Yasin Aktay / Körfez’den Türkiye manzaraları
Yasin Aktay / Yeni Åžafak
Katar’dan el-Raye Gazetesinin organizasyonuyla Arapça olarak yayınlanan son iki kitabımın takdimi vesilesiyle geçtiÄŸimiz hafta Katar’da, ardından yayınevinin aynı kapsamda bir organizasyonuyla Kuveyt’teydim.
Son çıkan iki kitabım “Türkiye’de Toplumsal, Siyasi ve Kültürel DeÄŸiÅŸim” ile “Gelenek ve Modernlik Arasında Türkiye’de Ä°slam” baÅŸlığını taşıyordu, daha önce aynı kitapları Ramazan ayında Türkiye’de yaÅŸamakta olan Arap entelektüellerine takdim edip tartışma imkânı bulmuÅŸtum.
Bu kitaplarım vesilesiyle Katar ve Kuveyt’te gerçekleÅŸen her iki toplantı ve her iki ülkede katıldığım çok sayıda meclis ve divaniyede gündem doÄŸal olarak Türkiye idi. DoÄŸrusu Türkiye gündemi ben orada Türkiye üzerine kitapları konuÅŸtuÄŸum için veya konuÅŸmamla baÅŸlayıp biten bir gündem deÄŸil. Her iki ülkede de Türkiye uzun zamandır gündemin en önemli sıralarında. Ama bu gündemde genellikle iÅŸin siyasi ve ekonomik boyutu önplanda. Her iki ülkenin vatandaÅŸlarının büyük çoÄŸunluÄŸunun bir ayağı da Türkiye’de artık. Daha önce de bir vesileyle bahsetmiÅŸtim, Kuveyt’te karşılaÅŸtığınız her 10 kiÅŸiden neredeyse 7’sinin bir veya iki ay içinde yolu Türkiye’ye uÄŸramıştır. ÇoÄŸunun Türkiye’de evleri, iÅŸyerleri, yatırımları var ve bundan dolayı sürekli gelip gidiyorlar. Evleri veya yatırımları olmayanlar da tatil için veya baÅŸka vesilelerle gelip gidiyor. Aslında Avrupa’da gidebilecekleri çok yer var ama Türkiye’yi özel olarak tercih ediyorlar, buna tek sebep olarak Türkiye’ye olan muhabbetlerini gösteriyorlar.
O yüzden Türkiye’de olup bitenler aslında Körfez ülkelerinin tamamında büyük bir ilgi ve dikkatle izleniyor. Ekonominin gidiÅŸatı, 2023 seçimlerinin muhtemel sonuçları daha ÅŸimdiden Türkiye’nin bir ÅŸehrinde olduÄŸundan daha büyük bir ilgi ve merak konusu. Siyasi gündemi çok yakından takip ediyorlar. Türkiye’ye ekonomik anlamda da kültürel ve siyasi anlamda da katkıları çok oluyor. Arap dünyasında bu nüfus Türkiye’nin yumuÅŸak gücünün görünmeyen güçlü bir kaynağını oluÅŸturuyor.
Aslında Türkiye’nin son zamanlarda artan ekonomik dinamizminin arkaplanında da bu dünyaya olan açılım geliyor. Bu açılımın sonuçlarına karşı Türkiye’nin içinde oluÅŸan Arapfobik-Ä°slamofobik direnç ise Türkiye’ye karşı açık bir düÅŸmanlık içinde olduÄŸunu kanıtlıyor. Hele bir de utanmadan Atatürk’ün Araplarla ilgili yalan yanlış uydurma sözlerine atıfla Araplardan uzak durulması gerektiÄŸini iftiharla anlatmaları yok mu? Sanki Araplar bize yükmüÅŸ de biz onlardan kurtulunca başımız göÄŸe ermiÅŸ, çaÄŸdaÅŸ uygarlık seviyelerinin zirvelerini görmüÅŸ, ilerlemiÅŸ, kalkınmışız gibi.
