Sosyal Medya

Gezi - Tarih - Mimari

Murat Bardakçı Süleyman Şah'ı yazdı

Murat Bardakçı, Süleyman Şah Türbesi'nin Türkiye için neden bu kadar önemli olduğunu anlattı.



Son zamanlarda gündemde, Türkiye için oldukça önemli bir konuma sahip olan, ilk inÅŸası Sultan Abdulhamid Han tarafından yaptırılan Süleyman Åžah Türbesi ve IŞİD'in Süleyman Åžah Türbesi'ne saldıracağı iddiaları yer alıyor.
 
Bu iddialar üzerine Habertürk yazarı Murat Bardakçı konuyu köÅŸesine taşıdı.
 
İşte o yazı;
 
Ä°kinci Abdülhamid’in iktidar senelerinde, tarihte yer edinmiÅŸ olan önemli ÅŸahsiyetlerin imparatorluÄŸun dört bir tarafındaki türbeleri elden geçirilmiÅŸ veya yeniden inÅŸa edilmiÅŸti. Bu türbeler arasında ErtuÄŸrul Gazi’nin, Åžeyh Edebali’nin, AkÅŸemseddin’in ve Bolayır’da vefat eden Süleyman PaÅŸa’nın kabirleri gibi imparatorluk tarihinde önemli yer edinmiÅŸ kiÅŸilerin mezarları da vardı.
 
49 BÄ°N 145 KURUÅž HARCANDI
 
Sultan Abdülhamid’in inÅŸa ettirdiÄŸi türbelerden biri de, Osmanlı Hanedanı’nın büyük atası olduÄŸuna inanılan Süleyman Åžah’ın Suriye’deki Caber Kalesi’nin eteklerinde bulunan kabri idi... 19. asırda tamamen harabe halinde olan mezarın elden geçirilmesi 1882’de gündeme geldi vaziyet hükümdara arzedildi. 1884’te türbenin inÅŸası için bir keÅŸif yaptırıldı, bu iÅŸin 49 bin 145 kuruÅŸa mâlolacağı belirlendi ve Sultan Abdülhamid gerekli plânların hazırlanmasını emretti. Türbe kare biçiminde olacak, mekâna kuyu, anbarlar, odalar ve türbenin korunması için askerlerin kalacağı bir koÄŸuÅŸ yaptırılacaktı. Ä°nÅŸaatın tamamlanmasının ardından, türbeye muhafız olarak bir onbaşının kumandasında bir takım ve 100 kuruÅŸ maaÅŸla bir de türbedar tayin edildi. Türk Mezarı için1882’de Sultan Abdülhamid’in çizdirdiÄŸi ve ÅŸimdi Osmanlı ArÅŸivleri’nde muhafaza edilen ilk plân. Bu plânı, Prof.Erhan Afyoncu buldu.
 
 
CABER KALESÄ°'NDEKÄ° MEZARIN TÜRK TOÄžRAÄžI OLDUÄžU KABUL EDÄ°LDÄ°
 
Ancak binalar pek saÄŸlam inÅŸa edilmediÄŸi için türbe kısa zamanda yeniden harabe hâlini almaya baÅŸladı ve 1910’da, Sultan Mehmed ReÅŸad zamanında yeni bir keÅŸif yaptırıldı. KeÅŸifte türbenin Süleyman Åžah’ın ÅŸan ve ÅŸerefine uygun olmadığı tespit edilince tekrar tamiri kararlaÅŸtırıldı ama araya dünya harbi girdi ve onarım mümkün olamadı. Derken aradan yine seneler geçti ve KurtuluÅŸ Savaşı yılları geldi... Suriye, Birinci Dünya Savaşı’ndan itibaren Fransız iÅŸgalindeydi. Lozan öncesinde masaya oturan Türkiye ile Fransa arasında Ankara’da 1921’in 20 Kasım’ında bir “ön barış andlaÅŸması” imzalandı ve Fransa andlaÅŸmanın 9. maddesiyle Caber Kalesi’ndeki “Türk Mezarı”nın Türk toprağı olduÄŸunu kabul etti.
 
