Coğrafyamız
Medeniyetler Çatışması Tezi Üzerinden Suriye Problemi Ve Türkiye - İran Gerginliği
Küresel emperyalizmin Ortadoğu'daki projeleri/politikaları iflas etmiştir.
Veysel Ocak / DüÅŸünce Mektebi
Medeniyetler Çatışması Tezi Üzerinden Suriye Problemi Ve Türkiye - Ä°ran GerginliÄŸi
Huntington; Foreign Affairs dergisinde 1993 yaz ayında '' medeniyetler çatışması '' baÅŸlıklı bir yazı yazdı. Huntingtona göre dünya politikası yeni bir evreye giriyordu ve bu evrede ideolojik ve ekonomik çatışmalar yerini, kültürel ağırlıklı medeniyetler çatışmasına bırakıyordu. Huntingtona göre artık çatışmalar medeniyet eksenli olacaktır.
Huntington; konuyla ilgili düÅŸüncelerini ÅŸöyle açıklamaktadır. Derki; ‘ benim faraziyem ÅŸudur ki, bu yenidünyada mücadelenin esas kaynağı öncelikle ideolojik ve ekonomik olmayacak. BeÅŸeriyet arasındaki büyük bölünmeler ve hâkim mücadele kaynağı kültürel olacak. Milli devletler dünyadaki hadiselerin yine en güçlü aktörleri olacak. Fakat global politikanın asıl mücadeleleri farklı medeniyetlere mensup grup ve milletler arasında meydana gelecek. Medeniyetlerin çatışması global politikaya hakim olacak. Medeniyetler arasındaki fay hatları geleceÄŸin muhabere hatlarını teÅŸkil edecek.1 ‘
‘ Ve gelecekteki bu politik çatışmalar medeniyet çatlaklarının olduÄŸu bölgelerde olacak ve bu çatışmalar sonucunda yeni bir dünya düzeni ortaya çıkacaktır.2 ‘
Huntington, kendi tezi içerisinde dünyada var olan sekiz medeniyetten söz eder. Arnold Toynbee dünyada 21 medeniyet vardır veya bunun, büyük bölümünü batının yok ettiÄŸinin, iddiasındadır. Bu iddia son derece ciddi ve dikkate alınması gereken bir iddiadır ve belki de bir yazı konusudur. Fakat konumuz bu deÄŸildir.
Huntingtona göre bu medeniyetler; batı medeniyeti, Ä°slam medeniyeti, Ortodoks medeniyeti, Konfüçyüs medeniyeti, Budist medeniyeti, Hindu medeniyeti, Japonya medeniyeti, Latin Amerikan medeniyeti gibi medeniyet isimlerini sayar ve artık dünyanın; soÄŸuk savaÅŸ sonrasında olduÄŸu gibi üç büyük bloktan oluÅŸmadığını, blokların medeniyet eksenli oluÅŸacağını iddia etmektedir.3
Huntington “Medeniyetler Çatışması’’ makalesinde Türkiye hakkında ÅŸunları söylemektedir. Derki: “Türkiye bölünük bir ülkedir. Bunun sebebi, Türkiye'nin bir Avrupa ülkesi mi, yoksa bir OrtadoÄŸu ülkesi mi; bir Ä°slam ülkesi mi, yoksa laik bir ülke mi; batıya mı yoksa batılı olmayan bir ülke mi olduÄŸunun belirsiz olmasından dolayı bölünük bir ülkedir tanımlamasını yapmaktadır.4’
Oysa 1997’de Türkiye'de verdiÄŸi bir konferansta Türkiye hakkındaki fikrinde deÄŸiÅŸiklik yaparak Ä°slam Dünyası için Türkiye'nin lider bir ülke olabileceÄŸini söylemiÅŸtir.
Huntington’un medeniyetler çatışması tezinde ortaya koyduÄŸu bir ÅŸey daha vardır ki bu çok önemlidir. Bu teze göre; dünyanın büyük medeniyetlerinin çoÄŸunun bir tane lider veya çekirdek devleti vardır. Rusya, Hindistan, Çin, Japonya, Amerika BirleÅŸik Devletleri kendi medeniyetlerinin lider devletleri olduÄŸunu söyler. Bu tespitlerine bir ÅŸey daha ilave eder ve derki; ‘ Ä°slam medeniyeti bir çekirdek devletin/lider devletin yokluÄŸunu hissetmektedir. Birkaç devlet, birçok grup etkin bir mevki elde edebilmek için rekabet etmekte, bu da Ä°slam devletleri arasında ve Müslüman toplumlar ile komÅŸuları arasında problemler yaratmaktadır'' tespitlerinde bulunur.5’
Huntington; öneri ve tavsiyelerine de devam etmektedir, derki: ‘ EÄŸer Ä°slam toplumunun tek lideri ve sözcüsü olarak, hem Müslümanların hem de Müslüman olmayanların tanıdığı bir tek devlet olsa, inanıyorum ki, Ä°slam ve dünya daha güzel olacaktır. Bana göre bu role Türkiye'den daha uygun baÅŸka bir devlet yoktur. Türkiye bunu gerçekleÅŸtirmek için gerekli nüfusa, stratejik konuma, bürokratik ve askeri özgüvene ve tarihi geleneklere sahiptir. Ve Türkiye Kuzey Afrika'dan Balkanlar'a OrtadoÄŸu'dan Kafkaslara ve Orta Asya'ya yayılmış bütün Müslüman toplumlarla, baÅŸka hiç bir ülkenin sahip olmadığı baÄŸlantılara sahiptir. ‘ Tespitlerine de ÅŸunları delil olarak gösterir.(ayrıca Türkiye hakkındaki önceki görüÅŸlerinden neden düzeltme yaptığını da bu delilleriyle açıklanmış olmaktadır) Derki: ‘ Åžu iki faktörün hayati olduÄŸunu düÅŸünüyorum; birincisi, eÄŸer Malezya’yı bir kenara koyarsak Türkiye petrol üretmeyen bütün diÄŸer Müslüman ülkelerden daha yüksek bir ekonomik kalkınma seviyesi gerçekleÅŸtirmiÅŸtir.
