'Gülen'le görüştükten sonra başımıza gelmeyen kalmadı'
Mustafa İslamoğlu'ndan çok konuşulacak sözler: Fethullah Gülen'le görüştükten sonra başımıza gelen pişmiş tavuğun başına gelmedi.
Paralel yapının, 17 Aralık komplosunun ardından ortaya çıkan sözde Selam Terör Örgütü adı altında 3 yıldır binlerce kiÅŸiyi dinlemesi, gündeme bomba gibi düÅŸtü. Dinlenenler arasında yer alan Akabe Vakfı'ndan Mustafa Ä°slamoÄŸlu ile de 17 Aralık komplosunu, Gülen Grubu'nun komplonun neresinde durduÄŸunu ve dinleme skandalını Yeni Akit'e anlattı.
17 Aralık operasyonunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Bu operasyonu deÄŸerlendirirken, 7 Åžubat MÄ°T krizine de deÄŸinmek gerekiyor. 7 Åžubat bir kırılma noktası, 17 Aralık ise kopma noktasıdır. 17 Aralık'ta olan aslında bir tür örtülü darbedir. Millet iradesiyle gelmiÅŸ bir hükümeti yıkmaya ve onun yerine geçmeye yönelik bir teÅŸebbüstür. GeçmiÅŸte askerlerin yaptığı darbeler ne kadar meÅŸru ise, 17 Aralık da o kadar meÅŸrudur.
17 Aralık ulusal mı, yoksa uluslararası bir operasyon mu?
- Bugün baktığımızda 17 Aralık'ın sadece yerli aktörlerle kotarılan bir kalkışma olmadığı, senaryonun küresel güçler tarafından yazıldığı kanaatindeyim. EÄŸer bu operasyon yerli olsaydı, iÅŸ buralara kadar gelmezdi. Yani devletin hiçbir kanadı bir diÄŸer kanadına karşı böylesine yok edici, gözükara, pervasızca saldıramazdı.
Peki, Fethullah Gülen grubu bu operasyonun neresinde yer alıyor?
- Gülen grubunu ÅŸu anda bu operasyonun dışında görmeyi çok isterdim. Bunu söylemeyi çok arzu ederdim ama söyleyemiyorum. Çünkü başından beri operasyonu üstlendiler ve bir parçası olmaktan imtina etmediler. Ellerinde bulundurdukları televizyonlar, gazeteler ve diÄŸer basın-yayın imkânlarıyla operasyonu örtülü ya da açık savunuyorlar. Gülen grubu bu operasyonu üstlenmiÅŸ görünüyor.
Siz medya ayağından bahsettiniz. Bir de bunun emniyet ve yargı ayağı var. Neler söylemek istersiniz?
- Meselenin emniyet ve yargı ayağından ziyade dinî ayağının çok daha önemli olduÄŸunu düÅŸünüyorum. Bir kere karşımızda, yola çıkış itibariyle dinî bir yapı var. Bu yapı, eÄŸitimi kendisine alan olarak seçmiÅŸ ve bu alanda yürümüÅŸ. 1967'lerde yola çıkmış olan hareket; bugün okulları, dershaneleri, basın-yayın organları, ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluÅŸlarıyla adeta devlet haline gelmiÅŸtir. Dostça bir eleÅŸtiri yapmak isterim. Problem, Gülen cemaatinin güce ve nüfuza talip olmasıdır. Kur'an'daki Tekasür Sûresi'nde ifade edildiÄŸi gibi ben bunu "Tekasür Krizi" olarak adlandırıyorum. Yani çoÄŸaltma tutkusu krizi.
Gülen grubunun bugüne kadar Ä°slâmî cemaatlerle iliÅŸkisi nasıldı?
- Bu konuyu genel üzerinden deÄŸil de ÅŸahsi iliÅŸkilerim üzerinden cevaplandırmak istiyorum. Gülen grubuna mensup insanları 30 yıldan beri tanırım ve görüÅŸürüm. Hocaefendi ile tanışmam ise 10 yıl önceye dayanıyor. Hocaefendi hakkında bir karalama kampanyası yapılmıştı ve o dönem Akit gazetesindeki köÅŸemde yapılanın yanlışlığına dair bir yazı yazmıştım. Bu yazı üzerine mektuplaÅŸtık ve 2009 yılında bir program nedeniyle gittiÄŸim Amerika'da bir görüÅŸmemiz de oldu.
