Gökhan Özcan / Dil kayboluyor
Gökhan Özcan / Yeni Şafak
“Ben ne söylüyorum, sen ne anlıyorsun!” diye hafiften sitem etti yanındakine. “Benim ne anladığımı sen nereden biliyorsun!” diye geçirdi içinden yanındaki.
Suskunluk artık bir arıza sayılıyor, bir eksiklik, bir aksaklık, insanı oyundan düÅŸüren bir maluliyet. KonuÅŸmadan olmadığına inanıyor demek herkes, en azından kahir ekseriyet. Dışarıya doÄŸru konuÅŸmak kastediliyor tabii bundan. Ä°çe doÄŸru konuÅŸmak, malum, suskunluktan sayılıyor.
Dışarıya doÄŸru konuÅŸunca ne konuÅŸuyor peki insanlar? Birbirlerinin söylediklerinden ne anlıyorlar? Söyleyenle dinleyen aynı anlamda iyi kötü buluÅŸabiliyor mu? Dinleyen söyleyeni anlayabiliyor mu? Ne kadar anlayabiliyor? Aynı ÅŸeyden mi bahsetmiÅŸ oluyorlar? Ä°nsanlar arasında gidip gelen kelimeler onları aynı anlam evreninde buluÅŸturabiliyor mu?
“Ä°nsanlar en çok birbirlerini anlamamak üzere anlaşıyorlar” diyor Haydar Ergülen, ‘Ölüm Bir Skandal’ ÅŸiirinde.
Ä°nsanlar konuÅŸuyor, yazışıyor, mesajlaşıyor, yorumlaşıyor; aynı dilde, aynı kelimelerle... Ancak birinin kastettiÄŸiyle diÄŸerinin anladığının hiçbir ilgisi yok. Herkesin yoÄŸun bir söyleme faaliyeti, arzusu var. KonuÅŸma ihtirası da diyebiliriz buna hatta... Ama büyük çoÄŸunluÄŸun bir anlama isteÄŸi, gayreti, ısrarı yok. Herkes kendi bildiÄŸini söylüyor, karşısındaki herkes de kendi bildiÄŸini anlıyor. Kelimeler insanlar arasında gidip geliyormuÅŸ gibi görünüyor ama aslında birinin kelimeleri diÄŸerlerine hiç ulaÅŸmıyor, hiç dokunmuyor, onlarla hiçbir irtibat kurmuyor. Geçip gidiyor adeta yanlarından, ıskalıyor onları. Söyleyenle dinleyen, birbirlerinden çok farklı karakterler olsalar bile söylerken ve dinlerken hepsi aynı kiÅŸi... Söylerken sağır, dinlerken sağır! Karşıdan bakınca herkes belki gereÄŸinden de fazla diyalog halinde... Ama aslında neredeyse bütün konuÅŸmalar kendi içine kilitli birer monolog!
KonuÅŸmuyor, yazışıyoruz daha çok artık. Çağın iletiÅŸim yöntemi bu... Hangi iletiÅŸimden söz ediyoruz peki? Herkesin kendiyle dolu olduÄŸu, hiç kimsenin bir diÄŸerine canı gönülden kulak vermeye niyetli olmadığı, herkesin farkında olarak ya da olmadan yalıtkan hale geldiÄŸi bir dünyada iletiÅŸimi hangi dil hangi kelimelerle kurabilir, kurabilecek?
Birbirine ne kadar yabancı konuÅŸkanlıklar içinde olduÄŸumuzu görmek için sosyal mecralara birkaç dakika göz atmanız yeterli. Orada insanların harıl harıl birbirine laf yetiÅŸtirirken aslında çarpışan arabalar gibi tokuÅŸup durduklarını fark edeceksiniz. Ä°nsanların kelimelerle birbirine yakınlaÅŸmasında bir buluÅŸma arzusu ve gayreti yok, bir hınç, bir itme güdüsü var. Bir anlam sisi gelip yerleÅŸmiÅŸ dünyaya, göz gözü, söz sözü, öz özü göremiyor.
Herkes kabının büyüklüÄŸünce anlar demiÅŸ eskiler. Kapların çok küçüldüÄŸü bir vaktin içinde olduÄŸumuz aÅŸikar. Kendi sesimiz dışında bir ses bir ÅŸey bırakamıyor o kapların içine. Çünkü her kap aÄŸzına kadar kendi sesiyle dolu. Bugün herkes anladığınca dinliyor sadece. Anladığında demir atmış, orada sabit... Ä°çinde yenilik, tazelik, baÅŸkalık taşıyan bir sözün, kemikleÅŸmiÅŸ zihinlerde katılaÅŸan sözün yerine geçme ihtimali yok.
Bir kör dövüÅŸü cereyan ediyor aslında, bizim ÅŸimdi milyon tane araçla kışkırtıp durduÄŸumuz bu iletiÅŸim arenasında. Bir sağır dinleyiÅŸiyle dinliyor dövüÅŸken kiÅŸilikler birbirini. Anlamın ortak alanı küçüldükçe küçülüyor, ortak dil kaybolup gidiyor aramızdan adeta. Herkes kendi kendine konuÅŸuyor ve sadece kendini dinliyor. Ä°letiÅŸim dediÄŸimiz ÅŸey herkesi afallatıp duran koca bir uÄŸultu sadece.
Henüz yorum yapılmamış.