Abdulaziz Tantik: Şahitlik? -Fenomenal Bir Yaklaşım-
Åžahitlik, kiÅŸinin kendi kiÅŸisel geliÅŸiminin üst bir aÅŸamaya çıkarılmasındaki etkisi kadar, kendi dışındaki insanlarında kendi kiÅŸisel geliÅŸimlerini sürdürme becerisi kazanacağı bir zemini de inÅŸa eder.
Åžahitlik, insanın aklı, ruhu ve kalbi ile tanıklık ettiÄŸi ÅŸey üzerinden yaÅŸamını sürdürmesi, temsil etmesi ve baÅŸkasına örneklik oluÅŸturacak bir düzlemi inÅŸa etmek demektir. Åžahitlik, duyularla iliÅŸkili olduÄŸu kadar biliÅŸsel süreçle de iliÅŸkili bir durumu ifade eder. KiÅŸi, tanık olduÄŸu çağı yorumlayarak baÅŸkaları içinde bir tanıklık imkânı saÄŸlar.
ÅžahitliÄŸin ilk merhalesi kendine tanıklığıdır. KiÅŸinin kendisi üzerine tanıklığını ve kendisine dışarıdan bakarak kendi üzerine bir tanıklığı icra edebilmesidir. Bu durum kiÅŸinin kendisine raÄŸmen, kendi dışına çıkarak kendi üzerine bir tanıklığı icbar eder. Bu da bize ÅŸahitliÄŸin insanın kendisi üzerine gerçekleÅŸmesi için kendisinin dışında kendi kalan bir boyutun varlığını izhar eder. Vicdan, ruhun, bedenden bağımsız ve akıl ile duygulardan arınık halde kendisi üzerine bir bakış geliÅŸtirmesi anlamını içermektedir. Bu bize kiÅŸinin kendisi üzerine ÅŸahitliÄŸi bir irade ve bu iradeyi saÄŸlam tutacak bir basireti de içermektedir. Ä°rade ve basiret aynı zamanda kiÅŸinin kendisine raÄŸmen, nesnel bir tutumu içerecek ÅŸekilde kendine tanıklık ederek kendini düzeltmek, deÄŸiÅŸime açık hale getirmek ve geliÅŸtirmek için gereken referansı saÄŸlayabilsin…
Åžahitlik, iki boyutlu bir düzleme sahiptir. Birinci düzlem, kiÅŸinin kendisine ÅŸahitlik etmesidir. Ä°kinci düzlem ise, kiÅŸinin kendi dışındaki her ÅŸeye ÅŸahitlik etmesidir. Birinci düzlem olmadan ikinci düzlemi kendi tamlığı içinde gerçekleÅŸtirmek mümkün görünmemektedir.
Yukarıda birinci düzlemin akıl, kalp ve ruh baÄŸlamında bir tanıklığı ve bu tanıklığın nesnel zemini için irade ve basireti harekete geçirmenin temel ÅŸart olduÄŸunu belirtmiÅŸtik. Akıl, ÅŸahitliÄŸin, tanıklığı iÅŸaret ederken bir baÅŸkasına aktarma ve olayı kendi rasyonel zemininde kavrayışı taşıması bakımından elzem bir durumdur. Akıl, tanıklığın ve her iki boyutunu da içerecek bir düzlemi iÅŸaret eder. Akıl, aynı zamanda kalbin ve ruhun gizemini daha anlaşılır bir düzleme taşınması bakımından da önemli bir olguyu içerir. Kalp, duyusal zemin kadar tecrübenin içtenliÄŸini saÄŸlayan temel olgudur. Kalp, bir ÅŸeyin ruhuna nüfuz ederek onun tam olarak neliÄŸini açığa çıkaran bir iÅŸlevselliÄŸe sahiptir. Kalp, o yüzden insanın bizatihi kendisidir. Kalbi olmayanın vicdanı olmaz, vicdanı olmayanın kendi olması mümkün deÄŸildir. Çünkü o kendine yabancılaÅŸmıştır. Bu noktada kalp, vicdanı temsil ederek yabancılaÅŸmayı engelleyerek, nesnelliÄŸi kendi otantik yerinde durmasına zemin oluÅŸturur. Kalp, aynı zamanda iradeyi besleyen bir gücü harekete geçirdiÄŸi gibi basireti de kiÅŸide açığa çıkaran bir olgusal zemine kaynaklık eder. Kalp, aklın ayak oyunlarını yerli yerinde durdurarak