Çocuk
Çizgi Filmlerde Siyasî ve İdeolojik Propaganda
Her kitap, her sinema filmi, televizyonlarda oynanan her dizi film, sahnelenen her tiyatro oyunu, bestelenen her şarkı, kaleme alınan her edebî metin, hitap ettiği kitleye belli bir inanç ve düşünceyi, bir dünya görüşünü, siyasî veya ideolojik fikri empoze etmeye çalışır.
Hangi alanda emek verirse versin, edebiyat, san’ât, yazı, ÅŸiir, müzik, resim, tiyatro, sinema, hangi dünya görüÅŸüne ve siyasî – ideolojik düÅŸünceye sahip olursa olsun, bir alanda çalışma yürüten ve ortaya eserler koyan, üreten, topluma sunan insanın, ortaya koyduÄŸu eserler yoluyla topluma kendi dünya görüÅŸünü, dînî ve mezhebî inancını, siyasî ve ideolojik düÅŸüncesini propaganda etme hakkı vardır. Bu onun en tabiî hakkıdır.
DeÄŸil mi ki o çalışmayı o yapmakta, o emeÄŸi o vermekte ve o eseri o ortaya koymaktadır, öyleyse eserleriyle birlikte kendi inanç ve düÅŸünce yapısını, hayâl ettiÄŸi dünyayı, düÅŸlediÄŸi toplum biçimini – gizli veya açık – resmetme, empoze etme hakkı, o kiÅŸiye anasının ak sütü gibi helâldir.
Bu hakkı onun elinden alırsanız, san’âtı da edebiyatı da, düÅŸünme ve hayâl etme gücünü de, üreticiliÄŸi ve yaratıcılığı da öldürürsünüz.
Sonuçta hiçbir kitap, sırf “Herkes kitap yazıyor, ben de yazayım bari” diye yazılmaz. Hiçbir film, “Herkes film çekiyor, ben de çekeyim bari” diye çekilmez.
Her kitap, her sinema filmi, televizyonlarda oynanan her dizi film, sahnelenen her tiyatro oyunu, bestelenen her ÅŸarkı, kaleme alınan her edebî metin, hitap ettiÄŸi kitleye belli bir inanç ve düÅŸünceyi, bir dünya görüÅŸünü, siyasî veya ideolojik fikri empoze etmeye çalışır.
Etmelidir.
Bu amacın oluÅŸundan deÄŸil, bilakis olmayışından ürkülmelidir. Çünkü ÅŸayet eser böyle bir amaç taşımıyorsa, muhtevâsında böyle bir çaba ve gayret yoksa, o zaman bu ya “para kazanmak için” üretilmiÅŸtir ya da “kiÅŸisel kariyer için”.
Dolayısıyla ona “eser” bile denemez. “Meta”dır çünkü, o.
Velâkin ÅŸairler, yazarlar, sanatçılar, ressamlar, müzisyenler ve sinema yapımcıları için bir “hak” olarak gördüÄŸümüz bu özgürlüÄŸü, çizgi film yapımcıları için de düÅŸünebilir miyiz? Onların da aynı serbestiyet içinde hareket etmeleri gerektiÄŸini ileri sürebilir miyiz?
Elbette ki hayır!... Nedeni ise gayet basit: Çünkü çizgi filmlerin hedef kitlesi, henüz büluÄŸ çağına ermemiÅŸ olan çocuklardır.
Henüz 2 yaşından itibaren çizgi filmlere aÅŸinâ olan, çizgi film kahramanlarını severek o körpecik yüreÄŸinde kendine özgü saf ve temiz bir dünya kuran çocuklara bu yolla belli bir siyasî – ideolojik propaganda yapmak, çeÅŸitli sembolleri onların – sunulan herÅŸeyi almaya hazır – zihinlerine şırınga etmek, ahlakî bir davranış deÄŸildir ve bunun “hak ve hürriyeti” de savunulamaz!
Televizyon ekrânlarından hepimizin tanıdığı, çocuklarımızın severek ve hayranlıkla takip ettiÄŸi çizgi filmlerde, bu en temel ahlakî ilkeye riâyet edildiÄŸini söyleyebilmek, ne yazık ki mümkün deÄŸil. ÇoÄŸumuz farkında deÄŸiliz ama, günümüz çizgi filmlerinin pekçoÄŸunda çeÅŸitli semboller yoluyla ve çizgi film kahramanının yetenek ve özellikleri üzerinden, küçük çocuklara siyasî – ideolojik propaganda yapılmakta, hatta ahlaksızlık propaganda edilmektedir.
Yani çizgi filmler, çoÄŸumuzun sandığının aksine, o kadar da “mâsum” deÄŸil...
Biz bu çalışmamızda, çizgi film kahramanları üzerinden ve çizgi filmlerdeki çeÅŸitli semboller kullanılarak küçük çocuklarımızın bilinçaltına nelerin şırınga edildiÄŸini anlat(maya çalış)acağız.
Gayret bizden, tevfik Cenab-ı Allâh’tandır.
► Kapitalizm Propagandası Yapan Çizgi Kahraman: RÄ°CHÄ°E RÄ°CH
Ä°lk çizgi kahramanımız, çocuklara Kapitalizm propagandası yapan Richie Rich.