Ä°kincisi, Türkiye'ye dayanıklılığı ve sürekliliÄŸi Müslüman toplumlar arasında yegâne olan iÅŸleyen bir demokrasi yaratmıştır. Demokrasi ve ekonomik kalkınma Müslüman toplumlar arasında nadir görülmektedir. Türkiye bunu baÅŸararak, Müslüman toplumlara onların da baÅŸarabileceÄŸini göstermelidir. Ä°nanıyorum ki Türkiye hem bu yüksek gayeye sahip olacaktır ve eÄŸer Ä°slami bir anlayışla kalkınmayı ve demokrasiyi birleÅŸtiren bir model olabilirse, bundan hem Türkiye hem de dünya faydalanacaktır, önerisinde bulunur ve bir tehlikeden de bahsetmeyi ihmal etmez.
Batı medeniyeti içinde kavgaları olduÄŸu gibi, günümüzde Ä°slam medeniyeti içerisinde çok daha yoÄŸunluklu kavgaların olduÄŸunu ve olabileceÄŸi uyarısında bulunarak; Suudi Arabistan, Türkiye, Ä°ran, Pakistan, Endonezya gibi birkaç büyük devlete sahip olmanız ve zannediyorum etkinlik için mücadele edilmesi yüzünden yanıltıcı bir görünüm veriyor ve bu durumun Müslüman toplumlar arasında çatışma ortamı yarattığını düÅŸünüyorum, ‘der. (Sayılan ülke isimlerine dikkatinizi çekmek istiyorum)
Bir de temennisini belirtir. Der ki: Ben, Ä°slam toplumu adına konuÅŸacak dünyada bir veya iki devletin olmasının, herkes için daha tatmin edici olacağına inanıyorum diyerek iyi niyetini de ortaya koymaya çalışır.6
Huntingtonun medeniyetler çatışması tezinin yazıldığı tarih ve sonrasında verilen konferanslardaki teze dair düzeltmeler, içerisinde birçok çeliÅŸkiyi barındırmaktadır. Fakat yazımızın konusu medeniyetler çatışması tezinin içerisindeki çeliÅŸkilerin tespiti ya da bu tezin eleÅŸtirisini yapmak deÄŸildir.
Yazımızın asıl konusu; bugün yaÅŸadığımız problemlerle, bu tez arasında iliÅŸki kurmaktır.
En kısa özetle tez ÅŸunu iddia etmektedir.
Bugüne kadar (tezin yazıldığı tarihe kadar ) dünyada dört çeÅŸit çatışma sebebi vardır, bunlar:
1. Amerika, Japonya ve Batı Avrupa'nın da içinde bulunduÄŸu ticaret savaÅŸları,
2. Ä°slam'ı içine alan din savaÅŸları
3. Sovyetler BirliÄŸi, eski Yugoslavya ve Afrika'nın baÅŸarısız ülkeleri içinde meydana gelen etnik savaÅŸlar
4. Rusya ve Çin'i içine alanın yeniden canlanan soÄŸuk savaÅŸlar olmuÅŸtur ve artık bu tür savaÅŸlar olmayacaktır.7
Artık dünyada medeniyet eksenli çatışmalar yaÅŸanacaktır. ''GeleceÄŸin en mühim mücadeleleri bu medeniyetlerin birini diÄŸerinden ayıran kültürel fay kırıkları boyunca meydana gelecektir.''8
Bu tarihten sonra baÅŸlayacak olan medeniyet eksenli çatışmalarda, çatışma; Batı medeniyeti ve diÄŸer medeniyetler arasında olacaktır. Çatışma: Batı ve diÄŸerleri arasında olacaktır. Yukarıda saydığımız medeniyetler, batı karşısındaki diÄŸerleridir. '' Gelecekte dünya siyasetinin merkezi mihveri, muhtemelen KiÅŸhore Mahbubani'nin tabiriyle batı ile geriye kalanlar arasındaki bir mücadele ve batılı olmayan medeniyetlerin batılı güç ve deÄŸerlere verdiÄŸi karşılıklar olacaktır.''9
Huntington; batı medeniyeti karşısındaki medeniyetleri kendi aralarında eleÅŸtiriye tabi tutarak, hemen hemen hepsinin batı medeniyetiyle mücadele edebilecek bir performansa ve mücadele için gerekli olan evrensel deÄŸerler sistemine sahip olmadıklarını söyler. Bu tespiti yaparken Ä°slam'ı; batı medeniyeti karşısındaki diÄŸer medeniyetlerden ayırır. Ä°slam batı medeniyeti ile mücadele edebilecek bir potansiyeli bünyesinde taşıdığını ve Ä°slam toplumunu harekete geçirebilecek deÄŸerler sistemine sahip olduÄŸunu belirtir.
Bu risk, batı medeniyeti için her zaman var ola gelmiÅŸtir ve olacaktır.
