Mustafa Çağlı ile Hedefteki Suriyeli Muhacirleri Konuştuk
Reyhanlı İHH Suriye Çalışmaları Gönüllüsü Mustafa Çağlı ile Suriyeli muhacirlerin sorunlarını, kendilerine yönelik saldırıları ve hükümetin konuyla ilgili son düzenlemesini konuştuk.
Son günlerde Gaziantep baÅŸta olmak üzere birçok bölgede Suriyeli muhacir kardeÅŸlerimize yönelik ırkçı-faÅŸizan saldırıların yine yoÄŸunlaÅŸtığına tanık olduk. Reyhanlı Ä°HH Suriye Çalışmaları Gönüllüsü Mustafa ÇaÄŸlı ile Suriyeli muhacirlerin sorunlarını, kendilerine yönelik tahammülsüzlük ve saldırıları ve hükümetin konuyla ilgili son düzenlemesini konuÅŸtuk.
Bize zaman ayırma nezaketini gösterip sorularımızı cevapsız bırakmayan Mustafa ÇaÄŸlı kardeÅŸimize teÅŸekkür ediyor, söz konusu röportajı ilginize sunuyoruz.
***
Suriyeli muhacirler son günlerde Gaziantep’teki geliÅŸmeler üzerinden yeniden gündemde. Buraya geleceÄŸiz ama siz de uygun görürseniz öncelikle ÅŸuradan baÅŸlayalım: Suriyeli muhacirler Türkiye’de nasıl bir statüye sahip, ne tür sorunlarla muhatap?
Karşılaşılan sorunların en önemlilerinden bir tanesi eÄŸitim. Gelen genç neslin ve ailelerin sosyal entegrasyonu noktasında eÄŸitimden yoksun kalmaları ya da eÄŸitimini devam ettiremeyen genç nüfus, bununla beraber okul çağında olup okuma-yazma imkanından uzak kalan çocuklar ve aileleri ister istemez bir psikolojik travmayla karşı karşıya kalıyorlar. Bu süreçte Suriye’den gelen misafirlerimizin uzak sınır boylarından gelmeleri hasebiyle katıldıkları yeni toplumdan kültürel, davranışsal veya yaÅŸamsal bir takım farklılıklarının olması da ister istemez bir uyumsuzluk sorununu beraberinde getiriyor. Bu münasebetle benim kanaatim bu süreçten en çok etkilenenler arasında çocuklar ve gençler baÅŸta gelmektedir. Tabi bunlar da malum olduÄŸu üzere sosyal hayat içerisinde en fazla enerjisi olan ve yine sosyal hayat içerisinde en yoÄŸun sayıyı oluÅŸturan potansiyeli teÅŸkil etmekteler. Bu durum da ister istemez ailelere olumsuz yansıyor.
Neden? Ne tür olumsuz yansımalar?
Çünkü okula gidemeyen veya istikbali belirsiz olan çocukların durumu doÄŸal olarak ailelerini endiÅŸeye sürüklemekte ve bunlar tabiatıyla potansiyel anlamda bir risk oluÅŸturmaktalar. Bu sadece gelen muhacirler için deÄŸil Türkiye içerisindeki mevcut madde bağımlılığı ya da benzer kötü alışkanlıkları olan çocuklar ve gençlere baktığımızda da söz konusu.
Özetle eÄŸitim kanaatimce bu süreçte belki de en fazla gözardı edilen veya da hesaba katılmayan kalemlerden bir tanesiydi. Tamam, gıda verildi ve barınma problemi kısmen yok. Ä°ÅŸte kirada oturma imkanı verildi vs. Ve tabi kiraların çok yüksek olması ailelerde ister istemez belli bir süre sonra ciddi anlamda psikolojik baskıları da beraberinde getirir. Çünkü evin kirasını ödeyemeyen aile ister istemez bunun stresini ve olumsuzluklarını beraber yaÅŸadığı insanlara ve içerisinde bulunduÄŸu çevreye yansıtmaya baÅŸladı, baÅŸlıyor ve yine bu da istenmeyen sonuçları beraberinde getirdi, getiriyor. Ama belirttiÄŸim gibi eÄŸitim bu insanların hem sosyal uyumu açısından hem de çocukların ve gençlerin geleceÄŸe umutla bakmaları için maalesef gözardı edildi. Bazılarının gıda ve barınma sıkıntısı olmayabilir ama eÄŸitimsiz bıraktığınızda bu insanlar maalesef problemlerle yüzyüze kalacaklardır ki bu kaçınılmaz.