“Rich”, Ä°ngilizce’de “zengin” demek.
Adından da anlaşıldığı gibi Richie Rich, oldukça zengindir. Helikopteri, profesörü, uÅŸağı, herÅŸeyi var. Paraya adetâ tapar. Egoisttir. Dolar’ın üstüne kendi resmini koyduracak kadar kibirli, kendini beÄŸenmiÅŸ, köpeÄŸinin adını “Dolar” koyacak kadar da küstahtır. Paranın kulu, zenginlik budalası bir tiptir.
Alfred Harvey’in yarattığı çizgi karakter Richie Rich, gerçek anlamda bir Kapitalizm tasviridir. Zenginlik, “Savarosky” taÅŸlar, havada uçan pırlantalar... Fantastik zengin ailenin tek çocuÄŸu ve dünyanın en zengin çocuÄŸu.
Ayarttığı fâkir kız, hepsi de tam anlamıyla bir burjuvazi pazarlaması ve özendirmesidir.
Richie Rich çizgi filmini izleyerek büyüyen çocuklar, zengin olma heveslisi olarak büyürler. Çocuklar, paraya tapan kiÅŸiliksiz bireyler haline dönüÅŸürler.
► Komünizm Propagandası Yapan Çizgi Kahramanlar: THE SMURFS (ŞİRÄ°NLER)
“Peyo” lakaplı Belçikalı karikatürist Pierre Culliford’un eseri olan “Åžirinler”, 1958 tarihinde üretildi ve 1981 yılından itibaren televizyonlarda gösterilmeye baÅŸlandı. Bütün dünyada büyük ilgi gördü, çocuklar tarafından çok sevildi.
Åžirinler’in yaratıcısı Peyo, tam bir Sovyet hayranı ve komünist bir karikatüristti. Çizgi filmi Åžirinler’de de çocuklara bol bol Komünizm propagandası yapmış, Åžirinler’deki sosyalist – komünist mesaj ve sembolller, imajlar, yıllarca çeÅŸitli platformlarda tartışma konusu olmuÅŸtur.
“The Smurfs” (Åžirinler) adlı çizgi filme sıradan, çocuklar için hazırlanmış herhangi bir çizgi film gözüyle bakmak mümkün deÄŸil. Åžirinler’in ne kadar “ÅŸirin” olduklarına bakalım ÅŸimdi:
Çizgi filmin Ä°ngilizce adı olan “Smurfs”, aslında “Socialist Mens Under Red Father” (Kızıl Baba’nın Yönetimi Altındaki Sosyalist Adamlar) ifadesinin baÅŸharfleridir. Buradaki “Kızıl Baba”dan kasıt, başında kızıl ÅŸapka olan Åžirin Baba, “Sosyalist Adamlar”dan kasıt da tabiî ki mavi kıyafetli Åžirinler’dir.
“Åžirinler” çizgi fiminin ÅŸarkısı da, “Sosyalist Enternasyonal” marşının ritmiyle tıpatıp aynıdır.
Åžirinler’in lideri Åžirin Baba, tıpkı Sosyalizm – Komünizm’in kurucusu Karl Marx’a benzetilerek çizilmiÅŸtir. Sakal aynı sakaldır. Karakterleri, kiÅŸilikleri de benzerdir. Åžirin Baba’nın başındaki kırmızı ÅŸapka ise, Komünizm’in ideolojik rengidir.
Åžirin Baba’ya (Karl Marx) öykünüp, onun gibi olmaya çalışıp bilgiçlik taslayan ve hep “eksik bilgi” ile hareket edip sürekli kendini gülünç duruma düÅŸüren Bilgin Åžirin ise aslında, evet bildiniz, Lev Troçki’dir. Simâsı, tipi aynıdır. Karakterleri, kiÅŸilikleri benzerdir. Bilgin Åžirin’in yuvarlak gözlükleri bile Troçki’nin gözlükleridir. Åžirinköy’de Åžirin Baba’nın bilgisine en çok yaklaÅŸan kiÅŸi Bilgin Åžirin’dir ve o da bir düÅŸünürdür. Fakat “eksik bilgi”yle hareket ettiÄŸi için bir türlü pozitif sonuca ulaÅŸamaz. Sık sık diÄŸer “ÅŸirinler” tarafından alay konusu olur, dışlanır ve hatta düÅŸüncelerinden dolayı Köy Komünü’nden kovulur. Hatırlatalım: Troçki de SSCB’den kovulmuÅŸtu.
Hepsi de aynı tip ve renk elbise giyen Åžirinler’in bu mavi rengi, genel bir iÅŸ elbisesidir ve ayırt edici ÅŸapkaları ve mavi derileriyle, Komünist Çin Halk Cumhuriyeti’nde, Mao Zedung Komünü’ndeki “Mao kıyafetleri”ni anımsatırlar.