Huntington, batı medeniyeti karşısındaki rakibini Ä°slam medeniyeti olarak tespit ettikten sonra; batı medeniyetinin Ä°slam'la mücadele yöntemini belirleyebilmesi için, Ä°slam dünyasının lider ülkesinin kim olduÄŸunun yâda kim olması gerektiÄŸinin tespitinin yapılabilmesi için, Ä°slami coÄŸrafyadaki ülkeleri analiz eder.
Çünkü medeniyetler çatışması tezinin bir gerekliliÄŸi de her medeniyetin bir lider ülkesinin olması gerektiÄŸidir.
Ä°slam dünyasındaki ülkeleri üzerinde kültürel alanda ve bu ülkelerin sahip oldukları deÄŸerler sistemi düzeyinde analizler yaparak lider ülkeyi belirlemeye çalışır. Ülkelerin genel özellikleri ve birbirlerine üstünlük saÄŸlayabilecek potansiyellerini de dikkate alarak lider ülke olamayacak özelliklere sahip olan ülkeleri eler. Bu elemeler sonucunda, yazdığı tez, yaptığı konferanslar ve diÄŸer yazılarında üç ülke tespitinde bulunur. Türkiye, Ä°ran ve Mısır ülkelerini tespit eder.
Bugün Ä°slam dünyasının yaÅŸadığı trajedilerde Huntingtonun tespit ettiÄŸi bu üç ülke ana eksen olarak görülmektedir. Ä°çinden çıkılamaz hale gelen problemlerimiz ve bu ülkelerde ortaya çıkan geliÅŸmeler, ortaya atılan tezin çok da yabana atılacak bir tez olmadığını bize göstermektedir.
Huntington tespit ettiÄŸi bu üç ülke arasında da mukayeseler yapar ve bu ülkelerin kendisine has özelliklerini inceleyerek tezini yazdığı ilk dönemde, Ä°slam dünyasının lider ülkesinin ne Mısır, ne Türkiye olamayacağını, bunun Ä°ran'ın olabileceÄŸini söyler. '' Bir ideoloji ya da dünya görüÅŸü, uluslararası politikada gerçekten güçlü bir hale gelmek için bu inancın savunucusuna fikrin çekirdek ülkesi gibi hareket eden bir fikir taşıyıcı bu ülkeye ihtiyaç duyar. Komünizm için bu rol, genellikle Sovyetler BirliÄŸi tarafından yerine getirilmekteydi. Bunun gibi, Ä°slam için çekirdek ülke ya da fikir taşıyıcı ülke rolünü her ne kadar eksikleri olsa da Ä°ran yüklenecekti. ''10
''Bugün Ä°slam medeniyeti için bir çekirdek devlet olmaya en yakın ülke Ä°ran’dır. Fakat hem Åžii teolojisi hem de Pers nüfusu ve geçici de olsa sönük ekonomisi dolayısıyla kendi dışındaki Ä°slam dünyasından geniÅŸ çapta tecrit edilmiÅŸtir. Aslında Ä°ran için Ä°slam medeniyetinin çekirdek ülkesi haline gelmesi fiilen imkânsızdır; bununla beraber herhangi baÅŸka bir ülke için de imkânsızdır. Potansiyel lider gibi görünen diÄŸer büyük devletler (Mısır, Türkiye, Pakistan ve Endonezya ) ise birbirlerinden öyle farklıdır ve birbirlerini öyle hakir görürler ki, hiçbirinin batıya yâda diÄŸerlerine karşı uygulayacakları uyumlu politikaları yoktur. Ä°slam medeni bir dış politika yürütmek için bir imparatorluÄŸa ve hatta bir çekirdek ülkesi bile olmaksızın bir medeniyet olarak kalacaktır.'' Bir ideoloji ya da dünya görüÅŸü, uluslararası politikada gerçekten güçlü bir hale gelmek için bu inancın savunucusuna fikrin çekirdek ülkesi gibi hareket eden bir fikir taşıyıcı bu ülkeye ihtiyaç duyar. Komünizm için bu rol, genellikle Sovyetler BirliÄŸi tarafından yerine getirilmekteydi. Bunun gibi, Ä°slam için çekirdek ülke ya da fikir taşıyıcı ülke rolünü her ne kadar eksikleri olsa da Ä°ran yüklenecekti. ''11
EÄŸer, medeniyetler çatışması tezinin yazıldığı dönemleri inceleyebilirsek; 2000’li yıllara kadar süren Türkiye'nin Ä°ran düÅŸmanlığı/bu düÅŸmanlığın bütün dış siyasetine tamamen hâkim olduÄŸu dönemleri tekrar hatırlayabiliriz. Ä°ran'ın düÅŸman olduÄŸuna dair belirlenen dış siyaset, bütün iliÅŸkilere bu dönemde yansımıştır. Türkiye'nin gerek batıyla gerekse OrtadoÄŸu'yla kurduÄŸu iliÅŸkilerde, düÅŸman ülke Ä°ran kurgusu üzerinden gerçekleÅŸtirilmiÅŸtir. 2000’li yıllardan sonra özellikle AK Parti dönemiyle beraber bu algı Türkiye'nin dış siyasetinden tamamen ortadan kalkmıştır. Bu sıcak iliÅŸkiler döneminin baÅŸlangıcı önemli bir dostluÄŸa dönüÅŸebilir idi ki, bunun pratik göstergeleri oluÅŸmaya baÅŸlamıştı. 2000’li yılların Orta doÄŸusu, küresel emperyalizmin Ä°ran'ı OrtadoÄŸu'dan yalıtma politikaları ve diÄŸer Ä°slam ülkelerinin Ä°ran'la iliÅŸkilerini batı ve Ä°srail'in izin verdiÄŸi kadarıyla gerçekleÅŸtirebildikleri /kendilerine belirlenen dış siyasetin dışına çıkamadıkları dönemlerin yaÅŸandığı bir Orta doÄŸudur.
