Sosyal Medya

Hanefi Avcı'yla Silivri'de

Hükümet-cemaat kavgası, özellikle cemaatin yargı üzerinden yaptığı salvolar pek çok adli süreçle ilgili soru ve kuşkuları tekrar akla getirdi.



Hükümet-cemaat kavgası, özellikle cemaatin yargı üzerinden yaptığı salvolar pek çok adli süreçle ilgili soru ve kuÅŸkuları tekrar akla getirdi.

Cemaatin emniyet ve yargı içinde keyfi ve kendi hesabına giriÅŸimleriyle ilgili pek çok ciddi kanıt, ÅŸüphe var ve bu iÅŸin pek çok maÄŸduru var.

Åžüphe yok ki Hanefi Avcı bunların başında geliyor. 2010'da yayınladığı 'Haliç'te YaÅŸayan Simonlar, dün devlet, bugün cemaat' baÅŸlıklı, cemaati sorguladığı, pek çok yönüyle teÅŸhir ettiÄŸi kitabı onu bir anda cemaatin 'hedef'i yapmıştı.

Fethullah Gülen, Avcı için o günlerde, 'Son günlerde emniyet teÅŸkilatından birisinin 'falan yerde kadrolaÅŸma' gibi çok yakışıksız iddiaları oldu. Allah taksirâtını affetsin, Allah insanları cehenneme gitme yoluna düÅŸürmesin...' diyordu.

Tutuklandı Avcı. Solcu ve Ergenekoncu ilan edildi. Kitabı delil oldu.

Avcı tutuklandığı zaman bu köÅŸede ÅŸunları söylemiÅŸtim:

'Bir emniyet müdürü 'teÅŸkilat içinde, özellikle istihbaratta cemaat örgütlenmesi var, beni bile dinliyorlar' diyen bir kitap yazmakta, bir süre sonra, 'bir kadınla iliÅŸkisi olduÄŸuna ve bu yüzden izlendiÄŸine dair bilgiler gazetelere servis edilmekte', ardından 'silahlı bir sol örgütle dolaylı teması olduÄŸu iddiasıyla tutuklanmakta'... Avcı'nın tutuklanması her yönüyle izaha muhtaçtır...'

Kimi basın organlarında uÄŸradığı itibarsızlaÅŸtırma ve kiÅŸilik katli giriÅŸimlerine, 'solculara iÅŸkence yaptığı günlerle özdeÅŸ kılınma' çalışmalarına raÄŸmen Avcı, bu tarihten itibaren cemaatin adli imkanları kendi hesabına kullanmasını ve bunun maÄŸduriyetini simgelemeye baÅŸladı.

Susurluk döneminde çeteler düzenini ifÅŸa eden, TBMM AraÅŸtırma Komisyonu'nda, PKK'nın ve destekçilerinin imhası için yasa dışı operasyon birimlerinin Emniyet, MÄ°T ve ordu içerisinde aynı kollardan kurulduÄŸunu ortaya koyan adam, emniyet içinde yeni kuÅŸak için idol haline gelmiÅŸ, doÄŸruculuÄŸuyla bilenen muhafazakar bir polis, Hanefi Avcı, 2013 Temmuz'nda Devrimci Karargah davasından, solculuktan 15 yıla mahkum edildi.

O ceza bana şu satırları yazdırmıştı:

'Susurluk devletinin egemen olduÄŸu o dönemde bile bugün olduÄŸu gibi 'ödüllendirilme'ye yeltenilmedi Avcı. Kendi ifadesiyle 'devlet dönemi'nde dahi bu türlü 'cezalandırılamadı. Devlet ile cemaat arasındaki usül ve güç farkı mı diyelim?..'

Geçen hafta salı günü, Adalet Bakanı'nın verdiÄŸi izinle, Silivri'ye Hanefi Avcı'yı görmeye gittim. KonuÅŸmak, son olayları deÄŸerlendirmek, duygu ve kanaatlarını aktarmak için... AÅŸağıda okuyacağınız satırlar onunla yaptığım görüÅŸme ve daha sonra onun bana yolladığı kimi notlarla ortaya çıktı.

Açık görüÅŸ yaptık Avcı'yla. Ä°ki ayrı koridorda iki ayrı kapısı olan, dar camekanlı bir odada, odayı ikiye kesecek ÅŸekilde monte edilmiÅŸ ince bir masaya benzeyen sabit bir rafta karşı karşıya oturduk. Kapılar üzerimize kitlendikten sonra 1 saatimiz vardı. Benim geldiÄŸimi 10 dakika önce öÄŸrenmiÅŸti, kaptığı kimi dosyalarla gelmiÅŸti görüÅŸe. Anlatacağı, anlatmak istediÄŸi çok ÅŸey vardı doÄŸal olarak, kendi davası üzerinden haksızlık ve hukuksuzluklar görülsün istiyordu. Anlatıyor, anlatıyordu. Olaylar, kiÅŸiler, dosyalar, kanun maddeleri...

