Sosyal Medya

İslam

Davutoğlu Siyaset ve İlkelerinin Eleştirisi (1)

Türkiye'nin batılılaşma olarak belirlediği dış siyaset ideolojisinin stratejilerini ise Atlantik eksenli Amerikan siyasetinin Türkiye’ye biçtiği rolün doğrultusunda belirlenmiştir. Türkiye'nin bu stratejileri NATO şemsiyesi altında uygulanmıştır.



     Siyasi ilkeler; ülkenin sahip olduğu değerler sisteminin üzerine inşa edilen/temellendirilen hedefsel siyasal yönelişine dair yürüyüşünü sürekli ve etkin kılacak; tarihinin, kuruluş felsefesinin ve ideolojisinin, siyasal sisteminin, siyasal kültürünün, toplumsal yapısının, ideolojik ve stratejik siyasal aklının ve coğrafyasının da katkısıyla/etkisiyle oluşturulmuş prensiplerdir.

     Bu ilkeler oluşturulurken ülkenin küresel sistemdeki yerinin ve konumunun dikkate alınması hedeflerini tutturması açısından önemlidir. En iddiasız ülkelerin bile bir hedefinin olduğu düşünülürse gerek kendi coğrafyasına ait ülkelerin, gerekse küresel ölçekteki ülkelerin konumları dikkate alınarak ilkelerin esneklik aralıkları belirlenir.

     İlkelerin oluşturulması ve ilkelerin esneklik aralıkları belirlenirken, ülkenin güç ve kapasitesi / doğal potansiyelleri/ülke çıkarlarının çerçevesi ve hedefleri mutlaka dikkate alınarak tespit edilmelidir.

     İlkeler oluşturulurken dikkate alınması gereken iç unsurlar ile dikkate alınması gereken dışı unsurlar arasındaki korelasyon, ilkelerin esneklik sınırlarını belirleyen bir fonksiyona sahiptir. Eğer bu unsurlar arasında çelişki/çelişkiler ortaya çıkarsa ya da koşullar bu ilkeleri işlevsiz hale getirir yâda esneme aralıklarını bozarsa ilkeler ya yeniden yorumlanır ya da değiştirilir.

     Bütün bu süreç ve olgular iç ve dış politikanın rasyonelliğinden kaynaklanmaktadır. Dengesini kaybeden iç politika/paradigmasını oluşturamayan dış politika, var oluşsal sorunlara yol açar ve değer/çıkar çatışmasını yönetemeyerek ilkesel savrulmalar yaşar.

Türk Dış Politikanın Geleneksel İlkeleri

     Türk dış politikası her zaman belli siyasi ilkelere dayanmıştır. Bu siyasal ilkeler her ülke için geçerli olan temel parametreleri içerir. Bu parametrelerin ağırlıklı noktaları; ideolojik ve stratejik düşünsel bir zemin üzerinden hareket ederken, stratejik yönelişe/hedefe ulaşmada katkı sağlayacak taktiksel uygulamalar ve ülke çıkarları olarak belirlenen rasyonel verilerin şekillendirdiği alanlardan oluşur.

     Cumhuriyet dönemi, özellikle soğuk savaş sonrası dönemde Türkiye nin dış politikasının ideolojisini batılılaşma olarak belirleyebiliriz. Türkiye'nin batılılaşma olarak belirlediği dış siyaset ideolojisinin stratejilerini ise Atlantik eksenli Amerikan siyasetinin Türkiye’ye biçtiği rolün doğrultusunda belirlenmiştir. Türkiye'nin bu stratejileri NATO şemsiyesi altında uygulanmıştır.

     Taktiksel adımları ve ülke çıkarları Türkiye'nin ideolojik temelini oluşturan batılılaşma çerçevesi içinde ve batıyla kurulan ilişkiler üzerinden tanımlanmış / algılanmış ve uygulanmıştır. Burada Batılılaşmanın, ideolojik/stratejik önemi nedeniyle dış politika ilkelerine hem değerler hem çıkarlar hem de hedefler açısından kaynaklık ettiğini söyleyebiliriz. Bu parametreler üzerine inşa edilen dış politika ilkeleri; ''Batıcılık, statükoculuk, dengecilik ve meşruluk  (uluslararası meşruiyet )'' olarak sayılabilir.

