YaÅŸam
İki şehrin hikâyesi: Kobani ve Suruç
Kobani ve Suruç şehirleri sosyo-ekonomik olarak yoksulluk ve sefalet içinde, siyasal olarak Kürt milliyetçiliği girdabında, şehircilik olarak renksiz ve keşmekeş bir görünümde, gündelik hayat açısından ise fazlasıyla ölüm ve kan terennümlerini zikreden bir fanusun içinde buldum. Bir yandan da sığınmacılara ellerini uzatan, battaniye ve aşlarını paylaşan, merhamet ve şefkat kanatlarını açmış mini bedenli koca yürekler de gördüm.
'Bir taraftan aydınlık, bir taraftan da karanlık bir mevsim yaÅŸanıyordu. HerÅŸeyimiz vardı, ama hiçbir ÅŸeyimiz de yoktu.' Charles Dickens (Ä°ki ÅŸehrin hikâyesi)
Suruç ilçe merkezinden Kobani sınırına doÄŸru 200 metre yaklaşırken Charles Dickens tarafından 1859 yılında gazetelerde yayınlanıp sonraları roman olarak basılan 'Ä°ki Åžehrin Hikâyesi' adlı eseri zihnime düÅŸüverdi. Fransız ihtilali öncesi ve sonrasındaki toplumsal çatışma ve meseleleri ele aldığı bu eserinde Dickens, Paris ve Londra ÅŸehirlerini tasvir ediyordu. Yazımızdaki ÅŸehirler ise Paris ve Londra'dan mekânsal olarak çok uzaklarda olmasına raÄŸmen, gözler ve midelerin odaklandığı (Çünkü Batı'nın ruhu ve yüreÄŸi bu topraklar için atmıyor) Suruç ve Kobani ÅŸehirleri. Çünkü iki ÅŸehrin sosyolojik yapısından, kültürel kodlarına oradan da siyasal kimliÄŸine kadar benzerlikler söz konusu. Tıpkı Halep ve Antep'te görülen benzerlik gibi. Batman Barosu'nun öncülüÄŸünde iki midibüs dolusu avukatlar grubu ile birlikte sınır hattında gözlem, inceleme ve biraz da ayni yardımı sığınmacılara ulaÅŸtırmak için yola çıktığımızda zihnimde Dickens'in iki ÅŸehrin hikâyesi aklı eseri henüz düÅŸüvermemiÅŸti.
Suruç ÅŸehir merkezine vardığımızda ilk göze çarpan ÅŸey; bölgedeki birçok yerleÅŸim yeri gibi toz-toprak içinde oluÅŸu. KeÅŸmekeÅŸliÄŸi ve renksizliÄŸi. Renksiz diyorum Bismil, Siverek, Nusaybin, Baykan vb ÅŸehirlerde olduÄŸu gibi binalar boyasız ve bitmemiÅŸ inÅŸaat halinde. Oysa ÅŸehir demografik olarak çok renkli. Suriye ve Kobani'deki çatışmalardan dolayı Suruç'a Arap, Ezidi, az da olsa Türkmen ve Ermeni göç etmiÅŸ. Bu da ÅŸehri çok renkli, çok kültürlü ve çok etnikli bir yapıya dönüÅŸtürmüÅŸ. Ä°ki ÅŸehirden diÄŸeri olan Kobani'ye gelince. Çatışmalardan önce Kobani'nin nüfusu 800.000 civarında ve Suriye'de süregelen savaÅŸtan göç edip güvenli yerleÅŸim yeri addedilerek Kobani'ye Ezidi, Türkmen ve Arap nüfusu yerleÅŸmiÅŸ. Åžehrin nüfusu IŞİD kuÅŸatmasından önce 200.000 civarlarında. Çatışmalarla birlikte 170.000 Kobanilinin Suruç'a ve baÅŸka ÅŸehirlere yerleÅŸtirilmesiyle Kobani'de kalanları varın siz hesaplayın.
KOBANÄ°: SOSYOLOJÄ°K ÇOÄžULCULUK
1960'lara kadar da hatırı sayılır bir Ermeni nüfus vardı Kobani'de. Belki Dickens, Paris ve Londra'yı anlatırken bu iki ÅŸehrin demografik yapısına deÄŸinmez ama OrtadoÄŸu'nun sosyolojik ve demografik bir gerçeÄŸi olarak etnik, dini ve mezhebi yapılar genellikle ÅŸehirler bahsi açılırken dile getirilir. Kobani 'sosyolojik çoÄŸulculuk' diye nitelendirilebilecek bir yapıya sahip. Ä°ki ÅŸehrin Hikâyesi'nin Suruç tarafında ise bu 'sosyolojik çoÄŸulculuk' benzer bir ÅŸekilde kendini fazlasıyla hissettiriyor. Önceleri az da olsa Ermeni ve Ezidi vatandaÅŸların yaÅŸadığı bu ÅŸehirde, Suriye'deki savaÅŸ ve özelde de Kobani'deki çatışmalardan dolayı Türkçe konuÅŸan Türkmenleri, Arapça konuÅŸan Suriyeli Arapları ve ÅŸehrin çoÄŸunlukçu etnik unsuru olan Kürtleri saymak mümkün. Åžengal'deki dramdan dolayı Suruç'a yerleÅŸen Ezidileri de eklediÄŸimizde ÅŸehri 'OrtadoÄŸu'nun bir laboratuvarı' olarak görmek abartılı olmasa gerek.