POLÄ°S YARGI DIÅžARIDAN KOORDÄ°NE EDÄ°LÄ°YOR

Bir ara durdurdum Hanefi Avcı'yı...

'Åžu an yaÅŸananlar karşısında ne hissediyorsunuz, haklı çıktınız, haklı çıktığınızı hükümet de gördü' dedim. Åžöyle cevapladı beni:

'Haklı çıktım diye gram kadar sevindiÄŸim yok. Bilinen, görünen bir ÅŸeydi. Bugün yaÅŸananlar ülke için, insanlar için sıkıntılı bir durum. Bundan herkes zarar görecek. Hükümet de cemaat de, özellikle cemaat. Ama olumlu düÅŸünecek olursak, bunun sayesinde belki bazı ÅŸeyler yerli yerine oturur. Ä°nsanlar zamanla baÅŸka gerçekleri görüyor. Eskiden ben ve çevrem cemaatin verdiÄŸi eÄŸitim hizmetini her ÅŸeyden deÄŸerli, her ÅŸeyden önemli görürdük.. Ä°stihbarat için, telefon dinlemeler için de aynı ÅŸey oldu. Ben bunları suç takip için çok önemli görürdüm. Ancak yeri geldiÄŸi zaman bunun ne kadar sorun yaratabileceÄŸini, nasıl kötüye kullanabileceÄŸini, nasıl haksızlığa yol açabileceÄŸini de gördüm...'

Åžu an yaÅŸanan büyük gerilimi nasıl deÄŸerlendirdiÄŸini sordum Avcı'ya:

Yanıtı şu oldu:

'Bu olayın adı ne, nasıl tanımlamak lazım ve kim haklı? Bu sorulara cevap vermek için önce ÅŸu an ki durum ne onu bir tam tespit etmek gerek. GeçmiÅŸime bakıldığında her iki tarafa da en yakın kiÅŸiyim, samimi, içten, onlarla gönül bağı olan, aynı deÄŸerlere inanan, özel dünyamda aynı yaÅŸam biçimini arzulayan biriyim. Bu yetiÅŸtiÄŸim çevremden, özel yaÅŸamımdan, yakınlarımdan bilinen, anlaşılan bir halimdir. Bugün ise her ikisinden de ağır cezalar gördüm. Cemaat uydurma iddialar, iftiralar ile bana ceza davaları açılmasında etkin oldu, hükümet ise haksız yere birkaç defa meslekten, memuriyetten ihraç ve onlarca disiplin cezası verdi.

Ama bugün durum ÅŸu: Hiçbir ülkede hiçbir iktidar kendi kurumlarının dışarıdan birilerince yönetilmesine ve kendi menfaatleri için kullanmasına müsaade edemez. Hatta cemaatin kendi elemanlarının kurduÄŸu bir iktidar bile olsa, kendi kurumlarını ve memurlarını kendisi yönetmek ister. Dışarıdan kendi cemaatinden birilerinin karışmasına razı olmaz. Hangi iktidar olursa olsun bu mücadeleyi yapmak zorunda.

Peki 'bugünkü noktaya gelineceÄŸini bekliyor muydu Hanefi Avcı?'

'Üç yıldır hapisteyim. Uzaktan bakmak bazen iyi olabiliyor. Az bilgiyi iyi kullanabiliyorsunuz mesela. Bazı geliÅŸmeleri baÅŸtan gördüm. Özel Yetkili Mahkemelerin buraya kadar geleceÄŸini görüyordum. 2012'ye kadar tüm önemli soruÅŸturmaların tüm tutuklama kararları aynı mahkemenin nöbetçi olduÄŸu gün veriliyor. O gün baÅŸlıyor süreç. Hep aynı mahkeme, 10. Ağır Ceza Mahkemesi. Böyle bir tesadüf olabilir mi? Bunu görüyordum. Mahkeme heyetlerinde yargıçlar arası fikir, yorum farkları olur. Ama Özel Mahkemelere bakıyorsun, hiç yok. Hep aynı görüÅŸ, hepsi aynı fikirde. Böyle bir ÅŸey olamaz. Bunu görüyordum. Her soruÅŸturmaya gizlilik kararı veriliyor ve sonuna kadar kaldırılmıyor. Bunu görüyordum. ÖrneÄŸin bir kez kaldırılması için baÅŸvurdum. Bir hakim, 'mevzuatta yoktur, gizlilik kararı kaldırılamaz' kararı verdi. Daha sonra itiraz edince mahkeme heyeti, bu kararın yanlış olduÄŸunu söyledi ama, o kararı veren hakim, Ömer Diken, 10. Ağır Ceza Reisi yapıldı...'

Bu, 'organizasyon', bu 'mekanizma' nasıl işliyor?

'Polisle adliye birlikte çalışmıyor. Her ikisini de dışarıda cemaatin yönetici kadroları koordine ediyor her ikisi de dışarıda cemaat yöneticilerinin emir ve talimatıyla iÅŸ yapıyor....' diyor Avcı...

