Sosyal Medya

Coğrafyamız

Anayasayla Taçlanan Tunus Devrimi

Arap devrimlerinin fitilini ateşleyen yaseminler ülkesi Tunus, geride bıraktığı üç yılın sonunda bugün geldiği konum itibariyle de umut aşılamaktadır. Arap ülkeleri içinde geniş katılımlı bir demokrasi tecrübesini yaşama arzusunu ortaya koyan ilk ülke olma özelliğini taşıması bu umudu haklı çıkarmaktadır.



Ramazan Yıldırım / Ru’ye Türkiyye Editörü

Arap devrimlerinin iÅŸaret fiÅŸeÄŸini çakarak Kuzey Afrika-OrtadoÄŸu coÄŸrafyasında yeni bir umudun yeÅŸermesini saÄŸlayan Tunus, bölgedeki sosyal ve siyasal mutabakatın da öncüsü olma yolunda istikrarlı bir ÅŸekilde yoluna devam ediyor. Devrim sürecini yaÅŸayan Tunus, Mısır, Libya, Yemen ve Suriye gibi ülkeler aynı etnik-dini havzada yer almalarına raÄŸmen sahip oldukları kendine özgü birikim, tecrübe, kurumsal yapı gibi özellikler, her birinin birbirlerinden farklı serüvenler yaÅŸamalarına sebep oluyor.

17 Aralık 2010’da baÅŸlayan halk hareketleri karşısında duramayacağını gören Zeynelabidin b. Ali, 14 Ocak 2011 yılında ülkeyi terk etmek zorunda kaldı ve böylece Tunus’ta yeni bir süreç baÅŸladı. Gerçek muhalefetin temsilcileri, yıllar sonra ülkelerine dönerek halkla buluÅŸmaya ve hızla siyasal partileÅŸme faaliyeti yürütmeye baÅŸladılar. Kısa bir süre içinde seçimlere gidildi ve toplumun tüm kesimlerinin iradesinin yansıdığı kurucu meclis seçildi. Seçimin birinci partisi olan Nahda Hareketi Partisi, büyük bir özveri göstererek cumhurbaÅŸkanlığını seçimlerin ikinci partisinin liderine bırakarak Tunus’un kazasız bir ÅŸekilde bugünlere gelmesini saÄŸlayan yol haritasını ÅŸekillendirdi. Fakat bu arada Mısır’da askeri darbeyle baltalanan devrim sürecinin bir benzerinin de Tunus’ta denenmesi için birçok giriÅŸimlerde bulunuldu. Mısır “temerrüd/isyan” hareketine mukabil Tunus’ta da bir temerrüd hareketi kuruldu, ama baÅŸarılı olamadı.

BÄ°LGECE MÜZAKERE

Tunus’un Mısır’a, Libya’ya, hatta Yemen ve Suriye’ye dönüÅŸmesini engelleyen pek çok faktör sayılabilir ve bunların başında siyasetçilerin basireti ve halkın kaosa karşı sahip olduÄŸu dikkat/teyakkuz gelmektedir. Geride kalan üç yıl boyunca ülkeyi büyük çöküÅŸlerin eÅŸiÄŸine sürükleyen olaylar meydana geldi. Sınırlı da olsa kendisini selefî olarak tanımlayan bazı örgütlerin provokasyonları, ABD büyükelçiliÄŸinin basılması, iki ayrı muhalefet liderine suikast düzenlenmesi gibi bazı olayların devrim sürecini olumsuz etkilemesine müsaade edilmedi. Toplumsal temsiliyette azınlık ama kopardıkları gürültü itibariyle çoÄŸunluk gibi lanse edilen çevrelerin ülke siyaseti üzerinde kurmak istedikleri vesayet, dış desteklere raÄŸmen baÅŸarılı olmadı.