kendi nesnel zemininde kalmasını, kendisi olarak ÅŸahitliÄŸi tam olarak yerine getirmesine imkân tanır. Ruh ise, ÅŸahitliÄŸin hem içe dönük ve hem dışa dönük boyutunda kendi otantik yapısını kurmasındaki bütün aÅŸamalarda ona yükleyeceÄŸi anlam ve diriliÅŸ zeminidir. Ruh, bedeni hayata taşıdığı gibi aklı ve kalbi de kendi otantik yapısı içinde varlık alanında gerçeklik zemininde yer almasını saÄŸlayan ve kendine tanıklığında da birinci amil olarak iÅŸlevsellik kazanır. Ruh, insan dediÄŸimiz bütünlüÄŸün anlamını, diriliÅŸini, hareket kabiliyeti yanında her parçanın kendi iç tutarlılığı yanında bütün içindeki konumunu da doÄŸru bir zeminde kurmasını saÄŸlayacak olan insanın özünü temsil eder. Yaratılış sürecinde insanın yeryüzündeki serüvenini anlamlı ve sürekli olgunlaÅŸmaya yönelik boyutunu harekete geçirmesini saÄŸladığı gibi insanın kendi bütünlüÄŸünü dışarıdan bir göz olarak kendini izlemesini de gerçekleÅŸtirir. Bu yüzden ÅŸahitlik, kiÅŸinin kendisi üzerine tanıklığını ruh aracılığı ile gerçekleÅŸir. Ruh, kalbin mekânını kullanır, kalbi, aklın önüne çıkartarak aklın kendi otantik yapısını terk etmesini engeller.
Ä°ÅŸte kiÅŸinin kendisine ÅŸahitlik etmesi, kiÅŸinin bütün davranışlarının da temelini oluÅŸturur. Bu ÅŸahitliÄŸin konumuna göre kiÅŸinin davranışları yön deÄŸiÅŸtirir. Bu yüzden vicdan, ruhun esintisini süreklileÅŸtirerek varlık kazanmasını saÄŸlayarak kiÅŸi ile ruhu arasındaki irtibatı saÄŸlar. O yüzden vicdanlı insan ruhunun kendisi üzerindeki etkisini devam ettiren kiÅŸidir. Vicdanını yaralayan kiÅŸi, ruhunu da yaralamış olur ve ahlâkî kayba uÄŸrar. Ahlâkî olanın ruh ile bağıntısı kavramak önemli olduÄŸu kadar zorunlu bir durumdur. Ruh, ahlâkî olanın derinliÄŸini saÄŸlar. Ruh, bunu kalp üzerinden gerçekleÅŸtirir. Kalp, duyguların mekânı olduÄŸu kadar, ruhun mekânlığını da icra eder. Böylece hem duygular ve ruh aynı mekânda buluÅŸtuÄŸu için ruh beden tamlığı da icra konumuna eriÅŸir.
Ä°rade ve basiret olmadan nesnel bir zemini inÅŸa etmek mümkün görünmemektedir. Ä°rade, bağımsızlaÅŸmayı, etkileÅŸmede dikkatli olmayı, etken olmayı edilgen olmaktan önde tutmayı beraberinde taşır. Ä°rade, kendi bağımsızlığını ilan ederek, kendisine karşı var olmayı ve kendini gözetlemeyi mümkün hale dönüÅŸtürür. Basiret, bu bağımsızlığın nerede durması gerektiÄŸini belirgin kılar. Basiret, aynı zamanda irade tarafından aldatılmayı da önceleyen ve yapılması gerekeni yaparken bihakkın yapmayı mümkün kılar. Basiret, biliÅŸ süreçlerini doÄŸru bir zeminde adâlet üzere gerçekleÅŸtirmeyi saÄŸlar ve kiÅŸinin aldığı kararları saÄŸlıklı ve sahici olmasına zemin oluÅŸturur. O yüzden kiÅŸi, basiret üzere olduÄŸu zaman bütün parça iliÅŸkisi yanında parça-parça iliÅŸkisini de saÄŸlam ve sahih bir zeminde kurabilir.
Ä°nsanın kendine ÅŸahitliÄŸi aynı zamanda insanın kendisine karşı nesnel bir tutumunu da zorunlu kılar. Ä°ÅŸte basiret bu nesnel tutumun saÄŸlam bir zeminde durmasını saÄŸlayacak bir bilgi ve biliÅŸ sürecine yoldaÅŸlık eder.