Åžöyle devam ediyor:

'Kamu kurumunda çalışan her kiÅŸi kendi elde ettiÄŸi bilgileri, cemaate aktarıyor. Bu yukarıda birleÅŸtiriliyor. Büyük bir havuz oluÅŸturuyorlar. Sonra kime dava açılacak, kim tutuklanacak yukarıda karar veriyorlar. Önce olayı kendileri yakın medya üzerinden sızdırıyorlar. Sonra polis savcının iÅŸini yapıyor. Tespit tutanağı fezlekeye geçiyor. Fezleke iddianameyee dönüyor. ÖrneÄŸin bir dilekçe veriyorsun ya da soruÅŸturma baÅŸlıyor. Öne arkaya kaydırarak belli kiÅŸi ve makama denk getiriliyor. Savcılar ÅŸikayet dilekçilerini dikkate almıyor. Tanık üretiliyor. Bu adamların çalışma biçiminin gösterilmesi lazım. Binlerce insan dinlenmiÅŸ kimsenin haberi yok'.

HÜKÜMET GEÇ KALDI

Åžu örnekle bugün tartışılan HSYK'da gönderme yapıyordu:

'Ben bir ÅŸikayetimi HSYK'ya gönderdim. Gülersin, cevap iki sene sonra geldi. Bir yargıca havele etmiÅŸler, o da reddetmiÅŸ baÅŸvurumu. Ama vahim olan ÅŸu: Yargıçın verdiÄŸi dosya numarası benimki deÄŸil, bir baÅŸka numara. Dosyaya bile bakmadan reddetmiÅŸ talebi... Polis- savcının ve hakimin yaptığı hukuka aykırılıklar HSYK ÅŸikayet ediliyor ama aylar yıllar geçiyor hiçbir iÅŸlem yapılmıyor. Suç olduÄŸu sabit belgeli hususlarda bile iki yıldan önce HSYK cevap vermiyor.'

Aslında nereden nereye gelindi. Silivri'ye gitmeden önce fikrini almak istediÄŸim RuÅŸen Çakır, 'BeÅŸir Atalay'ın Ä°çiÅŸleri Bakanlığı zamanında Avcı'nın Emniyet Genel Müdür Yardımcısı yapılacağı söyleniyordu', diye bir hatırlatma yaptı...

Sordum bunu Avcı'ya.

Bakan EskiÅŸehir'den beni Ankara'ya almak istedi. Daire baÅŸkanlığı önerdiler ama o zaman bu uygun olmazdı. Bakanın yanında olmam için bir formül aranıyordu. Bulunamadı. Ama o esnada cemaat haber gönderdi. Ankara dışına çıksın da nereye giderse gitsin diye...'

Bakanla konuşmalarını anlatırken aslında cemaatle ilgili derinlik meselesini de anlatıyordu.

Bakana anlattım o zaman, cemaat yapılanması sizin tahmininizden çok derin diye. Cemaat tüm bilgilere hakim. MÄ°T'in, Emniyet'in, Maliyenin bilgileri ellerinde. Bu, büyük bir güçtür dedim. Bunun üzerine gidilmesini, denetim yapılmasını, yoksa büyük sorunlar doÄŸabileceÄŸini söyledim. Temelde istihbarat dairesi vardır. Sizin haberiniz olmadan, dinleyen kim adına dinliyor. Buna kim karar vermiÅŸ. Åžube müdürü olabilir mi? Olmaz. Dışarıdan birileri talimat veriyor. Ä°ÅŸte bunlardan birisi Kozan'lı Ömer...'

Hükümetin sorumluluÄŸunu her fırsatta hissettiriyordu Avcı:

'Bir hüsnüniyet var bunlara karşı. O yüzden her ÅŸeyi yapabiliriz havasına girdiler. Hükümetin hoÅŸgörüsüyle, görmezden gelmesiyle, bir iki ihlale göz yummasıyla iyice cesaretlendiler, ciddi hukuksuzluklar üretmeye kadar gittiler. Sahte delil üretmeye baÅŸladılar.'

En iyi bildiÄŸi konuyu emniyet istihbaratın altını özellikle çiziyordu:

'Ä°ÅŸin çapı büyük. Cemaat kendi parasıyla dinleme cihazı alıp bunları emniyet istihbaratta tutup kullanıyor, TÄ°B'de kendi kanallarıyla dinleme yapıyorlar. Sahtecilik operasyonunu onlar yapıyor. Ä°zmir (casusluk) süreci bir reziliktir. Cemaatin istihbarattaki adamları, istihbaratın kendi fiÅŸlerini, kendileri için hazırladıkları fiÅŸleri seçip subayların bilgisayarına koymuÅŸlar. Bir istihbaratçı olarak, bu adamları yetiÅŸtirmiÅŸ biri olarak, bunu görür görmez anlarım.'