Küresel emperyalizmin o dönemde belirlediÄŸi ve Amerika'nın öncülüÄŸünde uygulamaya sokulan OrtadoÄŸu projesi; bugün yaÅŸanılan trajedilerin tek sebebi olduÄŸu gibi, bugünkü OrtadoÄŸu bu projenin eseridir. Doksanlı yıllardan itibaren Amerika'nın öncülüÄŸünde yürürlüÄŸe sokulan yeni OrtadoÄŸu projesi; Amerikan siyasetini yönlendiren neocon’ların Huntingtonun tezini alıp, Amerika'nın yeni OrtadoÄŸu politikası olarak yürürlüÄŸe konulmasından ibarettir.
Küresel emperyalizmin belirlediÄŸi yeni OrtadoÄŸu politikasında/projesinde Ä°ran, asla Ä°slam dünyasının lider ülkesi olmamalıdır. Projenin ana omurgasını bu prensip oluÅŸturmakta ve bu prensip üzerinden diÄŸer ülkelerin konumları belirlenmekte idi. Bütün önlemler, stratejiler ve uygulanan siyasetler bunun üzerine; Ä°ran'ın lider ülke olmamasına kurulmuÅŸtur.
Fakat Türkiye 2000’li yıllardan sonra, tezin sahibini ve tezi yeni OrtadoÄŸu projesi olarak yürürlüÄŸe koyan Amerika'yı büyük ÅŸaÅŸkınlığa uÄŸratmıştır. Türkiye kendisinden beklenmeyecek bir ÅŸekilde Ä°slam dünyasının lider ülkesi olabilecek bir performans sergilemeye baÅŸlanmıştır. (bunu Huntingtonun sonraki makalelerinde Türkiye hakkındaki fikirlerinin deÄŸiÅŸikliÄŸinden ve Türkiye hakkında söylediklerinden anlayabiliyoruz )
Türkiye'nin bu performansı, tezi politikaya dönüÅŸtürenler için çok büyük bir problem ve tehlike oluÅŸturmuÅŸtur. Hele hele bu dönemde baÅŸlayan, batının nükleer enerjiyi bahane ederek Ä°ran'a yüklenmesi ve Türkiye'nin nükleer enerjiye sahip olmada Ä°ran'a destek vermesi, Türkiye Ä°ran yakınlaÅŸmasının bir dostluÄŸa doÄŸru gitmeye baÅŸlaması, Türkiye ve Ä°srail arasındaki gerginlik de buna eklenince küresel emperyalizm için tehlikenin daha da büyümesine sebep olmuÅŸtur.
Bu dönemde, politika sahipleri ÅŸu karara varmış olmalıdır.
Türkiye ve Ä°ran asla dost olmamalı, bu dostluÄŸun tek yürek ve tek bilek olarak Ä°slam dünyasının lider ülkesi olmaması gerektiÄŸinin kararlarını almışlar ve politikalarını yeniden dizayn etmek durumunda kalmışlardır. Bu yeniden dizaynın sonuçlarını daha görmeden, Ä°slam coÄŸrafyasının tamamında baÅŸlayan ve adına; Arap baharı adı verilen Ä°slami direniÅŸ ve mücadele emperyalistlerin projesini altüst etmiÅŸtir. Ä°slami coÄŸrafyayı oluÅŸturan ülkelerin büyük bölümünde baÅŸlayan Ä°slami intifada sonucunda; küresel emperyalistlerin kuklaları olan, firavunların ve diktatörlerin yıkılması, dünyanın/kâinatın efendiliÄŸine hazırlananların heveslerini kursaklarında bırakmıştır.
Bütün bu geliÅŸmeler, küresel emperyalizmin OrtadoÄŸu'daki projelerini/politikalarını iflas ettirmiÅŸtir. Bölgede batının kuklaları birer birer devrilmiÅŸ, batının diliyle her ülkede; Tunus, Fas, Libya vs Ä°slamcılar iktidara gelmiÅŸtir. Hem batı hem de batının bölgedeki diÄŸer kuklaları büyük tedirginlik yaÅŸamaktadır. Ä°slam dünyasında yaÅŸanan bu hareketlilik, küresel emperyalizmi acil önlemler almaya sevk etmiÅŸ, yaÅŸananları ve özellikle Ä°slami mücadelenin Suriye'de de baÅŸlaması sonucu ortaya çıkan geliÅŸmeleri yeniden analiz ederek, proje haline getirilen tezin temel paradigmalarına dokunulmadan yeni aktörler devreye sokulmuÅŸtur.
Yeni aktörlerin devreye sokulması ve yeni aktörler üzerinden belirlenen strateji, büyük bir zafer elde etmek üzere olan Ä°slam'a ve Ä°slami mücadeleye büyük bir darbe vurmuÅŸtur. Ä°slami mücadele, içinde bulunduÄŸumuz kötü duruma raÄŸmen baÅŸarısızlığa uÄŸramamıştır diyemeyiz/dememeliyiz fakat küresel emperyalizmin yeni aktörlerin üzerinden ortaya koyduÄŸu strateji, zafere giden yolda büyük engeller oluÅŸturmuÅŸ durumdadır.