Anın getirdiÄŸi yakıcı ihtiyaçlara nazaran bahsettiÄŸiniz çerçevede eÄŸitim galiba daha uzun vadeli ve kalıcı bir sorun?
Evet, evet.
EÄŸitim ihtiyacı örgün anlamda hem eÄŸitimleri yarım kalan ve hem de okul çağındaki yeni kuÅŸaklar açısından geçerli. Bununla birlikte yaygın eÄŸitim anlamında genel bir eÄŸitim ve rehberlik sorunu da mevcut olsa gerek. Bu baÄŸlamda neler yapılıyor veya yapılabilir?
Geçici Suriye Hükümetinin bu noktada çalışmaları mevcut. Bu çalışmalar daha çok örgün eÄŸitim baÄŸlamında olup müfredat dahilinde materyallerin teminiyle sınırlı. Kitap desteÄŸi vb. gibi alanlarda ciddi katkıları olmuÅŸ, olmakta. Üniversite eÄŸitimini yarıda bırakmak durumunda kalan ya da üniversite çağına gelen kız ve erkek öÄŸrencilerin en büyük problemlerinden bir tanesi, önlerinde geleceÄŸe dönük bir umut ve programın olmamasıdır. Bununla beraber yaÅŸadıkları bölgede karşılaÅŸtıkları dil problemi de söz konusudur.
Bu insanların Türkçeyi bilememeleri ya da geleceÄŸe dönük örgün eÄŸitim anlamında herhangi bir mesleki sahada kendilerini ifade edememelerinin veya da üniversiteleÅŸememenin verdiÄŸi sıkıntılar sonucunda bu durum genç nüfusta empati yaptığımızda ister istemez beraberinde çok ciddi travmalar da getiriyor. Bu açıdan bakıldığında sosyal entegrasyon sorununa bir de dil eklendiÄŸinde bu beraberinde sosyalleÅŸme çağındaki gençleri gerçekten de çok ciddi sıkıntılara sürüklüyor. Maalesef ÅŸuan olduÄŸu gibi caddelerde, sokaklarda veya da vasıfsız iÅŸçi statüsünde birtakım iÅŸ kollarında gündelikçi iÅŸçi olarak çalışıyor olmaları bu insanlar açısından gerçekten üzücü. Bu durum bu insanların geleceklerini inÅŸa anlamında da çok ciddi tehdit oluÅŸturuyor. Bu durum üzerinde uzun uzun çalışılması ve aşılması için projeler oluÅŸturulması gereken bir konu. Bir an önce çözüme dönük çalışmalar ortaya koymak gerekiyor. Yoksa bu kalıcı sorun beraberinde mevcuda oranla çok daha ciddi olumsuz sonuçlar doÄŸurmaya gebedir.
Suriyeli muhacir kardeÅŸlerimizin varlığı elbette sadece Türkiye ile sınırlı deÄŸil. Bununla birlikte Türkiye de ciddi anlamda göç almış ülkelerin başında geliyor. Türkiye’yi muhacirler için cazibeli kılan sebepler neler olabilir? Ne tür beklentilerle geliyorlar?
Türkiye ile yaklaşık 900 km’lik bir sınır hattınız var. Ve savaşın çok yoÄŸun yaÅŸandığı bölgeler bazında düÅŸündüÄŸümüzde Halep ile Lazkiye arasındaki bu sınır kordonunda yaklaşık 200’ün üzerinde bir çadır kentin varlığını düÅŸündüÄŸümüzde ve insanların ÅŸehir merkezlerinden ve özellikle de savaşın yoÄŸunlaÅŸtığı güney Suriye’den bombalamalardan kaçmak zorunda kaldıklarını göz önünde bulundurduÄŸumuzda Türkiye’nin onlar için en yakın komÅŸu konumunda olduÄŸunu görebiliriz. Dolayısıyla Türkiye’yi tercih etmeleri gayet doÄŸal. Başınıza ani bir durum gelse en yakınınızdaki daireye kaçmak istersiniz. Bir alt kata gitmektense yakın daireye gider, oraya sığınırsınız. Suriyeli muhacirler için de Türkiye sığınılacak bu en yakın daire konumunda.