İŞİN ESASI TEHLÄ°KEYÄ° GÖRMEKTÄ°R

Sonra ÅŸu kritik sorulara geldik:

Siz dışarıda olsanız işin başına getirilseniz, nasıl temizlerdiniz bu işi?

' Ä°ÅŸin yüzde 90'lık kısmı tehlikeyi görmektir. Hükümet zamanında bunu görmedi ve büyük hata yaptı. Epey süredir Türkiye, resmi kurumları ve uygulamaları dışarıdan yönlendirilerek yapılan vahim olaylar yaşıyor. Polis-yargı bu sahada en hayati kurumlar. Kasıtlı hukuk ihlalleri yapıyorlar; insanlar, bu anormalliÄŸi normalleÅŸtirmeye, kanıksamaya, kabullenmeye itiliyor. Sanki polisi- yargıyı dışarıdan yönetmek, sahte deliller uydurmak, keyfi kararlar normalleÅŸtiriliyor. Onun için bugün en önemli safha olan olayın boyutunun yönetimce iyi algılandığı kanaatindeyim. Bu konunun çözümü konusunda en önemli ÅŸey, tabii ki keÅŸke daha önce kitabı yazdığım zaman müdahil olunsa idi, o zamandan bu yana bu yapı çok geniÅŸledi, emniyette, tüm istihbaratta, KOM'da (Kaçaçılık ve Organize Suclar) nerdeyse ful denecek hale geldi, hemen hemen tüm istihbarat ve KOM ÅŸubelerine cemaat kadroları hakim oldu, tahribat arttı, cemaatin tayin terfi etkisini gören çok kiÅŸi de menfaati için o tarafa kaydı...'

Tehlikenin görüldüÄŸü artık açık, ÅŸimdi ne yapmalı?

Evet, ÅŸimdi olayın halka anlatılması gerekir. Ben yaÅŸamasam inanmazdım devletin kendi insanını sahte delil yaratarak suçlayacağını... Göstermek lazım, karşımızda görevini yapmaya çalışan bir polis–yargı düzeni yok. Hukuku tanımayan, ülkeyi ve devleti nereye getireceÄŸini göremeyen, devleti devlet olmaktan çıkaran, devlete, yargıya-polise güveni yok eden bir çalışma biçimi ve yapı var. Gerçek yaÅŸanan hukuksuzlukları halk tam bilmiyor onun için öncelikle bu konuda yapılan hukuksuzlukların ortaya konması gerekiyor. Bunu özellikle cemaatin tabanının görmesini saÄŸlamak lazım. Cemaat polisleri, savcıları yaptıklarını devlet için yapmıyorlarsa, kimin için yapıyorlar, neden yapıyorlar sorusuyla anlatmak çok önemli. Özellikle cemaat tabanının bunları görmesi, soru sorması saÄŸlanmalı.

Yöntemi ne olacak bunun?

Bence yöntem, sahtecileri ve sahtekarlıkları ortaya çıkarmaktır. Onları kendi evraklarıyla, iÅŸlemleriyle kıstırmaktır ve teÅŸhir etmektir. Bu mümkün. Oda TV davası bende olsa, davayı ters çevirsek, ben bizi suçlayanların hepsinin sahtekar olduklarını ispat ederim, mahkum olmalarını saÄŸlarım... Ä°zmir soruÅŸturması, casusluk davası bir reziliktir. Cemaat polisi kendi topladığı istihbarat bilgilerini almış, askerlerin bilgisayarlarına koymuÅŸ... Bunu teÅŸhir etmek lazım...

'Bu sorunu çözmek için iÅŸin başına getirilseniz' dediÄŸim zaman Avcı'nın girizgahı ruh halini göstermesi bakımından önemliydi. Bunca ağır siyasi meselese içinde bir ayrıntı gibi görünse de, bu ruh hali, haklılığı tescil edilmiÅŸ bir kamu görevlisinin iç dünyasına ve beklentilerine iÅŸaret ediyordu. Avcı böyle bir görevi neden almayacağını anlatırken, hapisteki bir tutukluyla deÄŸil, görev başındaki ya da göreve kısa ara vermiÅŸ bir emniyet müdürüyle koÅŸuyor gibi hissettiriyordunuz kendinizi.

Åžöyle:

' Böyle bir olayda birkaç sebepten görev almak istemem. Birincisi ben açıktan bu iÅŸe karşı biliniyorum, her yaptığım ön yargıyla taraflı anlaşılır halbuki bu mücadele herkesçe adil kabul edilecek ÅŸekilde olmalı. Ä°kincisi bu iÅŸte karşıya çıkacak insanların çoÄŸunu tanıyorum bir kısmı yanımda çalışmış kiÅŸilerdir ben eskide bir kiÅŸiyi dost kabul etmiÅŸ isem bu gün o bana kötülükte yapsa ben ona karşı hiçbir zaman zarar verecek iÅŸte bulunmak istemem. Üçüncüsü benim birikimim görev anlayışım hep devleti açıkta hedef alan terör gruplarına karşı olmuÅŸ, bu tür gruplara karşı personel tahkikatları konusunda uzmanlaÅŸmış insanlara ihtiyaç vardır.