Küresel intifadanın Suriye'ye sıçraması ve Suriye halkının zalim Esat yönetimine/rejimine karşı baÅŸkaldırması, Ä°slam Dünyası için büyük bir zaferin, Ä°slam’ın hakim olduÄŸu bir OrtadoÄŸu için büyük bir fırsat olabilecekken, Ä°slam dünyasını oluÅŸturan modern ulus devletlerin bugünkü iktidarlarının basiretsizliÄŸi yüzünden, Ä°slam'a ve Müslüman ülkeler için büyük bir fitne haline gelmesi anlaşılır gibi deÄŸildir.
Bugün Suriye problemi içinden çıkılmaz bir hal almıştır. Ä°slami coÄŸrafyayı parçalayıcı ve kutuplara ayırıcı etkisi olan Suriye problemi, vicdanları kanatan, akılları durduran Müslümanları birbirine düÅŸman yapan bir duruma gelmiÅŸtir.
Bu durumu, küresel emperyalizmin ve özelde de Amerika'nın OrtadoÄŸu projesinin/politikasının baÅŸarısına baÄŸlamayacağım fakat etkilerini de gözden kaçırmamak gerekiyor.
Küresel emperyalizmin yeni OrtadoÄŸu politikası haline getirdiÄŸi medeniyetler çatışması tezinin tamamen iflas ettiÄŸi bir dönemde Müslümanların bu duruma düÅŸmesi bütün vicdan sahibi insanların canını acıtıyor. Ä°çinde bulunulan bu durum küresel ölçekte deÄŸerlendirilerek / analiz edilerek, yapılan hataların tespitinin ortaya konulması ve çözüm üretilmesi gerekmektedir. Fakat bu kaos ve iletiÅŸimsizliÄŸin üzerine bir de modern ulus devletlerin içinden çıkılamaz refleksi olan ulusal çıkarları önceleyen dış siyaset anlayışı eklenince bir çözüm üretmek mümkün görünmüyor.
Ä°çinde bulunduÄŸumuz bu durumu küresel emperyalizmin baÅŸarısına baÄŸlanmayacağımı söylemiÅŸtim fakat Suriye üzerinden baÅŸlayan Türkiye- Ä°ran gerginliÄŸi daha önce baÅŸlayan dostluÄŸu tamamen bitirdiÄŸi gibi, küresel emperyalizmin Ä°slam dünyasının lider ülkesinin olmaması doÄŸrultusunda geliÅŸtirmeye çalıştığı Türkiye ve Ä°ran'ın yan yana gelmemesi projesi basit bir hamle ile yeni aktörlerin devreye sokulmasıyla kolayca gerçekleÅŸtirilmiÅŸ oldu.
Türkiye ve Ä°ran'ın dış siyaset eleÅŸtirisini sonraki yazılarımızda yapmak kaydıyla ortada olan net bir sonuca dikkat çekmek istiyorum.
Türkiye ve Ä°ran birbirlerini en uzak noktaya itmiÅŸ durumdadırlar.
Bu büyük ayrışma ve ayrılık; Suriye meselesini çözümsüzlüÄŸe mahkûm etmiÅŸtir. Türkiye ve Ä°ran'ın OrtadoÄŸu'ya yönelik siyasetlerinde birlikte hareket edebilmesi, OrtadoÄŸu'daki bütün sorunlarda olduÄŸu gibi Suriye meselesinin de çözümüne yönelik tek yoldur. Fakat bu altın fırsat kaçırılmış durumdadır.
Türkiye Ä°ran ayrışması/çatışması; ümmetin diriliÅŸi için altın fırsat olan Suriye mücadelesi ve Mısır devriminin zaferini ve kazanımlarını ziyan etmiÅŸ, bu ayrışmadan dolayı mücadelesinde yapayalnız adeta ensarsız kalan Mısır, emperyalizmin pençesi altında büyük bir trajedi yaÅŸamaktadır.
Türkiye ve Ä°ran'ın bundan sonra ümmet düzeyinde bir dostluÄŸa dönüÅŸecek bir beraberlik ortaya koymaları mümkün olabilir mi? Bilmiyorum. Ben ÅŸahsen bundan böyle Türkiye- Ä°ran birlikteliÄŸinin olacağını sanmıyorum.
Huntingtonun medeniyetler çatışması tezine geri dönecek olursak; Ä°ran'ın Ä°slam dünyasının lider ülkesi olmaması gerekiyordu. Uygulanan boykot ve ambargolarla, ayrıca Ä°ran'ın Ä°slam ülkeleriyle yalıtılması politikasıyla gerçekleÅŸtirilemeyen bu durum, Suriye üzerinden baÅŸarılmış oluyordu.
Türkiye'nin gösterdiÄŸi performans ve var olan potansiyelini ortaya çıkarıp, uygulama iradesi ve bunu gerçekleÅŸtirmek üzereyken, yine Suriye üzerinden Türkiye'nin bu yürüyüÅŸü engellenmiÅŸtir. Daha her ÅŸey bitmedi diyenleri duyar gibiyim. Bu konuda asla ümitsiz deÄŸilim. Fakat gelinen nokta ve içinde bulunduÄŸumuz akıl tutulması Türkiye'nin ve Ä°slam dünyasının iÅŸini oldukça zorlaÅŸtırmaktadır. Ä°slam Dünyası önüne çıkan bu büyük fırsatı deÄŸerlendirememiÅŸtir. Emperyalistleri OrtadoÄŸu'dan tamamen söküp atma imkanı ortaya çıkmışken Ä°slam Dünyası bunu / bu fırsatı kesinlikle doÄŸru deÄŸerlendirememiÅŸtir. Mısır'da gerçekleÅŸen Ä°slami devrim küresel emperyalizmin aklını ve ruhunu dondururken, Ä°slam Dünyası bu fırsatı deÄŸerlendirememiÅŸ / gerekli okumaları yaparak önlem alamamış; küresel emperyalizmin geçici olarak yaÅŸadığı hafıza kaybını, Ä°slam dünyasının zaferine dönüÅŸtürememiÅŸtir. Mısır'da gerçekleÅŸen darbe sonrasında hemen hemen herkesin yoÄŸunlaÅŸtığı bir tek nokta vardı, o da Mısırda gerçekleÅŸen darbeye Amerika'nın niçin darbe demediÄŸidir.