Ä°nsanın kendisine tanıklığı, insanın anlam dünyasını doÄŸru bir zeminde kurmasını ve adâlet üzere hareket etmesini de saÄŸlar. KiÅŸinin kendisini istikamet üzere tutabilmesinin yolu, kendisini dışarıdan gözlemleyecek bir iradeye sahip olmasını zorunlu kılar. Bu aynı zamanda kiÅŸinin kendisine karşı bir sorumluluÄŸu olarak da icra edilmelidir. Çünkü dışa dönük bir ÅŸahitliÄŸin olmazsa olmazı, içe dönük ÅŸahitliÄŸin saÄŸlam ve sahih bir zeminde gerçekleÅŸmesine dayanır. Bu noktada adâlet sahibi olmak önemlidir. Adâlet, kiÅŸinin, herhangi bir etken altında kalmadan, bütün etkenlerden azade bir ÅŸekilde bir anlam üzerinden hareket ederek dışsal olaylar, durumlar ve olgular üzerine basiret üzere ÅŸahitlik ederek tanıklığını ifadeye ve iradeye kavuÅŸturarak eyleme dönüÅŸtürmesini saÄŸlayacak ÅŸeydir.
Anlam ve adâlet, bir ÅŸeyin neliÄŸi konusunda açıklığa kavuÅŸturulmasını saÄŸlamada temel etkenlerdir. Her iki olgu, kiÅŸinin hem kendisine dönük yaklaşımını ve hem de dışa dönük yaklaşımını belirler. Bu yaklaşım, aynı zamanda ÅŸahitliÄŸin olmazsa olmazıdır da… Åžahitlik, anlam ve adâlet üzerinden kendisine zemin bulur ve böylece baÅŸkaları için bir örneklik teÅŸkil eder.
Ä°ÅŸte ÅŸahitliÄŸin birinci konumdan ikinci konuma yükseliÅŸini saÄŸlayacak olan ÅŸey örneklik dediÄŸimiz temsiliyet meselesidir. Kendi dışındaki varlığa ÅŸahitlik etmenin yolu temsil kabiliyeti kazanmaya matuf bir eylemliliÄŸin içinde var olmaktır. Temsiliyet, sahip olduÄŸun anlamın adâlet üzere yerleÅŸik hale getirilmesini saÄŸlayacak bir örnekliÄŸi canlı bir emsal olarak varlık sahasına çıkarmak ve bunun örnekliÄŸini kendi ÅŸahsında billurlaÅŸtırmayı baÅŸarmana baÄŸladır. Kendi ÅŸahsında billurlaÅŸtırmanın irade ve basiret üzere oluÅŸuna gönderme yapmıştık. Aslında irade ve basiret aynı zamanda dışa dönük bir temsiliyetin kurulması ve bu temsiliyetin saÄŸlıklı ve sahih bir ÅŸekilde örneklik düzleminde varlık kazanmasını da beraberinde taşır. Ä°çerdeki ÅŸahitliÄŸi saÄŸlayan irade dışarıdaki ÅŸahitliÄŸi de saÄŸlayan bir yapı arz eder. Ä°rade içerde ve dışarıda basiret üzere hareket etmeyi baÅŸardığı oranda her iki ÅŸahitliÄŸi de gerçekleÅŸtirmiÅŸ olacaktır. Basiret ise hem içeride ve hem dışarıda iradeyi saÄŸlam zeminde tutarak kendisini sürekli geliÅŸtirmeye ve her konuma göre doÄŸru olanı, hakikati temsil etmeyi öne çıkartır. Bu yüzden basiret ÅŸahitlik tarafından beslenen bir özelliÄŸe de sahiptir. Basiret, ÅŸahitliÄŸi yaÅŸarken, sürekli kendisini de geliÅŸtirir. Çünkü insan ÅŸahitlik üzerinden öÄŸrenir. Peygamber’in isrâ olayını da bu düzlemde yeniden düÅŸünmeliyiz. YaÅŸamadığı bir ÅŸeyi insanın tanıması, bilmesi ve basirete dönüÅŸtürmesi beklenemez! O yüzden yay örneÄŸi anlatılır Kur’ân’da, böylece peygamberin temsiliyetinin gerçek karakteri ortaya çıkar. Peygamber tam bir temsiliyet gerçekleÅŸtirerek kendisinden sonraki bütün insanlar için bir örneklik teÅŸkil ederek miras bırakmıştır. Kendisini takip eden Müslüman âlimlerde benzer bir duygu ve durum içinden kendileri dışındaki Müslümanlar için bir örneklik teÅŸkil ederek öÄŸrenim sürecinin süreklileÅŸtirirler.