     '' Batıcılık, dış politikada Batı'yı eksen alma, Batı'nın içinde veya Batı'yla birlikte hareket etme anlamına gelirken, statükoculuk, mevcut sınırları ve mevcut dengeleri bozmamak ve dış politikada bu durumu veri alarak hareket etmek demektir. Dengecilik, Batı ile karşısındakiler (Doğu) arasında ve Batı'yı oluşturan ülkeler arasında denge kurma ve bunları birbiriyle dengeleme anlamına gelirken; meşruluk, dış politikada meşru amaçlara meşru araçlarla ulaşmak yani uluslararası hukuka uygun hareket etmek demektir.'' (1)

     '' Benimsenen bu ilkeler doğrultusunda dış politika, iç ve dış güvenliğin sağlanmasına, yani içeride rejimin korunmasına, dışarıda Batı'daki yerinin ve Batılı kimliğinin korunmasına hizmet eden bir alan olmuştur. Bu korumacı anlayış Türkiye'yi dış politikada hep tehdit odaklı ve savunmacı bir refleksle hareket etmeye ve dünyayı hep Batı prizmasından görmeye mahkûm etmiştir.''(2)

     Türkiye'nin NATO içindeki ilişkilerinde karşılaştığı problemlerden dolayı zaman zaman yalnızlaşması, örneğin Kıbrıs sorunu, bu yalnızlaşmayı taktiksel bir adımla giriştiği, AB ilişkileriyle dengelemeye çalışması; Karadeniz işbirliği çerçevesinde zaman zaman Rusya'yla kurduğu ilişkiler üzerinden Amerika'ya kendisini hatırlatma girişimleri, AB içine girememekle ilgili problemleri aşmak için İKÖ gibi batı dışı yapılanmaların içinde rol alması/taktiksel adımlarla batı siyasetini geliştirmeye çalışması birçok uyum problemini de ortaya çıkarmıştır.  

     Türkiye'nin NATO adına bölgesel operasyonlarda aktif rol alması, kimi zaman Türkiye'nin NATO ile ilgili olmayan bölgesel hesaplarını etkileyerek kendi havzası ile bir tür yabancılaşmaya yol açmış, bölgesel hesapları önceleyen bir politika Türkiye'nin NATO nezdindeki stratejik güvenilirliğinin tartışılmasına ve bu doğrultuda yeni baskıların oluşturulmasına sebep olmuştur. Bu ilişkiler kısır bakış açılarının da beraberinde getirmiştir.''

     Türkiye hala körfezle ilgili meselelerde ancak ve ancak İncirlik hava üssünün menzil sahası kadar ilgili olabilmektedir. Ne körfeze kıyı ülkeler Türkiye'yi önemli bir bölge gücü olarak görmekte ne de küresel güç odakları Türkiye'ye müzakere taraf olarak yaklaşmaktadır.'' (3)

     ''Rusya'nın dağılma süreci içinde dönemin cumhurbaşkanının Azerbaycan ile olan mezhep farklılığına dayalı olarak yaptığı Kafkas politikası  tanımlaması ve slogan olarak geliştirdikleri Adriyatik’ten Çin Seddine Türk Dünyası, Körfez Savaşı süresince bu savaşın neticesiyle ilgili olarak ortaya çıkan bir koyup beş alma yönünde beklentiler hayal kırıklıklarıyla sonuçlanmıştır.'' (4)

     İsrail'i ilk tanıyan İslam ülkesi olması hasebiyle bölgede Türkiye karşı büyük bir reaksiyon ortaya çıkarken İKÖ ile kurulmaya çalışılan ilişkiler istenilen zemine oturamamıştır.

     '' Türkiye son dönemlere kadar yakın kara havzasına yönelik uyguladıkları politikalarla ve kurdukları örgütsel ilişkilerle; bölgeye yönelik örgütleri gerçek işbirliği alan olarak görmemiş diğer uluslararası aktörler ile olan ilişkilerinde pazarlık gücünü yükselten bir destek unsuru olarak değerlendirdiği intibaını vermiştir.

