Sosyal Medya

Güncel

Ali Haydar Haksal / Siyasanın Güdümündeki Müslüman!

Ali Haydar Haksal / Milli Gazete



I.

Ä°nsanın yaÅŸadığı yer ve ortamda yöneten ve yönetilenler olur. Birlikte yaÅŸamanın getirdiÄŸi zorunluluklar kurallar gerektirir. Ä°lâhî iradenin insanlığa sunduÄŸu esaslar bulunur. Ä°nsanlığın ilk öncüsü Hazreti Adem bir peygamberdir. Ondan sonra dönemlerde insanlığa Allah elçileri gelmiÅŸtir. Bu, son ve en büyük Peygamber Sevgili Efendimizdir. Onunla peygamberlik tamamlanmış ve sonlanmıştır. Allah Elçisi Sevgili Peygamberimiz ile Kur’an, tam anlamıyla eksiksiz insanlığa sunulmuÅŸtur.

Her peygamberin insanlık içinde farklı özellikleri ve tarzları var. Hiçbiri özden, hakikat düÅŸüncesinden zerre kopuk ve uzak deÄŸildir. Ä°nsanlığın içine düÅŸtüÄŸü olumsuzluklardan koruma, iyilikler ve güzelliklerle olma çabası içinde olmuÅŸlardır. Bütün peygamberler zorluklar yaÅŸamış ve zulüm görmüÅŸlerdir.

Ana konumuz öncelikle insanlık ve özel olarak da Müslümanlar. Müslümanların yönetilme ve yönetme tarzları hakikat medeniyetinin özünü içermeleri. Amaçları da budur. Dönemler ve koÅŸullar deÄŸiÅŸiyor. Bunu deÄŸiÅŸtirenler de insanlar. Ä°nsan bir ben taşıyorsa, beni etrafında da bir dünya kurmaya bakıyor. DüÅŸünce geleneÄŸimizde ortada bir devlet olsun ya da olmasın, sıradan bir durumda bir araya gelindiÄŸinde, bir eylemde bulunulacaksa, bir iÅŸ yapılacaksa kargaÅŸa olmaması için aralarından birini baÅŸkan seçerler. Onun etrafında kümelenirler. Bu, onların hem birlikte hareket etmelerini hem de kargaÅŸa olmaması için bir düzenin oluÅŸması içindir. Bu, artık geleneksel bir tutumdur Müslümanların yaÅŸadığı ortamlarda. KiÅŸinin öne çıkması anlamına gelmez. Ä°stiÅŸareye ve kabullenmeye dayalı bir yöntem.

YaÅŸadığımız dönemde bu tür birlikteliklerden çok bireysel ve kurumsal yapılar hayatın içinde ve daha etkili. Demokrasi diye bir yönetim tarzı bulunuyor. Müslümanlar bu yapının içinde bulunuyorlar. Bu yapının kendi mantığı ve içerdiÄŸi ruh daha çok ya ayrıştırıcı ya da baskıcı güce dayalı bir özellik kazanıyor. Her ne kadar, halkın oylarıyla seçilenler baÅŸa geçiyorlarsa da seçildikten sonra halkın veya kitlelerin söz hakkı olmuyor. Böyle bir durumdan da bahsedilmez. Halkın rahatsızlıkları, tepkileri bu yapıya göre bastırılıyor. BaÅŸta bulunanlar kendi bakış açılarını toplumun bütününe kabul ettirmeye zorluyor. Hangi kesim güçlüyse onlar söz sahibidirler. Burada demokrasi denen toplu yönetimden çok günün ve zamanın ruhuna uygun olan geçerli oluyor. Ä°ktidar denen olgu kimin veya hangi kesimin eline geçerse geçsin onlar kendi anlayışlarını egemen kılıyor. Ä°çinde bulunulan yapının kendine özgü ruhu ağırlıkta olunca insan çok da önemli deÄŸil. Ä°nsanları hem kendine benzetiyor hem de bir yola koyuyor.

Müslüman olmanın bir özelliÄŸi, bu yapı içinde çok da önem kazanmıyor. Bir Müslüman’ın asıl sorumluluÄŸu hakikat medeniyeti ve düÅŸüncesini özüne uygun yaÅŸaması ve davranmasıdır. Ä°nsanları Ä°slâm’ın özüne yaklaÅŸtırma çabasıdır. Mevcut sistemin içinde onun ruhuna uygunluk bir Müslüman’ın yaÅŸama biçimi olamaz. Kapitalist sistemin çarklarına kapılanlar kendilerini ondan kolayca kurtaramazlar. Bu sistem içinde zaten en etkin güç sermayedir. Demokrasi onun bir aracıdır. O araçla insanlar denetleniyor, kontrol altına alınıyor ve yönlendiriliyorlar. Onlar da çarkın içinde devinip duruyorlar. Olması gerektiÄŸi kadar yaşıyorlar.

Bir Müslüman’ın kiÅŸiliÄŸini koruması, sakınması güçleÅŸiyor ister istemez. Bediüzzaman Said Nursi’nin siyasadan günün dayatmacı ve baskıcı uzak durması, kiÅŸinin kendini kurtarması çabasıdır. Bu da koÅŸulları ve döneminin ağırlığı içinde bir yol ve yöntemdir. Bunda da kısmen baÅŸarılı olmuÅŸtur. Mevcut yapının içinde uyum saÄŸlama ya da var olma, ille iktidar olma çabası için deÄŸerlerinden ödün verme kiÅŸinin kendisi ve inancı için bir zaaf olur. O çarkın iÅŸleyen parçasına alet olur. Bir Müslüman’ın yapacağı ilk ÅŸey hakikatten asla kopmamasıdır.

