nun 2013 ve 2014 yılları içinde 11 bin 580 adet baÅŸvurunun tamamını inceleyerek, neticelendirmesinden büyük memnuniyet duyduÄŸunu kaydetti.

Kamu DenetçiliÄŸi Kurumunun baÅŸvurularla ilgili verdiÄŸi tavsiye kararlarına uyma oranının 2014 yılında yüzde 30 olarak gerçekleÅŸtiÄŸini ve bu oranın yeni bir kurum için umut verici olduÄŸunu dile getiren CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan, bu oranın Hükümet ve Meclis'in desteÄŸiyle daha da yükselmesini arzu ettiklerini belirtti.

CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan, 2002 yılı sonundan itibaren Türkiye'de demokratikleÅŸme, insan hak ve özgürlüklerini güçlendirme adına tarihi adımlar atıldığını vurgulayarak, Kamu DenetçiliÄŸi Kurumunun kurulmasının bu amaçla atılan adılar içinde önemli bir yer tuttuÄŸunu, Anayasa Mahkemesi'ne bireysel baÅŸvuru hakkının getirilmesinin de bireyin haklarını savunmak adına devrim niteliÄŸinde bir önem, anlam taşıdığını söyledi. ErdoÄŸan, "Bireyin idareye karşı haklarını savunma mekanizması gerek Anayasa Mahkemesi'ne baÅŸvuru hakkıyla gerek Kamu DenetçiliÄŸi Kurumu ile öze dönüÅŸten, kökleriyle yeniden kucaklaÅŸmaktan baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir" dedi.

Ombudsmanlığın, 18. yüzyılda bu topraklardan çıkarak, Avrupa'ya yayılan bir uygulama olduÄŸunu ifade eden ErdoÄŸan, ÅŸöyle devam etti:

"Bizim yüzyıllara sarih devlet ve idare geleneÄŸimizde birey, devlet ve idare karşısında hiçbir zaman yalnız olmamıştır, çaresiz ve savunmasız bırakılmamıştır. Türk devletleri olan Memlüklere, Selçuklulara baktığınızda orada Divan-ı Mezalim ya da Dar-ül Harb gibi kurumların olduÄŸunu görürsünüz. Kimi zaman bizzat sultanlar camilere giderek, namazın ardından vatandaşın dertlerin dinliyordu. Vatandaşın bir memurdan ÅŸikayeti varsa bunu çeÅŸitli vasıtalarla ya da doÄŸrudan sultana kadar iletebiliyordu. Osmanlı Devletinde Divan-ı Hümayün, kazaskerlik, ÅŸeyhülislamlık, kadılık gibi makamlar halkın ÅŸikayetlerini dinliyor, devletin ve idarenin halka zulmetmesini önüne geçiyordu. Bir temel ilke, Osmanlı Devletinin kuruluÅŸunda yine Åžeyh Edebali'nin Osman Gazi'ye verdiÄŸi o meÅŸhur nasihattir; 'insanı yaÅŸat ki devlet yaÅŸasın'. Yani devlet öncelikli bir yapı asla yok, insan öncelikli bir yapı söz konusu.

O dönemde baÅŸkent Ä°stanbul, Afrika'nın içlerine kadar, Yemen'e kadar hükmediyor, oradaki halkın huzur, adalet içinde yaÅŸamasını bu anlayışla temin ediyordu. Yerelde kadılıktan baÅŸlayana kadar Ä°stanbul'daki sultana uzanan o idare zincir bozuluncaya kadar, teressüb edinceye kadar çok geniÅŸ bir coÄŸrafya içinde adaleti tesis etmek, temin etmek de mümkün olabilmiÅŸtir."

CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan, devlet ile birey arasındaki mesafe açıldıkça hem bireyin hem de devletin zayıfladığını anlatarak, "Devlet halkını, vatandaşını kendisini var eden kendisinin yegane sahibi olarak görüyorsa o devlet adildir, o devlet ÅŸefkatlidir, merhametlidir, ama devlet halkını, vatandaşını, vatandaşının taleplerini bir tehdit olarak görüyorsa, kendisini vatandaşına karşı korunaklı hale getiriyorsa o devlet zalim bir devlete dönüÅŸür ve zayıflamaktan, çürümekten, yıkılıp gitmekten baÅŸka seçeneÄŸi de kalmaz" deÄŸerlendirmesinde bulundu.

