Edebiyat - Åžiir - Mizah
Modern zamanın handikabı
Bu kişiler, modern hayatı ve bu hayatın dayattığı yaşama şeklini merkeze koymakta ve dinî değerleri de onlarla uyumlu hale getirmeye çalışmaktalar.
Son dönem ilahiyatçısının en önemli görevi, dinî düÅŸünceyi ve ona baÄŸlı olarak dinî inancı ve dinî hayatı "ehlîleÅŸtirmek/evcilleÅŸtirmek"tir. Bu gayretin içinde olanlara göre mevcut din anlayışı biraz"vahÅŸi" biraz "yabanî"dir. Bazılarına göre, dini "medenileÅŸtirmek / ÅŸehirlileÅŸtirmek / kentlileÅŸtirmek" gerekmektedir. Bu düÅŸünceyi savunanlara göre ise, bugünkü din anlayışımız biraz "bedevi" yani "köylü" durmaktadır.
Hemen belirtelim ki, bu çaÄŸda her mesleÄŸin biri klasik, diÄŸeri modern, iki versiyonu zuhur etmiÅŸtir. Mesela modern gazeteci, olanı yazmak yerine -kendisine göre- olması gerekeni, hatta daha doÄŸru bir ifadeyle olmasını temenni ettiÄŸi ÅŸeyi yazmaktadır. Klasik gazeteci ise, olup biteni yazmakla yetinmekte, dolayısıyla pek de yaratıcı olamamaktadır. (Bu ayrımı, KürÅŸat Bumin'in Yeni Åžafak Gazetesi'ndeki bir medya eleÅŸtirisi yazısında görmüÅŸ ve beÄŸenmiÅŸtim.) Modern siyasetçi veya bürokrat, halka hizmet yerine halkı adam etmeyi yeÄŸlemektedir. Halka hizmet ise klasik bir tarz-ı siyaset olarak görülmektedir.
Bu durum ilahiyatçı akademisyenler için de geçerliliÄŸini korumakta, hatta daha güçlü bir biçimde korumaktadır. Onlar da iki gruptur. Birinciler klasik kalmışlar, ikinci gruptakiler ise modern hayata adapte olmuÅŸlardır. Klasik kalanlar, dini anlarken, yorumlarken ve naklederken, dinin asıl kaynaklarına baÄŸlı kalmayı ve gözetmeyi önemli bir prensip olarak görmüÅŸler, bu itibarla "Kitab"ve "Sünnet"i temel referans saymışlardır. Bu duruÅŸu benimseyenler "Ezmânın teÄŸayyürü ile ahkâmın teÄŸayyürü inkâr olunamaz = Devirlerin deÄŸiÅŸmesiyle hükümlerin de deÄŸiÅŸeceÄŸi hakikati inkâr edilemez" kaidesini de inkâr etmemiÅŸlerdir. Bu konuda esasa iliÅŸkin bir itirazları yoktur. Ne var ki, "teÄŸayyür / deÄŸiÅŸim" kavramının sınırlarıyla ilgili olarak rezervleri vardır. Yani sözkonusu deÄŸiÅŸimin hangi kurallar çerçevesinde ve hangi sınırlar içerisinde mümkün olduÄŸu, dolayısıyla hangi durumlarda mümkün olmadığı hususunda, modernistlerden farklı görüÅŸ, düÅŸünce ve kanaatlere sahiptirler.
Modern ilahiyatçılara gelince, bunlar, modern hayatı ve bu hayatın getirip dayattığı "yaÅŸam biçimini" merkeze koymakta, yani "asıl" kabul etmekte, "veri" olarak almakta, dinî deÄŸerleri ise onlarla uyumlu hale getirilmekte veya reddedilmektedir. Bu durumda esas veri "modernite"olmakta, "dinî nasslar" olmamaktadır.
Bu, gerçekten "yeni bir durum"dur. Tarih boyunca insanlar inanmak ve inanmamak hususunda farklı pozisyonlar almışlardır. Ancak ilk defa bu çaÄŸda, yani modern zamanda, bir grup insan "din" karşısında bilinmedik ve denenmedik bir yöntem geliÅŸtirmeye çalışmaktadır. DoÄŸrusu sahip oldukları baskı unsurlarını akıllıca kullanarak bu konuda nisbî/görece bir baÅŸarı elde ettikleri de söylenebilir.
Modern DüÅŸüncenin Ä°slâm Anlayışı, Salim ÖÄŸüt, Rıhle Kitap, Ä°stanbul 2013
Henüz yorum yapılmamış.