Suruç ilçe merkezinden sınır hattına doÄŸru ilerlerken evler dağılmış çil yavrusu gibi birbirinden uzak ve renksiz ÅŸekilde sıralanmakta. Yoksulluk ve sefaletin derinliÄŸini araçlarımız yollarda akarken çıplak gözle görebiliyoruz. Ä°lk göze çarpan, arabaların caddelerde akışının getirdiÄŸi keÅŸmekeÅŸlik, yoÄŸunluk ve insan selleri. Ä°lk olarak Suruç Belediyesi'ne ait malzeme depolarına uÄŸruyoruz. Ayni yardımları teslim etmek için. Karşımızda gönüllü yardım görevlilerinin koÅŸuÅŸturmaları var. Daha sonra sınır hattına doÄŸru ilerlerken, kurulu çadır merkezlerini, AFAD ve Kızılay'ın oluÅŸturduÄŸu yardım merkezlerini görüyoruz.
YOKSULLUK, SEFALET, DERÄ°N DRAM
Kobani sınır hattına ilerlerken, sınıra yakın köylerde sığınmacıların kerpiç evlere, camilere, okullara, park ve bahçelerin boÅŸ yerlerine, metruk evlere yerleÅŸti(ril)diÄŸini görebiliyoruz. Hatta kimilerini ara sokaklarda bile görmek mümkün. Bu da ÅŸehrin nüfusunun 101.000'den 200.000'lere çıkmasına yol açmış. Suruç merkezi ile çevresindeki camiler 'sığınmacıların yatağına' dönüÅŸmüÅŸ, okulların bahçeleri kurutulmak için asılı elbiseler ile savaÅŸ maÄŸdurlarına ev sahipliÄŸi yapmakta. Park ve bahçeler, metruk evler ve hatta ÅŸehrin ara sokaklarında bile battaniye ve bezlerle çevrelenmiÅŸ 'ufacık yuvalar' çokça görülmekte. Mutfak araç ve gereçleri derme-çatmalı olan bu 'ufacık yuvalar'da saÄŸa sola serpiÅŸtirilmiÅŸ vaziyetteki hali adeta 'mülteci kamplarını' andırıyor. Yani Dickens'in Paris'i tasvir ederken dile getirdiÄŸi yoksulluÄŸu, sefaleti ve derin dramı Ä°ki Åžehrin Hikâyesi kitabının sayfalarından adeta fışkırmış da gelmiÅŸ, burada yani Suruç'ta yerini bulmuÅŸa benziyor.
Sınır hattında yer alan köy ve mezralarda BDP ve KCK'nin çaÄŸrısıyla Denizli, Ä°stanbul, Batman, Diyarbakır, Manisa, Şırnak, Mersin gibi illerden gelen HDP'liler buralara yerleÅŸmiÅŸ ve günlerce nöbetteler. Konvoyumuz Batman, Şırnak ve Diyarbakır'dan gelen HDP'lilerin nöbete durdukları Çengelli (Alizer) köyüne vardığında, evlerin damlarında dürbünle Kobani'deki tank atışlarını ve göÄŸe yükselen dumanları izleyenleri görüyoruz. Köy Kobani'nin doÄŸu tarafında ve yaklaşık 300 metre uzaklıkta. Köyün karşı tarafında yer alan ve IŞİD'in kontrolünde olan köylerin çoÄŸunluÄŸu Arap köyleri. IŞİD, Kobani ve çevresinde yaklaşık 300 köyü ele geçirmiÅŸ durumda. Çengelli köyünün giriÅŸinde maskeli sivil milislerin kontrol noktalarından geçerek girmek, ben de baÅŸka bir memlekete giriyormuÅŸum havası verdi (bu arada avukatlar aranmadan geçtiler). Heyeti Batman Belediye BaÅŸkanı ve baÅŸkan yardımcısı karşılayarak, yemek ikramında bulundular.