REFÄ°K HALÄ°D KARAY GÜNDEME GETÄ°RDÄ°
 
Türkiye’nin yeni sınırları 24 Temmuz 1923’te Lozan’da son ÅŸeklini alırken Fransız temsilci General Pelle, Türk delegasyonunun baÅŸkanı Ä°smet PaÅŸa’ya aynı gün resmi bir mektup gönderdi ve Ankara AndlaÅŸması’nın hükümlerinin aynen geçerli olduÄŸunu, Lozan ile çakışmadığını duyurdu. Ama, Türk Mezarı daha da harabeleÅŸmiÅŸti ve türbenin vaziyetini 150’likler listesine alınarak Türkiye’ye girmesi yasaklanınca 1938’e kadar Suriye’de sürgünde yaÅŸamak zorunda kalan bir kiÅŸi, edebiyatımızın çok önemli isimlerinden olan Refik Halid Karay gündeme getirdi...
 
 
TÜRBENÄ°N ÖNÜNE AKAN SUYA HÄ°TABEN YAZDI
 
Refik Halid önce makale olarak kaleme aldığı ve ilk baskısı 1930’larda Halep’te yapılan "Bir Ä°çim Su" isimli kitabına da koyduÄŸu "Türk Mezarı" baÅŸlıklı yazısında Süleyman Åžah’ın aÄŸzından türbenin önünde akan Fırat’a hitaben "Bana yol vermedin, fakat kabilem senden daha büyük sular üzerinden aÅŸtı, Tuna’yı atladı, Nil’den geçti. Onun Akdeniz’e hükmettiÄŸi ve Karadeniz’i kucakladığı devirler bile oldu... Bütün o haÅŸmetli günler artık tarihtir, biraz serap, biraz hayaldir. Bunlarla övünmüyorum, avunuyorum ve sana hiç küskün deÄŸilim, bilâkis minnettarım, zira ey sevgili Murat Çayı, sen bugün benim küçülmüÅŸ fakat kuvvetleÅŸmiÅŸ vatanımdan fışkıran ve bana neslinin selâmlarını, hürmetlerini getiren bir mübarek vasıtasın. Bırak, ırkımın hasretine susamış yanık baÄŸrıma suların serinlik ve teselli versin!” diye yazacak, bu cümlelerin ardından da “Süleyman Åžah’ın heybetli gölgesini, ay ışığı altında Fırat’a eÄŸilip bir avuç su alarak iÅŸtiyakla içerken görüyorum" diyecekti...
 
YAZI ÜZERÄ°NE SÜLEYMAN ÅžAH'A TAMÄ°R YAPTIRILDI
 
Yazı üzerine Ankara harekete geçti ve yetersiz kalsa da bir tamir yaptırıldı. Devrim yasalarından olan ve tekke, zaviye ve türbelerin kapatılmasını emreden yasanın çıkmasının ardından kaldırılan Süleyman Åžah Türbesi’nin imamlık kadrosu da yeniden ihdas edildi ve gönderilecek imamın aylığının 1931 Haziranı’ndan itibaren Evkaf Umum MüdürlüÄŸü bütçesinden ödenmesi kararlaÅŸtırıldı. Türbeyi 1949’da bir astsubay, bir onbaşı ve sekiz er korumaktaydı...
 
 
SÜLEYMAN ÅžAH Ä°ÇÄ°N YENÄ° BÄ°R TÜRBE Ä°NÅžA EDÄ°LDÄ°
 
1951’de Caber Kalesi’ni, Süleyman Åžah’ın mezarını ve Halep ile Åžam’daki ÅŸehitliklerin durumunu inceleyen Konya Miletvekili Saffet Gürol’un hazırladığı raporda bu mekânlarda büyük aksaklıklar bulunduÄŸuna dikkat çekilmesi üzerine Türk Mezarı tekrar gündeme geldi ama o senelerde Suriye ile münasebetlerimizin iyi gitmemesinden dolayı hiçbirÅŸey yapılamadı... Süleyman Åžah, ölümünden dokuz asır sonra, 1973’te yerinden oldu. Suriye, Caber Kalesi’nin bulunduÄŸu bölgeyi sular altında bırakacak olan bir barajın inÅŸaasına baÅŸlayınca Türk Mezarı eski mekânına benzeyen bir baÅŸka yere taşındı. Süleyman Åžah için orada yeni bir türbe inÅŸa edildi ve bir müfreze asker bulundurup bayrak çekme âdeti bu yeni türbede de devam etti.
 