Bu görüÅŸmede neler konuÅŸtunuz?
- Problem olarak gördüÄŸüm bazı meseleleri ilettim ve daha sonra bir mektupla da bu eleÅŸtirilerimi teyit ettim. Özetle Cemaatin, Müslüman cemaatler içerisinde abilik konumuna oturduÄŸunu ama obez bir abi olduÄŸunu, elindeki rızkı; küçük kardeÅŸlerine paylaÅŸtıracağına, küçük kardeÅŸlerinin önündekini de almaya çalıştığını söyledim.
Ä°kincisi; ümmetin çıkarı ile cemaatin çıkarı ne zaman çatışsa, bugüne kadar hep ümmetin çıkarını deÄŸil, kendi çıkarını öncelediÄŸini ifade ettim.
Üçüncüsü; Cemaatin bir menfaat grubu görüntüsü verdiÄŸini belirttim.
Dördüncüsü; zengin sever bir görüntü verdiÄŸini, yoksul, muhtaç, maÄŸdur ve mazlum kesimlere sahip çıkması gereken bu yapının güç ve nüfuza sahip çıktığını münasip bir lisanla ilettim. Bu eleÅŸtirileri hem hocaefendiye, hem de cemaatin buradaki temsilcilerine ilettim.
Paralel yapının son olarak sözde Selam örgütü adına binlerce telefon dinlemesi gerçekleÅŸtirdiÄŸi ortaya çıktı. Dinlenenler arasında siz de varsınız. Bu olayı nasıl görüyorsunuz?
- Dinleme olayı bir kere insan onuruna saldırıdır. Dolayısıyla ayıptır ve ahlâksızlıktır. Zira siz karşınızdakinin hanesine saldırıyorsunuz. Hanesine tecavüz ediyorsunuz. Mahremiyetini yok ediyorsunuz. Beni, kızımı, oÄŸlumu, ailemi dinlemiÅŸler. Sadece cep telefonumu deÄŸil, ev telefonumu da dinlemiÅŸler. Bu dinleme çok ilginçtir, gece gündüz yapılıyor. DüÅŸünün, üç sene dinleyeceksiniz, üç sene dinlediÄŸiniz insandan o kadar çok kelime alırsınız ki, bu kelimelerle yazmayacağınız ÅŸey yok, yapmayacağınız montaj yok. Ona konuÅŸturmayacağınız söz yok.
Ä°kincisi; bu suçtur. Hâkimin, savcının, emniyetin, istihbaratın yardım ve yataklık ettiÄŸi bir suçla karşı karşıyayız. Benim adil bir ortamda yaÅŸamam için var olan bir yargı müessesesi benim aleyhime çalışan bir kuruma dönüÅŸtürülüyor.
Üçüncüsü; haram. KeÅŸke beni dinleyeceklerine Allah'ı dinleselerdi. Allah'ı dinleselerdi Hucurat Sûresi'nin 12. ayetini görmüÅŸ olurlardı. "Tecessüs etmeyin." Yani mahremiyete göz uzatmayın, kulak uzatmayın. Dolayısıyla Allah'ı dinlememiÅŸler de beni dinlemiÅŸler veya birçok insanı dinlemiÅŸler. Bir de bu dinleme olayında algı operasyonu yapıldı.
Nedir bu algı operasyonu?
- Birincisi; Ä°stanbul Adliyesi'nin önünde sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunduktan sonra benim söylemediÄŸim, "Ben dinlenmiyorum ama etrafım dinleniyor" sözü ortaya atılarak, algı operasyonu yapıldı.
Ä°kinci algı operasyonu ise koruma konusu oldu. Koruma meselesi üzerinden magazin ürettiler. Biz orada bir maÄŸduriyeti dile getirirken, algı operasyonuyla asıl söylemek istediklerimizi gündeme getirmek istemediler.