II. 

Zaman hızlı akıyor. DeÄŸiÅŸen ve dönüÅŸen insanlık kendi yörüngesinden uzaklaşıyor. Ä°nsanlığa önce olacak olanlar yörüngelerini yitirmiÅŸ bulunuyorlar. Ä°nsanlık yörüngesini ve dengesini yitirince bunalıma giriyor. Bunalımlardan kurutuÅŸun yolu yeniden kendi öz eksenini bulmasıdır.

Sözler insanın dışa vuran eylemlerinin yansımasıdır. Güzel sözler güzel ruhlardan doÄŸar. Güzellik, estetik ile ilgili bir olgu. Ancak güzelliklerin de kimi yansımaları var. Sözün güzelliÄŸi, ruhun güzelliÄŸi, bedenin güzelliÄŸi, güzelliklerin bunlardan doÄŸması ve ÅŸekillenmesiyle gerçekleÅŸir.

Ä°nsanlar güzellikleriyle birbirine ayna olurlarsa yansımaları da öylesin güzel ve çekici olur. Allah’ın insana bağışladığı güzelliklerin yaÅŸanması insanın kendi elinde. Güzellikleri oluÅŸturan da insan. Allah, kâinatta insanlığın kendine örnek alacağı ve bundan bir hayat devÅŸireceÄŸi güzellikler sunmuÅŸtur.
Bugünün özelliklerinden biri de yakınma ve ÅŸikâyettir. Hayata yön verme, çaba gösterme yerine durduÄŸu yerde kendi kendine söylenme. Eylem önce insanın kendisinden baÅŸlar. Olması gerekenleri hayata geçirir, can verir.

Müslümanların sorunlarının başında yüzleÅŸtikleri yenilikler karşısında nasıl bir tutum takınacağı ve ne yapacağıdır. Olgulara ve olaylara teslim olunca baÅŸtan yenilgiyi kabullenmiÅŸ demektir. Günümüzün çeÅŸitli yenilikleri ve sorunları var. Hayatımızı kuÅŸatanlar içinde nasıl bir yol izleneceÄŸi konusunda bir karar verilemediÄŸi gibi bir yetkinliksizlik de söz konusu.

Ä°nsanlar teknoloji ile biliÅŸimin tutsağı. Nesneler ona üstünlük kuruyor. Büyüleyici nesneler insanı çekip içine alıyor ve ondan kurtulamıyor. Nesnelerden başını kaldıramadığı için asıl yapılması gerekenleri hem ihmal ediyor hem de uzaklaşıyor.

Siyasa da böyledir. Günün siyasal koÅŸullarına ayak uydurayım ve var olayım diye düÅŸünürken o girdabın veya anaforun içinde baÅŸ döndürücü bir savruluÅŸun içine düÅŸüyor. Kendine orada güzellikler ve iyilikler yapacağını düÅŸünürken sahip olduÄŸu özelliklerini de yitiriyor. Bu savruluÅŸun içinde neyin ne olduÄŸunun bile farkına varamıyor. KiÅŸi, orada iyi ÅŸeyler yaptığını sanıyor. DönüÅŸtürme iddiasında olduÄŸu durumun içinde kendisi dönüÅŸüyor.

Günümüz demokrasi dininin unsurlarından biri ve en baÅŸat olanı sekularizmdir. Müslümanlar bunun içinde onun kural ve koÅŸullarına uyuyorlar ve bunu da bir zorunluluk olarak görüyorlar.
O döngünün ve savruluÅŸun içinde kendisi olmaktan çıktığı gibi baÅŸkalarını da o dönüÄŸünün içine bir zorunlulukmuÅŸ gibi çekiyor. Olumsuzluklardan kaçınma, sakınma ve korunma gücünü yitiriyor.
Müslümanların baÄŸlanışları kendilerini belli bir yerde tutuyor sonuçta. EÄŸer ibadetlerinin ve yaÅŸama bilincinin sahihliÄŸini yaşıyorsa ister istemez ana ekseni yerinde duruyor. Kaykılmalar, iniÅŸler ve çıkışların olması doÄŸal.

 

Bizi içeriden kavrayan güzelliklerin varlığı her ÅŸeye karşın deÄŸerlidir. SavruluÅŸlar olsa bile bir süre sonra aslına düÅŸün yaÅŸanması kaçınılmaz olur. Ä°nsanın mayasında, sütünde manevî helâllik var ise, onu kendi merkezinde tutma gücünü koruyor. Bizde kimi deyimler bu anlamda bir ÅŸeyin tanımlanması ve ifadesi yerli yerine oturuyor. Birinin güzelliklerine tanık olununca, kiÅŸinin “helâl süt” emdiÄŸi söyleniyor. Bu aynı zamanda o kiÅŸinin asıl karakteri ve göstergesi oluyor. Günümüz siyasa insanlarının tırmandığı ve konumlandığı yer ve makamlardaki aşırılıkları, aykırılıkları veya sıradanlıkların şımarıklıkları “sonradan görme” ile ifade edilir. BaÅŸkalarının kendilerine bir yol ve yöntem olarak belirledikleri yaÅŸama tarzının tercihi de bununla ilgilidir. Kendisi olamama da denilebilir. Hani denir ya: belli bir makama gelinir de “adam olunmuyor” gibi bir ÅŸey. Ortalık bunlardan geçilmiyor. Çünkü onlar oynadıkları oyunlarının kurbanı veya tutsağı oluyorlar.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.