Ülkenin siyasasında etkin bir yere sahip olan Nahda Hareketi, hem kendi önceliklerinden vazgeçmedi hem de ülkenin içinde bulunduÄŸu reel durumu göz ardı etmedi. Uzun bir sürgün hayatının ardından ülkesine dönüp aktif siyasete baÅŸlayan RaÅŸid GannuÅŸî, bir taraftan kimi sürgünde, kimi cezaevinde yıllarca birbirinden ayrı yaÅŸamış Nahda kadroları arasındaki fikir ve eylem farklılıklarını idare ederken bir taraftan da ülkenin tüm krizlerinin siyaset yoluyla aşılması gerektiÄŸi hususunda taviz vermedi. Üç yıl boyunca hem ülke içinde hem de ülke dışında tüm çevrelerle yürüttüÄŸü müzakerelerle “Kuzey Afrika’nın Bilgesi” unvanını hakeden GannuÅŸi, fedakârlık yapmanın aynı zamanda bir tarz-ı siyaset olduÄŸunun en güzel örneÄŸini verdi. O, bilgece yürüttüÄŸü müzakerelerin önemine önce kendi arkadaÅŸlarını ikna etmiÅŸ ve partisini çoÄŸu kez çatlak vermenin eÅŸiÄŸinden kurtarmıştır. Seçimlerden sonra parlamentoda temsil edilen partilerin tamamı dağılıp küçülmüÅŸ ve bunlar çok sonraları dışarıdan katılımlarla Nidâu’t-Tunus/Tunus’un Sesi Partisi çatısı altında ülkenin en etkin muhalefet gücü hâline bir araya gelirken Nahda, bu zorlu süreçten güçlenerek çıkmıştır. RaÅŸid GannuÅŸî, ismini duyurduÄŸu günden itibaren dile getirdiÄŸi görüÅŸleriyle modern dönem Ä°slami hareket öncüleri arasında müstesna bir yer edinmiÅŸ, yıllarca altyapısını oluÅŸturduÄŸu teorik fikirlerini devrim sonrası Tunus’ta baÅŸarıyla uygulayabilmiÅŸtir. Bu yönüyle hem kırk yıllık Nahda hareketini “hızlı bir hizmet içi” eÄŸitimden geçirme imkânı bulmuÅŸ hem de Tunus siyasal kültürüne müzakere ve fedakârlık gibi önemli katkılar saÄŸlamıştır.

SAHÄ°CÄ° BÄ°R SOSYAL DEMOKRAT

Entelektüel kimliÄŸi ve insan hakları aktivisti kimliÄŸiyle tanınan Muhammed Münsif Merzukîde RaÅŸid GannuÅŸî gibi uzun yıllar sürgün hayatı yaÅŸadığı Paris’ten dönerek siyasal hayata atılmış ve laik-liberal-sosyalist çevrelerin içinde yer aldığı bir koalisyonun liderliÄŸini üstlenmiÅŸti. Seçimlerinden ikinci olarak çıkan oluÅŸumun lideri olarak GannuÅŸî’nin desteÄŸi ile Kurucu Meclis tarafından CumhurbaÅŸkanlığına gelen Merzukî, Tunus’un bugünlere gelmesinde etkin bir rol oynamıştır. Siyasetin ve siyasi müzakerelerin tek çıkış yolu olduÄŸunu içtenlikle benimsemiÅŸ biri olarak hem aldığı kararlarla hem de baÅŸta ordu olmak üzere devlet erkinde kritik fonksiyonları olan makamlara yapmış olduÄŸu atamalarla siyasetin kilitlenmesine müsaade etmemiÅŸtir. O, beklenenin aksine Genel Kurmay BaÅŸkanlığına yaptığı atamayla orduyu siyasî denklemin dışına çıkarmayı baÅŸarmış ve bu ÅŸekilde ordu-polis merkezli eski vesayet sisteminin hortlamasına engel olmuÅŸtur.

CumhurbaÅŸkanı Merzukî,öncülüÄŸünü bizzat kendisinin yaptığı bir ekiple “Kara Kitap” isimli bir rapor yayınlayarak yeni bir vesayet sisteminin oluÅŸmasına çalışan sermaye-medya ve bürokrasiye de büyük bir darbe vurmuÅŸtur.”Bin Ali Döneminde Propaganda Aygıtları” üst baÅŸlığıyla CumhurbaÅŸkanlığı Halkla Ä°liÅŸkiler ve Enformasyon birimi tarafından 2013 yılında yayınlanan Kara Kitap’ta birçok çevrede ÅŸok etkisi yapan bilgi ve belgelere yer verilmiÅŸtir. Bin Ali’nin kendi propagandasını yapmak, toplum üzerinde baskı oluÅŸturmak, muhalifleri tasfiye etmek üzere kullandığı yöntemlerin ana baÅŸlıklar halinde yer aldığı bu kitapta; yazdırılan makaleler, kitaplar, broÅŸürler ve medyada yaptırılan programlara ve yazarlarına-yapımcılarına ödenen paraların miktarlarının bulunduÄŸu tüm belgeler detaylı bir ÅŸekilde yayınlanmıştır.

Böylece yeni bir vesayet sisteminin oluÅŸmasında yer alması muhtemel iÅŸadamı, yazar, gazeteci, akademisyen, sinemacı ve sanatçı gibi aktörler deÅŸifre edilerek devre dışı bırakılmıştır. Bu icraatıyla tüm riskleri göze alan ve göÄŸüsleyen CumhurbaÅŸkanı Merzukî, muhtemel bir karşı darbenin yapılmasını da böylece önlemiÅŸtir. Ülkede ortaya çıkan tüm siyasi krizlerin aşılması için meclisi adres göstererek siyasetin prestijini korumuÅŸtur. Anayasa çalışmalarının askıya alındığı, meclisin feshedilmeyle karşı karşıya kaldığı ve Nahda liderliÄŸindeki hükümetin istifaya zorlandığı kritik bir dönemde, siyasi çekiÅŸmeleri kendisine veya baÅŸkasına yarayacak bir fırsata dönüÅŸtürmemiÅŸtir. 2014 yılının sonlarında yapılacak parlamento seçimlerine teknokratlardan oluÅŸan bir hükümetle girilmesi gerektiÄŸi üzerinde anlaÅŸan siyasi çevreler, baÅŸbakan adayı üzerinde ihtilaf edince, meclis dışından herhangi birine hükümeti kurma görevi vermeyeceÄŸini söyleyerek hem parlamentonun itibarını korumuÅŸ hem de devrimci sosyal demokrat kimliÄŸini ortaya koymuÅŸtur.