Osmanlı Devletinin 6 asır boyunca dünyanın en güçlü devleti haline getiren temel özelliÄŸin halkına karşı adaletli davranması, Selçuklu Devletini de asırlar boyunca coÄŸrafyanın güçlü bir devleti haline getiren hususun, asırlar boyunca halkıyla kurduÄŸu irtibat olduÄŸunu vurgulayan ErdoÄŸan, bu iki devletin de halkı ile irtibatını kopardığı, zayıflattığı dönemde gerilemeye baÅŸlayarak, tarih sahnesinden silindiÄŸini söyledi.

CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan, konuÅŸmasını ÅŸöyle sürdürdü:

"Türkiye Cumhuriyeti hem adil ve güçlü bir devlet hem de uzun soluklu bir devlet olacaksa tarihindeki büyük tecrübeleri kullanarak, tarihindeki bu zengin mirası tevarüs ederek bunu saÄŸlayabilir, ancak o zaman bunu baÅŸarabilir. Onun için ümitsiz olmaya asla gerek yok. Bizim tarih içinde kurduÄŸumuz devletlere baktığımızda hiçbirinde vatandaşı ÅŸekillendirmek, formatlamak tek tip birey oluÅŸturmak gibi bir siyasetin olmadığını görürsünüz. Kıyafet dayatması yoktur, dil dayatması, kültür dayatması, etnik köken, din, mezhep dayatması yoktur. Saray Bosna'dan Batum'a, Kırım'dan Sana'ya, BaÄŸdat'dan Cezayir'e kadar çok geniÅŸ bir coÄŸrafya içinde dinler, mezhepler, diller, kültür ve gelenekler tam bir özgürlük içinde varlıklarını idame ettirmiÅŸlerdir. Devlet ve idare halk üzerinde ceberut, baskıcı, zalim bir yapı deÄŸil, tam aksine kucaklayan, merhametli, ÅŸefkatli, dinleyen ve saygı duyan bir yapı olmuÅŸtur. Bu sayede adil, bu sayede uzun ömürlü olmuÅŸlardır.

Son 12 yılda yaptığımız reformlara dikkat edin, bireyler üzerindeki baskıları, kısıtlamaya kaldırmaya çalıştığımızda bundan devletin zarar göreceÄŸi ifade ediliyordu. Kıyafetler üzerindeki, özellikle de baÅŸörtüsü üzerindeki baskı ve yasaklamaları kaldırdığımızda bundan ülkenin zarar göreceÄŸi ifade ediliyordu. Åžarkıları, türküleri, kelimeleri, anlamları hatta kalem ve klavye üzerindeki baskıyı kaldırdığımızda Türkiye'nin zayıflayacağı, parçalanacağı iddia ediliyordu. 12 yıl içinde tüm iddiaların, karamsar senaryoların tam tersi gerçekleÅŸti. Bireyin hak ve özgürlükleri geniÅŸledikçe devlet güçlendi. Hak ve özgürlükler geniÅŸledikçe devlet kadar ekonomi güçlendi, siyaset güçlendi. Kaldırılan her bir yasak, her bir kısıtlama hem bireyi güçlendirdi hem de iddia edilenin tersine devleti güçlendirdi, milleti güçlendirdi, ülkeyi güçlendirdi. Hiçbir devletin yasaklarla, kısıtlamalarla, korkularla varabileceÄŸi hedef yoktur. Bireyi, halkını, vatandaşını kendisi için bir tehdit olarak gören devletin adil olma imkanı ve ihtimali asla yoktur. Onun için Türkiye daha güçlü, daha adil, daha müreffeh ve huzurlu bir ülke olmak adına tüm anlamsız yasak ve kısıtlamalardan kurtulmayı, demokrasiyi daha ileri standartlara kavuÅŸturmayı, hak ve özgürlükleri daha da iyi iÅŸletmeyi sarsılmaz bir hedef olarak muhafaza edecektir."

CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan, devlet ile birey arasındaki mesafeleri kaldırma konusunda Türkiye'nin kararlılığının asla sarsılmayacağını dile getirdi.

Türkiye'nin ileri demokratik standartlara kavuÅŸma, hak ve özgürlükleri geniÅŸletme konusunda reform kararlılığının asla geriye gitmeyeceÄŸini vurgulayan ErdoÄŸan, "Birey için özgürlük ne kadar haksa güvenlik de o kadar haktır. ÖzgürlüÄŸün olmadığı yerde güvenlik olmaz. Aynı ÅŸekilde güvenliÄŸin olmadığı yerde de özgürlük olmaz" deÄŸerlendirmesinde bulundu.

CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan, ÅŸöyle devam etti:

"O ikisinin çok hassas bir dengede muhafaza edilmesi gerektiÄŸini hepimiz biliyoruz. EÄŸer güvenlik öne çıkarsa özgürlük kısıtlanır. EÄŸer özgürlük baÅŸkasının özgürlük alanını ihlal edecek ÅŸekilde yorumlanırsa o zaman da güvenlik sarsılır. Adeta bıçak sırtında yürürcesine özgürlük ve güvenlik dengesini muhafaza etmek, teraziyi tam dengede tutmak zorundayız. Bakın hiçbir zaman en mükemmel seviyede, en ideal noktada olduÄŸumuzu iddia etmedik. EÄŸer böyle bir iddia içinde olursak bu zaten bizi ciddi bir yanılgıya sevk eder. Ancak özellikle Batılı dostlarımızın ÅŸunu bilmesini isterim; Türkiye bütün bu kararlı reformlarını zor bir coÄŸrafyada, yoÄŸun terör saldırılarına ve içeride deÄŸiÅŸime karşı yoÄŸun dirence raÄŸmen gerçekleÅŸtiren bir ülkedir. Farklı dil ve lehçeler üzerindeki kısıtlamaları kaldırırken, karşılaÅŸtığımız direnci herkes gördü ve yaÅŸadı. Irkçı siyasete karşı mücadele verdik. Statüko partilerine karşı mücadele verdik. Korkulara karşı, önyargılara karşı mücadele verdik. Bütün bunlara ek olarak özgürlüklerin geniÅŸlemesinden rahatsız olan terör örgütüne ve onun uzantısı olan siyasi partiye karşı mücadele verdik. Bu kadar dirence raÄŸmen vazgeçmeden, yılmadan, kararlılıktan taviz vermeden reformlarımızı yaptık."

"Türkiye söz konusu olduÄŸunda çifte standart devreye giriyor"

Önceki haftada DoÄŸu ve GüneydoÄŸu illeri ile büyük ÅŸehirlerde yaÅŸanan olaylara deÄŸinen ErdoÄŸan, bazı siyasi partilerin, taraftarlarını Suriye'deki Ayn el Arap'taki (Kobani) terör saldırılarına karşı sokaÄŸa çağırdıklarını anımsattı.

"Basın açıklaması yapmak, gösteri yapmak, protesto etmek, fikirlerini özgürce ifade etmek elbette demokratik haktır" diyen ErdoÄŸan, ÅŸunları kaydetti:

"Ama ne oldu? Birkaç gün içinde 42 insan gösterilerde hayatını kaybetti. Üstelik hayatını kaybedenler, bizzat göstericilerin insanlık dışı saldırıları neticesinde katledildiler. Binlerce iÅŸyeri yakıldı, yıkıldı, yaÄŸmalandı. Kamuya ve sivillere ait yüzlerce araç kullanılamaz hale geldi. Kamuya ve sivillere ait onlarca bina yakıldı, kullanılamaz hale getirildi. Daha da ileriye gidildi. Bingöl'de 2 polisimiz ÅŸehit edildi, onlarca polisimiz olaylarda yaralandı. Åžimdi biz bunlara demokratik hak mı diyeceÄŸiz? Bu vandallığa, bu ÅŸiddete gösteri hakkı, protesto hakkı, ifade özgürlüÄŸü mü diyeceÄŸiz? Dünyanın neresinde böyle bir hak, böyle bir özgürlük var? Ben Batı'yı bilen birisiyim. Batı'nın neresinde ne olduÄŸunu, güvenlik güçlerinin orada nasıl bir güç kullanımı içerisinde olduÄŸunu gayet iyi bilen birisiyim. Orada bunlar normal karşılanırken, benim ülkemde bu noktada güvenlik güçlerim bir adım attığı zaman bunun deÄŸerlendirmesini yapanlar adil davranmalıdır diye düÅŸünüyorum."