Bu açıdan buradaki insanlar da doÄŸal bir refleks olarak en yakın sınırlara yöneliyorlar. Onlar en yakın komÅŸularının Türkiye olduÄŸunun bilinciyle dindaÅŸları olan bu beldeye sığındılar. Kendi kardeÅŸleri, kendi toprakları neticede. Çünkü aynı dinin mensubular. Artı en nihayetinde komÅŸular. Dolayısıyla bu doÄŸal bir süreç. Bu nedenlerle Türkiye onlar açısından kaçınılmaz ve güvenilebilir en yakın belde olmakta.
Tabi bu sürecin bu kadar uzayacağı ve bugünlere kadar gelebileceÄŸi hiç kimsenin tasavvur edebileceÄŸi bir ÅŸey deÄŸildi. Ama maalesef bugün kaçınılmaz bir durum olarak karşımızda. Ve bugün onlar yaÅŸadığımız il-ilçede olsun, sınır boylarında olsun komÅŸumuz. Onlar bu toprakların yabancısı deÄŸil sahibi konumunda. Çünkü ümmet perspektifinde ulusal sınır gibi bir kırmızıçizgi yoktur.
Suriye’den Türkiye’ye doÄŸru çok yoÄŸun bir göç var. Tabiatıyla bu göçmen ordusunun yekpare olduÄŸu söylenemez. Siz bunları nasıl sınıflandırıyorsunuz?
Kanaatimce bunlar genel olarak kendi imkanlarıyla kiralık evlere çıkan ve iÅŸ bulup çalışanlar, geçimlerini saÄŸlamak için dilenciliÄŸi tercih edenler vekamplarda ikamet edenler ÅŸeklinde üç grupta deÄŸerlendirilebilir.
Ä°sterseniz bunları tek tek açalım. Mesela birinci grup olan kendi imkanlarıyla kiralık evlere çıkan ve iÅŸ bulup çalışanların genel durumu ve karşılaÅŸtıkları sorunlarla ilgili neler söylenebilir?
Ä°nsan davranışlarının kökeninde tabi sosyolojik, psikolojik, ailevi vb. birçok faktör söz konusudur. Ekonomik durumu biraz daha iyi olup barınma imkanı bulan, ev kiralayan ve belki de kendisine ait bir ticarethane açan, kendi iÅŸini kurabilen veya da bir yerde vasıflı olarak bulunan, mesela Suriyeli STK’lar nezdinde iÅŸ bulup varlığını idame ettiren insanların bu noktadaki etkilenmiÅŸliÄŸi tabi çok daha az. Bunlar, daha önce bahsettiÄŸimiz eÄŸitim sorunu baÄŸlamında durumlarının daha iyi olması veya eÄŸitimsel seviyelerinin daha yüksek olmaları dolayısıyla sosyal ortamlara çok daha çabuk adapte olabiliyorlar. Zaten ÅŸu dört yıllık süreç içerisinde sorun çıkaran kanaatimce bu tür vasıflı ve iÅŸi olan insanlardan ziyade daha çok barınma imkanı bulamayan ya da ev kirasını ödeyecek olanaklara sahip olmayan veya da iÅŸ bulma noktasında sıkıntılar yaÅŸayan insanlar… Ama bu birinci gruptakiler her ne kadar muhacirlerin tümünün yaÅŸadığı o savaşın yol açtığı travmaları yaşıyor olsalar da en azından gidebilecekleri bir iÅŸleri, düÅŸünmek zorunda olmadıkları bir ev kiraları gibi bir gerçekle karşı karşıyalar. Sonuç olarak bunlar için en kolay adapte olan kesim diyebiliriz.
Bu gruptakiler her ne kadar imkan bulup ev kiralasalar da kira fiyatlarının çoÄŸu zaman tek başına baÅŸedilemez noktalara ulaÅŸtığı ve bununla boÄŸuÅŸmak zorunda kaldıkları malum. Mesela çoÄŸu yerde birden çok ailenin tek bir evde ve hatta gözede ikamet ettiklerini biliyoruz. Bu grubun varlığının beraberinde ciddi anlamda emlak sektöründe bir fırsatçılığı doÄŸurduÄŸu görülüyor. Birçok yerde beÅŸ para etmez evlerin alabildiÄŸine yüksek fahiÅŸ fiyatlarla Suriyeli muhacir kardeÅŸlerimize kiralatıldığı basına da yansıyor. Bu fırsatçı emlakçıların iÅŸtahını frenlemeye dönük acaba bir ÅŸeyler yapılamaz mı? Yerel idari birimlerin veya hükümetin bu alanda bir çalışması var mı?