HEM IŞİD HEM DE YPG'YE KATILANLAR
Mülteciler gibi sıraya dizilerek, menüde olan makarna ve mandalinalarımızı aldık. Belediye BaÅŸkanı'na niçin köylerde nöbettesiniz diye sorduÄŸumda aldığım cevapları ÅŸöyle özetleyebilirim: 1- Kobani'de savaÅŸan YPG'lilere moral desteÄŸi vermek. 2- Kobani'den gelecek IŞİD üyelerine ve yaralılarına karşı teyakkuzda olmak. 3- Kobani'ye geçecek IŞİD sempatizanlarına engel olmak ve yakalamak. (Bu arada biri çeçen 3 kiÅŸiyi yakalamışlar) 4-Kobani'ye IŞİD ile savaÅŸmak için gideceklere yardımcı olmak. 5- Kobani'den gelecek yaralılara saÄŸlık müdahalesinde bulunmak. BaÅŸkanın ifadesiyle Kobani'deki 'hevallere' destek olmak için köyleri kontrol etmeye çalıştıklarını belirtti. Hatta geceleri kendi aralarında 'parola' bile kodlamışlar. Yani anlaşılan HDP, sivillere askeri görevler tevdi ederek bir tür sivilleri militarize ederek, bölgede etnik kimliÄŸi tahkimleÅŸtirmeye ve 'Kürt Ulusu' veya 'Kürdistani bilinci' yerleÅŸtirmeye çalışıyor. Hele Kobani kuÅŸatması, HDP'li Kürtlerde 'ulus bilincini' kökleÅŸtiriyor. Yani etnik milliyetçiliÄŸi. Bu makro tespitler, sınır hattında gördüÄŸümüz birkaç kareden rahatlıkla çıkarılabilecek hususlar. Ne önyargı ne de manipülasyon dökülüyor kalemimizden.
Orada bulunan sivil köylülerden aldığımız bilgilere göre ise, Kobani'ye YPG saflarında savaÅŸmak için özellikle gece karanlığında Suruç'un köylerinden giden yüzlerce genç olmuÅŸ. Bizim orada olduÄŸumuz günün bir öncesinde 12 genç savaÅŸmak için Kobani'ye geçmiÅŸ. Yani anlaşılan sınırlar kevgir gibi, hem IŞİD hem de YPG'ye katılmak için gidenler burada yol-yordamı bilmekteler. Sınır hattında yer alan Kendirci, Alanyurt, Çaykara ve Yumurtalık köyü gibi köylerde de HDP'nin çaÄŸrısı üzerine Denizli, Manisa, Ä°stanbul gibi yerlerden gelenler yukarıda saydığım görevleri ifa ediyorlar. Yani Kobani karşısında yer alan köylerde HDP 'kontrol bizde' veya 'köyler hâkimiyetimizde' algısını vermeye çalışıyor ve bunun için kitlesini burada tutmaya çalışıyor. Buraya vardığımızda Türkiye'de medyada fazlaca yer verilmeyen ciddi bir sorunun da varlığından haberdar olduk. Yaklaşık 260 YPG'li IŞİD kuÅŸatmasından sonra Kobani'den Suruç tarafına geçmiÅŸ ve günlerce Suruç Fen Lisesi'nde tutulmakta. Sivil Kobanili olmadıkları için ilgili yasalar çerçevesinde sorgulanmaktalar.
COÄžRAFYANIN KADERÄ°
Çengelli Köyü'nden tekrar Suruç ÅŸehir merkezine ilerlerken sadece metrelerce uzaklıktaki bir ÅŸehrin yanı başındaki bir baÅŸka ÅŸehre olan benzerliÄŸini düÅŸündüm. Yani iki ÅŸehri. Suruç ve Kobani'yi. Acaba hikâyeleri benzer mi? Kobani ve Suruç ÅŸehirleri sosyo-ekonomik olarak yoksulluk ve sefalet içinde, siyasal olarak Kürt milliyetçiliÄŸi girdabında, ÅŸehircilik olarak renksiz ve keÅŸmekeÅŸ bir görünümde, gündelik hayat açısından ise fazlasıyla ölüm ve kan terennümlerini zikreden bir fanusun içinde buldum. Bir yandan da sığınmacılara ellerini uzatan, battaniye ve aÅŸlarını paylaÅŸan, merhamet ve ÅŸefkat kanatlarını açmış mini bedenli koca yürekler de gördüm.
Aynı manzara, büyük bir ihtimalle 'coÄŸrafyanın kaderi' diye bir ÅŸey ÅŸayet söz konusu ise, Kobani için de geçerli. Suruç'tan ayrılırken geride Suruçluların gözlerindeki ÅŸüpheli bakışları, dillerindeki devingenliÄŸi, bedenlerindeki yorgunluÄŸu ve periÅŸanlığı, zihinlerindeki gel-gitliÄŸi, geleceklerindeki belirsizliÄŸi heybeme boca tutarak ayrıldım. Ä°ngiliz edebiyatçı Dickens'in 'yazdığım en iyi hikâye' diye nitelendirdiÄŸi Ä°ki Åžehrin Hikayesi'ndeki ÅŸu mısralar gibiydi Suruç: 'Bir taraftan aydınlık, bir taraftan da karanlık bir mevsim vardı. Bir taraftan umudun baharı vardı, diÄŸer taraftan yeisin kışı. Her ÅŸeyimiz vardı, ama hiçbir ÅŸeyimiz yoktu.'
Henüz yorum yapılmamış.