Sizin korumanızın Paralel Yapı'nın adamı olduÄŸu iddia edilen Zekeriya Öz'ün eski koruması olmasını nasıl görüyorsunuz?
- O koruma sadece o günlük benim yanımdaydı. O gün özellikle o korumanın yanımda olması hususunu ben de merak ediyorum. Bu anlamda Emniyet'in de bana bir açıklama borcu var.
Gülen grubunun sizin deyiminizle paralel bir din olduÄŸu ortaya çıktıktan sonra grup içerisinde dağılma söz konusu olur mu?
- Cemaatin içerisinde üç kesim olduÄŸunu görüyorum. Birinci kesim; Gerçekten samimi, candan, mü'min insanlar. Ä°kinci kesim de; cemaatten nemalanan ve cemaati bir menfaat organizasyonu gibi gören insanlar. Üçüncü kesim ise çok elit, çok az. Bu kiÅŸiler beyin takımını oluÅŸturan ama beyni kendilerine bırakılmamış, yani merkezden "Biz yaparız" diyen bir takım.
Bu üç kesimden birinci kesimin ciddi manada ÅŸu anda bir kısmının koptuÄŸunu görüyorum. Bu kiÅŸiler, "Biz bunun için yapmadık, bunun için yardım etmedik, bunun için para vermedik" diyor. Birinci kesimin ikinci kısmıysa ÅŸu anda tereddüt ve ciddi bocalama yaşıyor. Evini buz üzerine yapan, güneÅŸin doÄŸmasını istemez. Birinci kesimin üçüncü kısmı ise sırasını bekliyor. Önümüzdeki dönemde mesele iyice açıklığa kavuÅŸunca o samimi kesim de kararını verecektir.
Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
- Ankara'dan çok yetkili bir makamdan haber aldım. 17 Aralık ve 25 Aralık operasyonlarının ardından üçüncü bir operasyon yapılacakmış ve bizim de içinde olduÄŸumuz bir grup insana yönelik olacakmış. Bu operasyon kapsamında tutuklamalar planlanıyormuÅŸ. Son sözüm, Allah'ın kelamı olsun: Akıbet muttakilerindir.
GÜLEN'LE GÖRÜÅžTÜKTEN SONRA BAÅžIMIZA GELMEYEN KALMADI
Gülen, baÅŸ baÅŸa görüÅŸmenizde size ne cevap verdi?
- Hocaefendi gayet nazikâne davrandı; fakat oradan çıktıktan sonra başımıza gelen piÅŸmiÅŸ tavuÄŸun başına gelmedi.
Başınıza neler geldi?
- Åžahsi olarak başıma gelenleri anlatarak olayı kiÅŸiselleÅŸtirmek istemiyorum. Ancak Akabe camiası olarak size birkaç örnek verebilirim...
Akabe kardeÅŸ kuruluÅŸlarımızdan bir arkadaşımızın uzak vilayetlerden birinde bir BAÄž-KUR davası var. BAÄž-KUR memuru, primleri alıyor ve yolsuzluk yapıyor. Bizim arkadaşımız maÄŸdur ve bu dava da 15 senedir sürüyor. MaÄŸdur olan arkadaşımızı davaya götürmek için bileÄŸine kelepçe takıp hapse attılar. Yalvar yakar, rica minnet ancak kelepçeli ÅŸekilde uçakla davaya gönderme izni alabildik. Bu olayın arkasını araÅŸtırdığımızda ise karşımıza Cemaat çıktı.
Ä°kinci olay ise yine Akabe kardeÅŸ kuruluÅŸlarımızdan bir yardım kuruluÅŸumuzun kamu yararına vakıf statüsü alabilmesi için müracaat ettik. Yeterlilik teftiÅŸi yapan müfettiÅŸ geldi ve açıkça kuruluÅŸumuzun baÅŸkanına, "Ben size yeterlilik raporu vermeyeceÄŸim. Çünkü siz cemaati eleÅŸtiriyormuÅŸsunuz" dedi. Bu hâkim ve müfettiÅŸ cemaatin deÄŸil, devletin memurudur. Cemaatten deÄŸil, milletten maaÅŸ almaktadır. Sadece size iki olay anlattım. Dolayısıyla bu manada bugüne kadar birçok olay yaÅŸadık.
