Taha Kılınç / Endülüs dersleri
Taha Kılınç / Yeni Şafak
Tam 1311 yıl önce, 711’in bir Nisan günü, Târık bir Ziyâd’ın komutasındaki Müslüman birlikler MaÄŸrib’den Ä°ber Yarımadası’na (bugünkü Ä°spanya) geçerken, tarihte yepyeni bir sayfayı açmışlardı. Hristiyanların kendi aralarındaki çatışmalardan yararlanarak kolayca ilerleyen Müslüman fatihler, kısa zaman içinde geniÅŸ bir coÄŸrafyada Ä°slâm hâkimiyetini tesis ettiler.
Abbâsîlerin Emevî hanedanına uyguladığı kapsamlı yok ediÅŸten kurtulmayı baÅŸaran bir prensin -Abdurrahman ed-Dâhil bin Muâviye- 755’te Kurtuba’ya geçiÅŸi ve arkasından kurduÄŸu devlet ise, Ä°slâm ve dünya tarihinde “Endülüs Emevîleri”nin sahneye çıkışıdır. Bundan sonrası hem ihtiÅŸamlı hem de karmaşıktır. Müslümanlar bir yandan Hristiyanlarla mücadeleyi sürdürürken, diÄŸer yandan da kendi içlerindeki boÄŸuÅŸmalara esir düÅŸmeye baÅŸlamışlardır çünkü. Derken, en son, 1492’de Gırnata Nasrîlerinin Katolik hükümdarlara teslim olmasıyla, Endülüs tarihinde bir devir kapanır. Ä°lk fetihlerden son perdeye kadar geçen zaman tam 781 yıldır. Uzun ve ibret dolu, yaklaşık 8 asır…
Müslüman fatihlerin Ä°spanya’ya ilk ayak basışlarının yıldönümünü idrak ederken, Endülüs serüvenimizden çıkarılabilecek baÅŸlıca 8 dersi ÅŸöylece sıralamak mümkün:
1. Ä°lk nesillerin Ä°slâm’ı yayma gayreti, çaÄŸlar boyunca hepimize örnektir
Târık bin Ziyâd’dan çok önce, Kuzey Afrika’yı fetheden meÅŸhur komutan Ukbe bin Nâfi’nin Atlas Okyanusu kıyısına geldiÄŸinde, atını denize doÄŸru sürüp ÅŸöyle yakardığı rivayet edilir: “Ya Rabbi, eÄŸer karşıma ÅŸu deniz çıkmamış olsaydı, senin adını duyurmak için dünyanın öbür tarafına giderdim!” O dönemin ÅŸartlarını düÅŸündüÄŸümüzde kat edilen mesafeler ve katlanılan meÅŸakkatler, akılları durduracak seviyededir.
2. Ä°ç çatışma tuzağına Müslümanlar da düÅŸmüÅŸtür.
Müslümanların Avrupa içlerine doÄŸru ilerlemesi, Hristiyanların kendi aralarındaki çekiÅŸmelerden faydalanmak suretiyle olmuÅŸtu. Sonraki dönemlerde ise, aynı rekabet ve çatışmalar Müslümanlar arasında da patlak verdi. Böylece terazinin kefeleri yer deÄŸiÅŸtirirken, adım adım baÅŸlayan fetihler, adım adım geri çekiliÅŸle sonuçlandı.
3. Gırnata Nasrîleri, kendi devletlerini Ä°ÅŸbiliyye ve Kurtuba’nın düÅŸüÅŸüne borçluydular. Ancak kendileri de yok olmaktan kurtulamadılar.
Hristiyanlar hükümdarlar, Müslümanların elindeki Kurtuba’yı 1236’da, Ä°ÅŸbiliyye’yi de 1248’de ele geçirirken, Müslüman kabile Benî Ahmer’den destek almışlardı. Kabilenin reisi Ebû Abdullah Muhammed, bu yardımlarının karşılığında Gırnata’ya hâkim olmakla ödüllendirildi. Ne var ki, 260 yıl sonra, kurduÄŸu Nasrî hanedanı da Hristiyanlara yem oldu.
4.Endülüs’te meydana getirilen medeniyet, ihtiÅŸam ve mimarî harikalar, Müslümanların cephesinde “cihad ruhu”nun yok olmasıyla eÅŸ zamanlıdır.
Elhamra Sarayı baÅŸta olmak üzere, bugün Endülüs dendiÄŸinde akıllara gelen birçok eserin inÅŸa edildiÄŸi dönemlerde, Müslümanların kendi aralarındaki çatışmaların da zirveye ulaÅŸtığı görülür. Kuvvet ve öfke ortak düÅŸman yerine, kardeÅŸlere yöneltilmiÅŸtir. Böylece birbirine düÅŸman kale ÅŸehirlere hapsolan Müslümanlar, estetik ve süse yoÄŸunlaÅŸmış, daracık alanlarda olaÄŸanüstü eserler vücuda getirmiÅŸtir.
5. Endülüs’ün yetiÅŸtirdiÄŸi birçok ismin kıymeti, çok sonraları anlaşılmıştır.
Endülüs’ün uzun ve bol serüvenli tarihi boyunca yetiÅŸen ve eser veren birçok isim, yaÅŸadıkları dönemden çok zaman sonra kıymetlenmiÅŸtir. Bu kategorideki belki en önemli isim, Gırnatalı meÅŸhur fıkıh âlimi ve usulcü Åžâtıbî’dir (1320-1388). Günümüzde kabri bile belli olmayan Åžâtıbî, kendi zamanında kıymeti bilinmeyen bir ÅŸahsiyetti. Bugün ise, kaleme aldığı ölümsüz eseri Muvâfakât ile dünya çapında ÅŸöhrete sahiptir.
6. Ä°nsan tarihin hangi döneminde yaÅŸayacağına karar veremediÄŸine göre, her dönemin sınavına hazırlıklı olmak gerekir.
Târık ve askerlerinin imtihanıyla 1200’lerin Endülüs’ündeki ÅŸartlar çok farklıdır. Hristiyanlar için “asla bitmeyecek” gibi görünen 8 asrın sonunda Ä°slâm hâkimiyeti sona ererken yaÅŸananlar ise, Endülüs medeniyetinin en acı sayfalarını oluÅŸturur. Bir zamanın hâkimleri artık mahkûm olmuÅŸ, esir düÅŸmüÅŸ, din deÄŸiÅŸtirmeye ve sürgüne zorlanmaya baÅŸlamıştır.
7. Tarihi tek bir düzlem üzerinden okumamak gerekir.
Müslümanların Endülüs’teki hâkimiyeti sona ererken, doÄŸuda Osmanlılar yükselecek, onları da daha doÄŸuda Bâbürlüler takip edecekti. Gırnata’nın son sultanı Ebû Abdullah, sürgün bir kral olarak MaÄŸrib’in Fes ÅŸehrinde son nefesini verirken, Ä°stanbul’daki Osmanlı tahtında Kanûnî Sultan Süleyman oturuyordu.
8. Her Ä°slâm toprağı, bir gün elden çıkabilir. Sürekli tetikte olmak gerekir.
Endülüs tecrübesinden çıkacak belki de en önemli ders budur. Endülüs yaklaşık 800 yıl, Hindistan 600 yıl, Balkanlar 600 yıl tamamen Ä°slâm’ın hâkim olduÄŸu topraklardı. Sonrasında yaÅŸananlar malum. Tarihi ibret almak için okuyacaksak, meselenin bu yönüne ağırlık vermek en doÄŸrusu olacaktır.
Henüz yorum yapılmamış.