Åžirinler’in yaÅŸadığı “Åžirinköy”, Komünizm’in gerçekleÅŸtirmek istediÄŸi ve “tam eÅŸitlik” fikrine dayanan ideal “komünist toplum”dan baÅŸka birÅŸey deÄŸildir aslında. Tüm ÅŸirinlerin komünal ve iÅŸçi – köylü bir yaÅŸam sürmeleri, herÅŸeyin elbirliÄŸi ile yapılışı, herkesin yeteneÄŸine göre bir görevi oluÅŸu ve hiç para kullanmayışları bunu çıplak bir biçimde ortaya koyuyor. Farklı mesleklerine raÄŸmen Åžirinler tamamen eÅŸittirler. Bunun için, “çiftçi, becerikli, aÅŸçı” gibi kesin meslekleri ve “tembel, öfkeli, sakar” gibi özellikleri olan Åžirinler, bütün bu ayırtedici yönlerine raÄŸmen çalışmalarından ve yeteneklerinden dolayı birbirlerinden üstün kabul edilmezler. Åžirinler’de “para” diye bir kavramın olmaması, para biriminin bulunmayışı (Anti – Kapitalizm), köyde herhangi bir ibadethane bulunmaması, tamamen dînsiz bir hayat sürmeleri (Ateizm), iÅŸ bölümü ve yardımlaÅŸma ile köyün gelirleri ve giderlerinin köy içinde yaÅŸayanlara eÅŸit ÅŸekilde pay edilmesi (Sosyalizm), ayrıca herkesin yeteneÄŸi ve becerisi olduÄŸu iÅŸi yapması, ihtiyaç olan kadar üretilip ihtiyaç olan kadar tüketilmesi (Komünizm), aile ve evlilik kurumunun olmayışı, köyde sadece bir kızın (Åžirine) oluÅŸu ve herkesin aynı kızla iliÅŸkiye girmeye çalışması (Feminizm), Åžirinler arasında en sevimli olarak çizilen ve çocuklara sempatik gösterilmeye çalışılan ÅŸirinin, ÅŸapkasına çiçek takan, erkek olmasına raÄŸmen karakteri kız gibi olan Åžair Åžirin oluÅŸu (EÅŸcinsellik)...
Ekonomik olarak “Åžirinköy”, kapalı piyasaya dayanır. Para diye birÅŸey yoktur ve bütün servet halka aittir, yani “kamusallaÅŸtırılmıştır”, kamunun malıdır. Herkes eÅŸit olarak hem iÅŸçi hem mal sahibidir. Åžirinler serbest piyasa ekonomisi fikrini, tüm açgözlülüÄŸü ve adaletsizliÄŸiyle reddederler. Toplum bireylerden daha önemlidir. ÇoÄŸunluk onu oluÅŸturan bazı parçalardan daha önemlidir. Åžirinköy’de sermayenin büyük bir dilimi ya da üretimden saÄŸlanan servetin gittiÄŸi tek yer vardır: Baraj (Devlet hazinesi)...
Åžirinler’in hepsi yêkdiÄŸerine aynı lakapla hitap eder: “Bilgiç Åžirin”, “Becerikli Åžirin”, “Åžakacı Åžirin”, “Tembel Åžirin” gibi. Bu durum, birine hitap ederken “Sayın, Beyefendi” gibi seçkin ünvânlar yerine “YoldaÅŸ” kelimesini kullanan sosyalist sınıfları hatırlatır.
Marksist bir toplum olan Åžirinler, bu sevimli mavi “yaratıklar”, ateisttirler. Dîn ve Tanrı inançları yoktur. Åžirinköy’de hiçbir ibadethane yoktur; herhangi bir dînî ritüele de rastlanmaz. Sadece “doÄŸanın ve fiziÄŸin gerçek güçleri” vardır.
Ä°ÅŸin garabeti de ÅŸudur ki, Åžirinler ve Åžirinköy tamamen ateist – materyalist özelliklerle çizilmiÅŸken, Åžirinler’in baÅŸ düÅŸmanı olan Gargamel’in baÅŸtan aÅŸağı dînî motiflerle çizilmesi ve giydiÄŸi kıyafetin de resmen “papaz kıyafeti”, daha doÄŸrusu “keÅŸiÅŸ kıyafeti” olmasıdır.
Åžeytanî büyücü Gargamel, Kapitalizm’i temsil etmektedir. Kapitalizm’de var olan bütün kötü ÅŸeyler onda vücûd bulur. Aç gözlüdür, merhametsizdir ve tek endiÅŸesi kendi memnuniyetidir. Ne olursa olsun, kendisi yaÅŸadığı çevreden daha önemlidir.
Gargamel’in amacı, Åžirinler’i ele geçirerek onları “altın”a çevirmektir. Altın, emperyalist ABD devletini ayakta tutan “Yahudî sermayesi”ni sembolize etmektedir. BilindiÄŸi üzere dünyadaki “altın ve elmas ticareti”, Yahudîler’in elindedir.
Gargamel siyonist bir Yahudî tiplemesidir ve zaten ismi (Gargamel) de Ä°branîce’dir. Çizgi filmde Amerikan emperyalizmini sembolize etmektedir.
Åžirinler “sosyalist toplum”u, Åžirinköy SSCB’yi, Gargamel ABD’yi temsil ederken, Gargamel’in kedisi Azman da ABD’nin küçük uÅŸağı ve suç ortağı siyonist Ä°srail’i sembolize etmektedir.