     Bu nedenledir ki Türkiye'nin İslam Dünyası ile olan ilişkileri Türkiye- AB ve Türkiye- ABD ilişkilerinin reaktif bir türevi olarak görülmüştür. Bu tavır hem İslam Dünyası nezdindeki inandırıcılığın kaybolmasına sebep olmuş hem de AB ve ABD gibi aktörlerin üzerinde beklenen etkiyi yapmamıştır.'' (5) 

     ''Bu nedenle Batıcılık ve statükoculuk ilkelerinin Türkiye'ye maliyeti yüksek olmuştur. Batıcılık ilkesi, Türkiye'yi Batı'ya mahkûm ederek adeta platonik bir âşık gibi davranmasına, Batı'nın çıkar ve değer dünyasıyla kendisini özdeşleştirme uğruna kendi değerlerini, ihtiyaç ve çıkarlarını geri plana atmasına, bulunduğu coğrafyanın ve tarihinin gereklerini göz ardı etmesine, kendine ve kendi hinterlandına yabancılaşmasına yol açmıştır.

     Statükoculuk ise, dış politikanın ve çıkarların dinamik dünyasında Türkiye'yi dışarıda fırsat kollayan/kovalayan, çıkarlarını maksimize eden ve refahını artıran bir aktör yerine, değişime kapalı, olayların arkasından sürüklenen, vizyonsuz ve edilgen bir aktör haline getirmiştir.'' (6 )

Yeni Dış Politika ve İlkelerde Değişim

     Davutoğlu ile birlikte dış politikada önemli bir değişim yaşanmıştır. Amaçlar, araçlar ve bu eksende ilkeler ve ilkelere yön veren değerlerde ciddi, köklü ve radikal bir değişim ortaya konulmuştur. 

     Türkiye uluslararası sistemdeki yerini, Doğu-Batı dengesini kuran parametreler koordinasyonu içinde geliştirdiği '' merkez ülke  '' tanımlaması; yakın kara ve deniz havzası ülkeleri ile ilişkileri oluştururken düzen kurucu aktör, uzak havza ülkeleriyle kurulması gereken ilişkilere ve politikalara çok boyutlu ve çok yönlü bir bakış açısı ve akıllı güç teorisi ile güçlü bir alan kurma, ritmik diplomasi ve uygulamaları ortaya konulması gerektiğini belirlemiş ve bu teoriyi stratejik bir plan haline getirmiştir.  Bundan önce batı ile olan ilişkilerin içinden çıkılamaz bir hal almasından dolayı, uzun soluklu bir siyaset belirlemekten daha çok ilk etapta; batı ile ilişkilerin yeniden daha rasyonel ve karşılıklı çıkarlara dayalı bir biçimde oluşturulması yönünde büyük adımlar atıldı.

     Pro-aktif bir anlayış benimsenerek statükoculuk ilkesi parçalanmış, misakı-milli akılı terkedilmiş; olaylar hiç bir zaman akışına bırakılmayarak müdahil bir zihniyet ortaya çıkarılmıştır.

     Ritmik diplomasi ile uluslararası örgütlerle şahsiyetli ilişkiler kurulmuş, küresel güç olma hedefliliği ile başta Afrika olmak üzere bütün uzak kara ve deniz havzaları ülkeleriyle aktif ilişkilere girişilmiştir.

     Bu ilişkilere en azından şimdilik teorik olarak bağımsız siyaset üretme mantalitesi hâkimdir.

     Bu yönelişi ölçek büyütme olarak tanımlayarak küresel güç olma iddiasını güçlendirici siyaset ve siyaset araçları arayışına girerek/ilişkiler oluşturarak teorisini gerçekleştirme iradesine sahip olduğunu göstermiştir. Komşularla sıfır sorun iddiası çerçevesinde kendisine etkin ve yapıcı bir arabulucu rol ve sorumluluk yükleyerek, özellikle bölgesindeki tüm sorunlara dair girişimleri desteklemiş ve başlatmıştır/girişimlerde bulunmuştur.

     Bölgesel liderlik, küresel güç olma gibi bir misyona sahip olma ve bu misyonla hareket edebilme iradesini ortaya koyabilmesi insanı heyecanlandıran bir atmosfer oluşturmaktaydı. Davut oğlunun vizyonu da işin içine girdiğinde '' akademik dünyanın dinamik etkisi '' dış siyasette hemen kendisini belli etmeye başlamıştı.

