Sosyal Medya

Güncel

23 Nisan Çocukları, 100 yıl sonralarda rüşd yaşına yeni yeni ererken…

Selahaddin E. ÇAKIRGİL / STAR



Yarın, Ankara Meclisi'nin açılışının 102'nci yıldönümü...
 
Ne ilgisi varsa ve ne demekse, 'çocuk bayramı'... Hele de, 'Dünyada baÅŸka hiç bir ülkede olmayan bir bayram...' gibi iddialarla sunulması daha bir komik!!! (Kaldı ki, dünyada ismini pek duymadığım Orta Amerika ülkelerinden birindeydi galiba; çok eskilerden beri bir çocuk bayramı varmış...)
 
Asıl üzerinde durulması gereken ise, Ankara'daki Meclis'in o ilk açılış günüyle bu 'çocuk ÅŸenliÄŸi'nin ilgisi?..
 
Ankara'da 23 Nisan 1920 Cuma günü küÅŸâd olunacağı, açılacağı ilân olunan Meclis'e gelecek olan millet temsilcilerinin, vekillerinin seçimle gelmesi diye bir ÅŸey sözkonusu deÄŸil... Sadece, bildirilen ÅŸart mühim:
 
Vilayetlerden gönderilecek olan temsilcilerin 'dinî salâbet sahibi' (yani, 'ahkâm-ı ÅŸer'iyye'ye baÄŸlılıkta muhkem) kimseler olmalarına azâmî dikkat gösterilmesi!..
 
1974'lerde, ÅŸimdi hayatta olmayan çok ünlü ve de Ä°stanbul- Hukuk'ta hocamız olan bir kiÅŸi, 23 Nisan münasebetiyle tv. ekranlarında yayınlanan bir konuÅŸmasında, bu hususları teyiden anlatınca; karşısındaki birileri, o 'dinî salâbet sahibi' olunmasına dikkat çekilmesine raÄŸmen, daha sonra o gibilere nasıl davranıldığını hatırlatınca... O Prof. kiÅŸi, 'Yani, o kesimin filanca tarafından kandırıldığını mı söylemek istiyorsunuz? ' diye sormuÅŸ, sorunun muhatabı 'susmak hakkı'nı kullanınca, 'Milleti kandırdı diyorsanız... Evvvettt!!.. Kandırdı... Kandırdıysa da iyi yaptı... Kandırmasındı da, Said-i Nursî gibiler başımıza mı geçsindi?' deyivermiÅŸti!!
 
(O zamanlar 'Bâb-ı Âli'de Sabah' gazetesinde günlük yazılar yazmaktaydım... O prof.un adını vermeden, eleÅŸtirdiÄŸim bir yazı yazmış ve yazının giriÅŸinde, o dönemlerin ediblerinden Ferid Kâm'ın,
 
'Ne taaccüb ediyorsun, buna dünya derler,
 
Duyulan herzelere onda nihayet yoktur.
 
'Yerin altında öküz var mı?' dedi bir meczûb,
 
Altını bilmem dedim, üstünde fakat çoktur.'
 
dörtlüÄŸünü yazmıştım. O da, 'Adımı vermese de, mâtûfiyet ÅŸartları gerçekleÅŸmiÅŸ olup, yazının ÅŸiddetinden ruh dengem sarsıldığından...' diyerek aleyhimde- o zamana göre çok büyük bir rakam olan '150 bin liralık tazminat dâvası' açmış ve amma, netice alamamıştı.)
 
*
 
Evet bu anekdottan sonra...
 
Biz yine dönelim, 23 Nisan 1920-Cuma gününe...
 
Hacıbayram Câmiinde kılınan namazdan sonra, oradan Meclis binası olarak kullanılacak (ÅŸimdi, Ulus'taki) mekâna kadar, yolun iki tarafındaki yoksul ve mazlûm halk, yüksekte tuttukları Kur'an-ı Kerîm'ler altından geçen meb'ûsları, gözyaÅŸları ve 'tekbîr' sadâlarıyla, Meclis'e, ülkenin ve Müslüman halkın yarınlarını inançlarına göre tanzim etmeleri için gönderiyorlardı. Esâsen, o temsilcilerin 'dinî salâbet sahibi' (Ä°slâmî hassasiyetlere muhkem baÄŸlı) olmaları ilk ÅŸartı.
 