Bu ciddi bir sorun. Bunun takibi noktasında sıkıntılar var. Sorun büyük ve çok yönlü. Çok fahiÅŸ fiyatlarla kirada oturan Suriyeliler var. Yanı sıra sınır boylarında ya da medyanın matematiksel verilerle bahsettiÄŸi 2 milyon insan söz konusu. Böyle bir ortamda emlak sektörünü takip etmek ve kiralarda fahiÅŸ fiyatlar oluÅŸturanlara yönelik ciddi yaptırımlar uygulamak imkansız gibime geliyor.
SavaÅŸ, dediÄŸiniz gibi birileri açısından fırsatlar da doÄŸurdu. Maalesef vicdan sahibi olmayan insanlar bu savaşın doÄŸurduÄŸu insanlık dışı ranttan nemalandılar. Suriyelilere ev kiralatırken fahiÅŸ fiyatlar ortaya atanların doÄŸurduÄŸu bu sorunun çözümü ÅŸuan için maalesef bunların vicdanına, ahlakına, insafına kalmış vaziyette.
Ä°kinci gruba gelelim isterseniz… Dilencilik yoluyla kendini idame etmeye çalışan Suriyeli mülteci unsuru çok yoÄŸun. Bunlar neredeyse her ÅŸehirde... Adeta kozmopolit bir konar-göçerler ordusu manzarası var karşımızda. Bu gruptaki muhacir kardeÅŸlerimizin durumu nedir? Ne tür sorunlar gözlemliyorsunuz?
Bölgesel olarak bugün Suriyeli mültecilerin yaÅŸadığı matematiksel veriler anlamındaki en büyük ÅŸehir Ä°stanbul. Bu belki Ä°stanbul’un metropol bir ÅŸehir olmasından kaynaklanıyor. Bu özelliÄŸi dolayısıyla Ä°stanbul’da çok ciddi oranda bir Suriyeli dilenci potansiyeli mevcut. Tabi aynı durumla belirli oranlarda sınır boylarında ve diÄŸer ÅŸehirlerde de karşılaşılmaktadır.
Bu gruptaki insanların önemli bir kısmı belki kendi ülkelerinde de bunu bir iÅŸ algısıyla yapıyorlardı. Yani bunların hepsi Türkiye’ye geldikten sonra dilenci olmadılar. Kanaatimce adam orada da dilenciydi zaten. Dolayısıyla Türkiye’ye geldikten sonra da bildiÄŸi tek iÅŸ bu olduÄŸundan yine dilenmeyi seçiyor olabilir.
Bununla birlikte çadır kentlerden kaçmış olup herhangi bir iÅŸ ve barınacak yer bulamamış vasıfsız insanlar da var bu grupta. Ama bu grubun önemli bir kısmı bunu (dilenciliÄŸi) meslek edinmiÅŸler. Dördüncü yılına girildiÄŸinde bu çapta büyük bir potansiyele dönüÅŸen bu insanların beraberinde bir takım sorun ve sıkıntılar getirmesi, yer yer infial uyandırması doÄŸaldır. Ve maalesef medyada öne çıkartılan birkaç tekil olay üzerinden özellikle de bu gruptakiler veri alınarak genellemelere gidilmekte, düpedüz bir algı operasyonuna giriÅŸilmektedir.
Ümit ederim ki hükümetin özellikle de AFAT’ın aldığı kararlar ve yaptığı yeni düzenleme sonucunda göçün yol açtığı sorunlar aza indirilecek ve misafirlerimiz de biraz daha rahat yüzü bulacaklar. Bu düzenlemede dilenen unsurların çadır kentlerde barındırılmasına yönelik çabaların önemi vurgulanmaktadır. Çadır kentte barındırılmaları bunların temel sorunu olan güvenliklerinin saÄŸlanması ve aÅŸ ihtiyaçlarının karşılanması için daha iyi olacaktır. Devlet bu tür insanları çadır kentlerde barındırarak inÅŸallah bugün ve yarınlarda sosyal alanda oluÅŸabilecek tepkilerin de önüne geçecektir.
