Sosyal Medya

Gökhan Özcan: Deli bir rüzgârdı Sadık, esti geçti!



Sadık’ı da ebediyete uÄŸurladık. Hiç beklemediÄŸimiz bir anda, (ne zaman bekliyoruz ki zaten) fani dünyadan bâkî âleme kalkan kervana kendini atıverdi. Böylesi tam Sadık’lık iÅŸti ama biz dostları, arkadaÅŸları olarak durumu idrak etmekte zorlandık, zorlanıyoruz.

Sadık’ı ÅŸahsen tanımayanlara Sadık Battal’ı anlatmak müÅŸkül bir ÅŸey… Nizami cümlelerle portresini çizebilmek neredeyse imkânsız… Bir devrik cümleydi bütün hayatı. Ä°çine doÄŸru bir yangın, kayalıklara vuran hoyrat bir dalga, sevdasından ne yapacağını bilemeyen kavruk bir kalp, tuttuÄŸu ÅŸeyi imkânsızlığına aldırmadan elinden bırakmayan soylu bir inat… Bunların hepsi vardı Sadık’ta. Ve tabii pek çok baÅŸka ÅŸey…

Deli bir suyun kendini yukarılardan boÅŸluÄŸa bırakması gibi doludizgin konuÅŸur, kelimeleri kafasındaki dağınıklıktan kurtarmaya çalışır, gönlündeki anlama yakışacak cümleyi buluncaya kadar susamazdı. Yüz yüzeyken de böyleydi, telefonda da, yazışırken de… GüneÅŸli bir günde aniden güneÅŸin ortadan kaybolup dolu yaÄŸması gibi bir ÅŸeydi Sadık’la konuÅŸmak, buna maruz kalır, sonra teslim olurdunuz. Konforu da, konforlu hayatları da, konforlu zihinleri de sevemezdi. Ä°kircikli olanlara, ‘ama’lı konuÅŸanlara, bahaneli yaÅŸayanlara tahammül edemezdi. Yalan yok, onun imkânlı gördüÄŸü ÅŸeylerin çoÄŸunu imkânsız görüyorduk çoÄŸumuz. Ama sonunda hep o imkânsızlıkların Sadık için imkânsız olmadığını gördük. Hayallerini laf olsun diye kurmazdı. Rutinleri bozardı, boÅŸ bir çene alışkanlığına dönüÅŸmeye, ezberleÅŸmeye, kemikleÅŸmeye, dolayısıyla kabuklaÅŸmaya yüz tutan ÅŸeyleri kırmaya, yeniden nefes alıp verir hale getirmeye çalışırdı. Bunu kendiliÄŸinden yapardı, böyleydi Sadık, uzun izahlara, hesap kitaplara girmezdi, önündeki seçeneklerden esaslı olanı bilirdi. Ve bir ÅŸeyin içinde o sahiciliÄŸi bulursa, neyi var neyi yok, her ÅŸeyini yatırırdı o iÅŸe. Cebindeki son meteliÄŸe kadar vermeye hazırdı her an, nice defa da yaptı bunu gözümüzün önünde. Herkesten de böyle olmasını beklerdi. Bunu yapamayanlara öfkelenirdi, hesaplarını kitaplarını yüzlerine vururdu. Kavgadan kaçmaz, bazen de küserdi. Buna karşılık bir deli vakitte bir cana haksızlık ettiÄŸine kani olursa, helallik ister, yıllar sonra da olsa kopardığı ÅŸeyleri yeniden yerine baÄŸlardı.

SevdiÄŸi kimseyi gerçekten dibine kadar severdi, galiba onlardan biri oldum ben de. YetiÅŸtiÄŸi toprağın hikmeti lisanını beziyordu konuÅŸurken, o sanki farkında deÄŸildi ama bunun. Hep baÅŸkalarının kendi keÅŸfettiÄŸi hikmetlerini yüceltmekle meÅŸguldü. Öyle ÅŸeyler söylüyordu ve bunu o kadar ısrarla yapıyordu ki, söylediklerinin altında eziliyordum çoÄŸu zaman. Ben onun bende bulduklarını kendimde arıyor, bulamıyor, her defasında Sadık’ın deli irfanının cömertliÄŸine baÄŸlıyordum meseleyi. Malum, irfan sahibi nereye baksa kendindekini görür. Nefis sahibi de öyle elbet…

Yirmi küsur bölümlük Çek Bir Film, Türk sinemasının arka planına, girilmemiÅŸ odalarına giren, hakkı verilmemiÅŸ emektarlarına saygı duruÅŸu anlamı taşıyan çok önemli bir doküman… Yirmi küsur bölümlük bir eÄŸitim dizisi ama daha önemlisi sinema tarihimize çok kıymetli kayıtlar düÅŸen bir belgesel… Bu belgeselin metinlerini yazdım ve bu beni her zaman mutlu eden bir iÅŸ olarak duruyor hafızamda. TekirdaÄŸ’da soÄŸuk duvarlarla çevrili akademik hayatımıza çiçekli bir pencere açtı, bunun için tek başına cengaverce mücadele etti. OlaÄŸanüstü bir iÅŸtir, ileride tezler yazılır bu sıra dışı akademik program hakkında muhtemelen. Çizgizar belgeseli için gece gündüz kafa yorarken neredeyse iÅŸin her safhasında Hasan Aycın AÄŸabey ile benim aramda gidip geliyor, gönül köprüleri kuruyordu. Tadına doyulmaz bir muhabbet sürdü gitti bu ÅŸekilde. Hasan Aycın ustanın dünya çapındaki sanatçılığının, insanlığının, bilgeliÄŸinin Sadık’ta nasıl yeni bir Sadık ortaya çıkardığına adım adım ÅŸahit oldum. Ne bahtiyarlık benim için…

DeÄŸiÅŸik bir adamdı Sadık… Åžimdilerde bu kelime pek olumlu anlamda kullanılmıyor ne yazık ki! Ancak ben herkesin koÅŸar adım aynılaÅŸmaya koÅŸtuÄŸu bir çağın içinde deÄŸiÅŸik olan, deÄŸiÅŸik kalan, ÅŸahsına münhasır, deli dolu bir sevdalıdan, kendi tabiriyle viranî bir aşıktan söz ediyorum. Çok ÅŸey var söylenecek… Hal böyle olduÄŸunda susmak konuÅŸmaktan daha fazlasını ifade ediyor. Susayım o vakit!

Allah mekânını cennet etsin Sadık, seni rahmetine gark etsin inÅŸallah. Bu dünyaya sığamadın bir türlü, iÅŸte sana sonsuz âlem…

                                                                                                                                                                                                                                                                         Gökhan Özcan

Kaynak: YeniÅŸafak Gazetesi

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.