Söyledikleri önemli Avcı'nın, Dün uyardı, bugün yaÅŸanıyor, yarına dair soru iÅŸaretleri taşıyor...

Ve hepsinden önemlisi bu adam bir öfke, intikam nedeniyle hala içeride yatıyor.

Tam maÄŸduriyeti simgeliyor.

Makarayı nasıl ve ne kadar geriye sarmak gerektiğine işaret ediyor...

Hem deneyimli bir istihbaratçı, hem deneyimli bir 'cemaat maÄŸduru' olan Hanefi Avcı'nın gözleri 'cemaat'in üzerinde. Avcı, cemaat yapılanmasını derinlemesine ilk gören, bunun tehlikesine ilk iÅŸaret eden isim deÄŸil sadece, aynı zamanda bunlara cesaret ettiÄŸi için 3 yılı aÅŸkın süredir manasız suçlama ve saçma iddialarla hapiste tutulan biri.

Avcı'nın gerek görüÅŸmemiz esnasında, gerek daha sonra avukatı Emin Arslan ile gönderdiÄŸi notlardaki deÄŸerlendirmeleri 'kim haklı kim haksız sorusu'na dayanmıyor. Bu deÄŸerlendirmeler, kendisi açısından doÄŸal olarak, 'devlet içinde cemaate yönelik bir düzeltme yapılmazsa ne olur endiÅŸesi' üzerine oturuyor.

Hanefi Avcı'yla tanışmam Susurluk günlerinde olmuÅŸtu. Ä°lk karşılaÅŸmamızda bana anlattıklarını, bu tür konuları yazan, polis-gazeteci iliÅŸkisini seven biri olmadığımın altını çizerek, o kayıtla dinlemiÅŸtim.

O gün ve daha sonra Avcı bana ne anlattıysa zaman içinde doÄŸrulandı.

Ama doÄŸal bir ÅŸüphe mesafem hep oldu.

'Haliçteki Simonlar' kitabı çıktığında Dink davasıyla ilgili satırlarını eleÅŸtirerek, bunlara iÅŸaret ederek Avcı'nın cemaat yapılanması hakkında da abartabileceÄŸini düÅŸündüÄŸümü söylemiÅŸtim. AÄŸzım yandı. Ä°ki ay sonra tutuklandı ve adım adım hiç bir deÄŸerlendirmesinin abartılı olmadığı ortaya çıktı. Benim merceÄŸimi cemaat açısından farklı noktalara kaydırmamı da bu süreç hızlandırdı.

O zaman o söylesin biz dinleyelim...

Hanefi Avcı 7 Åžubat 2011 MÄ°T operasyonu hakkında ne düÅŸünüyor? 17 Aralık soruÅŸturmalarına teknik olarak nasıl bakıyor? Cemaate söyleyecek sözü var mı? Mevcut çatışmanın varacağı nokta hakkında tahminleri neler?

SAHTE DELÄ°L KAYNIYOR

Önce mevcut soruÅŸturmalar ve davalar...

Avcı'nın ÅŸu sözlerini bir kenara özelikle not etmek istiyorum:

"Her tahkikatta sahte delil üretildiÄŸi çok açık. Bu o kadar özensiz, basit yapılıyor ki, adil bir yargı olsa bunlara gülüp geçer, böyle saçma ÅŸey mi olur, bunlar sahte ve uydurma, der. Bu ülkede insanlar el yazısını unuttu mu, herkes her ÅŸeyi bilgisayara yazıyor, herkes dijital verilerle geziyor, kimse el yazısı kullanmıyor, bütün suç delilleri bilgisayarlarda... Her ÅŸey açık, isimler, adresler... Örgütlerde bile hiç kod, ÅŸifre yok... Birileri hiçbir iÅŸe yaramayacak notlar, yazılar üretiyor, üzerine bir isim yazıp, bu ismi suçluyor, tutukluyorlar. Bu örgütsel notlar gerçek örgüt faaliyeti olsa hiçbir iÅŸe yaramaz seviyede. Ama bu notlar hayat karartıyor..."

7 ÅžUBAT MÄ°T KRÄ°ZÄ°

Hükümet-cemaat çatışmasının açığa çıkması cemaatin ilk büyük hamlesiyle, 7 Åžubat 2012'de MÄ°T MüsteÅŸarı Hakan Fidan'ın MÄ°T'in izlediÄŸi rota yüzünden ifadeye çaÄŸrılmasıyla olmuÅŸtu.