Söz buraya gelmiÅŸken bir de konuya üçüncü grubu oluÅŸturan yani kamplarda ikamet eden Suriyeli muhacirler üzerinden açılım kazandırmanızı rica ediyoruz?
Türkiye’deki AFAD kampları gerçekten de uluslararası standartların çok üstünde hizmetler verebilecek özellikte. Özellikle de konteynırların iç dizaynı olsun, inÅŸa edilen sosyal tesisler olsun, alışveriÅŸ imkanlarıyla olsun tam site görünümünde.
Suriye içerisinde oluÅŸturulan çadır kentlerin durumunu da biliyoruz. Gerek bunlarla gerekse de Türkiye içinde bu az önce deÄŸindiÄŸimiz ikinci gruptaki mültecilere oranla kanaatimce sorunlardan en az etkilenen ve en rahat yaÅŸam sürdürenler AFAD’ın kamplarında ikamet eden muhacir kardeÅŸlerimizdir. Kamp hayatının bu insanlara yönelik olumlu katkılarından biri de iletiÅŸim baÄŸlamındadır. Çünkü çoÄŸu akrabaları ve sonuçta aynı dil ve kültürü paylaÅŸtığı hemÅŸerileriyle beraber yaÅŸamaktadır. SaÄŸlık ihtiyaçları karşılanıyor ve daha da önemlisi çocuklar eÄŸitimlerine devam ediyorlar. Gerek dışarı çıkış ve giriÅŸlerin gerekse de kampın çevresindeki o döngünün bu insanlarda pozitif etki oluÅŸturacağı kanaatindeyim.
Tüm bu nedenlerle kampların çok fazla katkı saÄŸladığını düÅŸünüyorum. Dört yıllık süreç içerisinde kamplarda birkaç münferit olay ve provokasyon dışında herhangi bir güvenlik sorununun yaÅŸanmamış olması da onların özellikle de ikinci grubun yani dilenenlerin muhatap olduÄŸu sorunların çok ilerisinde yaÅŸanabilir ve tercih edilebilir olduÄŸunu göstermektedir.
Sizin de dediÄŸiniz gibi dört yıl oldu hocam. Bu geniÅŸ zamanın Türkiye kamuoyunda oluÅŸturduÄŸu ortalama Suriyeli muhacir algısı nasıl?
Tabi ki sürecin ilk baÅŸlangıcından beri Türkiye insanı insani-vicdani bir toplum olduÄŸunu genel anlamda gösterdi. Bu insanlar en yakın komÅŸu olarak Türkiye’ye sığındığında doÄŸal olarak kendilerine açık kapı buldular. Evinizin önünde kan akıyor, insanlar ölüyor ve kurtulabilenler de can havliyle kendilerini kapınıza atıyorlar. Böyle bir durumda bu insanların yüzüne kapınızı kapatmanız düÅŸünülemez. Türkiye insanının genel olarak Suriyeli muhacirlere karşı tutumunun bu baÄŸlamda müspet olduÄŸu söylenebilir.
Bununla birlikte bir muhacir edasıyla gelmiÅŸ olsalar da -genelleme yapmak istemiyorum- bazı insanlar bu durumdan nemalandı, nemalanmaktadır. Emlak sektöründe uçuk fahiÅŸ kiralar bunun somut örneklerinden biri. Genel olarak duyarlılığımıza raÄŸmen yeterince Ensar olamadık maalesef. Sloganik kaldık.
Yürek yaralayan, vicdanları sızlatan durumlar da yaÅŸandı. SavaÅŸ maÄŸduru olan bu insanlar arasından bir de Türkiye içlerinde yaÅŸadıkları beldelerde ekonomik ve insani maÄŸduriyetler de yaÅŸamak durumunda kalanlar oldu. Suriyeli muhacirler ciddi imtihanlardan geçti ve doÄŸal olarak biz de geçiyoruz. Bu nedenle ümmet bilinciyle bu insanlara yaklaÅŸmak, onlara karşı Ensar olmak; daha doÄŸrusu onları kapsamak, kucaklamak ve kuÅŸatmak, ihtiyaçlarını ihtiyacımız bilip gidermek gerekiyor. Neticede bunlar bizim kardeÅŸlerimiz. Onların başına gelenler bizim de başımıza gelebilirdi. Kendimize yapılmasını istemediÄŸimiz bir hareketi bu anlamda baÅŸkasına yakıştırmamız nasıl erdemli, insani görülebilir? Benim kanaatim (istisnalar kaideyi bozmamakla beraber) bu coÄŸrafyada ya da sınır boylarında bu insanların bir kısmının maÄŸdur edildiÄŸi yönündedir. Devlet bu insanları kamplara yerleÅŸtirip bakımlarını üstlendi ama sosyal anlamda bu imtihandan alnımızın akıyla çıktığımız kanaatinde deÄŸilim. Yerel-mahalli boyutta insanımızın bu süreci ve gerektirdiÄŸi dayanışma sorumluluÄŸunu çok da yerine getirmediÄŸi kanaatindeyim. Hatta tahammül edemediÄŸi durumlar bile olabiliyor.