Gargamel’in kedisinin – her ne kadar çizgi filmin Türkçe versiyonunda ismi “Azman” olarak zikrediliyorsa da – çizgi filmin orijinal halinde ismi Asrael’dir. Sizlerin de bildiÄŸi üzere, bazı çizgi filmlerin Türkçe çevirilerinde ve Türkiye versiyonlarında bazı karakterlerin isimleri deÄŸiÅŸtirilmiÅŸtir. ÖrneÄŸin Popeye’nin “Temel Reis”, Lucky Luke’un “Red Kid” yapılması gibi. Åžirinler çizgi flmindeki Gargamel’in kedisi Asrael’in adı da Türkçe versiyonlarında “Azman” yapılmıştır. “Asrael = Israel”; dikkat ederseniz, sadece baÅŸharfi deÄŸiÅŸiktir.
Gargamel emperyalist Amerika’dır, kedisi Asrael (Azman) ise onun küçük uÅŸağı ve suç ortağı siyonist Ä°srail. “Yakalayacağım, bir gün mutlaka yakalayacağım” sözüyle yürüyen Gargamel, sosyalist ülkeleri ele geçirmek isteyen ABD emperyalizminin küresel hayâlini kelimelere döker.
“Åžirinler” çizgi filmi, “Komünizm propagandası” yaptığı gerekçesiyle bazı ülkelerde yasaklanmıştır.
1980’li yılların sonlarına doÄŸru “Smurfs” (Åžirinler) çizgi filmine yeni karakterler eklenmiÅŸtir. Farklı renkte, elbisede ve görünüÅŸte olan “Smurflings” gibi. 80’li yıllardan itibaren çizgi filme ve öyküye dahil olan bu yeni karakterler, tesadüfî deÄŸildir. Yeni giren bu karakterler, Åžirinköy’ün (Sovyetler) ütopik armonisine zorla girmeye çalışan Batılı dâvetsiz misafirleri temsil ederler. Mihail Gorbaçov’un “Glasnost” ve “Perestroika” reformlarının Sovyetler BirliÄŸi’nin çöküÅŸünü haber vermesini anlatmaktadır.
► Nazi Propagandası Yapan Çizgi Kahraman: HE – MAN
1983 – 85 arası ve tam 130 bölüm çekilen “He – Man” adlı çizgi filmin hedef kitlesi daha çok “erkek çocukları”dır ve çizgi filmdeki çeÅŸitli sembol ve imgeler yoluyla küçük çocuklara Nazi (FaÅŸizm) propagandası yapar.
“Action” türü ve ÅŸiddet eÄŸilimli bir çizgi film olan “He – Man”, ideolojik görüÅŸlerin çizgi film halinde yansıtılmasının çarpıcı bir örneÄŸidir. Bu çizgi filmin ana karakteri uzun boylu, sarışın ve isminden de anlaşılacağı üzere fazlasıyla ataerkil (maskulin) biri olan He – Man’dir.
He – Man, Eternia prensi Adam’ın süper kahraman olan “alter egosu”dur. Grayskull Castle (Gölgeler Åžatosu)’ın gizli güçleri, Adam’ın kılıcı ile iliÅŸkilidir. Kılıcını havaya kaldırıp “By the power of Grayskull, I have the power” der ve çok güçlü bir süper kahramana dönüÅŸür. Bu söz serinin Türkçe versiyonlarında “Gölgelerin gücü adına, güç bende artık” olarak çevrilmiÅŸtir. Yanından ayrılmayan yol arkadaşı korkak kaplan “Cringer” (Titrek) bu sihirli söz ve kılıç sayesinde “Battlecat” (Atılgan) olur.
Tip ve görünüÅŸ olarak tam bir “Alman ırkı” ÅŸeklinde çizilen He – Man karakterinin üniformasının tam ortasında “The Grand Cross of the Iron Cross” (= Demir Haç’ın Büyük Haç’ı) bulunmaktadır. Bu niÅŸan, II. Dünya Savaşı (1939 – 45)’ndan eÄŸer Almanya baÅŸarılı olarak çıksaydı, savaÅŸtaki en baÅŸarılı Alman generaline takdim edilecek olan niÅŸandı.
He – Man bütün gücünü yıldırımdan alır. He – Man’in belindeki kemerin üzerinde yıldırım ÅŸeklinde SS harfleri bulunuyor. Bu hem Nazi Yıldırım Savaşı prensiplerine, hem de Nazi sembolü olan ve kısaca SS olarak bilinen Schutzstaffel (= Nazi askerlerinin koruma zırhı)’ı sembolize etmektedir.
Çizgi kahraman He – Man, savaÅŸ esnasında zırhlarla çevrili yeÅŸil bir kaplanın üzerine biner. “Kaplan” (Tiger), Almanlar’ın savaÅŸ sırasında kullanmış oldukları, iki tür yeÅŸil renkli ve ağır zırhlı “Tiger I” ve “Tiger II” tanklarının adıdır.
He – Man’in en büyük amacı, tek düÅŸmanı olan Skeletor (Ä°skeletor)’u alt etmektir. Skeletor, isminden de anlaşılabileceÄŸi üzere tamamen kafatası ve kemiklerden oluÅŸan bir kötü karakterdir. Bu karakter Yılan Dağı’nın tepesinde karanlık bir kalede yer almaktadır. Peki, neden “Yılan Dağı”? Åžimdi dikkat: Gerek Yahudî Kabala ÖÄŸretisi’nin ve gerekse bir Siyonizm örgütlenmesi olan “The Protocols of the Elders of Zion” (Siyon Liderlerinin Protokolleri)’un sembolü, sarmal bir biçimde bulunan yılandır.