     Davutoğlu’nun tarih-coğrafya-medeniyet ekseninde geliştirdiği “stratejik derinliğe dayalı dış politikası, göreve başlamasıyla beraber kişilikli bir dış siyasetin oluşturulabilir umutlarını taşıdık ve umut ettik. Dinamik bir dış siyaset kısa dönemde büyük adımlar atılmasını sağlamıştır.

     Özellikle “Kıbrıs Davası’nda radikal bir tutum değişikliğine gidilerek Denktaş'ın devre dışı bırakılması ve Annan Planı'nın desteklenmesi ve bu yolla büyük gelişmelerin kaydedilmesi ritmik siyasetin başarısı olarak gösterilebilir.  Kıbrıs sürecinin çözümü, sadece siyasal bir başarı değil, tarihsel süreçten gelen Dışişleri Bakanlığı'ndaki statükocu ve ideolojik direncin kırıldığının da göstergesidir.

     İsrail ile olan ekonomik, siyasal ve askeri/bölgesel ilişkiler, Davos sürecinde yaşanan ''One Minute'' olayıyla gerilimli ilişkilerin başlangıç sinyalini verirken Mavi Marmara olayı, alçak koltuk krizi gibi yaşanan diplomatik krizler ilişkileri kopma noktasına getirmiştir.

     İsrail ile ilişkileri koparmayı bile göze alarak, Filistinliler'e şu ana kadar İslam dünyasının gerçekleştiremediği desteği vermesi Türkiye’ye olan teveccühü artırırken, tüm Ortadoğu'da bir heyecan seli yaratmıştır.

     Türkiye'nin siyasal tarihinde yaşanan bir ilk olması hasebiyle ABD'yi karşısına alarak İran'a nükleer enerji konusunda destek vermesi, 1 Mart tezkeresinin kabul edilmemesi hadisesinden daha sarsıcı olmuştur.

Bütün bu olaylarda siyasal değerlendirmelerin olumlu veya olumsuz yönlerinin yada sonuçlarının ötesinde bağımsız siyaset oluşturma iradesine dikkat çekmek istiyoruz.

     Yaşanan bu olaylar ve ortaya çıkan siyasal irade hayranlıkla /tedirginlikle takip edilmiş, her yaşanan değişim gibi takdir ve eleştiriden nasibini almıştır. Her şeye rağmen Cumhuriyet tarihinin en etkileyici dış siyasetini gözlemlediğimiz bir dönemi yaşamaktayız. Dış politikada bir devrim gerçekleştirilmiş, bağımsız bir siyasal anlayış için ilk kez stratejik bir zihnin oluşturduğu siyaset; tarih kimlik ve medeniyet bilinciyle küresel değerler haline getirilmeye çalışılmaktadır.

     Böyle bir mirasın başlangıcını yapmak tarihsel olarak bir milattır.

Peki, sorun nedir?

1. Sorun dengedir.

2. Değer / çıkar ve ilkeler boyutunda yaşanan / ortaya çıkan çelişkilerin yönetilememesidir.

3. Oluşturulan ilkesel parametrelerin korunmasına yönelik taktiksel içerikli adımların oluşturduğu ilişkilerde yaşanan çelişkiler ve uygulamada ortaya çıkan uyum problemleri. Ülkenin geçmişten gelen siyasal ilkeleriyle, oluşturulan ilkeler arasında yaşanan / yaşanacak çatışmalarının tarihsel derinliğinin iyi analiz edilememesi.

4. Genel siyasetin hedefsel ilkelerinin başarısı için oluşturulan araçsal ve taktiksel ilkelerin bu bütünlüğü sağlayamaması; araçsal ve taktiksel ilkeler arasındaki uyumsuzluk ve başarısızlık, genel ilkelerde anlam değişikliğine yol açarak, yeni anlam paradigmalarının ortaya çıkmasına neden olmuştur.

     Davutoğlu’nun geçmiş dönemlerdeki Türk dış siyasetine atıf yapılarak yapılan yanlışlıklara yönelik tespitleri şunlardır: '' Türk dış politikasının en önemli zaaflarından birisi stratejik ve taktik adımların tutarlı bir teorik çerçeve içinde terkip edilememiş olmasıdır. Böylece gerek değişik bölgelerdeki taktik adımları birbirleriyle uyumlu hale getiren bir üst strateji oluşturulmasında, gerekse taktik kademelendirme yapılmasında ciddi zaaflar söz konusu olmuştur. Bunun neticesinde de taktik nitelikli adımları, bu adımları atanlar nezdinde stratejik nitelikler kazanarak ülkenin önünü tıkayan ve hareket alanını daraltan sonuçlar doğurmuştur. '' (7)

     Bugün aynı zaafların devam ettiğini/bu zaafları ortadan kaldırılacak gerekli ideolojik zemin ve çerçevenin ve kurumsal yapılanma ve organizasyonun sağlanamadığı ortadadır.