Gaziantep merkezli yaÅŸanan olay ve bunun üzerine meydana gelen geliÅŸmeler hem Suriyeli muhacirlerin entegrasyon sorununu hem de onlara yönelik yer yer yoÄŸunlaÅŸan saldırıları beraberinde getirdi. Siz de uygun görürseniz konuyu biraz da bu açıdan deÄŸerlendirelim… Muhacirlere yönelik bu saldırılar münferit adli vakıalar mı, yoksa belirli odaklar tarafından planlanarak yürürlüÄŸe sokulan olaylar mı? Ne düÅŸünüyorsunuz, Suriyeli muhacirlere kim/neden saldırıyor?
Bugün kapıların açılıp Suriyeli mültecilerin, (daha doÄŸrusu misafirlerin; çünkü onların mülteci statüsü yok) Türkiye’ye geliÅŸ sürecini tamamen siyasi bir algı operasyonu gibi algılayıp bunu hükümetin bir politikasıymış gibi lanse etmeye çalışan bir medya gerçeÄŸi söz konusu. Olayı insani, vicdani, Ä°slami boyuttan çıkarıp tamamen hükümetin siyasi politikasına dönüÅŸtüren bir yapı mevcut. Bunlar insanların algı operasyonları sonucunda ister istemez farklı bir cenaha kaymalarına sebebiyet verdi. Bunlar oradaki insanların mazlumiyet ve maÄŸduriyetine odaklanmayı deÄŸil de hükümetin siyasal sahipleniÅŸini olumsuz bir politika olarak öne çıkarmaya ve yaymaya çalıştılar. Sınırı zorlayan, gerçekliÄŸi çarpıtan ve bundan nemalanmak isteyenler var. Gerek siyasal muhalefet, gerek bazı STK’lar, gerek bir kısım medya kesimi ve gerekse de bazı dış ülkeler bu tip olayları kışkırtmaktalar. Biliyorsunuz, Reyhanlı olayı bu baÄŸlamda büyük bir provokasyondu. Orada 53 insanımız öldü. Provokasyon niteliÄŸi çok açık olduÄŸu halde bazı kiÅŸi-kesimlerce tam bir algı operasyonu aracı olarak kullanıldı. Sonrasında da Suriyelilere yönelik birçok yerde saldırılar oldu, olmakta. Ama her ne kadar infial oluÅŸturabilecek çapta eylemler, saldırılar, hakaretler olsa da elhamdülillah toplumun akil kesimleri bu provokasyonlara gelmediler. Ben bu saldırı ve kışkırtmaların devam edeceÄŸi kanaatindeyim. Bu tip olaylar üzerinden hem hükümeti yıpratmak hem de muhacir kardeÅŸlerimizi bıktırıp tersinden göçe zorlamak istiyorlar.
Peki, bu kimin iÅŸine geliyor?
Bunun cevabı çok açık: Esed bunu istiyor ve dolayısıyla bu tip geliÅŸmeler de en çok ona yarıyor. Ek olarak da Türkiye’de iç karışıklık temenni eden yapı bunu istiyordur. Özetle Türkiye’deki siyasi istikrarın bozulmasını isteyenlerin tümünün iÅŸine geliyordur. Gaziantep olayı tamamen örgütlenmiÅŸ, planlanmış, provoke edilmiÅŸ ve bu zeminde fırsatı kollanmış bir hadiseydi. Devam edecektir; çünkü olay tamamen siyasallaÅŸtırılarak insani-vicdani boyutu bertaraf edilmeye çalışılıyor. Belki de bizim en çok bu algı operasyonlarına karşı mücadele etmemiz gerekiyor. Bu mazlum insanların; çocukların, kadınların; eÄŸitime muhtaç birçok genç erkek ve kızın ne kadar mazlum ve maÄŸdur olduÄŸunu ifade etmemiz gerekiyor. Bu tip olayları siyasallaÅŸtırıp bunun üzerinden rant devÅŸirmek isteyen kiÅŸi-kesimlerin niyetinin gayriinsani, gayrivicdani ve gayriahlakiliÄŸini ortaya koymamız gerekiyor.