Millet temsilcileri (ÅŸimdi) Ulus'taki (eski) Meclis binasına geldiler. En yaÅŸlı üye olan Sinop meb'usu Åžerif Bey'in Besmele çekip, Kur'an âyetleri okuyarak açtığı ilk oturumdan sonra, Meclis Reisi seçilen Mustafa Kemâl'in 'Ä°slâm Âlemine...' baÅŸlığı altında yayınladığı beyannâmenin muhtevâsı hâlen de heyecan vericidir.
 
Bu Meclis'in bir kısım üyeleri de Ä°stanbul'un Ä°ngilizlerce iÅŸgalinden sonra kapanan Meclis-i Meb'ûsân üyeleriydi. Hattâ, Ankara'daki Meclis, yeni bir Meclis deÄŸil; Ä°stanbul'daki Meclis-i Meb'usân'ın devamıydı... O kadar devamıydı ki, Meclis-i Meb'ûsân'ın Reisi olan
 
Celâleddin Arif Bey, Ankara'daki Meclis'te Reis Yardımcısı oluyordu ve o da, Meclis-i Meb'ûsân'da görüÅŸülmesi yarım kalan konuları gündemim ilk maddesi olarak ele almıştı; bunların Avcılık Nizamnamesi ve de çiftçilerle ilgili bir konu olduÄŸunu söylerdi, Tarık Zafer Tunaya... Bütün rütbeler, tayinler, maaÅŸlar da Ä°stanbul Hükûmeti'nin bütçesinden gönderilirdi...
 
*
 
Sonrası mı...
 
Meclis'tekilerin aklı ermezdi... Memleket idaresi çocuk oyuncağı deÄŸildi... (Çocuk Bayramı isimlendirmesi boÅŸa deÄŸildi, zâhir... Millet büyüyecek, rüÅŸd yaşına gelecekti, bir yerde... Biraz uzun sürdü bu iÅŸ amma, iÅŸte 100'ncü yılına doÄŸru yavaÅŸ yavaÅŸ erginliÄŸini göstermeye baÅŸlamışa benziyor...)
 
Nitekim, en baÅŸta Lozan AndlaÅŸması olmak üzere, bazı yeni düzenlemelere 'Evet' demiyeceÄŸi anlaşılan Birinci Meclis, dağıtılmıştı. Çünkü onlar 'dinî salâbet sahibi' kimseler olarak , 'Hayır!' diyebilirlerdi ve diyebiliyorlardı... Ä°kinci Meclis, -öyle seçim-meçimle deÄŸil-, yukarıdan iÅŸaretle, tayinle oluÅŸturulmuÅŸtu, yakın çevreden... Ve o ilk dönem biraz uzunca sürmüÅŸtü...
 
Birinci ve ikincisiyle, tam 27 senelik bir Åžeflik dönemi... Ondan sonra milletin seçtikleriyse, her 10-15 yılda bir yapılan askerî darbeyle
 
devrilerek, idâmlarla, zindanlarla bugünlere geldik...
 
*
 
ÇocukluÄŸumuzda, 'Bugün 23 Nisan... /NeÅŸ'e doluyor insan... / Vatanı satmıştı hain Sultan...' gibi ÅŸiirleri ezberletir- okuturlardı bize... Sahiden de, neÅŸ'e doluyor muyduk, bilmiyorum ve sanmıyorum da... Çünkü yoksulluÄŸun dibinde yaÅŸardık... Ve ayrıca, Sultan Vahiduddin sahiden de satmış mıydı, vatanı?
 
Sonra öÄŸrendik ki, Mustafa Kemal'in Anadolu'ya gönderilmesi bir 'devlet projesi'ydi ve o devletin başında, o projenin uygulanışında da Sultan Vahdeddin vardı... Kaldı ki, Sultan Vahdeddin, Birinci Dünya Savaşı'nın sona ermesine 4-5 ay kala tahta geçmiÅŸti, Sultan ReÅŸad'ın vefatı üzerine...
 
Dahası, Bülend Ecevit, ölümünden kısa süre önce yaptığı açıklamada, 'Vahdeddin vatan haini deÄŸildi, vatanı satmamıştır.' diye, 100 yıllık tarihî yalana az biraz dokununca... Bunu Süleyman Demirel'e sormuÅŸlardı da; Demirel de, 'Türkiye henüz bu tartışmayı kaldıramaz!..' demiÅŸti..
 
Ne güzel deÄŸil mi?
 
YaÅŸasın ufak ve kocaman kocaman çocukların bayramı... Egemenlik milletindir, milleti de rüÅŸd yaşına eriÅŸinceye kadar; 'milletin babası' temsil ederdi...
 
Yaşasın 23 Nisan... Neş'e doluyor insan!..

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.