Güncel
Süleyman Seyfi Öğün / Sûriye, Irak ve Ukrayna savaşı
Süleyman Seyfi Öğün / Yeni Şafak
2000’lerin baÅŸlarından îtibâren Putin’in riyâsetinde Rusya’nın, kürese ekonomiye eklemlenerek yeniden ayaÄŸa kalktığını, kurumlarını toparladığını, yeniden bir askerî ve enerji devi olarak târih sahnesine çıktığını biliyoruz. Kısa bir zamân içinde Rusya’nın, bâzen dayatmalarla, bâzen doÄŸrudan kuvvet kullanarak eski Sovyetler BirliÄŸi’ne mensup devletler üzerindeki kontrolünü yeniden saÄŸladığını gördük. Putin bununla da sınırlı kalmayarak küresel açılımlara imzâ attı. Rusya’nın varlığını baÅŸta Sûriye olmak üzere, Libyâ’da, Mali’de yaydığını da ÅŸâhit olduk. BRICS ise Rusya’yı Güney Afrika’ya kadar taşıdı. Rusya, buna mukâbil eski hâkimiyet sahası olan DoÄŸu Avrupa’da ağır kayıplar yaÅŸamıştı. Polonya, Baltık devletleri, Romanya, Macaristan ve Bulgaristan, NATO’nun ÅŸemsiyesi altında toplanmıştı. Süreç devâm ediyor; Beyaz Rusya, Ukrayna ve Gürcistan gibi, ÅŸöyle böyle tesirinin devâm ettiÄŸi devletlere de sıçrıyordu. 2008’de Münih’de Putin, bu geliÅŸmelere durdurmaya dâir kesin çıkışını yaptı. Sonrası mâlûm... Beyaz Rusya’yı toparlamaya muvaffak oldu; ama Ukrayna’daki geliÅŸmeler, karşılıklı inatlaÅŸmalar iÅŸi savaÅŸa kadar getirdi.
Rusya, Ukrayna’ya saldırdıktan sonra Batı kampı tarafından yürütülen ağır bir ekonomikambargo ve bence daha mühimi, küresel bir îtibarsızlaÅŸtırma kampanyasına muhatap oldu. Bu süreç elyevm ağırlaÅŸarak devâm ediyor. Savaşı kazansa da bu gidiÅŸât nihayete ermeyecek görünüyor. Rusya’nın bugünkü hâli, küresel açılımlarını ağır bir risk altına soktuÄŸunu iddia edebiliriz. Türkiye için de mühim olan, iÅŸin bu kısmı..
Türk dış politikası, kabûl etmeliyiz ki, Arap Baharı sürecinde, o günlerdeki yetkililerin büyük hatâları neticesinde ağır bir hatâlar zinciri olarak baÅŸladı. Demokratizasyon dalgasının büyüsüne kapıldık. Bu dalga aslında yanıltıcıydı. Arap kardeÅŸlerimizin maalesef, Türkiye ve Ä°ran’dan farklı olarak bir devlet tecrübesi yoktu. Eli sopalı BAAS rejimleri partitokratik oluÅŸumlardı. Demokrasinin sürdürülebilir olması, sâdece toplumsal taleplerin açığa çıkması ile sınırlı deÄŸildir. Bu taleplerin seküler kurumsal yapılarla iliÅŸkilendirilmesi, karşılığını bulması elzemdir. Bunun için de evvelemirde bu yapıların mevcût olması gerekir. Arap Baharı’nı yaÅŸayan toplulukları, bilhassa Mısır’ı kendimiz gibi zannettik. Arap demokratizasyonun zaman içinde istikâmetini kaybedeceÄŸi, savrulacağını hesap edemedik. BaÅŸka bir husus da, aslında bu dalgayı baÅŸlangıçta kışkırtanın Batı olmasıydı. Onların niyeti ise Saddam ve Kaddafi gibi, petrol-dolar sistemine îtiraz eden oyun bozanlardan kurtulmaktı. Niyetleri, BAAS’çıları Bahar’da açığa çıkan toplumsal dalga ile tasfiye edip, ikinci perdede ise onu, kendi güdümlerindeki kadrolara kurban etmekti. Mısır’da ve son olarak Tunus’da bunu baÅŸardılar. Libya ve Sûriye ve büyük oranda Irak’da ise kaos devâm ediyor.