PROBLEM, BEDDUANIN ÖTESÄ°NE GEÇMÄ°Åž
Gülen'in bedduasını nasıl deÄŸerlendiriyorsunuz?
- Bazı cemaat evlerinde toplu beddualar olduÄŸu kulağıma geliyor. Gerçekten de çok garip bir durumla karşı karşıyayız. Bâtıni karakter burada ortaya çıkıyor. Yani insanlar merkezden gelen emir ile dua edip, merkezden gelen emir ile beddua ediyorlarsa, burada problem bedduanın ötesine geçmiÅŸ demektir.
Çok temelde bu insanlar akıldan, düÅŸünmeden, iradeden muaf tutuluyorlar. Yani bu insanların kitle halinde akıllarına, düÅŸüncelerine ve iradelerine yönelik bir tehdit var. Ben bunu bin tane bedduadan daha ağır bir tehdit olarak görüyorum.
‘GÜLEN GRUBU KULLANILIYOR MU?'
Gülen'in; Koç ve Sabancı gibi Türkiye'deki en üst iÅŸadamlarıyla Uganda'daki petrol rafinerisinden, Çin'deki büyük iÅŸe kadar bu türlü iliÅŸkilerin içerisine girmesi doÄŸru mu?
- Åžahsen benim için sürpriz olmadı.
Gülen grubu kullanılıyor mu, piyon mu?
- Bu herkesin merak ettiÄŸi bir soru. Bu noktada zan ile konuÅŸmaktan Allah'a sığınırım; ancak ben de kamuoyu gibi merak ediyorum. Bunu aydınlatacak olan bu ülkenin yargısıdır. Ben bu ülkenin yargısından, sıradan bir vatandaÅŸ olarak talepte bulunuyorum. Bu iddiaların gerçeÄŸi ne ise aydınlatsın, araÅŸtırsın, önümüze koysun ki vatandaÅŸlarını gıybet, dedikodu, su-i zan ile karşı karşıya bırakmasın. Ä°yi bir devlet bunu yapar.
MÄ°LLÄ° Ä°RADE VE HAKÄ°KAT KAZANACAK
AK Parti ile Cemaat arasında yaÅŸanan çatışmanın gidiÅŸatı ne olur?
- Parçada ÅŸer gibi görünüyor ama bütünde hayır olacak. EÄŸer bu olay bugün yaÅŸanmasa da daha sonra yaÅŸansaydı, daha büyük zarar verebilirdi. Daha büyük zayiat verebilirdi. Türkiye, tecrübesinin üzerine yepyeni bir tecrübe daha kattı. Aslında bizim tecrübemizden Ä°slâm dünyası, hatta bütün dünya istifade edebilir. Bu tecrübe bize hiçbir kutsal deÄŸer ve dinî deÄŸer adına, hiçbir grubun, yapının, cemaatin, camianın siyasi güç ve nüfuz peÅŸinde olmamasını öÄŸretti. Siyasi gücü millet temsil eder. Millet bu gücü kullanmak için kendi eliyle, iradesiyle seçer ve seçtikleri aracılığıyla sadece bu gücü kullanır. Seçtiklerini de millet, istediÄŸinde indirir. Milletin iradesinin geçerli olmadığı alanlarda güç ve nüfuz kullanımı vekayıtdışı siyasetin zehirli olduÄŸunu bir kez daha tecrübe ettik.
Bu durumda böyle bir mücadeleden hiç kimse hasar almadan çıkamaz. Åžu anda kırılma döneminden geçiyoruz. Nöbet deÄŸiÅŸim anlarından geçiyoruz. Bu süreçte yapılacak bir hata, belki yüz yıla damgasını vuracak, yüz yıla damgasını vuran da bin yıla damgasını vuracak. Önümüzdeki süreç çok zayiatlı, mücadeleli geçecek; fakat nihayetinde Allah'ın izniyle bu millet ve bu milletin iradesi kazanacak. Yani hakikat yerini bulacak, hakikat kazanacak.
Henüz yorum yapılmamış.