Mustafa Kutlu: Fakülteyi nasıl yaktım?
Erzurum Atatürk Üniversitesi Edebiyat Bölümü’nde okurken resme olan hevesim devam ediyordu. Fakir ve hasta bir arkadaşın tedavi giderlerini karşılamak üzere, biri karikatür öteki resim çalışan iki arkadaşla birlikte bir sergi açmaya karar verdik.
Ben uzun zaman resimle uÄŸraÅŸtım. Ä°lk ve orta tahsilim sırasında bu iÅŸe epey emek verdim. EÄŸer yaşıyorsa Allah ömrünü uzun etsin, öldü ise rahmet etsin, ortaokuldaki resim öÄŸretmenimiz Nurettin Elbaşı’nın üzerimde hakkı vardır. Benim gibi hevesli çocukları okul dağıldıktan sonra atelyede toplar, bizimle tek tek ilgilenirdi. Liseyi bitirdikten sonra Güzel Sanatlar Akademisi’ne girmek istedim. Lakin kapısından döndüm. Bu bir uzun hikâyedir.
Erzurum Atatürk Üniversitesi Edebiyat Bölümü’nde okurken resme olan hevesim devam ediyordu. Fakir ve hasta bir arkadaşın tedavi giderlerini karşılamak üzere, biri karikatür öteki resim çalışan iki arkadaÅŸla birlikte bir sergi açmaya karar verdik.
1967 kışı olabilir, aylardan Ramazan. Çalışacak yer bulamamış, idareye baÅŸvurmuÅŸtum. Bana fakültenin bir sınıfını verdiler. Geceleri çalışıyorum. Ä°ftarı da orada açıyorum. Bir seferinde elektirik ocağında patates haÅŸlarken tencereyi ocakta unutup, bodrum katında çerçevelik çıta aramaya inmiÅŸim. Döndüm ki ne göreyim sınıf bir yana bütün kat duman içinde. Su bitmiÅŸ, tencere erimiÅŸ, döÅŸemedeki marleyler tutuÅŸmuÅŸ. Aklım başımdan gitti. Hademeler ile yetiÅŸip yangını söndürdük. Resim aÅŸkına neredeyse üniversite binasını yakacaktım.
Kendine başka bir yer bul diyerek beni oradan attılar. Kaloriferi yanan sıcak bir mekan idi. Kaldık mı ayazda.
Talebe derneÄŸinin ÅŸehir içindeki soÄŸuk merkezine sığındım. Eksi 20-25 derecede palto omuzumda çalışıyorum. Ne de olsa serde gençlik var.
Çalıştık-çabaladık Halk EÄŸitim Binası’nın sergi salonunda eserlerimizi sergiledik. Bir hocamızdan pikap rica etmiÅŸ, Klasik Batı MüziÄŸi plakları almıştık. Hiç unutmam o yıllarda piyasaya Mintips-Frutips marka ÅŸekerlemeler çıkmıştı, fiyakalı. Onlardan da yeter miktarda depoladık.
Her ÅŸey hazırdı. Cumartesi öÄŸleden sonra açılış yapılacak. Davetiyeleri dağıtmıştık. Åžansa bak, perÅŸembe akÅŸamından itibaren kar yaÄŸmaya baÅŸladı. O yıllarda Erzurum’da kar bir baÅŸladı mı, durmak bilmezdi. Cumartesi günü dizleri geçmiÅŸti. Öyle bir soÄŸuk ki, dalda duran kuÅŸlar pıt pıt yere düÅŸüyor.
ArkadaÅŸlardan biri hastalandı gelemedi. Ben karitatürist arkadaÅŸla yurttan çıkıp güç belâ Halk EÄŸitim binasına vardım. Neyse ki kalorifer yanıyor, içerisi sıcak.
Pencere önüne iki sandalye çekip sigaraları yaktık.
Ne gelen var ne giden.
Sokaktan köpek bile geçmiyor.
Birbirimizin yüzüne baka baka, klasik müzik eÅŸliÄŸinde aldığımız ÅŸekerlemeleri yemeye baÅŸladık. Hiç konuÅŸmuyorduk. Arada bir mahzun gözlerle tabloları süzüyor, sonra yine dışarıda ağır ağır yaÄŸan kara dönüyorduk.
O gün sergiye kimse gelmedi.
Açılış da yapılamadı.
Bütün emekler boÅŸa gitmiÅŸti. AÄŸlasak yeri vardı.
AkÅŸam yurda gidince bu acıklı olayı arkadaÅŸlarla paylaÅŸtık. DüÅŸünüp taşındılar ve harekete geçmeye karar verdiler.
Ertesi gün baÅŸta Belediye BaÅŸkanı olmak üzere üst düzey zevattan epeyce insan sergiye geldi. Açılış yapıldı ve sergi on gün açık kaldı. Birkaç tablo satılmıştı. Hasta arkadaşımıza az da olsa bir yardım yapabilmiÅŸtik.
Daha sonra ben resmi bıraktım. TaÅŸrada bir delikanlının akademik eÄŸitim görmeksizin bu dalda bir yere varması çok zor idi.
Edebiyata yöneldim. Belki de resimle ifade edemediÄŸim duygu ve düÅŸüncelerimi bu yoldan ifadeye çalışmışımdır. Edebiyata niçin bulaÅŸtığımın zayıf bir izahı bu olabilir.
Bir düÅŸ kırıklığı. (28 Aralık 2005) - Kaynak: YeniÅŸafak
Henüz yorum yapılmamış.