ErdoÄŸan, "Bizi kıyasıya eleÅŸtiren o uluslararası medyaya, o Batılı siyasetçilere soruyorum; kendi ülkelerinde böyle bir vandallığa, böyle bir yaÄŸmacılığa, insan hayatına kasteden bu türden ÅŸiddete demokratik hak diyebilirler mi? Özgürlük diyebilirler mi? Türkiye söz konusu olduÄŸunda çok bariz bir çifte standardın devreye girdiÄŸini görüyoruz" diye konuÅŸtu.

"Biz neÅŸterden yana mıyız, yoksa katilin elindeki bıçaktan yana mıyız?"

CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan, kısa bir süre önce Eylül ayında BM Genel Kurulu'nda bulunduÄŸunu ve bölgedeki son geliÅŸmeler sebebiyle BM Güvenlik Konseyi'nde özel bir toplantı gerçekleÅŸtirildiÄŸini anımsattı.

ErdoÄŸan, konuÅŸmasını ÅŸöyle sürdürdü:

"BaÅŸkan Obama'nın riyasetinde olan bu toplantıda, özellikle IŞİD denilen bu terör örgütünün, son dönemlerde attığı adımların deÄŸerlendirmesi yapılırken, orada interneti, bunun yanında Twitter'i çok iyi kullandığı gündeme geldi ve buna karşı bazı tedbirlerin alınmasının gereÄŸi gündeme geldi. Åžimdi sosyal medyada, özellikle gerek internet, gerek Twitter, gerek Facebook, bütün bunlar deÄŸerlendirilirken, bunu tek taraflı görmek ciddi yanlış olur. Bunu ele iyi almak lazım. Ben bunu her zaman ÅŸuna benzetirim; bir katilin elinde bıçak var, bir de doktorun elinde neÅŸter var. Doktorun elindeki neÅŸter hayat kurtarır, ama katilin elindeki bıçak insan hayatına kasteder ve öldürür. Åžimdi bunu birbirinden ayırmamız lazım. Biz neÅŸterden yana mıyız, yoksa katilin elindeki bıçaktan yana mıyız? EÄŸer bunu iyi ayırt edemezsek, tefrik edemezsek bunun bedelini iÅŸte aynen IŞİD'in elindeki bıçaklar gibi görürüz veyahut da ÅŸu son dönemde 42 vatandaşımızın ki biraz sonra deÄŸineceÄŸim örnekler bu noktada çok önemli, aynen onların elindeki bıçaklar gibi görürüz. Dolayısıyla bütün bunların yüzlerce, binlerce örneÄŸi var."

ErdoÄŸan, "Mesela Twitter'dan tehdit mesajları yayınlayanların, bombalı saldırı ÅŸakası yapanların, baÅŸka ülkelerde nasıl sınır dışı edildiklerini, kimi hesapların nasıl kapandığını hepimiz biliyoruz. Bunları görmemiz lazım. Ama Türkiye'de adres vererek, 'Åžu bakanın ev adresi ÅŸudur. Gidelim basalım' diyerek tehditler yapılınca, buna karşı tedbirler alınınca bu hem içeride hem dışarıda örgütlü bir karalama kampanyasına dönüÅŸebiliyor" dedi.

"Ä°srail'in Gazze saldırılarında katlettiÄŸi 16 gazeteci hiç gündeme gelmiyor"

"Bir süredir içeride maalesef bazı siyasiler, hem de üst düzeyde, ne yazık ki dışarıda bir kısım uluslararası medya, 'Türkiye'de basın özgürlüÄŸü yok' diyerek, Türkiye'yi tüm dünyada acımasızca eleÅŸtiriyorlar" deÄŸerlendirmesinde bulunan ErdoÄŸan, "Türkiye, gazetecilik faaliyeti dışında cinayetten, terörden, hırsızlıktan mahkum olanlar nedeniyle sınırsızca eleÅŸtirilirken, Ä°srail'in Gazze saldırıları sırasında katlettiÄŸi 16 gazeteci bakıyorsunuz hiç gündeme gelmiyor. Hiç duydunuz mu? Ben duymadım. Okumadım" diye konuÅŸtu.

ErdoÄŸan, "Gazze saldırıları sırasında mahalle baskısına maruz kalan, sürülen, iÅŸinden atılan gazeteciler hiç gündem yapılmıyor. Kusura bakmayın" dedi.

"Bu vahÅŸice katledilenler, insan deÄŸil mi?"