Bu tip saldırıların muhacir kardeÅŸlerimiz üzerindeki etki ve yansımaları nasıl oluyor?
Bir an için empati yapalım: Mazlumiyetim dolayısıyla sığınmış olduÄŸum bir evde eÄŸer o ev ahalisinin bana karşı tavrı saldırgan, itici, sorgulayıcı, dışlayıcı ve cezalandırıcı bir biçimdeyse doÄŸal olarak o evde çok da durmak istemem. Bu insanlar keyifleri uyarınca öyle iÅŸ olsun diye buraya gelmediler. Kendi coÄŸrafyalarında savaÅŸ çıktı. KardeÅŸleri ÅŸehit oldu, babaları ÅŸehit oldu. Kadınları, çocukları, yetimler öksüzler hepsi buraya geldiler vs. O yüzden ev sahibinin göstermiÅŸ olduÄŸu bu refleks söz konusu kardeÅŸlerimizin kalbinde ister istemez bir sızı ve soru iÅŸaretlerinin oluÅŸmasına sebebiyet veriyor. Ümit ediyorum ki Allah, bu mazlumları gözetmeksizin olumsuz tavırlar geliÅŸtiren insanların kalplerine merhamet duygularını aşılar da göstermeleri gereken Ensar tavrına bürünürler. DiÄŸer türlü Esed’in bombalarından kaçıyorsun ama kardeÅŸim dediÄŸin insanların birçok saldırısına, suiistimaline, adaletsizliÄŸine maruz kalıyorsun. Bu durum insanı iki defa öldürmektir.
Hocam son olarak isterseniz Gaziantep olaylarını müteakip Suriyeli mültecilere yönelik yapılan yasal düzenlemeyi biraz konuÅŸalım. Bu düzenlemenin kardeÅŸlerimizin karşılaÅŸtığı sorunların çözümü baÄŸlamında deÄŸeri nedir?
Sosyal entegrasyon amacıyla sınırlar, kurallar tabi ki olacaktır. Bir toplumu organize etmek ve yönetmek istiyorsanız ister istemez sosyal normlar, kurallar oluÅŸturmanız gerekiyor. Bu her iki taraf için de böyledir. Nasıl ki Suriyeliye karşı zalimce bir tavır takınıp hunharca davranışlar içerisine giren bir ÅŸahıs bunun adli anlamda karşılığını görecekse, aynı ÅŸekilde karşı taraftan da bunları suiistimal edecek tiplerin yaptıkları da karşılıksız kalmamış olacak. Çünkü gelen Suriyeliler içerisinde de provokasyona teÅŸne, art niyetli ve hatta Esed tarafından kullanılan kiÅŸiler olabilir. Esed’in Åžebbihası olup Türkiye’de karışıklık çıkarmak için muhacirler arasına karışan insanların varlığı da güçlü bir ihtimal. Bu tip insanların denetimi açısından da söz konusu sosyal düzenlemeler gerekli. Ve hatta bu zaviyeden bakıldığında bunun için geç bile kalındığı söylenebilir. Åžayet ilk zamanlarda bu yapılsaydı Türkiye’de birçok insan belki de Suriyelilere saldırmaya meyletmeyecekti.
Söz konusu düzenleme uyarınca sorun teÅŸkil ettiÄŸi tespit edilen Suriyelilerin sınırdışı edileceÄŸi bir kısım medya kesiminde iddia edildi. Ancak AFAD yaptığı açıklamada bunu tekzip etti. Bununla birlikte düzenlemede sokakların dilencilerden arındırılacağının altı çiziliyor. Ama hemen her ilde olan binlerce Suriyelinin dilencilik yoluyla geçimini saÄŸlamaya çalıştığı ortada. Bu elbette istenen, idealize edilebilir bir durum olmayıp yürek sızlatıcı cinsten bir manzara. Sorunun büyüklüÄŸüne karşın sokağın bunlardan arındırılabileceÄŸini düÅŸünüyor musunuz? Uygulama bazında bu dilencilik krizi ile baÅŸ etmek mümkün mü? Prosedür nasıl iÅŸleyecek? Bu insanlar tespiti durumunda direkt kamplara mı götürülecek, yoksa yerel idari birimler nezdinde ara formüller de söz konusu mu?
