Sosyal Medya

Taha Kılınç / Kudüs’ten Akkâ’ya…

Taha Kılınç / Yeni Şafak



PerÅŸembe günü sabah erken saatlerde Kudüs’ten ayrılarak, Tel Aviv’e doÄŸru yöneldik. Oradan da istikamet kuzeydi. Amacımız Akkâ’ya kadar uzanarak, “1948 Arapları” denilen Ä°srail sınırları içindeki Arap nüfusun yaÅŸadığı ÅŸehirlere uÄŸramaktı. Tel Aviv’den itibaren, Akdeniz sahili boyunca Netanya-Kayserya-Zikron Yaakov hattında yolumuza devam ederken, Kudüslü ÅŸoförümüz sık sık “Åžurası bir Arap köyüydü, 1948’de iÅŸgal ettiler ve ahalisini sürdüler” ÅŸeklinde açıklamalarda bulunuyordu. Yer yer Arap nüfusun hâlâ yaÅŸamaya devam ettiÄŸi kasabalara da denk geliyorduk. KuruluÅŸu ta 1882’ye kadar giden ve temelleri Fransız Siyonist Baron Edmond Rothschild tarafından atılan Zikron Yaakov’u geçtikten sonra geniÅŸ ve boÅŸ araziler dikkatimizi çekti. “Normalde yerleÅŸimleri buralara da inÅŸa edebilirler. Ancak buna raÄŸmen Batı Åžeria ve DoÄŸu Kudüs’ü tercih ediyorlar, çünkü buralar cepte…” dedi ÅŸoförümüz.

Yaklaşık iki saatlik bir yolculuÄŸun ardından Hayfâ’dayız. Kermel DaÄŸları’nın yamaçları üzerine yayılan ÅŸehir, DoÄŸu Akdeniz’in en büyük limanlarından birine ev sahipliÄŸi yapıyor. 1900’lü yılların başına dek kayda deÄŸer bir Yahudi nüfus barındırmayan Hayfâ, sonrasında hızlı bir göçe sahne olmuÅŸ. Ä°srail’in kuruluÅŸuna giden süreçte ise, Arap ahaliye yönelik katliam ve tedhiÅŸ faaliyetleri öne çıkmış. Bunların en önemlilerinden biri, 31 Aralık 1947 gecesi baÅŸlayan ve kayıtlara “Beledu’ÅŸ-Åžeyh Katliamı” olarak geçen hadise. Bilahare Ä°srail ordusunun temelini de oluÅŸturacak olan Hagana tarafından gerçekleÅŸtirilen olayda, Beledu’ÅŸ-Åžeyh köyü sakinlerinden “70 civarında” insan öldürülmüÅŸ. Katliamın yarattığı korku ve panik, civardaki birçok Arap köyünün de boÅŸalmasına yol açmış. Günümüzde yerinde “NeÅŸer” adlı Yahudi yerleÅŸkesinin bulunduÄŸu Beledu’ÅŸ-Åžeyh köyü, yakın tarihe bir baÅŸka yönüyle de geçmiÅŸ: Yirminci yüzyılın en yiÄŸit adamlarından, âlim ve mücahit Ä°zzeddîn el-Kassâm’ın (1882-1935) kabri burada. Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı saflarında yerini alan Kassâm, sonrasında Ä°ngiliz manda yönetimi ve Siyonist iÅŸgalle mücadeleye giriÅŸmiÅŸ. Onun çarpıcı hayat hikâyesi, imkânsızlıklardan imkân çıkarmanın da destanı adeta.

Hayfâ, bugün dünya çapında yaklaşık 8 milyon insanın inandığı “Bahâîlik” dini için de çok önemli bir merkez. BahâîliÄŸin öncülü Mirza Ali Muhammed Bâb’ın (1819-1850) kabri burada. Bâb’ın öÄŸretilerini müstakil bir din haline getiren Bahâullâh (1817-1892), oÄŸlu Abdulbahâ (1844-1921) ve Abdulbahâ’nın torunu Åževki Efendi (1897-1957), Ä°ngiltere’nin gözetimi ve kontrolü altında Filistin topraklarına yerleÅŸmiÅŸler. Tüm bu isimlerin Ä°ran kökenli oluÅŸları da, meselenin bir diÄŸer ilginç boyutu. Ä°ngiltere’nin Ä°slâm coÄŸrafyasında “yeÅŸerttiÄŸi” böyle nice nevzuhur inanç ve din de, bu baÄŸlamda ayrıca incelenmeli…

Hayfâ’nın karşı kıyısı, günümüzde bile muhkem bir kale konumunu koruyan tarihî Akkâ ÅŸehri. Uzun geçmiÅŸi boyunca sayısız maceralar yaÅŸayan ve badireler atlatan Akkâ, hafızalarımızda meÅŸhur bir Osmanlı komutanıyla kâim: Cezzâr Ahmed PaÅŸa (1720-1804). Saydâ valisiyken ikamet için Akkâ’yı seçen Cezzâr’ın, 1799’da Napolyon ve ordusuna karşı ortaya koyduÄŸu efsanevî direniÅŸ hâlâ akıllarda. Akkâ’nın merkezinde kendi adını taşıyan yeÅŸil kubbeli cami ve etrafındaki külliye, klâsik Osmanlı mimarisinin izlerini taşıyor. Caminin çevresi ise ne yazık ki bir ibadethaneye yaraşır ÅŸekilde düzenlenmemiÅŸ. Ä°srail vatandaşı Arapların yaÅŸadığı ÅŸehirde, karmaÅŸa ve gürültüden ibaret bir kaos vardı. Filistinlileri dört ayrı parçaya (Kudüs, Batı Åžeria, Gazze ve Ä°srail içindeki Araplar) bölen Ä°srail’in yıllar içinde meydana getirdiÄŸi “fark”ı Akkâ’da acı ÅŸekilde gözlemleme imkânı bulduk. Kendilerine bahÅŸedilen vatandaÅŸlık, rahatlık ve günlük rahat rutin karşılığında, hayatlarının amacını yitirmeye yüz tutmuÅŸ bir kalabalık… Kudüs’le Akkâ’yı karşılaÅŸtırınca, bu “fark” daha da keskin bir hal alıyordu.

DönüÅŸ yolunda, sahil güzergâhını deÄŸil de, iç kısımdaki Arap ÅŸehirlerini görebileceÄŸimiz paralel otobanı tercih ettik. Bu defa, iÅŸgalin bir baÅŸka gerçekliÄŸiyle yüz yüzeydik: Batı Åžeria sınırı boyunca örülen “utanç duvarı”nın birbirinden ayırdığı Arap yerleÅŸkeleri…

Biz kuzeyde iken, Ä°srail askerleri yeniden Mescid-i Aksâ’ya saldırmış, ortalığı savaÅŸ alanına çevirmiÅŸti. AkÅŸam Kudüs’e döndüÄŸümüzde, Yahudiler “Bağımsızlık Günü” kutlamalarına devam ederken, Müslümanlar sabahki olayların yarasını sarmakla meÅŸguldü.

Aynı gün içinde gerçekleÅŸtirdiÄŸimiz birkaç saatlik yolculuk sırasında arka arkaya dizilen bütün bu tablolar, OrtadoÄŸu’nun temel problemlerini hızlıca tekrar hatırladığımız bir özet gibiydi adeta…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.