Gezi olaylarına da değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Geçen yıl Gezi olayları sırasında yaralanan ve sonrasında maalesef hayatını kaybeden bir çocuÄŸun üzülerek ifade ediyorum, ölü bedeni üzerinden her türlü aÅŸağılık saldırıya maruz kaldık. Bir çocuÄŸun talihsiz ölümünü reklam aracı yapacak kadar, muhalefet aracı yapacak kadar, istismar vasıtası yapacak kadar alçaldılar. Günlerce manÅŸetlerle, sokak olaylarıyla, içeriden ve dışarıdan kampanyalarla bize, akla, vicdana, edebe sığmayacak saldırılar yaptılar. Ta okyanus ötesinden ölen çocuÄŸun mezhebine de vurgu yaparak, timsah gözyaÅŸlarıyla taziyeler yayınladılar. Ancak bu gösteriler sırasında ateÅŸli silahla kasten öldürülen Burak hiç kimsenin dikkatini çekmedi, hiç kimsenin vicdanına dokunmadı. Daha önceki hafta Diyarbakır'da vahÅŸice öldürülen 3 genç o malum çevrelerin ilgi alanlarına hiç girmedi.'

Kurban Bayramı'nda yoksullara yardım dağıtma peÅŸinde olan 16-26 yaÅŸları arasındaki gençlerin tam anlamıyla vahÅŸice katledildiÄŸini belirten ErdoÄŸan, önce silahlarla, bıçaklarla saldırıya uÄŸradıklarını, sığındıkları binanın üçüncü katında iÅŸkence gördüklerini, üçüncü kattan aÅŸağı atıldıklarını söyledi.

Bunlardan birinin üzerinden arabayla geçildiÄŸini, diÄŸerinin başının taÅŸlarla ezildiÄŸini ifade eden ErdoÄŸan, ÅŸöyle devam etti:

'Bu vahÅŸice katledilenler, insan deÄŸil mi? Bunlar çocuk deÄŸil mi? Genç deÄŸil mi? Ä°stanbul'da talihsizce ölen çocuk için sahte, yalan ifadelerle 'ekmek almaya gidiyordu', halbuki hiç alakası yok. Maalesef terör örgütünün maÅŸası olmuÅŸ durumdaydı. Bu tür hikayeler tasarladılar. O reklamcılar ÅŸimdi nerede? Sokaklara çıkan, gösteriler yapan, o sözüm ona vicdan sahipleri nerede? Günlerce manÅŸetlerinden sahte vicdan gösterileri yapanlar, hani neredeler? O çocuÄŸu siyasi bir istismar aracı yapanlar neredeler? Okyanus ötelerinden taziyeler yayınlayan, timsah gözyaÅŸları döken, burada sokak olaylarına benzin dökmeye çalışanlar neredeler?"

ErdoÄŸan, Suriye'de kimyasal, konvansiyonel silahlarla, varil bombalarıyla 300 bin insanın katledildiÄŸini söyledi.

Bu katliama sessiz kalanları eleÅŸtiren ErdoÄŸan, "Suriye'de 300 bin insanın katledilmesine susacaksın, hatta bu insanlık dışı katliama destek vereceksin, ondan sonra 'Kobani' deyip, sağı solu yakacaksın, cinayet iÅŸleyeceksin. Kobani için bu kadar dertlisin de Kobani'nin dışındaki ÅŸehirler için niçin senin en ufak bir derdin yok. Kaldı ki Kobani'de ÅŸu an kimse yok. Kobani'de olanların hepsini aldık, ev sahipliÄŸi yapıyoruz. 200 bin Kobanili Kürt ÅŸu anda bizim ülkemizde" diye konuÅŸtu.

ABD'nin bölgede yaptığı son hava operasyonlarının aslında oradaki Kürtlerle deÄŸil, tamamen IŞİD'in oradaki kuÅŸatmalarıyla alakalı olduÄŸunu ifade eden ErdoÄŸan, ÅŸunları kaydetti:

"Kobani eÄŸer stratejikse bizim için stratejik. Amerika için stratejik deÄŸil. Dolayısıyla bizim burada alacağımız tedbirler önem arz ediyor. Bunun üzerinde hassasiyetle durmamız lazım. Fakat 300 bin insan Suriye'de öldü. Burada bir tavır var mı, yok. Kimyasal silahlarla ölen insanların sayısı bin 500, bin 600 ama konvansiyonel silahlarla ölenlerin sayısı 300 bin. Siz konvansiyonel silahlarla ölenleri göz ardı ediyorsunuz, bin 500, bin 600, kimyasal silahla ölenleri gündeminize alıyorsunuz. Bunun ne mantıkla ne hukuk mantığıyla ne vicdanla alakası olamaz. Benim için neticesi ölüm olan her ÅŸey suçtur. Bunu deÄŸerlendirmemiz lazım. Orada ister kimyasal silah kullanılsın, ister konvansiyonel silah kullanılsın. Ä°nsan öldü mü, öldü. Bunun bedeli olmalıdır. Bunların hiçbir özgürlük deÄŸildir. Bunlar, demokratik hak da deÄŸildir. Ne bu çifte standarda ne bu şımarıklığa ne de bu ÅŸiddete kim ne derse desin boyun eÄŸmeyiz."

"O malum koro, yine algı operasyonu peşinde"

CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan, ÅŸu anda TBMM'de yeni güvenlik tedbirlerinin yasalaÅŸtırılması çalışmalarının devam ettiÄŸini hatırlatarak, "Bakıyorsunuz içeride, dışarıda o malum koro, yine algı operasyonu peÅŸinde" dedi.

ABD'de ve AB ülkelerinde bu tür olaylar karşısında ne tür güvenlik tedbirleri alınıyorsa kendilerinin de aynısını aldığını anlatan ErdoÄŸan, ÅŸöyle devam etti:

"Yüzüne maske takıp, eline molotof alıp sivillere saldıran, sivillerin başını taÅŸla ezerek katleden bir anlayış dünyanın hiçbir yerinde, özgürlük, demokratik hak kavramının arkasına saklanamaz. Åžu uluslararası gazete bunu yazmış, ÅŸu uluslararası örgüt bunu söylemiÅŸ. Bu çifte standarda biz boyun eÄŸmeyiz.

Burada da açık açık ifade ediyorum. Ülke olarak her türlü yapıcı eleÅŸtiriye, tavsiyeye, dostça uyarıya açığız. Ancak çifte standartla tamamen haksız ÅŸekilde Türkiye'nin iç ve dış politikasını ÅŸekillendirmeye yönelik karanlık operasyonlara 'eyvallah' demedik, bundan sonra da demeyiz. Devlet eÄŸer, sokaktaki, evdeki, otobüsteki vatandaşının can güvenliÄŸini temin edemiyorsa, özel ve kamu mülkünü koruyamıyorsa, o ülkede özgürlük de demokrasi de olmaz. Hem güvenliÄŸi temin edeceÄŸiz hem de bu sayede özgürlükleri, demokratik standartları daha ileri seviyelere taşıyacağız.

Türkiye'nin 90'lı yıllara dönmesine, güvenlikçi politikaların öne çıkmasına da asla müsaade etmeyiz, etmeyeceÄŸiz. Polisimize, askerimize bireyin hakkını ihlal edecek yetkiler, ÅŸüphesiz ki vermeyiz. Verilen yetkileri aÅŸmasına, kötüye kullanmasına da asla göz yummayız. Ä°ÅŸte Kamu DenetçiliÄŸi de zaten bunun için var. Anayasa Mahkemesine bireysel baÅŸvuru hakkı da bunun için var."

Kamu DenetçiliÄŸi Kurumunun, güvenlik - özgürlük dengesini en hassa ÅŸekilde gözeterek, bireyin hak ve özgürlüklerini savunacağına yürekten inandığını dile getiren ErdoÄŸan, ÅŸunları söyledi:

"Sosyal medyanın özgürlüÄŸü savunulduÄŸu kadar, sosyal medyada hakları ihlal edilen maÄŸdurların da özgürlüÄŸü savunulmazsa oradan özgürlük deÄŸil, hak ihlali doÄŸar. Protesto yapanın özgürlüÄŸü kadar, evladı vahÅŸice katledilen annenin hakkı savunulmazsa oradan adaletsizlik doÄŸar. Gösteri yapanın hakkı kadar esnafın hakkı savunulmazsa oradan da kaos, karmaÅŸa doÄŸar. Biz kimin ne dediÄŸinden çok tarihimizin, medeniyetimizin, Anayasa ve yasaların, en önemlisi de vicdanlarımızın ne dediÄŸine bakacak, geleceÄŸe de bu ÅŸekilde ilerleyeceÄŸiz."

ErdoÄŸan, konuÅŸmasının ardından katılımcılarla aile fotoÄŸrafı çektirdi.


 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.