TUNUS'UN YENÄ° ANAYASASI

Uzun tartışmaların ardından tamamlanan yeni Anayasa 26 Ocak 2014 Kurucu Meclis’te yapılan oylama sonucu 4 çekimser ile 12 ret oyuna karşılık 200 kabul oyu alarak onaylanmıştır. 149 maddeden oluÅŸan Anayasa’nın onaylanmasıyla büyük siyasi bir krizi aÅŸan ülke, Mehdi Cuma baÅŸbakanlığında kurulan teknokratlar hükümetiyle 2014 yılının sonunda yapılacak parlamento seçimlerine hazırlanmaktadır. Anayasa yapım sürecinde din-devlet iliÅŸkileri, ÅŸeriat, laiklik, rejimin yapısının ne olacağı gibi birçok konuda yapılan tartışmalar, Nahda Hareketinin büyük bir özveri göstermesi sonucu çözüme baÄŸlanmıştır. Hatta Nahda’nın bu politikaları birçok çevrelerde “Zafer mi? Hezimet mi?” türü tartışmalara dahi yol açmıştır.

Yeni Anayasa’da yer alan ve deÄŸiÅŸtirilmesi teklif edilemeyen ilk iki madde anayasanın temel ruhunu oluÅŸturmaktadır. “Tunus bağımsız, egemen ve özgür bir devlettir. Dini Ä°slam, dili Arapçadır. Yönetim ÅŸekli Cumhuriyet’tir.” ÅŸeklindeki ilk madde devletin temel niteliÄŸini ortaya koymaktadır. Arap devrimlerinin genel sloganı olan “özgürlük, onur ve adalet” kavramları anayasanın dördüncü maddesinde Tunus Cumhuriyeti’nin temel ilkesi olarak yer almıştır.

Parlamenter sistemi benimseyen yeni Anayasa’ya göre cumhurbaÅŸkanı “devlet baÅŸkanı, birliÄŸin sembolü, devletin devamlılığı ve bağımsızlığı ile Anayasa’yı korumakla” görevlendirilmiÅŸtir. CumhurbaÅŸkanlığı adaylarında; Müslüman olmak, 35 yaşını doldurmak, doÄŸuÅŸtan Tunus vatandaşı olmak gibi ÅŸartlara yer verilmiÅŸtir. Bu ÅŸartları düzenleyen 74. maddede yer alan “Adayın Tunus vatandaÅŸlığı dışında baÅŸka bir ülke vatandaÅŸlığı varsa baÅŸvuru dosyasına cumhurbaÅŸkanı seçilip ilan edildiÄŸi taktirde diÄŸer ülke vatandaÅŸlığından ayrılacağını beyan eden bir taahhütname eklemesi gerekir” ifadesinin aktüel bir karşılığı vardır. Çünkü yeni Tunus’un inÅŸasında yer alan önemli siyasi aktörlerin birçoÄŸu ülkelerinden tardedildikleri için uzun yıllar baÅŸka ülkelerde yaÅŸamak ve yaÅŸadıkları ülkelerin vatandaÅŸlığını almak zorunda kalmışlardır.

Kurucu Meclis tarafından büyük bir oyla onaylanan Anayasa’nın içerik olarak toplumun içinde bulunduÄŸu sorunların çözümünde nasıl bir rol oynayacağını ÅŸimdiden belirlemek zordur. Ama yeni Tunus’un veya “Ä°kinci Cumhuriyet” olarak nitelendirilen yeni sürecin kurucu metni olma bakımından tüm siyasi çevrelerin mutabakatıyla yürürlüÄŸe girecek olması önemlidir. Nitekim metnin içeriÄŸinden daha çok saÄŸlanan mutabakat, yeni süreci ÅŸekillendirecek ve hiçbir toplumsal kesimin dışlanmadığı sistemin kurulmasını saÄŸlayacaktır. Artık geleceÄŸin güncel teorik-lafzi tartışmalarla rehin alındığı bir kaosu ortamınınberaberinde eski vesayet düzenlerini hortlatacağı gerçeÄŸi tüm siyasi aktörler tarafından kabul edilmektedir.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.