Kültür Sanat
Ayasofya'nın inşası ve ilk Cuma namazı
Salı günü fethedilen şehrin bu ihtişamlı eseri Cuma gününe, namaza yetiştirilmesi için yoğun bir şekilde çalışıldı. Ayasofya’nın içi ve dışı temizlendi. Kubbesindeki çan indirildi ve duvarlardaki mozaik resimlerin üzeri kapatıldı. İçindeki heykeller çıkarıldı. Halılar serildi. Bu hazırlıkların ardından Ayasofya 1 Haziran 1453 günü Cuma namazına yetiştirildi.
Bir devlet merkezi olarak Ä°stanbul 330 yılında Ä°mparator Konstantin tarafından kuruldu. Ä°stanbul’da gerçekleÅŸtirilen büyük imar faaliyetlerinden biri de ÅŸimdiki Ayasofya’nın olduÄŸu yerde büyük bir kilisenin yapılması oldu. Megale Ekklesia (Büyük kilise ) olarak adlandırılan bu kilise ilk Ayasofya’ydı. Bu kilisenin üstü ahÅŸap çatı ile örtülü idi ve uzunluÄŸuna geliÅŸen bir planda idi. Ancak inÅŸa edildikten yaklaşık 40 yıl sonra Ä°stanbul’da çıkan bir halk ayaklanması sonucunda yakılıp yıkıldı. Aynı yerde ikinci kilise ise Ä°mparator Theodosios tarafından 415 yılında inÅŸa ettirildi. Bu yeni yapıya Ayasofya yani Kutsal bilgelik adı verildi. Yeni Ayasofya’nın da kaderi bir önceki gibi oldu. Yaklaşık yüz yıl sonra çıkan tarihe Nika isyanı olarak geçen büyük bir halk ayaklanması sırasında yıkıldı.
Tüm görkemi ile günümüze kadar ulaÅŸan Ayasofya ise Ä°mparator Justinianus döneminde yaptırıldı. Ä°mparator bu iÅŸ için devrin iki büyük mimarı Miletos’lu Ä°sidoros ile Tralles’li Antonius’u görevlendirdi. Ä°mparator o güne dek görülmemiÅŸ ihtiÅŸamda ve gelecek çaÄŸlara da uzanacak saÄŸlamlıkta yeni bir eser yaptırmak istiyordu. Bunun için tüm eyaletlere haber göndererek en güzel mimari parçaların toplatılmasını emretti. Efes’teki Diana mabedinden 8 sütun alındı. Atina,Roma ve diÄŸer ÅŸehirlerdeki mabedlerden en güzel mimari parçalar Ayasofya’nın yüceliÄŸini artırmak için getirildi. Sütun ve mermerler; Aspendos, Ephesos, Baalbek, Tarsus gibi Anadolu ve Suriye’deki antik ÅŸehir kalıntılarından getirildi. Yapıdaki beyaz mermerler Marmara Adası’ndan, yeÅŸil somakiler EÄŸriboz Adası’ndan, pembe mermerler Afyon’dan ve sarı mermerler Kuzey Afrika’dan getirilerek Ayasofya’da kullanıldı. Ayrıca, Efes Artemis Tapınağı’ndan ve Mısır’dan getirilen sütununlar kullanıldı. Yaklaşık 5 yıllık yoÄŸun bir çalışmanın sonucunda 27 Aralık 537 tarihinde Ayasofya büyük bir törenle ibadete açıldı. Kaynaklarda, Ayasofya’nın açılış günü Ä°mparator Justinianos’un, mabedin içine girip, “Tanrım bana böyle bir ibadet yeri yapabilme fırsatı saÄŸladığın için ÅŸükürler olsun” dedikten sonra, Kudüs’teki Hz. Süleyman Mabedi’ni kastederek “Ey Süleyman seni geçtim” diye bağırdığı geçer. Çünkü o zamana kadar en büyük mabet Hazreti Süleyman tarafından yapılmıştı.
7500 metrekarelik bir alana inÅŸa edilen Ayasofya’nın ihtiÅŸamı yalnız boyutlarında deÄŸildi. Mozaikleri,renkli mermerleri,fildiÅŸi levhaları,kubbede çizilmiÅŸ dört meleÄŸin tasvirleri ile adeta büyüleyici bir güzellikte inÅŸa edilmiÅŸti. Ancak Ayasofya’nın bu güzelliÄŸi 1204 yılına Latinlerin Ä°stanbul’u iÅŸgaline kadar sürebildi. Çünkü Latinler Ä°stanbul’u iÅŸgal ettikleri zaman Ayasofya’yı tahrip etmiÅŸler ve içindeki kıymetli eÅŸyaları yaÄŸmalamışlardı.