Ä°ÅŸte öÄŸrenim süreci ile temsiliyet arasındaki temel bağıntı açığa çıkar. Hatırlamak, bir örnekliÄŸe mebni olarak zihne taşınır. YaÅŸamadığı bir ÅŸeyi hatırlaması beklenemez insanın… Bu temsiliyet meselesini çözen kiÅŸinin hem kendi öÄŸrenimini ve basiretini artırırken, hem de kendi dışındaki kiÅŸilerin hatırlamasına ve öÄŸrenmesine zemin oluÅŸturur. Böylece ÅŸahitliÄŸin öÄŸrenmeyle bağıntısını ve basiretin kaynağının neliÄŸi konusu da açıklığa kavuÅŸmuÅŸ olur. Peygamber ve peygamber mirasına sahip ulemanın temsil niteliÄŸi de bu zeminde iÅŸlevsel hale gelir.
ÅžahitliÄŸin görsellikle bağını yeniden düÅŸünmekte yarar var. Ä°nsan etkileÅŸiminin en önemli araçlarından biri olarak görsel hafıza kiÅŸinin geliÅŸim dinamiklerinin başında yer alır. Bu yüzden hafızaya neyi yüklediÄŸimiz çok anlamlı hale gelmektedir. Modern dünyanın görsel ÅŸovları üzerinden insanın kendisine yabancılaÅŸmasını nasıl saÄŸladığının izahını da bulabiliriz böylece…
Åžahitlik ve temsiliyet meselesi ile örnekliÄŸin yeniden inÅŸa edilmesi arasındaki baÄŸ tartışılmaz bir gerçekliÄŸe sahiptir. ÅžahitliÄŸin dışa dönük boyutu içinde bu iki olgunun; temsiliyet ve örnekliÄŸin varlığı tartışılmazdır. Temsiliyeti tam olarak saÄŸlayacak olan ÅŸeyin ise adâlet üzere ve barış içinde var olmayı saÄŸlayacak bir zemine ihtiyacı vardır. OlgunlaÅŸmış bir temsiliyetin ki bunun en güzel örneÄŸi, nübüvvettir… Peygamberler temsil liyakatini tam olarak gerçekleÅŸtirmiÅŸ olanlardır. Son Peygamber Hz. Muhammed (sas) bu konuda üsve-i hasene olarak isimlendirilmektedir. Her mümin kiÅŸinin de kendi peygamberini örnek alarak ÅŸahitliÄŸini iyi örnek üzerinden yaÅŸamaya çalışması elzemdir.
Çünkü bugün en çok yokluÄŸu hissedilen ÅŸey temsiliyet olgusudur. Müslümanlar kendi dinlerini doÄŸru bir ÅŸekilde temsil edemedikleri için bugün insanlar giderek ve hatta Müslümanlar giderek dinden uzaklaÅŸmaktadırlar. Son Aksa Tufanı ve sonrası geliÅŸmeler, Gazze halkının temsil liyakati göstermesi dine yönelik bir coÅŸkunun varlığını izhar etti. Dine yönelmeler, dine girmeler önceki tarihlere göre birkaç misli artmaktadır. Bu da bize temsil ve baÅŸkasına ÅŸahitlik etmenin ne kadar önemli olduÄŸunu bir kez daha derinden göstermektedir.
Dışa dönük ÅŸahitliÄŸin saÄŸlam bir zeminde devam etmesi için gereken akıl, kalp ve ruhun kendi tanıklığından dışa dönük tanıklığa geçiÅŸ yapması elzemdir. Bu noktada ciddi bir sorun oluÅŸmaz! Çünkü irade ve basiret aynı zamanda anlam ve adâleti ikame ederek barışı garantiye alır.
Anlam, yaÅŸamın ruhudur. Anlamı olmayanın ruhu olmaz, ruhu olmayanın ÅŸiddete meyyal oluÅŸu kaçınılmaz olacağı bedihidir. Åžiddet ise barışı ortadan kaldırır ve anlamı yokluÄŸa tevdi eder. Bu çerçevede adâletin vuku bulması da beklenemez! Adâlet, hukuktan bağımsız ve onu da içerecek ÅŸekilde ama onu aÅŸkın bir olguyu iÅŸaret eder. Adâletin tecellisi bazen bir rahmet ve ÅŸefkati de içermelidir. Merhamet ve ÅŸefkat, yaÅŸamın anlamının tecelli edeceÄŸi vasatı inÅŸa etmede önemli bir konumu açığa çıkartır. Adâlet, bir insanın neyi hak ediyorsa ona göre bir tavır geliÅŸtirmedir. Adâlet, her zaman bir cezayı içermez, çoÄŸu kez mükâfatı da içermelidir. Her zaman sertliÄŸi taşımaz, yumuÅŸak davranışı da taşımalıdır. Anlam, adâletin çerçevesini de taşıyan bir olgusal zemine iÅŸaret eder. Anlam, insanın yeryüzü macerasını bir imtihan olgusu içinde tanımlayarak yola çıkarsa insana kendisi olma fırsatı sunacaktır.