Çizgi kahramanın isminin “Eril Adam” anlamına gelen “He – Man” olması da, Nazizm’deki kadın düÅŸmanlığını ve “erkek egemen” bir dünyaya duyulan özlemi ifÅŸâ etmektedir.
► Emperyalizm Propagandası Yapan Çizgi Kahraman: SUPERMAN (SÜPERMEN)
“Gökte Tanrı, yerde Amerika”...
“Tanrı’nın hakkı Tanrı’ya, Amerika’nın hakkı Amerika’ya”...
“Tanrı’nın yeryüzündeki gölgesi: ABD”...
Bunlar Amerikan emperyalizminin en sevdiÄŸi sloganlardır. Ä°ÅŸte emperyalist ABD’nin kendisine “tanrısal bir misyon” yükleyen duygularını tatmin eden yapımlar, sinema filmi alanında Sylvester Stallone’un canlandırdığı “Rambo” karakteri, çizgi film alanında da her ikisi de Los Angelesli olan Jerome Siegel ve Joseph Shuster’in yarattığı “Süpermen” karakteridir.
Amerikan ikonu olan “çaÄŸdaÅŸ dünyanın yeni model evliyâsı” Süpermen, tamamıyla “Amerika’nın yıkılamayacağı” tezini iÅŸleyen bir çizgi filmdir. Çizgi karakter Süpermen, aslında Amerika’dır. Kıyafetinden özelliklerine, kendisine biçilen misyona kadar her yönüyle apaçık bir ÅŸekilde belli oluyor bu.
O, Amerika’dır. Öyle adi, ufak tefek mes’elelerle uÄŸraÅŸmaz; tüm insanlığı ilgilendiren sorunlarla boÄŸuÅŸur ve ayrıca, her maceranın sonunda mutlaka o sorunların üstesinden gelir. Sonuç; dünya kurtulur!...
ABD dünyayı kurtarır!... Tıpkı Irak’ta, Vietnam’da, Afganistan’da, Kore’de, Lübnan’da ve ÅŸimdi de Libya’da, Suriye’de kurtardığı (!) gibi.
Süpermen, ABD’de 1929 yılı ekonomik ve siyasî bunalımı sonrasında, 1933 yılında ortaya çıktı. Bunalımın sonucu insanlar, “Süpermen” sayesinde, kötü haberlere, iflaslara, intiharlara, iÅŸsizliklere ve yoksulluÄŸa raÄŸmen düzenin belli bir çıkış yolu bulacağına dair inancını yitirmemiÅŸtir. Toplum bütünüyle bunalımdan etkilenmiÅŸtir ve iÅŸçi sınıfı kadar burjuvazi de maÄŸdur durumdadır. Bunalım toplum içi sebeplerle ortaya çıkmadığı için sistemin kendi içinde çökebileceÄŸi endiÅŸesini getirmemiÅŸtir. Bu yüzden yeni düzenlerin kurulması yerine sorunlarla baÅŸa çıkabilecek kurtarıcılara ihtiyaç duyulmuÅŸtur.
Süpermen II. Dünya Savaşı (1939 – 45)’nda ABD Silâhlı Kuvvetleri’nin yanında yer almış ve belli bir cepheyi paylaÅŸmıştır. 1960 yılında eski sömürgelerin çoÄŸunun bağımsızlığına kavuÅŸması ve BirleÅŸmiÅŸ Milletler (BM)’in önem kazanmasıyla birlikte, 1962 yılında itibaren Süpermen BM üyesi bütün ülkelerin “fahrî yurttaşı” olmuÅŸ, özel bir belgeyle bu ülkelere pasaportsuz girip çıkma ve kötülerle savaÅŸma hakkını elde etmiÅŸtir.
Süpermen, sıradan bireyi ÅŸiddete / düzene ortak edebilmek için “kahramanlık” anlayışının herkes tarafından benimsenmesini ve yaygınlaÅŸmasını saÄŸlıyor. Toplumdaki bütün kiÅŸileri serüvene katabilmek için Süpermen gündelik yaÅŸamında kimliÄŸini saklayacak, sıradan vatandaşın özelliklerini alacaktır. Süpermen gündelik yaÅŸamında Clark Kent olarak gözlüklü, sıkılgan, mahcup, sakar, sıradan bir gazete muhabiridir. Düzeni tehdit eden tehlikeler karşısında süper hızla “gazeteci” kimliÄŸinden sıyrılarak “süpermen”liÄŸe soyunur. Süpermen karakterinin çizgi filmde bu ÅŸekilde iÅŸlenmesinin sebebi, sıradan bir ABD vatandaşının bile resmî ideolojiye katılmasıdır ve dolayısıyla, ABD devleti eliyle teÅŸvik edilen “diÄŸer ülkelere (Rusya, Çin, Ä°ran, Suriye, Venezuela, Küba) ve tehlikelere (Sosyalizm, Ä°slam) karşı ŞİDDET’e kazanılması mümkün olacaktır. EÄŸer “Dünya” (siz bunu “Amerika” olarak okuyun; çünkü Beyaz Adam ikisini de aynı anlamda kullanmaktadır), dışarıdan herhangi bir “Tehlike” (siz bunu “Sosyalizm” veya “Ä°slam” olarak okuyun!) altında olursa, bazı “Kötü Güçler” (siz bunu “Rusya”, “Çin”, “Ä°ran”, “Suriye”, “Venezuela” ya da “Küba” olarak okuyun!) “Dünya”yı ele geçirip “Dünyalılara” kötülük yapmaya kalkışırlarsa, sıradan herhangi bir vatandaÅŸ bile bu “Tehlike”ye ve “Kötü Güçler”e karşı harekete geçmeli, seferber olmalıdır. Çünkü sıradan, sakar bir gazeteci olan Clark Kent’in “Süpermen”e dönüÅŸmesinde görüldüÄŸü gibi, sıradan bir vatandaÅŸ bile çok ÅŸeyler yapabilir.