Ä°nÅŸallah. Bu tür düzenlemeler bu nedenle gerekli. Söz konusu madde de bence iyi. Ben burada bir görevlendirmeden ziyade gönüllüÄŸün esas alınmasının daha doÄŸru olacağı kanaatindeyim. Hükümetin aldığı mevcut karar uyarınca tabi ki kolluk kuvvetlerinin, emniyetin, valiliklerin veya kaymakamlıkların bir çalışması olacak ama bunu bürokratik bir edayla yapmamak gerekiyor. EÄŸer doÄŸru iÅŸletilirse baÅŸarılı olunabilir. Bu vesileyle o insanların hem can, hem mal, hem nesil güvenliÄŸini saÄŸlamış oluyorsunuz. Bu insanların önüne konulacak bir sıcak çorba, onları bir arada tutma olgusu; bunlar, bu iÅŸi meslek haline getirebilecek gönüllü insanlarla mümkün. Bu tarz bir insan unsuruyla yapıldığında yüzde yüz olmasa da yine de en az yüzde doksan oranında bu düzenlemenin caydırıcılığının olabileceÄŸi kanaatindeyim.
Birçok yerde dilenen Suriyeli insan unsuruyla hemen hepimiz karşılaşıyoruz. Ve sorunun büyüklüÄŸüne karşı maalesef çapımız üstesinden gelmeye elveriÅŸli olmuyor. Bu yeni düzenlemede galiba son seçenek kamplara yönlendirme oluyor. Suriyeli muhacirlerle, özellikle de dilenenlerle karşılaÅŸtığımızda neler yapmamızı öneriyorsunuz?
Sosyal devlet algısı uyarınca STK’ların çok ciddi yaptırım yetkisinin olması taraftarıyım. Bu baÄŸlamda olayı sadece siyasal veya hükümet boyutuna indirgeyip nemelazımcı bir tutum içerisinde olmamak gerekiyor. Yerel çaptaki STK’ların ciddi anlamda bu görevi üstlenmesi lazım. Onlar belki de mevcut yapılar içerisindeki organik baÄŸları saÄŸlama; bu insanlara ulaÅŸma, onları denetleme, takip etme noktasında devletin imkanlarına nazaran daha aktif pozisyon edinebilir. Çünkü onlar her mahallede, her semtteler. Hele de bu STK’larda Suriyeli insanlar da bulunsa bu durumda söz konusu insanlara ulaÅŸma ve onlarla doÄŸru temas kurma daha da kolaylaÅŸabilir. Özetle bahsettiÄŸimiz çerçevede koordineli bir çalışma ortaya konsa hem onların ÅŸartları daha da iyileÅŸebilir, hem biz üzerimize düÅŸen sosyal sorumluluÄŸu bir nebze de olsa yerine getirmiÅŸ oluruz. Çünkü bugün STK’lar belki olayı tam sahiplenemedikleri, belki de kendilerini bu alanda önemli bir mihenk taşı olarak göremedikleri için bu problemler böyle birikiyor. O açıdan STK’lara çok ciddi iÅŸ düÅŸüyor. Meseleyi hem gündeme taşıma, hem çözüm üretme, hem de alternatif bir yardım köprüsü olma noktasında inÅŸallah gerekli istiÅŸareler yapılırsa bu insanlar eminim sosyal hayata kazandırılacak; hem toplumsal uyum sorunu önemli oranda giderilecek, hem de daha rahat bir hayat sürdürme imkanına kavuÅŸabilecekler.
Ä°nÅŸallah, ümit ediyorum ki; en kısa zamanda savaÅŸ biter de bu kardeÅŸlerimiz topraklarına geri dönme imkanı bulurlar. Ve yine inÅŸallah Türkiyeli Müslümanlar olarak Ensar olma ÅŸuuruna ereriz de bu kardeÅŸlerimizin duasını alırız.
KAYNAK: http://www.islahhaber.com/mustafa-cagli-ile-hedefteki-suriyeli-muhacirleri-konustuk-55656h.htm
Henüz yorum yapılmamış.