Avcı'ya "iÅŸin istihbarat boyutu da var, bu konuda ne düÅŸünüyorsunuz?" diye sordum

İşte yanıtı:

"Basına önceden verilen bilgilere, belli kiÅŸilere MÄ°T faaliyetleri ve bazı mensupları hakkında yazdırılan kamuoyunu hazırlamaya yönelik yazılara bakarak, MÄ°T müsteÅŸarı soruÅŸturmasıyla ilgili tahminim ÅŸudur: EÄŸer 7 Åžubat operasyonu durdurulmasaydı bugün birkaç yüz kiÅŸi tutuklu olurdu. MÄ°T mensuplarının tutuklu olduÄŸu bir davamız olurdu. 7 Åžubat operasyonu baÅŸarılı olsaydı MÄ°T'te muhalifler bertaraf edilecekti. Kendi taraftarları yönetime gelince devletin icrai bir gücü ve bilgi toplama, bilgiyi kullanma gücü tamamen cemaatin etkisi, denetimi altına girecek, böylece cemaat iç güvenlikte istediÄŸi politikaları uygulama imkanına kavuÅŸacaktı..."

17 ARALIK SORUÅžTURMASI...

Cemaatin ikinci büyük salvosu hiç ÅŸüphe yok ki, yolsuzluk dosya ve iddialarıyla hükümeti hedefleyen, tüm siyasi zemini titreten, devlet bunalımını tetikleyen 17 Aralık soruÅŸturması ve sonrası....

Avcı 17 Aralık kriziyle ilgili doÄŸal olarak doÄŸrudan bir bilgiye sahip deÄŸil. Ancak bu sürecinin pek sorun ve anormallik içerdiÄŸini, hükümete yönelik ciddi bir salvo olduÄŸunu düÅŸünüyor.

Åžöyle söylüyor:

"Ben de yolsuzluÄŸa, rüÅŸvete, ihaleye fesat karıştırılmasına karşıyım. Hayatım bu iÅŸlerle mücadeleyle geçti. 1983 yılında Mersin'de hayali ihracat ve altın kaçakçılığı tahkikatı yaptım. Birçok üst düzey bakanlık yetkilisi, banka genel müdürü, holding patronunun adı geçti. KOM BaÅŸkanı iken Enerji Bakanlığı'nda ihale yolsuzlukları soruÅŸturması yaptık, bazı AK Partililerin adı geçti. Kapıkule'de yolsuzluk operasyonu yaptık. Tüm bu operasyonlarda her zaman üstlerimizin haberi vardı. Enerji operasyonunda hem Enerji Bakanı'nın hem Ä°çiÅŸleri Bakanı'nın haberi vardı. 17 Aralık soruÅŸturmaları bu açıdan çok garip ve anormal. Özellikle emniyetin, özellikle istihbarat ve TEM (Terörle Mücadele) birimlerinin çalışma biçimlerini bilen insanlar için olay çok garip ve anormal'.."

AMÄ°RDEN HABERSÄ°Z SORUÅžTURMA OLMAZ

Bu gariplik iÅŸinin altını özellikle çizmek gerek. Zira Avcı'nın anlattığı yerleÅŸik ve yasal takip, izleme, soruÅŸturma düzeni ile 17 Aralık soruÅŸturması arasında oldukça büyük bir fark var. Bu fark adeta, otonom, içine kapalı, kendi niyetleri üzerinden hareket eden bir yapıya iÅŸaret ediyor.

Nasıl çalışır sistem sorusuna ÅŸu yanıtı veriyor Avcı:

"Ä°stihbarat Dairesi bir örgüt hakkında çalışmaya baÅŸlarken, önce Emniyet Genel MüdürlüÄŸü'ne rapor vererek olayı anlatır ve bu çalışmayla ilgili bir plan önerir. Plan onaylanırsa buna uygun olarak izleme, takip iÅŸleri baÅŸlar. Ä°llerde de bundan önce emniyet müdürünün haberi olur. Ankara'ya yazı emniyet müdürünün imzası ile gider. Çalışma baÅŸlayınca her yapılan iÅŸlemden mutlaka merkeze bilgi verilir. Merkez her safhayı bilir. Her yazının bir sureti merkeze gönderilir. Her dinlenen telefon, her kiÅŸinin takip raporu merkeze gönderilir. Ä°lde emniyet müdürüne ve onun vasıtasıyla valiye bilgi verilir. Merkezde ise daire baÅŸkanlığı her ilin yaptığı çalışmaları emniyet genel müdürlüÄŸüne ve bakana arzeder. O kiÅŸiler teferruat bilmezler ama geneli bilirler. Merkeze hiç bilgi vermeden, emniyet müdürüne bilgi vermeden çalışma, operasyon hazırlığı imkansızdır. Çünkü her ÅŸey bilgisayarlarda kayıtlıdır ve merkez bilgisayarlarda yazılanları otomatik olarak görür ve bilir. Ayrıca il emniyet müdürlerine, valilere, ilin emniyetinden sorumlu olanlara bilgi vermeden, desteklerini almadan soruÅŸturma yapmak zordur.