Amerika'nın Mısır'da yapılan darbe üzerinden bütün vasıfları konuÅŸulmuÅŸtur. Amerikan demokrasisinin ikiyüzlülüÄŸü, batının ve Amerika'nın alçakça davrandığı, hatta ve hatta; Amerika'nın kendisi için belirlediÄŸi ilkeyi çiÄŸnememek için (bu ilke; darbeci orduya yardım etmemek;) Amerika'nın her yıl yardım ettiÄŸi mısır ordusuna yardımı kesmemek için yapılan darbeye darbe demediÄŸi konuÅŸuldu. Fakat asıl konuÅŸulması gerekenler konuÅŸulmamış ve Mısır devrimiyle baÅŸlayan sürecin okunması gereken boyutu okunamamış dolayısıyla gereken müdahaleler gerçekleÅŸtirilemeyerek, küresel emperyalizmin içine düÅŸtüÄŸü hafıza kaybı iyi deÄŸerlendirilememiÅŸtir. Mısır devrimiyle beraber Amerika'nın DışiÅŸleri Bakanlığı sözcüsünün yaptığı açıklamada; Amerikan dış siyasetinin yaÅŸadığı hafıza kaybının belirtileri görülmekteydi. Sözcü ÅŸunları söylüyordu.’ Orada bir ÅŸeyler oluyor ve biz neler olduÄŸunu anlamaya çalışıyoruz’. Amerikan dışiÅŸleri sözcüsünün sözlerini tersinden okursak; Orta DoÄŸu projemiz iflas etmiÅŸ durumda, politikamız yaptığımız medeniyetler çatışması tezindeki üç ülke, gösterdiÄŸi lider ülke performansıyla bizleri ÅŸaÅŸkınlığa çevirmiÅŸtir. Biz neler olup bittiÄŸini anlayamıyoruz, diyordu. Sadece onlar deÄŸil, biz de gerçekleÅŸen durumun tam olarak farkında deÄŸildik. Amerika'nın neden darbe demediÄŸini tartışıyorduk. Sanki yapılanlara darbe dediÄŸinde Amerika'nın problemlerin çözümünde kendisini mecbur hissedecekmiÅŸ gibi algılıyor, çaresizliÄŸimizden dolayı böyle bir psikoloji sergiliyorduk. Oysa Amerika'nın ikiyüzlülüÄŸünü en iyi bilen bizdik, buna raÄŸmen elimize böyle bir kozun / delilin olması sanki bize bir ÅŸeyler yapabilme / yapma hakkını verecekmiÅŸ gibi bir gayret içine girdik. Amerika Mısırda yapılan darbeye, darbe diyebilirdi ve bütün dünyanın gözünün içine baka baka her zaman yaptığı gibi, bugünkü davranışını sergileyebilirdi. Amerika bunu yaptığından dolayı da geçmiÅŸte olduÄŸu gibi asla utanmazdı. O zaman diliminde içinde bulunduÄŸumuz hal, ne zaman yardım edeceksin / müdahale edeceksin psikolojisinden baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildi. Bu hal, bizim ve Ä°slam dünyasının bağımsız bir siyaset yürütemeyecek kadar, bağımlı yığınlar haline geldiÄŸimizi gösteren, yakıcı bir gerçektir.
Oysa Suriye üzerinden, kararan umutlarımızı Mısır'la yeniden aydınlatabilirdik fakat gerçekleÅŸtiremedik. Bu gün geldiÄŸimiz durum Amerika’nın ve batının müdahalesine nerede ise yalvarır pozisyona düÅŸtük. Batının müdahalesi için bütün gerekçelerin oluÅŸtuÄŸunu, uluslararası örgütler düzeyinde giriÅŸimlerde bulunarak anlatmaya çalışırken, kullanılan kimyasal silahtan sonra müdahaleye mecbur olduklarına onları ikna etmeye çalışıyoruz.
Oysa küresel emperyalizm yeni bir oyun tasarısı içerisindedir.
Ä°ran ve Türkiye, Suriye meselesi üzerinden lider ülke olma yolunda saf dışı bırakılırken, Türkiye - Ä°ran ayrışmasından dolayı yalnız / yardımcısız ve güçsüz alan Mısır, gerçekleÅŸtirilen darbe ile birlikte, var olan potansiyelini büyük ölçüde kaybetmiÅŸtir. Müslümanlar büyük bir katliama uÄŸramışlardır. Öncü kadroların tamamı tutuklanmış ve iÅŸkenceye maruz bırakılmıştır. Mısır'da vahÅŸi bir hukuksuzluk devam ettirilmektedir. Dernekler, vakıflar baskına uÄŸruyor, malları ve evrakları talan ediliyor, kadroları ve gönüllüleri tutuklanıyor. Ä°slami yapılanmaların tamamı kapatılmış ve faaliyetleri durdurulmuÅŸtur. Mısır'ı ve Müslümanları nasıl bir sonun beklediÄŸini / bundan sonra nelerin olabileceÄŸini kimse bilmemektedir.