Toplum içi çekiÅŸmeler ve sınıf çatışmalarının yerini bloklararası çatışmaların almasıyla Süpermen’in karşıtları buna göre belirlenir. NATO’nun “düÅŸman rengi” (eskiden Kızıl, ÅŸimdi YeÅŸil) ne ise, Süpermen’in düÅŸmanları da onlar olur. Çünkü dediÄŸimiz gibi, Süpermen aslında ABD’nin kendisidir.
Çizgi filmde Süpermen’in düÅŸmanı Lex Luthor’un saçsız başı ve tombul yüzüyle tip olarak Mussolini’ye benzemesi ilginçtir. Süpermen’in diÄŸer bir düÅŸmanı olan Solo Morosso da tipik bir Rus’tur.
► Ä°ran Ä°slam Devrimi’nden “Elçilik Baskını” Tokadı Yiyen ve Dünyaya Rezil Olan ABD’nin Bu Mahcubiyetini Perdeleyen Çizgi Kahraman: SPÄ°DERMAN (ÖRÜMCEK ADAM)
4 Kasım 1979; Tahran... Ä°ran takvimine göre, 13 Âbân 1358...
11 Åžubat 1979’da gerçekleÅŸen Ä°slam Devrimi’nin üzerinden sadece 9 ay geçmiÅŸ. O gün, 20. yüzyıl tarihinin en ilginç olaylarından biri yaÅŸanıyor Tahran’da.
Tahran’daki ABD BüyükelçiliÄŸi hâlâ çalışıyor. Çalışıyor çalışmasına ama, “casus yuvası” gibi... Bunun bilincinde olan Ä°ranlı genç devrimci öÄŸrenciler, Eylül ayından baÅŸlayarak elçilik binasını gizli gizli takip ediyorlar. Kimler giriyor, kimler çıkıyor, kaçta açılıp kapanıyor, hangi saatlerde kapısının önünde ve bahçesinde ne tür hareketlilikler yaÅŸanıyor; bütün bunların hepsi takip ediliyor.
Tamamen öÄŸrencilerin ve gençlerin düÅŸünüp yaptıkları bir iÅŸ bu. Henüz 7 ay önce kurulmuÅŸ olan Ä°slam Cumhuriyeti devletinin de haberi yok olan bitenlerden.
Baskına birkaç gün kala, kendilerini “Ä°mâm Humeynî’nin Yolundaki ÖÄŸrenciler” olarak adlandıran bu devrimci gençlerin elçilik binasını takipleri daha bir yoÄŸunlaşıyor. BeÅŸ kiÅŸilik bir öÄŸrenci grubu, ABD ElçiliÄŸi’ni gören ayrı ayrı binaların çatılarına yerleÅŸtiriliyor. Elçilik korumalarının görev yerleri ve zamanları, en ince ayrıntısına kadar öÄŸrenilmiÅŸ artık. Bir yandan da bina hakkında bilgiler toplanıyor.
O unutulmaz 4 Kasım 1979 günü, sabah saat 06:30’da elçiliÄŸe yakın bir yerde toplanıyor öÄŸrenciler. Çok erken bir vakitte hazır oluyorlar. Elçilik henüz açılmamış bile.
Bir buçuk – iki saate yakın bir bekleyiÅŸten sonra, elçilik açılıyor. ABD’li elçilik görevlileri ve çalışanları, binaya giriyorlar.
Derken, saat 09:00’a doÄŸru, bütün dünyayı ayaÄŸa kaldıracak o muhteÅŸem eylem baÅŸlıyor: Genç bir kız öÄŸrenci, elindeki metal kesici ile büyükelçilik etrafındaki zincirleri kırmaya baÅŸlıyor. Elçilik korumalarının daha “Bu çarÅŸaflı bayan ne yapıyor orda?” demesine kalmadan, baskın baÅŸlıyor... Kızlı – erkekli yüzlerce genç öÄŸrenci “Allâh-û Ekber” nidâlarıyla dalıyorlar elçilik binasına...
ABD ElçiliÄŸi’ndeki toplam 66 kiÅŸiyi esir alan eylemciler, içerideki bütün belgelere ve evraklara el koyuyor. Belgelerde neler yok ki neler?!.. ÖÄŸrenciler, ABD emperyalizminin Ä°ran’da çevirdiÄŸi tüm dolapları, yaptığı tüm casusluk faaliyetlerini, içeride hangi hainlerle iÅŸbirliÄŸi içinde olduÄŸunu, bütün bunların hepsini ifÅŸâ ediyorlar...
