Sosyal Medya

YaÅŸam

Boykotlar işe yaramıyor çünkü...

Boykot kampanyaları hiçbir zaman kalıcı sonuçlar getirmemiştir. Çünkü boykot çağrıları sonucu oluşan duyarlılıklar kriz bitene kadar devam etmekte, sonrasında ise insanlar tekrar eski tüketim alışkanlıklarına geri dönmekteler.



Siyonist devletin Gazze’de baÅŸlattığı son katliamlara tepki olarak küresel Yahudi sermayesinin meÅŸhur markalarına karşı boykot çaÄŸrıları yapıldı.

Ä°srail Filistin’de ne zaman katliamlar yapsa Müslümanlar sosyal medya üzerinden bu türden alışveriÅŸ yapılmaması gereken ürünlerin listelerini yayımlar ve boykotun yaptırım gücü üzerine bazı yazıları alıntı yaparak ulaÅŸabildikleri herkese gönderirler. Gariptir, bu listedeki ürünler de Müslümanların diÄŸer ülke halkları gibi en çok tükettikleri ve kimilerinin bağımlılık derecesinde zaafiyet gösterdikleri markaların ürünleridir...

Boykot çaÄŸrıları sadece finans kapitalin Ä°srail’i destekleyen ABD’li firmalarına karşı yapılmaz. Fransa ile kriz yaÅŸandığında Fransa ürünlerine, Ä°talya ile kriz yaÅŸandığında Ä°talya firmalarına, Danimarka ile yaÅŸandığında da Danimarka ürünlerine karşı boykot kampanyaları yapılmıştır.  

Boykot kampanyaları hiçbir zaman kalıcı sonuçlar getirmemiÅŸtir. Çünkü boykot çaÄŸrıları sonucu oluÅŸan duyarlılıklar kriz bitene kadar devam etmekte, sonrasında ise insanlar tekrar eski tüketim alışkanlıklarına geri dönmekteler. 

Boykot etmekle Müslümanlar yanlış mı yapıyorlar? Elbette deÄŸil. Ä°nsanlar zulmü durdurmak için mümkün olan bütün yolları deneyeceklerdir. Boykotla da belki ticareti her ÅŸeyi olan Batı ve bahusus Ä°srail’i destekleyen ÅŸirketler biraz olsun ürkütülür ve dolayısıyla Ä°srail üzerinde baskı uygularlar. Ama bu, öfkeyi yatıştırıcı ve sonuç verse de esası olmayan kısa süreli bir sonuç getirir, o kadar. Neden mi? 

Bunun sebebi insanların konforlarını bozacağı için duymaktan kaçındıkları bir hakikatle alakalıdır. Çünkü insanlar esası olan kalıcı çözümler için kastettiÄŸim hakikatin ifade ettiÄŸi bedeli ödemeye hazır deÄŸillerdir. Ümmet’in birliÄŸini, manevi ve maddi kalkınmasını saÄŸlayacak ve düÅŸman saldırılarına karşı hakiki çözüm getirecek bir boykottan bahsediyorum.

Nasıl mı?

Batının düÅŸünce dünyamıza hâkim kavramlarını, önkabûllerini, deÄŸer sistemini, siyaset ve iktisat teorilerini, trendlerini ve bize ürettiÄŸi çözüm paketlerini boykot etmedikçe hakiki kurtuluÅŸa ermek mümkün deÄŸildir. Zira Müslüman bilinci iÅŸgal edilmiÅŸ, esir alınmıştır. Esir alınan bilinç kurtarılmadıkça onun ürettiÄŸi damak zevklerinden, tüketim alışkanlıklarından kurtulmak da pek mümkün deÄŸildir. Çünkü insanın tüketim tercihleri zihin kodlarının bir yansımasıdır. 

Aksi takdirde boykotlar vicdanlardan yükselen isyan dürtülerini bastırmak için Coca-Cola, McDonald’s vb. ürünlere bir süreliÄŸine dokunmamak ÅŸekliyle tezahür eder. Çünkü kriz atlatılınca insanlar tekrar aynı alışkanlıklarına dönerler, zira düÅŸünce kodları, hayat tarzları onları buna bağımlı kılmaktadır. 

Demem o ki, asıl yapılması gereken boykot; Batı’nın kök deÄŸerlerini, kültürünü, bizi bize yabancılaÅŸtıran düÅŸünce sistemlerini, fikirlerini, teorilerini,  aklını boykot etmektir. Bunu söylemek de içselleÅŸtirilmiÅŸ alışkanlıkları terk edemeyen insanlara pek hoÅŸ gelmemektedir. 

Batı’yla elbette medeniyet zemininde iletiÅŸim kurulabilir, karşılıklı istifade edilebilir. Bizim medeniyet tecrübemiz bunun örnekleriyle doludur. Ancak Batı’nın kök deÄŸerlerini, kültürünü, bizi bize yabancılaÅŸtıran düÅŸünce sistemlerini, fikirlerini, teorilerini, aklını olduÄŸu gibi aldığımızda kök deÄŸerlerimize yabancılaÅŸmış, onlardan ruhen kopmuÅŸuz demektir.

Batı paradigması içinde kalarak yapılan boykotlar cılız bir tepkiden öteye geçmiyor. Hâlbuki akıl akla benzemezse amel amele, tüketme alışkanlıkları da tüketme alışkanlıklarına benzemez. Zevkler ve renkler akıl akla benzediÄŸi için uyuÅŸur..  

Kriz anlarında küresel Yahudi ürünlerini boykot etmek kısa süreliÄŸine sonuç getirebilecek bir taktik olabilir ancak ve ben de bunu önemsiyorum. Ama kalıcı sonuçları olacak uzun soluklu bir stratejiye dönüÅŸmez bu. 

Tam bağımsızlığa, vahdete ve devletler muvazenesinde onurlu bir yere sahip olmak istiyorsak ontolojik ve epistemolojik farklılığımızın idrakine varmak ve gereÄŸini yapmakla mükellefiz. Bu da evvelemirde Batı’ya entelektüel bağımlılıktan kurtulmakla mümkün olur.

Kaynak: Serdar Demirel / Yeni Akit

 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.