17 Aralık operasyonunda Emniyet Müdürünün, Valinin, Emniyet Genel Müdürünün, Ä°çiÅŸleri Bakanının haberi olmamasını anlamak mümkün deÄŸil. Bir ÅŸube müdürü üstüne anlatmadığı çalışmayı neden yapar ki?"

CEMAATE BÄ°R ÇÄ°FT SÖZÜM VAR

Åžüphe yok ki, Avcı'nın gönderdiÄŸi ek notlardaki en ilginç bölümlerden birisi cemaatle, yargıç, savcı, polisteki cemaat mensuplarıyla iç konuÅŸması, onlara yönelik mesajıydı.

Åžöyle diyordu:

"Bugüne kadar yapılana bakılırsa devlet içerindeki cemaat mensupları devletten çok cemaate baÄŸlı olarak hareket etmiÅŸ, görevler oradan gelen talimatla belirlenmiÅŸtir. Polis, yargı ve diÄŸer devlet kurumlarındaki cemaat mensuplarının belli istikametteki görevleri, kendi amirleri ve mutat usullerle deÄŸil, dışarıdan cemaat tarafından koordine edilmiÅŸtir.

Bence cemaat kadrolarındaki üst düzey polis müdürleri, hakimler ve savcılara ÅŸunu demek lazım:

Bir düÅŸünün ne yapmak istiyorsunuz? Hiç bugün yaptığınız gibi bir devlet görevi, bir kamu anlayışı olabilir mi? Tüm bilgiler cemaatte birikecek, kararı cemaat verecek ve siz uygulayacaksınız!.. Ä°ÅŸler arttıkça, büyüdükçe ne olacak?! Ä°kinci bir cemaat arÅŸivi mi kurulacak? Hiç bugünün dünyasında böyle bir devlet anlayışı olabilir mi?! Yargıçlar, savcılar, polis müdürleri dışarıdan idare edilmeyi nasıl kabul ediyor?! Adalet, yargı böyle bir çalışmayı, dışarıdan emirle iÅŸ yapmayı kabul edebilir mi?! GeçmiÅŸte baskı dönemlerinde, militarizmin baskısı nedeniyle, cemaat ve tüm siyasi grupların üzerinde baskı olduÄŸu dönemlerde, kendinizi koruma adına, devlet içinde dayanışma ve örgütlülük halinde oldunuz. Bugün böyle bir yapıya gerek var mı; buna müsaade edilirse iÅŸin sonu nereye gider?"

BÖYLE DEVAM EDEMEZ

Evet, iÅŸin sonu nereye gider? Bu önemli bir soru. Kendi sorduÄŸu soruya Avcı ÅŸu cevabı veriyor:

"Türkiye'de istihbarat ve KOM biriminin ve özel yetkili yargının uygulamaları ile sanki iki ayrı hukuk, iki ayrı devlet, iki ayrı uygulama varmış gibi bir görüntü ortaya çıktı. Ülkedeki bu ikilik mutlaka kaldırılmalı. Bu faaliyetin devamı herkes için felaket olur. Bugüne kadar yeterince fark ettirilmeden yapılan iÅŸlemler veya zararların tazmini ciddi sorun, ama bundan sonra devamını düÅŸünmek korkunç. Bu, çok büyük çatışma getirir ve bu çatışmanın galibi de olmaz; AK Parti ve cemaatin karşısında olanlar dahil, bu ülkedeki herkes bundan zarar görür. Bu, devleti, toplumu, tüm deÄŸerleri temelinden sarsar. Devlet içinde veya devletin içindeki elamanlar vasıtasıyla devlet iÅŸlerinin tanzimi kabul edilemez olduÄŸundan, cemaatin yaptığı da kabul edilemez, tanınamaz ve tartışılamaz..."

CEMAAT TAÅžERONLUK MU YAPIYOR?

Avcı'nın görüÅŸü ÅŸu:

"Ben cemaatin dış güçlerle, ABD veya ÅŸu ülkeyle veya bu teÅŸkilatla iÅŸbirliÄŸi yaptığı konusunda bilgi sahibi deÄŸilim. Tahmin de etmem, milli olduklarını kabul ederek ülkeye ihanet etmeyeceklerine inanırım. Ancak dış ülkelerin bu tür yapıları, akıl almaz yöntemlerle, her ÅŸeyi, her yolu deneyerek, sofistike yöntemlerle kullanmak isteyeceklerini de bilirim. Ä°stihbarat temini için bunca sistem kuran, uydu, uçaklar alan, trilyonlar harcayan istihbarat teÅŸkilatlarının böyle bir yapıyı kullanmak için her yolu deneyeceklerini de tahmin ederim. O açıdan cemaat her yönüyle ÅŸeffaf olup, tüm gizli faaliyetlerden, devletle ilgili tüm iÅŸlerden uzak durmalıdır. Yoksa bu örgütlerin hedefi olmaktan kendini kurtaramaz. O ülkelerin yerinde olsam ben de yaparım; neden yapmayayım; böyle bir yapı varsa ben de kullanmayı, denetlemeyi düÅŸünürüm..."