 
SÜLEYMAN ÅžAH, CABER KALESÄ°'NÄ°N ETEKLERÄ°NE DEFNEDÄ°LDÄ°
 
Süleyman Åžah, Anadolu’yu fetheden Selçuklu hükümdarı Alparslan’ın yüksek rütbeli kumandanlarındandı. Malazgirt savaşından sonra Anadolu’nun fethini tamamlamakla görevlendirilenlerin arasında o da vardı ve Anadolu Selçuklu Devleti’nin kurucularından oldu. Sonra eski silâh arkadaÅŸlarıyla güç kavgasına girdi, 1086’nın 5 Haziran’ında Artuk ve TutuÅŸ ismindeki diÄŸer Selçuklu beyleri ile Halep yakınlarında savaÅŸa tutuÅŸtu, yenildi ve savaÅŸ meydanında öldü. Eski silâh arkadaÅŸları, Süleyman Åžah için büyük bir cenaze merasimi yaptılar. Cenaze namazını Süleyman Åžah’ı maÄŸlûp eden TutuÅŸ kıldırdı ve Süleyman Åžah, Fırat vadisinin sol sahilinde yeralan, bugün Rakka ile Meskene arasında kalan Caber Kalesi’nin eteklerine defnedildi.
 
 
SÜLEYMAN ÅžAH, OSMANLI HANEDANININ ATASI OLMUÅžTU
 
Osmanlı tarihçileri, asırlar sonra Selçuklu kumandanı Süleyman Åžah’ı birdenbire Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi’nin dedesi yaptılar. Bu arada bir de efsane doÄŸdu: Ä°ran üzerinden gelen Türkmenler, Anadolu’ya yerleÅŸmelerinden önce Suriye’ye ve Irak’a gitmiÅŸlerdi. Tarihî rivayetlerde Osmanlı hanedanının mensup olduÄŸu aÅŸiretin Türkiye’ye Suriye üzerinden geldiÄŸi anlatılıyordu. ÂşıkpaÅŸazâde, NeÅŸrî ve Oruç Bey gibi ilk Osmanlı tarihçileri Osmanlı hanedanının atası Süleyman Åžah’ın Fırat Nehri’ni geçerken Caber Kalesi civarında boÄŸulduÄŸu ve cesedinin nehirden çıkarılarak kalenin eteÄŸine gömüldüÄŸü iddiasını ortaya attılar. Selçuklu kumandanı Süleyman Åžah, artık "Osmanlı hanedanının atası” olmuÅŸtu. Süleyman Åžah’ın gerçek kimliÄŸi artık önemli deÄŸildir, önemli olan meçhul bir kiÅŸiye de ait olsa türbenin bulunduÄŸu mekândaki bayrağımızın orada yükselmeye devam etmesidir.
 
 
ABDÜLMECÄ°D EFENDÄ° ANKARA YÖNETÄ°MÄ°NÄ° TEBRÄ°K ETMÄ°ÅžTÄ°
 
Son Halife Abdülmecid Efendi, 18 Ekim 1921’de Ankara’ya, Büyük Millet Meclisi BaÅŸkanlığı’na, yani Mustafa Kemal PaÅŸa’ya gönderiÄŸi mektupta, Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırları dışındaki tek toprak parçası olan Suriye’deki Caber Kalesi’nin Türk toprağı olarak kalmasını Fransa’ya kabul ettiren Ankara yönetimini tebrik etmiÅŸti.
 
Büyük Millet Meclisi ile Fransa arasındaki görüÅŸmelerin tamamlanıp anlaÅŸmanın törenle imzalanmasının beklendiÄŸi günlerde, elyazısı ile kaleme aldığı mektubunda OsmanoÄŸulları’nın atası olan Süleyman Åžah’ın mezarına karşı Meclis’in gösterdiÄŸi alâkaya teÅŸekkür ediyor, "Osmanlı sülâlesinin kurucusu Sultan Osman’ın büyük pederi Süleyman Åžah’ın Caber Kalesi’nde bulunan ve ‘Türk mezarı’ diye bilinen kabrinin müÅŸtemilâtı ile beraber Türkiye’nin malı olarak kalması, Türkiye tarafından korunması ve buraya Türk Bayrağı çekilmesi hükmü, Türkler’in hakimiyet tarihinin tek vücut ve tek bir emel ÅŸeklinde olduÄŸunu dosta ve düÅŸmana göstermiÅŸtir" deyip ÅŸükranlarını sunuyordu.
 
KAYNAK:DÜNYABÜLTENÄ°

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.