Araplarla bir dönem özel bir siyaset olarak kopmuÅŸ olduÄŸumuz bir gerçek. Maalesef Türk milli kimliÄŸini Arap karşıtlığı üzerinden tesis etmeye çalışan bir damar hep olmuÅŸtur. Arap dünyasından kopmamıza yol açan Batılı ittifakımızın bütün üyelerinin bizden dolan boÅŸluÄŸu büyük bir iÅŸtahla doldurmaya çalışmış olduklarını, bunu yaparken sadece ettikleri kâra baktıklarını Arab’ın yüzü ve Åžam’ın ÅŸekerine büyük bir iÅŸtahla yaklaÅŸtıklarını görmedik bile. Biz Araplardan Ä°ngiltere ve Fransa, sonra ABD aÅŸkına, onların temsil ettiÄŸini zannettiÄŸimiz çaÄŸdaÅŸ medeniyet adına uzak kaldık ama bu ülkelerin bizi tam da bu vehimlerle geriye düÅŸürüp Arap ülkelerine yapışıp kaldıklarını de görmedik. Onlar hiç de Arapların kendi aralarındaki sorunlar demeyip bu sorunları çok iyi yönetip iliÅŸkilerini tesis edip sonuna kadar faydalandılar. Biz ise, “azdır aşımız aÄŸrısız başımız” gibi sahte bir kanaatkarlıkla Araplardan uzak kalmanın bize saÄŸladığını zannettiÄŸimiz faydalarla avunduk durduk. Bunun bize nasıl atılmış büyük bir kazık olduÄŸunu bile anlamadık, hala anlamayanlarımız var.
Oysa Arapların Türklere olan kültürel ve zihinsel mesafeleri kesinlikle Avrupalılarınkinden çok daha fazla. Ama elin Avrupalısı gerektiÄŸinde bütün akademik, jornalistik, ekonomik imkanlarını sonuna kadar kullanarak Araplarla, Arapları rahatsız etmeyecek ÅŸekilde en olgun biçimde iliÅŸki kurmanın veya sürdürmenin yollarını buluyor, bu pazardan istediÄŸini elde ediyor. Biz ise bu tabloya bakıp Arapların zaten bizi sevmediÄŸini söyleyerek, Araplara yönelik oryantalistçe söylemleri bolca tüketerek, onları aÅŸağılayarak onlardan bir fayda veya sadakat bekliyoruz.
Allah’tan Araplar bizden bazı ırkçı kendini bilmezlerin söylemlerini ya görmüyor veya görse bile itibar etmiyor, onları Türk halkının gerçek duygularını yansıtan tavır ve görüÅŸler olarak görmüyor, ciddiye almıyor.
Yine Allah’tan son zamanlarda kendinden menkul bir ulusal gurur adına takınılan bu enayice tutumlara itibar etmeyen bir yönetim ve ekonomik zemin var Türkiye’de.
Katar ve Kuveyt’te, hatta diÄŸer Körfez ülkelerinin hepsinde insanların Türkiye’ye nasıl baktıklarına, iliÅŸkilerine, yatırımlarına ve bu yatırımların arkaplanındaki motivasyonlara baktığınızda Türkiye’nin diÄŸer bütün ülkelere nazaran ne kadar büyük bir avantaja sahip olduÄŸunu net bir biçimde görüyorsunuz. Türkiye ile kurulabilecek hiçbir alışveriÅŸi baÅŸkalarıyla kurmama yönünde müthiÅŸ bir istek ve irade var. Tek sebebi de tarihsel ve kültürel baÄŸlar, kardeÅŸlik hissi ve tabii ki Türkiye’nin son zamanlarda sergilediÄŸi duruÅŸuna duydukları güçlü sempati.
Aslında, tam da bu manzaranın kendisi bile I. Dünya savaşından sonra yaÅŸanan kopukluÄŸun mahiyetine ışık tutuyor. Bu ülkeler, bu halklar Türkiye’yi terk etmedi, etmezlerdi, Türkiye adına hareket eden birileri onları terk etmediÄŸi sürece. Nitekim Araplara karşı üretilen Arapfobik söylemlerin bir kısmı trajikomikçe bu uzaklaÅŸma üzerinden kendine milli bir gurur üretebiliyor.
Osmanlı’ya karşı savaÅŸ galiplerinin bu maÄŸluplarına dayattıkları zihinsel esaret zincirlerini kırmaları beklenirken bu zincirlerine güzellemeler yapabilecek kadar bir gaflet ve delaleti sürdürüyorlar. Ne diyelim, Allah kurtarsın.
Henüz yorum yapılmamış.