Özgürlük ve bağımsızlık için Åžâhlık rejimine ve ABD emperyalizmine karşı sadece son 16 yıl içinde milyonlarca ferdini kurban veren ÅŸehîdperver Ä°ran halkı ABD’ye ardı ardına tokat vuruyordu fakat, bu tokatların en esaslısını ve en anlamlısını, kızlı – erkekli genç öÄŸrenciler atıyorlardı...
ÖÄŸrenciler, ABD ElçiliÄŸi’ndeki 66 kiÅŸiyi esir alıyorlar ve içeride rehin tutuyorlar. Ä°ran polisi ve askeri bile giremiyor içeri. Esirleri ne kendi devletlerine, ne de baÅŸka bir devlete teslim ediyorlar.
Dünya, bu olayı konuÅŸuyor... Diplomatlar günlerce içeride rehin tutuluyor. ÖÄŸrenciler ise, elçilik binasının pencerelerinden ve balkonlarından “Allâh-û Ekber”, “Merg ber Emrika” (Amerika’ya Ölüm) sloganları atıyorlar...
Toplam 66 kiÅŸiyi rehin alan aktivist öÄŸrenciler, eylemin 11. gününde bu 66 rehineden 14’ünü serbest bırakıyorlar.
Åžimdi, eylemi gerçekleÅŸtiren bu gençlerin nasıl bir siyasî bilince ve evrensel duyarlılığa sahip olduklarına dikkatli bir ÅŸekilde bakalım:
Rehin alınan 66 kiÅŸinin tamamı ABD’li. Daha sonra 14 kiÅŸi serbest bırakılıyor. Serbest bırakılan 14 kiÅŸiden 13’ü “kadın”, 1’i ise erkek ama “siyâhî”; yani Afro – Amerikan... Rehin tutmaya devam ettikleri geri kalan 52 kiÅŸinin tamamı ise “erkek” ve “beyaz”...
ÖÄŸrenciler, bilinçli bir ÅŸekilde ortaya koydukları bu davranışlarıyla dünyaya iki mesaj vermek istemiÅŸlerdi. Bu mesajlarını da basın organlarına ÅŸöyle anlatıyorlardı öÄŸrenciler:
1 – Ä°slam’ın kadına verdiÄŸi deÄŸerin büyüklüÄŸü; Ä°slam hukukunda savaÅŸ halinde bile kadınlara eziyet edilmeyeceÄŸi,
2 – Ä°mâm Humeynî’nin yolundan giden Müslümanlar’ın ezilen halklara destek verdiÄŸi ve Beyaz Adam’ın zûlmü altındaki milletlerle dayanışma halinde olduÄŸu, ABD’deki siyahîleri de Asya ve Afrika halklarıyla kardeÅŸ gördükleri.
Evet... Günler günleri, haftalar haftaları, aylar ayları kovalıyor, ama Ä°ranlı öÄŸrenciler ABD’li diplomatları serbest bırakmıyorlardı.
DüÅŸünün... Tahran’da bir bina ve o binanın içinde aylarca bekleyen, içeride diplomatları aylarca rehin tutan öÄŸrenciler...
Aylar geçtikten sonra, çaresizlik içindeki ve dünyaya rezil rüsvâ olmuÅŸ olan ABD devleti, Tahran’daki elçilik binasında rehin tutulan diplomatlarını kurtarmak için askerî bir operasyon düzenliyor. 24 Nisan 1980 tarihinde, yani elçilik iÅŸgalinden 5 buçuk ay sonra “Kartal Pençesi Operasyonu” adı verilen operasyonda, ABD’ye ait bir grup C – 130 askerî nakliye uçağı ve 8 adet RH – 53 helikopteri, (Pakistan veya Afganistan tarafından gelerek) Ä°ran’ın doÄŸusuna iniyorlar...
Fakat Ä°ran’ın, kendi topraklarında yabancı bir askerî gücün gerçekleÅŸtirdiÄŸi bu operasyona karşı kılını bile kıpırdatmasına gerek yok! Niye mi? Bakın ondan sonra ne oluyor:
Ä°ki helikopter kum fırtınası nedeniyle arızalanırken, üçüncü bir helikopter de iniÅŸ sırasında hasar alıyor. Helikopterlerden biri de C – 130 uçaklarından biriyle çarpışıyor. Kaza sonucunda 8 Amerikalı deniz piyadesi ölüyor, çok sayıda Amerikan askeri de yaralanıyor. Operasyon böylece iptal ediliyor ve baÅŸarısız bir ÅŸekilde arkalarına bile bakmadan kaçıyorlar. Kendi kendilerine geliyorlar, kendi kendileriyle çarpışıyorlar, kendi kendilerini öldürüyorlar ve kendi kendilerine geri dönüyorlar.
Temmuz 1980’de, elçilik binasında 8 aydır rehin tutulan Amerikalı diplomatlardan biri daha serbest kalıyor. MS (Multiple Sclerosis) hastalığı teÅŸhisi konulan bu Amerikalı, saÄŸlık sorunları nedeniyle serbest bırakılıyor. Geriye kalıyor, 51 rehine...