1261 yılında Bizanslılar Ä°stanbul’u Latinlerden geri aldıklarında tahrip edilmiÅŸ, bütün kıymetli eÅŸyaları yaÄŸmalanmış bir Ayasofya buldular karşılarında. Ayasofya’nın bu durumu Ä°stanbul’un fethine kadar da pek deÄŸiÅŸmedi çünkü Bizans’ın mali yapısı Ayasofya’yı eski ihtiÅŸamına döndürebilecek durumda deÄŸildi. 29 Mayıs 1453 tarihinde Ä°stanbul’un fethi ile Ayasofya’nın da kaderi deÄŸiÅŸti. Fatih ÅŸehre girdikten sonra ilk olarak Ayasofya’ya yöneldi. Ayasofya’nın güzelliÄŸini hayranlıkla seyreden Fatih secdeye kapanarak ÅŸükretti. Ardından orada bulunan müezzinlerden birine ezan okuttu ve ilk namazı kıldı. Usul üzere Ayasofya’nın camiye çevrilmesi için çalışmaların baÅŸlamasını emretti. Fatih, Ayasofya camiye çevrilirken mozaik resimlere zarar verilmemesini yalnızca üzerinin kireç ile örtülmesiyle yetinilmesini emrederek, burayı kendi hayratının ilk eseri olarak vakfetti.
Salı günü fethedilen ÅŸehrin bu ihtiÅŸamlı eseri Cuma gününe, namaza yetiÅŸtirilmesi için yoÄŸun bir ÅŸekilde çalışıldı. Ayasofya’nın içi ve dışı temizlendi. Kubbesindeki çan indirildi ve duvarlardaki mozaik resimlerin üzeri kapatıldı. Ä°çindeki heykeller çıkarıldı. Halılar serildi. Bu hazırlıkların ardından Ayasofya 1 Haziran 1453 günü Cuma namazına yetiÅŸtirildi.
Ayasofya’daki ilk Cuma namazını Ahmed Muhtar PaÅŸa Feth-i Celile-i Konstantiniyye adlı kitabında ÅŸöyle anlatır:
“Fethin diÄŸer mühim hâdisesi, Ayasofya’da ilk cuma namazıdır. Mimarlar ve iÅŸçiler geceyi gündüze katıp çalışarak salı günü fetholunan ÅŸehrin en büyük kilisesinde cumaya kadar lüzumlu deÄŸiÅŸikliÄŸi yaptıktan sonra, pâdiÅŸah, emîrleri, mücâhidleri, gazîleri büyük bir alay ve erkânla gelip içeri adımını atar atmaz, mâbedin içinde ilâhî bir gulgule yükseldi, hâfızlar okumaya, müezzinler salâlara, ezanlara baÅŸlamışlardı. Cemâat bir ağızdan tekbir alıyor ve kubbe aksisadâlarla uÄŸulduyordu. Nice dem bu ilâhî sesler sürüp gittikten sonra, müezzinler. “Ä°nn-Allâhe ve melâiketehû” âyetini yanık seslerle okumaya baÅŸlayınca, AkÅŸemseddin Hazretleri, Sultan Mehmed Hân-ı Sânî Hazretleri’nin koltuÄŸuna girip hürmetle kendisini minbere çıkardı. Etrâfa hidâyet nûru saçan seyf-i Muhammedî, elinde parıl parıl parlıyordu. Hazret-i Fatih minberde yüksek ve heybetli bir sesle “Elhamdülillâh, elhamdülillâh” diye hutbe okumaya baÅŸlayıp, nîmet ve ihsânların hakikî sahibi Cenâb-ı Hakk’a yönelerek ÅŸükür ve hamdeylediÄŸi zamanda idi ki, câmide mevcut bütün gazîler, Ä°slâm mücâhidleri bir acâib ferahlık, neÅŸ’e ve zevk ile kendinden geçme derecelerine gelip feryâd ve ÅŸâdümânî ile gözlerinden sel gibi yaÅŸlar dökmeÄŸe baÅŸladılar. Hazret-i Fâtih, bir hatib uslûb ve edâsı üzre hutbeyi okuyup bitirdikten sonra minberden inerek AkÅŸemseddin Hazretleri’ni imâmete geçirip, cuma namazını ol vaktin icâbâtına göre Ä°slâm mücâhidleri safları önünde ifâ eyledi."
Ancak döneme yakın Osmanlı kaynaklarında ( Solakzade,Gelibolulu Mustafa Ali ) hutbenin AkÅŸemseddin tarafından okunduÄŸu ve namazın da onun tarafından kıldırıldığı ifade edilmektedir.
Okunan bu hutbe ve kılınan namaz Türkler için belki de en mukaddes ve en sevinçli olanı idi. çünkü 8 asırdan beri Müslümanların ulaÅŸmak istedikleri bir fetihti bu. Fatih ve askerleri 8 asır öncesinden “ne güzel komutan ve ne güzel asker” övgüsüne mazhar olmuÅŸlardı.
Ayasofya’nın ve çevresinin tam bir Ä°slami yapıya dönüÅŸtürülmesi ise yüzyıllar içerisindeki eklemelerle gerçekleÅŸti. 4 minare,2 sebil, minber,mihrap,müezzin mahfilleri, hünkar kasrı,hat levhaları, ÅŸadırvan,medrese ve türbeleriyle Ayasofya bütün ihtiÅŸamıyla günümüze kadar ulaÅŸtı.
kaynak: Ömer Aymalı/ Tarih Dosyası/Dünya Bülteni
Henüz yorum yapılmamış.