Sosyal Medya

Güncel

Hüseyin Akın / Oyun Havaları

Hüseyin Akın / Milli Gazete



Hayatı üzerimizde parça parça denemeye oyun denir. Ne de olsa bu kadar yoÄŸun bir hayat insan için çok fazla bir ÅŸeydir. Bu dünya, bu gökyüzü, bu uçsuz bucaksız yollar da öyle. “Bu kadar uzun yollar yapılmasın Allah’ım” demiÅŸtim bir ÅŸiirimde. Ä°nsan o kadar uzun yaÅŸamıyor ki? Nasıl yürüyecek sonu gelmez yolları?
Madem yaÅŸamaya gücümüz yok bu kadar hayatı, iyisi mi oyun oynayalım. Oynamak hayatı ürkütmeden ona bir tarafından iliÅŸmek gibi bir ÅŸey. Hem beyin hem ona itaat eden el, kol ve gövde lazım oyunu hakkıyla oynamak için. Biz farkında olmasak da ömrümüzün büyük bir kısmı oyunla geçiyor. En çok da evcilik oynuyoruz. Senaryolar, roller, fragmanlar ve üzünç ya da sevinçle kapanan perdeler. SahiciliÄŸi bir yerlerde bıraktık geldik. Evi ev kılan evlilikler deÄŸil de ev evlilikleri organize ediyor sanki. Eviniz yoksa evliliÄŸiniz de yok. EvliliÄŸinizin varlığı bir eviniz olduÄŸu için. Bundan sonrası rolünüzü en iyi ÅŸekilde gerçekleÅŸtirmeye baÄŸlı.

Bir kahraman var hayatta, kurtarılmayı bekleyen bir sürü insan imdat diliyor. Kahramanlık büyük bir meziyet gerektirmiyor. Yeter ki kurtarılmayı bekleyen, çare arayan yığınlar olsun. Bundan sonrası “kurtarmaç” oyunudur.

Oyun kimi zaman baÅŸ oyuncunun yazdığı senaryoya gönüllü dâhil olmakla ÅŸekillenir. YaÅŸadığınız ÅŸeyi hayat zannedersiniz, hâlbuki ortada sizin için, size oynanan bir oyun vardır. Tam oyuna geldiÄŸinizi anladığınız anda sobelenirsiniz. MeÄŸerse oyun kurucular sizi bir ebe-sobe oyununa getirmiÅŸlerdir.
Daha bir sürü oyun var hayat diye insana yutturulan. Oyun içinde oyun. Dünya bir oyun sahası. Bu oyunda yanan çıkıyor. Oyunu kuralına göre oynamak diye bir ÅŸey var. Fakat bu durum zayıflar için geçerli. Güçlü iseniz oyunun kuralını oyunun en kritik anında kendi lehinize deÄŸiÅŸtirebilirsiniz.
Eskiler, “BuÄŸday ile koyun, gerisi oyun!” derlermiÅŸ. Herkes kendine yarayan kısmıyla ilgilidir bu dünyada. Gerisi formalite, rol ve oyundan ibaret. Dünya hayatına Kur’an’ın ifadesiyle boÅŸuna “oyun” ve “eÄŸlence” (Ankebut-64) denmemiÅŸtir.

Her ÅŸey sizin iyi niyetinize uygun biçimde sonuçlanmayabilir. Çarşıda yaÅŸadığınız, evde yaptığınız fazla iyi niyetli hesabın sonucudur. “Koyun” ile “oyun” arasında kafiyeye dayalı akrabalık da kullanışlı bir kelime oyunudur, dünden bugüne sürüp gider: “Karaman’ın koyunu, sonra çıkar oyunu!”
Dün-bugün baÄŸlamında düÅŸündüÄŸümüzde oyunun kuralları gibi oyun havaları da deÄŸiÅŸmiÅŸtir. Bir ömür oyun masasından kalkmayan aile babaları mı dersiniz, her hadisenin içerisine dâhil olan dış güçlerin oyununu mu dersiniz? Kırmızı kartla oyun dışı kalan oyuncunun saha kenarında öfkesini soÄŸutmaya çalışırken yaÅŸadığı çaresizliÄŸi mi?

Hepsi bir yana oyunu sezip böyle bir oyunun oyuncusu olmamak için direndiÄŸinizde karşılaÅŸtığınız “oyun bozan!” ithamını bir yere yaslayabilmek bile kolay gözükmüyor. Oyun bozmak neden yuva bozmak gibi algılanır anlamak zor. Oysa tezgâh dağıtıcılık ve oyun bozuculuk her insana nasip olan bir meziyet deÄŸildir.

Hollandalı filozof ve tarih tarif profesörü Johan Huizinga “Oynayan Ä°nsan” (Homo Ludens) isimli kitabında oyunu insanın yeryüzüne iniÅŸinden öncesine dayandırır. Hayvanların reflekslerine kadar oyun modunda bir iletiÅŸim içerisinde olduÄŸundan yola çıkarak ÅŸöyle söyler:
“Oyun kültürden eskidir. Nitekim kültür kavramını ne kadar daraltsak da bu kavram her halükârda bir insan toplumunun varlığını gerektirir ve hayvanlar kendilerine oyun oynamalarını öÄŸretmesi için insanın gelmesini beklememiÅŸtir.”

Ä°sterseniz bir hayvanla küçük bir oyun kurun, oyuna nasıl daha bidayetten beri hazır olduÄŸunu saÄŸladığı uyumla göreceksiniz.
Sanat ve edebiyat gibi dini ritüellerin içerisinde de bu ontolojik oyun ruhu mevcuttur. Oruçta nefsi ile rekabet edip günün sonunda iftar sofrasında ona galebe çalmanın mutluluk ve keyfini yaÅŸayan insana kenardan ÅŸöyle bir bakın, iÅŸin içinde tatlı bir oyunun olduÄŸunu fark etmekte gecikmeyeceksiniz.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.