Åžahitlik, anlam ve adâlet üzerinden insanın yeryüzü macerasındaki anlamın içeriÄŸini belirlemede de anlamlı bir yerde durmaktadır. Ä°nsanın imtihan gereÄŸi bir görelilik durumu ile karşı karşıya kalışının doÄŸru bir betimlemesi için de ÅŸahitliÄŸin insana kazandıracağı tecrübenin duyusal zeminden akli zemine taşınarak kesinliÄŸi inÅŸa edeceÄŸini belirlemek elzemdir. Ä°nsan ÅŸahitliÄŸini bir kesinlik üzerine kurar ve böylece iradesi ÅŸaşırmayacak bir netlikte varlık sahasına çıkar ve basiretini bu kesinliÄŸin üzerine kuracağı içinde hem içsel ÅŸahitliÄŸini hem dışsal ÅŸahitliÄŸini hakikatli bir ÅŸekilde yapmasını mümkün kılar.
Bu noktada ilâhî ÅŸahitliÄŸin neliÄŸi ile insanî ÅŸahitliÄŸin neliÄŸi meselesi mutlak ile mukayyet arasındaki dengede konumlandırılmalıdır. Ama olgusal zeminde bir fark yoktur. Ä°nsanın ÅŸahitlik ederken iradeye ihtiyaç duyması ilâhî meÅŸietin irade zemini üzerinden varlık sahasına çıkışı ile aynı öze sahiptir. Fark ise birisi ulûhiyeti diÄŸeri ise yaratılmış bir varlığı/insani hasleti iÅŸaret eder. Ama Allah’ın Kur’ân’da Ben Allah’tan baÅŸka ilah olmadığını ÅŸahitlik ederim, kıst/ölçüsü olan/adâlet sahibi âlimlerde ÅŸahittir derken kastedileni doÄŸru anlamakta yarar var.
Modern dönemde oluÅŸturulmaya çalışılan deist yaklaşımların irade sahibi olmayan bir Tanrı tasavvuru asla mümkün olamaz! Çünkü o zaman bambaÅŸka bir evren ve insan söz konusu olmalıdır. Hâlbuki tam tersi irade sahibi bir Allah ve irade sahibi kıldığı insan ÅŸahitliÄŸi aynı düzlemde yerine getirmektedirler. O yüzden ÅŸahitlik, bilgi, biliÅŸ süreçleri kadar, eylem ve eylem süreçlerini de derinden etkileyen bir unsurdur. Ä°nsanın ve varlığın geliÅŸim dinamiklerini de derinden etkileyen ÅŸahitliÄŸin daha çok gündem olması ve üzerine düÅŸünülmesi elzem olandır.
Bugün yeryüzünün ÅŸahit olduÄŸu dünya Müslümanların anlam dünyalarının oluÅŸturduÄŸu dünya deÄŸildir. Kıyamete doÄŸru son sürat giderken yaÅŸadığımız dünyaya ÅŸahit olan insanlar olmalıyız ve Müslümanlar olarak biz kendi anlam dünyamızı kuracak bir yaÅŸama ÅŸahitlik edecek bir düzlemi ve dünyayı var kılmalıyız ki ilahi rızaya erecek bir zemine sahip olabilelim… Allah’ı insandan razı edecek ÅŸey insanın ÅŸahitler olarak varlık sahasına çıkmasını baÅŸarmasıdır. Bir müminin diÄŸer insanlar karşısında taşıdığı sorumluluÄŸu gereÄŸi ÅŸahitlik yapması da elzemdir. Bu onu ilahi rızaya eriÅŸtireceÄŸi gibi kendisinin Allah’tan razı oluÅŸunun da delili olacaktır.
Rabb’imizden dileÄŸimiz bizi ÅŸahitler olarak katına almasıdır. Åžahitler olarak canımızı teslim etmektir. Ey insan! Neye ÅŸahitlik ettiÄŸini dur yeniden düÅŸün ve ona göre karar ver…
Henüz yorum yapılmamış.