Ä°slam coÄŸrafyası bilinmezlik okyanusunda yüzerken, küresel emperyalizm kendisine düÅŸeni yapmakta ve boÅŸ durmamaktadır. Yeni stratejinin uygulanması için her türlü ortam ve zemin hazırlanmış durumdadır.
Bu aÅŸamadan sonra küresel emperyalizmin Ä°slam Dünyası için, Ä°slam dünyasının liderliÄŸini yapacak bir ülke ortaya çıkarmaları / belirlemeleri gerekmektedir.
Küresel emperyalizm Ä°slam Dünyası için seçtiÄŸi lider ülke Suudi Arabistan’dır. Kendi kuklası olan Suud Hanedanının hem yıkılmamasını saÄŸlayacak hem de bu ayrışma ortamında boÅŸ kalan meydana Suudi Arabistan, lider ülke olarak ortaya konacaktır. Son zamanlarda Suud Hanedanının bütün coÄŸrafyada gösterdiÄŸi refleks ve faaliyetler bunun göstergeleridir.
Suudi Arabistan'ın küresel emperyalizmin siyasetine hizmet edecek faaliyetlerde bulunarak, Ä°slami hareketin karşısındaki rejimlerin en büyük destekçisi olarak aktif bir pozisyon almıştır. Bugünlerde petrolden elde ettiÄŸi servetinin büyük bölümünü Ä°slami mücadelenin yıkmaya çalıştığı diktatör rejimlere destek olarak aktarmaktadır. YaÅŸanan bu kaos ortamında, dikkatleri çeken bir husus ortaya çıkmıştır. Ä°slam coÄŸrafyasının hemen hemen tamamında faaliyet olarak ve diktatörlere karşı verilen mücadelelerin / direniÅŸ cephelerinin bir tarafını oluÅŸturan tekfirci grupların önlenemeyen yükseliÅŸini görmekteyiz. Bu grupların yaptıkları Ä°slami coÄŸrafyanın gündemine oturmuÅŸtur. Diktatörlerle mücadele cephesinin bir bölümünü oluÅŸturan bu grupların; aldığı pozisyon, mücadele ÅŸekilleri ve sahip oldukları kaynaklar; kendisine has organizasyon ve deÄŸerleriyle elde edebilecekleri ÅŸeyler olmadığı ortadadır. Yeni bir mücadele yöntemi ve strateji ortaya koymaktadırlar. Bu grupların kendilerine bir misyon olarak belirlediÄŸi yeni süreç / Suudi Arabistan'ın kendisine belirlediÄŸi misyonla aynı zaman dilimine denk gelmesi çok ÅŸaşırtıcı olmasa gerek. Suudi Arabistan'ın bu grupların güçlenmesini istemesinin, kendi bindiÄŸi dalı kesmek anlamına geldiÄŸi söylenebilir / itirazı yapılabilir. Suudi Arabistan'ın tam olarak yaptığı ÅŸey adeta; pimi çekilmiÅŸ bir bombayı Müslümanların tam ortasında patlatmak gibidir. Kaos ortamı Suudi Arabistan’ın liderliÄŸi için gereken mükemmel bir ortamdır. Batının nefret ettiÄŸi, Ä°slam'ın evrensel deÄŸerlerini bünyesinde taşımayan tekfirci hareketlerin Ä°slam coÄŸrafyasında yaygınlaÅŸması / etkinleÅŸmesi / güçlendirilmesi; Ä°slam'ın evrensel deÄŸerleri üzerinden direniÅŸinin / diriliÅŸinin zayıfladığı / zayıflatıldığı bu dönemde bir baÅŸka problem olarak Müslümanların önüne konmaktadır. Bu probleme zamanında önlem alınamazsa Ä°slam dünyasındaki ülkeler arasındaki çatışma, bir baÅŸka zeminde daha da alevlenerek büyüyecektir. Ä°slam dünyasındaki çatışmaların yönü emperyalistlere yöneldiÄŸi bu dönemde, çatışmaların yön deÄŸiÅŸtirip baÅŸka bir zeminde Müslüman ülkelerin arasında yaÅŸanması, Ä°slam'ın bu coÄŸrafyadaki direncini / diriliÅŸini belki yüz yıl geriye götürecektir.
Suudi Arabistan bu cephenin finansörü olarak bütün imkânlarını ortaya koymaktadır. Bu oyunu bozabilecek bir tek ülke vardır, o da Türkiye'dir. Türkiye bir an önce Ä°slam'ın evrensel deÄŸerlere sahip olan siyasetini bağımsız olarak uygulama alanına koyması gerekmektedir.
Bunun için öncelikle Türkiye'nin Suriye bataklığından kurtulması gerekmektedir. Türkiye Suriye bataklığına adeta saplanmış durumdadır. Türkiye, dünyanın Suriye meselesiyle ilgili herhangi bir alanda (politik, ekonomik ) desteÄŸini alamamaktadır. Batı, Türkiye’ye destek vermediÄŸi gibi, uluslararası örgütler düzeyinde de olaya çözüm deÄŸil çözümsüzlük üretmektedir.
Türkiye Suriye meselesine batı dünyasının dışında, özellikle Ä°slam coÄŸrafyası kanalıyla çözüm üretemezse, savaÅŸa doÄŸru sürüklenmek durumunda kalacaktır.