Ekim 1980’de, yani elçilik iÅŸgali üzerinden bir yıl geçtikten sonra (6 gün sonra tam 1 yıl olacak) ve Ä°ran – Irak Savaşı’nın baÅŸlaması üzerinden bir ay geçtikten sonra, ABD rehineleri kurtarmak için ikinci bir askerî operasyona hazırlanıyor. Fakat ilk seferki acemilik ve düÅŸtüÄŸü komik durum, tedbir almaya yöneltmiÅŸ Sam Amca’yı... Bu seferki operasyonu yapacak olan birlikler, uzun bir zamandır sırf bu operasyon için özel olarak eÄŸitilip yetiÅŸtirilmiÅŸ. Ve operasyonda kullanılacak olan YMC – 130 H Herkül tipi uçak, sırf bu eylem için özel olarak dizayn edilip hazırlanmış... Bu sefer herÅŸey tamam yani! Operasyon tereyağından Sylvester Stallone çeker gibi kolay olacak, anlayacağınız...
Bu operasyonu gerçekleÅŸtirip rehineleri kurtaracak olan YMC – 130 H Herkül askerî uçağı, operasyon öncesi günlerde Amerika’da ardı ardına tatbikatlar yapıyor. 29 Ekim 1980 günkü tatbikatta ise, o da kendi kendine kaza yapıp düÅŸüyor. Böylece ikinci operasyon, daha yapılmadan iptal ediliyor.
ÖÄŸrencilerin 4 Kasım 1979’da baÅŸlattıkları bu eylem, Ä°ran devletinin ve diÄŸer arabulucu devletlerin öÄŸrencilerle yaptıkları görüÅŸmeler ve pazarlıklar sonucu, 20 Ocak 1981 günü sona erdiriliyor... Rehineler serbest bırakılıyor ve ülkelerine gönderiliyor...
Amerikalı diplomatlar, 4 Kasım 1979 – 20 Ocak 1981 arası, yani 1 yıl 2 ay, yani tam 444 gün öÄŸrencilerin elinde rehin kalıyorlar. Bir elçilik binasının içinde...
Ä°ran devleti, bu öÄŸrencilerle gurur duyuyor. ÖÄŸrenciler, yaptıkları bu muhteÅŸem eylem dolayısıyla onurlandırılıyorlar.
4 Kasım 1979’da Tahran’daki ABD ElçiliÄŸi’ni basıp casusluk faaliyetleri yapan Amerikalı diplomatları rehin alan öÄŸrencilerin bu ilginç ve dünyayı ayaÄŸa kaldıran eylemini “ölümsüzleÅŸtirmek” isteyen Ä°ran Ä°slam Cumhuriyeti devleti, 4 Kasım (13 Âbân) gününü “resmî bayram” ilân ediyor.
Tam 444 gün (1 yıl 2 ay) bir binanın içine girip esirleri kurtaramayan, bütün dünya çapında diplomatk giriÅŸimler baÅŸlatmasına ve bununla da yetinmeyip ardı ardına askerî tatbikatlar yapmasına raÄŸmen elçilik binasının içine giremeyen ABD, dünyaya rezil olmuÅŸtu.
DüÅŸünün, o “Süper Güç” denilen, o “Gökte Tanrı Yerde Amerika” dedikleri, “dünyanın efendisi” (!) koskoca ABD devleti, 1 yıl 2 ay boyunca bir binanın içine girememiÅŸti...
Dünyaya rezil olan ve “karizması çizilen” Amerika, bu mahcubiyetini bir ÅŸekilde perdeleme ihtiyacı duyuyordu. Ä°ÅŸte tam da bu noktada çizgi kahraman “Spiderman” (Örümcek Adam) devreye giriyordu.
Kim demiÅŸ “Amerika bir binaya giremedi” diye? Canım; siz gerçek hayata ne bakıyorsunuz? Gerçek hayat yalanlarla ve spekülasyonlarla dolu. Siz iyisi mi ekrânlarınızın başından ayrılmayın!
Ä°ÅŸte bakın, kostümü ve kıyafeti “ABD bayrağı” olan Spiderman (Örümcek Adam), ne kadar bina varsa hepsine tırmanıyor. Koca koca gökdelenlere bile örümcek gibi rahatlıkla tırmanıyor bu “ABD bayrağı kostümlü” çizgi kahraman... Binalara tırmanırken herhangi bir alet veya araç da kullanmıyor üstelik. Elleriyle tırmalayarak tırmanıyor bütün binalara...
Aslında ilk olarak 1962 yılında Stan Lee ve Steve Ditko tarafından yaratılan bir çizgi karakter olan Spiderman, Ä°ran Ä°slam Devrimi’nin gerçekleÅŸtiÄŸi 1979 yılından itibaren yayınlanan tüm serilerinde “en büyük düÅŸmanı” olan “YeÅŸil Cin” ile savaşır. Çizgi filmdeki ana karakterlerden biri olan “baÅŸ düÅŸman YeÅŸil Cin”, Ä°ran’daki Ä°slam Ä°nqılâbı’ndan sonra doÄŸmuÅŸtur
VAHDETHABER
Henüz yorum yapılmamış.