     Yeniden anlamlandırılan ilkelerin gerekçeleri olarak da, başından beri sürdürülen ve ilkeli duruş olarak belirtilen ahlaki ilkeler gösterilmektedir. Ortadaki başarısızlık; ilkeleri değersizleştirdiği gibi, ahlaki ilkelerinde gerekçeli rolü sorgulanır hale gelmiştir. İlkelerin değersizleşmesi, İlkeselliğin kaybolmasına sebebiyet vermesine rağmen bunun fark edilememesi; '' olaylara göre değil, ilkelere göre tavır alındığının '' söylemiyle ilkeselliğin devam ettiği savunulmaktadır. Bu basiretsizlik büyük bir problemdir.

5. Sismik güçlülerin oluşturduğu küresel siyasetlerin güç ve denge unsurlarının, oluşturulacak siyasetin zemininden daha güçlü bir derinliğe sahip olduğunun görülememesi. Soyut ve formülasyonlu tarihsel verilerin; cari veriler karşısındaki dönüştürücü gücünün olmadığının görülememesi yada dönüştürücü güç olarak kullanılamaması gerektiğinin anlaşılamaması olarak gösterebiliriz.

6. En büyük sorunlardan birisi ise akademisyen/stratejist kurumsallaşma bütünlüğünün gerçekleştirilememesi; teori kuran Davut oğlunun, uygulayıcı olarak sahada olmasının getirdiği problemler.''Türkiye'de gözlenen stratejik teori yetersizliği, aynı zamanda siyaset teorisyenleri ile siyaset yapımcıları arasındaki kurumsal kopukluğun da bir işareti sayılmalıdır.

     Üniversite ve akademik çevreler ya bu tür teorik çalışmalarda yetersiz kalmış yada siyaset yapımcıları olan bürokrat ve diplomatlar ile sağlıklı bir ilişkiyi kanalı kuramamışlardır. Bu sebepledir ki Mahan ve Spykman'ın Amerikan küresel stratejisi, Haushofer'in Alman, Meckinder'in İngiliz ve Rus stratejileri üzerindeki etkilerine benzer tarzda teori pratik ilişkisi kuran bir yaklaşım Türkiye'de ortaya çıkamamıştır.

     Son olarak Fukuyama ve Huntington'un yeni dünya düzeni fikri ve küresel çatışmaların Amerikan stratejisi açısından  kullanımı konusunda Amerikan siyaset yapımcılarına sundukları meşruiyet sağlayıcı teorik destek ve gerek Kissinger gerekse Brzezinski gibi teori pratik uyumu konusunda özel tecrübe sahibi stratejisyenlerin çizdiği projeksiyonlar bu ilişkinin ne ölçüde önem taşıdığını bir kez daha ortaya koymuştur. '' (8)

Tespit ettiğimiz sorunlara dair analizlerimizi yazı dizimizin bir sonraki bölümüne bırakıyoruz.

Selam ve Dua ile

 

1. Türk Dış Politikasının Siyasi İlkeleri. 28 Ağustos 2013. Prof. Dr. Erol Kurubaş; Makale

2. Türk Dış Politikasının Siyasi İlkeleri. 28 Ağustos 2013. Prof. Dr. Erol Kurubaş; Makale

3. Stratejik Derinlik Ahmet Davutoğlu. Küre yayınları S:180

4. Stratejik Derinlik Ahmet Davutoğlu. Küre yayınları S:221

5. Stratejik Derinlik Ahmet Davutoğlu. Küre yayınları S:262

6. Türk Dış Politikasının Siyasi İlkeleri. 28 Ağustos 2013. Prof. Dr. Erol Kurubaş; Makale

7. Stratejik Derinlik Ahmet Davutoğlu. Küre yayınları S:47-48

8. Stratejik Derinlik Ahmet Davutoğlu. Küre yayınları S:51-52

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.