Evet, soru cevap turu bitti.

1 saat zaten çabuk geçmiÅŸti.

Kimi bölümleri ayakta konuÅŸmak zorunda kalmış ve vedalaÅŸmıştık Avcı'yla.

Dışarıda görüÅŸürüz diye...

SON SÖZ: Ä°ADE-Ä° Ä°TÄ°BAR

Sahte belgeler, zorlama iÅŸlemler, zorlama kanıtlar, keyfi tutuklamalar, adli süreçleri siyasi palazlanma için kullanma, tahrif etme, kirli dosyalar açma veya temiz dosyaları kirletme gibi hadiselerde cemaatle iliÅŸkili olduÄŸu iddia edilen kiÅŸilerin oynadığı rol, bugün sadece Avcı'nın davalarını deÄŸil, Ergenekon'dan Balyoz'a diÄŸer davaları da kimi yönleriyle tartışmaya açıyor. Bu konudaki iddialar, hükümet ve çevresi tarafından kendi yaÅŸadıklarından hareketle daha fazla ciddiye alınıyor. Yeniden yargılama tartışmalarının zeminini de bu oluÅŸturuyor. Avcı'nın söyledikleri, durumu ve tutumu bu zemine de iÅŸaret ediyor.

Hapisteki kitap ve zulüm

"Haliç'te YaÅŸayan Simonlar- Dün Devlet Bugün Cemaat", AÄŸustos 2010'da piyasaya çıktı. Yazarı, Hanefi Avcı Eylül 2010'da tutuklandı. Ve hakkında arka arkaya davalar açılmaya baÅŸlandı. Devrimci Karargah örgütü davası, Ergenekon davası, en nihayet PKK ve TÄ°KKO örgütlerinin propagandasını yaptığı iddiasına dayanan üçüncü bir dava. Hemen hepsi kitabıyla iliÅŸkiliydi. Kitabın yazılmış olması ve satırları ayrı ayrı suç delili sayıldı.

Devrimci Karargah davası sonuçlandı. Ve Hanefi Avcı, toplam 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Örgüt üyelerinin ceza alıp serbest kaldığı davada, örgüte yardım ettiÄŸi gerekçesiyle mahkum olan Hanefi Avcı'nın tutukluÄŸunun devamına karar verildi!

Hanefi Avcı'nın bu soruşturma ve kovuşturmalarda karşı karşıya kaldığı hukuksuzlukları anlatmaya satırlar kafi gelmez.

Temyiz dilekçesinin bir yerinde ÅŸunları söylüyor Avcı:

"Terörle ve organize suçlarla mücadele görevlerim dolayısı ile çalıştığım her il, birim ve rütbede olmak üzere 244 defa takdir ve taltif edildim, bunlar dolayısı ile 24 defa takdirname, 747 maaÅŸ taltif, BaÅŸbakan ve Devlet BaÅŸkanınca takdirname ve hediye ile ödüllendirildim.

- Bir yandan, terörle mücadelede baÅŸarılı çalışmalarımdan dolayı onlarca taltif, takdir ödül alacağım, hep terörün yoÄŸunlaÅŸtığı bölgelerde görevlendirileceÄŸim, Emniyet Genel MüdürlüÄŸü'nün, terörle mücadele sistemlerinin geliÅŸtirilmesinde önemli katkılarım olacak ve sol terör örgütlerinin hedefleri arasında olacağım,

- DiÄŸer yandan, adı sanı doÄŸru dürüst duyulmamış, hiç bir ferdini tanımadığım bir terör örgütüne, EskiÅŸehir ilinde Emniyet Müdürü olup, Ä°stanbul'da yardım edeceÄŸim.

Bu suçu da emniyet müdürü olarak tüm grup nakillerini (para nakli) patlayıcı sevkiyatını, devlet büyüklerinin ilimdeki seyahatleri, askeri malzeme sevki konularında her ÅŸeyi bilecek konumda olmama raÄŸmen bu konularda deÄŸil de kendi ÅŸikayetçi olduÄŸum hukuka aykırılığı sahte isimler üzerinde alınmış istihbari dinleme kararını kitabımda yazarak ve aynı kararla dinlenen arkadaşıma 'sende savcılığa ÅŸikayet et' dediÄŸim için bu suçu iÅŸlemiÅŸ oluyorum.

Benim durum ve konumumda bir insanın bir terör örgütüyle iliÅŸkisinin olması makul olmadığı gibi bir birinden farklı ideoloji, inanç ve örgütsel faaliyet içerisinde bulunan 4 ayrı gizli terör örgütüyle, bu örgütlere karşı en ciddi görev yapmış bundan dolayı bu örgütlerin hedefi olan birinin aynı anda iliÅŸkide olması insaf, akıl ve izanla baÄŸdaÅŸacak ÅŸey deÄŸildir..."

Ne demeli, haksız mı?

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.