Bu zor durumdan ancak Ä°ran'la giriÅŸeceÄŸi iÅŸ birliÄŸi yoluyla kurtulabilir. Batı bu yönde bir çözüm kanalının açılmaması için elinden gelen yapmakta, bu yolda bütün projelerini ortaya koymaktadır. Türkiye'nin gündeminde olan çözüm süreci de; baÅŸlama tarihine ve ÅŸekline yönelik verilerin belirsiz ve karanlık olması, Ä°slam coÄŸrafyasında yaÅŸananlardan çok da bağımsız olmadığının göstergesi sayılabilir.
Bu meselelerle beraber baÅŸlayan, nasıl baÅŸladığı ve kimin baÅŸlattığı bilinemeyen çözüm süreci adındaki barış süreci uygulamaları, Türkiye’ye yeni bir problem olarak geri dönmek üzeredir.
Çözüm süreci adıyla yürütülen ve bizzat Türkiye'nin kontrolünde sınır dışına çıkarılan örgüt üyelerinin PYD bayrağı altında organize olarak ele geçirdikleri bölgelerde kurdukları yönetimlerle Türkiye’yi OrtadoÄŸu'dan yalıtan bir tampon bölge oluÅŸturmuÅŸlardır. Türkiye'nin OrtadoÄŸu'ya açılan sınırlarının tamamını, özellikle Suriye sınırını, tabir yerindeyse Türkiye'nin kendi elleriyle oluÅŸturduÄŸu yapılar kontrol etmektedir. Türkiye kendi elleriyle kendisini hapsetmiÅŸtir fakat farkında deÄŸildir. Bu durum Suriye'deki Ä°slami mücadeleyi de olumsuz etkileyecek boyuttadır. Türkiye'den Suriye'ye yapılacak yardımların birden fazla kontrol bölgesinden geçmesi ya da geçememesi Suriye meselesinin çözüm sürecini uzatırken, Türkiye'nin durumunu da gittikçe kötüleÅŸtirecektir. Süreç uzadıkça Türkiye'nin elinin zayıflaması, sürece müdahil olma etkisini de azaltacaktır. Son zamanlardaki uluslararası örgütlerin yaptığı toplantılarda, Suriye meselesinde farklı aktörlerin güçlü bir biçimde katılması, Türkiye'nin kenarda tutulmaya çalışılması da bunun göstergelerindendir. Türkiye'nin bu meselede sınırlandırılması, sürecin küresel emperyalizmin istediÄŸi ÅŸekilde sonlandırılmasını saÄŸlayacaktır. Süreç, küresel emperyalizmin belirlediÄŸi ÅŸekilde son bulursa ve sınırlarımızın dışındaki haritalarda bir deÄŸiÅŸiklik gerçekleÅŸtirilirse; Türkiye'nin ÅŸu an içinde bulunduÄŸu mülteci problemi Türkiye'yi büyük bir kaosa sürükler. Dolayısıyla süreç küresel emperyalistlerin istediÄŸi ÅŸekilde bitmemeli Türkiye bunun için gerekli inisiyatifi kullanarak oluÅŸacak riskleri göze alarak gerçekleÅŸtirmek durumundadır. Suriye meselesi her ne ÅŸekilde sona ererse ersin, Türkiye'nin Suriye meselesi üzerinden oluÅŸan problemleri halletmesi çok uzun yıllarını alacaktır.
Bu durum Türkiye’yi Ä°slam coÄŸrafyasındaki misyonundan uzaklaÅŸtıracaktır.
Suriye meselesinin çözümü, Türkiye'nin OrtadoÄŸu'ya açılan sınırlarındaki problemi çözme yönteminin neler olması gerektiÄŸinin. Mısıra olması gereken desteÄŸinin neler olabileceÄŸi, emperyalizmle mücadelede Ä°ran'la nasıl masaya oturabileceÄŸi, emperyalizmle tevhidi bir mücadeleyi nasıl gerçekleÅŸtirebileceÄŸi, çözüm sürecinin yaklaÅŸan seçimler nedeniyle farklı bir boyuta evrilme ihtimalini, Stratejik Derinlik kitabıyla iliÅŸkilendirerek bir sonraki yazılarımızda deÄŸerlendirmek istiyoruz.
Selam ve dua ile
Veysel Ocak
KAYNAK :
1. Medeniyetler Çatışması. Vadi yayınları. S: 22
2. Medeniyetler Çatışması. Vadi yayınları. S:370 - 371Ahmet DavutoÄŸlu makale
3. Medeniyetler Çatışması. Vadi yayınları. S: 171 Samuel Huntington’un Türkiye’de 1997 yılında verdiÄŸi Konferans
4. Medeniyetler Çatışması. Vadi yayınları. S: 41
5. Medeniyetler Çatışması. Vadi yayınları. S:170 – 171 Samuel Huntington’un Türkiye’de 1997 yılında verdiÄŸi Konferans
6. Medeniyetler Çatışması. Vadi yayınları. S:172 Samuel Huntington’un Türkiye’de 1997 yılında verdiÄŸi Konferans
7.Medeniyetler Çatışması. Vadi yayınları. S: 26-27 ve Medeniyetler Çatışması. Vadi yayınları. S: 210 James Kurth Asıl Çatışma makalesi
8.Medeniyetler Çatışması. Vadi yayınları. S: 25
9.Medeniyetler Çatışması. Vadi yayınları. S: 41
10. Medeniyetler Çatışması. Vadi yayınları. S: 211 James Kurth Asıl Çatışma makalesi
11. Medeniyetler Çatışması. Vadi yayınları. S: 215-216 James Kurth Asıl Çatışma makalesi
Henüz yorum yapılmamış.