Bizim için daha beteri Sûriye ve Irak’da PKK’nın büyütülmesi oldu. Türkiye merkezli ayrılıkçı bir Kürt hareketini baÅŸaramadılar. Ama, Sûriye ve Irak’daki etkili bir Kürt hareketi ile Türkiye’yi kuÅŸatmaya muvaffak oldular. Türkiye oyunu tam olarak 15 Temmuz’da gördü. Ancak ondan sonra toparlanmaya baÅŸladık ve sınırdışı operasyonlarla gidiÅŸâtı durdurabildik. Kritik sınır Fırat’ın doÄŸusundan baÅŸlayan ve Irak’ın kuzeyi ile birleÅŸen bir hat. Fırat’ın batısında ise Esad rejimi ve onun yardıma çağırdığı Rusya’nın nüfûzu baÅŸlıyor. PKK orada da var, ama Fırat’ın doÄŸusunda olduÄŸu kadar rahat deÄŸil.
Rusya’nın sıkıştığı ve Türkiye’ye daha fazla ihtiyaç duyduÄŸu bu aÅŸamada artık kökten bir dönüÅŸüme ihtiyaç olduÄŸunu düÅŸünüyorum. NATO ÅŸemsiyesi altında toplanmış, ama ısrarla Türkiye’yi dışarıda tutmakta ısrar eden Batı, PKK’yı desteklemekten ve büyütmekten geri adım atmıyor. Türkiye’nin yeni bir Sûriye ve Irak siyâseti oluÅŸturup, Rusya ve Ä°srâil ile anlaşıp, rejimle olan kan dâvâsını sona erdirerek eÅŸ anlı olarak Sûriye’deki Ä°ran ve PKK’yı tasfiye sürecini baÅŸlatması gerektiÄŸini düÅŸünüyorum. Dikkâtlerden kaçırılmaması gereken husus, PKK’nın ABD ve AB’den sonra en büyük destekçisinin Ä°ran olduÄŸudur. Bu iki unsur tasfiye edilmeksizin Sûriye’de düze çıkılması, içeride büyüyen Sûriyeli mülteci meselesine bir çözüm getirimesi mümkün deÄŸil. Sürecin Irak tarafında denklem, aynı olmasa da benzer bir mâhiyet gösteriyor. HaÅŸdi Åžabi ile PKK arasındakiittifâkın ÅŸekillendiÄŸini görüyoruz. Pençe-Kilit operasyonu çok kritik bir aÅŸama. Bu aslında Ä°ran-Türkiye savaşı. Avantajımız, Kuzey Irak Kürt Yönetimi ve Sünni blokun Türkiye’nin yanında yer alması ve Ä°ran karşıtı Åžii hareketin ise en azından Türkiye’nin karşısında yer almamış olması.
YaÅŸananların Türkiye için yeni bir dizi fırsat doÄŸurduÄŸu çok açık. Irak petrolü Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaÅŸacak. Bu da ancak bölgede Türkiye’nin patronajında kurulacak bir barış zemininde mümkün olabilecektir. Irak’ın çıkışı da buna baÄŸlı. Unutmayalım; Batı Türkiye’yi dışlamaktan, PKK’yı desteklemekten asla vazgeçmeyecek. Bizim için en hayâtî mesele de bu. Aldanmayalım; bize ne F 35 ne F16’ları verecekler. BaÅŸtan beri Rusya ile Türkiye’yi karşı karşıya getirmekten imtina etmediler. Oyunu bozacak olan biziz..
Henüz yorum yapılmamış.