Sosyal Medya

Taha Kılınç / İmam Harun’un hatırasına…

Taha Kılınç / Yeni Şafak



Güney Afrika’da Ä°slâmî mücadelenin öncü isimlerinden Ä°mam Abdullah Harun, çocukluk hatıralarımın ayrılmaz bir parçasıdır. 1990’da piyasaya çıkan “Ä°mamın ÖldürülüÅŸü” adlı bant tiyatrosu, –bugün bile anlayamadığım bir hızla– Mersin’in Anamur ilçesinde elime geçtiÄŸinde henüz ilkokul beÅŸinci sınıftaydım. Teyp kasetlerinin çok revaçta olduÄŸu o dönem, “Ä°mamın ÖldürülüÅŸü”nü sürekli dinlemeye baÅŸlamıştım. Uzak diyarlarda, adını yeni duyduÄŸumuz bir kahramanın öyküsüydü bu:

Ä°slâmî eÄŸitimini Mekke’de tamamlayan Abdullah Harun, 1955’te, henüz 30’lu yaÅŸlarının başındayken Cape Town’daki Câmia Mescid’e imam tayin edilmiÅŸ, sonrasında ÅŸehrin Müslüman gençlerine siyasî ÅŸuur aşılayan bir odaÄŸa dönüÅŸmüÅŸtü. Bu durum, Güney Afrika’nın ırkçı Apartheid rejiminin elbette dikkatinden kaçmayacaktı. 28 Mayıs 1969 günü polis karakoluna “ifadeye” çaÄŸrılan Ä°mam, eziyet ve iÅŸkence dolu tam 123 günün ardından, 27 Eylül’de ruhunu teslim etmiÅŸti. Cesedi ailesine teslim edilirken “merdivenden düÅŸtüÄŸü” söylense de, iÅŸkencenin fiziksel izleri bütün çıplaklığıyla görülebiliyordu.

Yaşım ilerledikçe, Ä°mam Abdullah Harun’un mücadelesinin diÄŸer boyutları ve Ä°slâm dünyası çapındaki önemine dair okumalarım da derinleÅŸti. Kendisine hayranlığım ve muhabbetim, gittikçe arttı böylece. Güney Afrika bizden 12 bin kilometre uzakta olsa da, Ä°mam Harun yanı başımızdaydı. Onu bize, bizi de ona baÄŸlayan irtibat, öylesine güçlüydü.

GeçtiÄŸimiz cuma akÅŸamı, Cape Town’ın Crawford semtindeki o sade evin kapısını çalarken, ta çocukluÄŸumdan itibaren aklımdan hiç çıkmayan bu büyük adama dair onlarca hatıra zihnimde uçuÅŸuyordu. Az sonra bize kapıyı açan kiÅŸi, Ä°mam Abdullah Harun’un küçük kızı Fâtıma Hanım’dı çünkü. Güney Afrika ziyaretimiz sırasında bu güzel aileyle de tanışmak ve kendilerinden babalarına dair hatıraları bizzat dinlemek istemiÅŸtim. Fâtıma Hanım’a randevu talebimi ilettiÄŸimde, “Evimize iftara buyurun lütfen” ÅŸeklinde cevap gelmiÅŸti. “Ä°ÅŸte ramazanın sayısız bereketlerinden biri…” diye düÅŸünmüÅŸtüm ben de.

Fâtıma Hanım, bizi giriÅŸin hemen yan tarafındaki misafir odasına buyur etti. Birazdan, aÄŸabeyi Muhammed Bey de geldi. Ä°ftardan önceki bir saatlik vaktimizde, doyumsuz bir sohbete daldık. Ä°mam Abdullah Harun’un tek oÄŸlu olan Muhammed Bey, babasının katledilmesi sırasında henüz 13’ündeymiÅŸ.Cesedin teÅŸhisini de ona yaptırmışlar üstelik. Küçücük yaşında, kocaman yükleri omuzlamak durumunda kalmış. Kendisine “Babanızın biyografisini yazıyordunuz, ne zaman bitecek?” diye sordum. Önce “Çok yoÄŸunum” diye geçiÅŸtirmek istedi, ben üsteleyince açıkladı: “Kitabı üç versiyon ÅŸeklinde planladım. Birincisi, sıradan halkın rahatlıkla okuyabileceÄŸi, sade bir özet. Ä°kincisi, akademik ve ayrıntılı bir çalışma. Üçüncüsü de ÅŸahitlerin ve yakın dostlarının dilinden Ä°mam Harun. Ama maalesef çalışmayı devam ettirmek ve bitirmek konusunda biraz isteksizim. Bazıları, beni babasının mirasını yiyen bir evlat gibi algılıyor. Bu türden yorumlar nedeniyle yavaÅŸladım…” Böyle bir durum asla söz konusu olmadığı gibi, Ä°mam’ın hayatını oÄŸlunun anlatımıyla okumak, baÅŸlı başına önemliydi. “Lütfen bitirin” dedim. Gülümseyerek başını salladı Muhammed Bey.

Ezan okununca, mutfaktaki uzun masada yerlerimizi aldık. Çorbalarımızı içtikten sonra sofradan kalkıp cemaatle akÅŸam namazını eda ettik. Akabinde “ikinci bölüm” için yeniden sofra başındaydık.

Fâtıma Hanım, mutfak duvarında asılı olan fotoÄŸraf ve çizimlerden hareketle, babasının hatırasının unutulmaması için yaptıkları faaliyetleri anlattı uzun uzun. Düzenledikleri resim yarışmasını, açtıkları sergileri, basın toplantılarını… Babasını son görüÅŸünde sadece 6 yaşındaymış Fâtıma Hanım. O mahzun kız çocuÄŸu, bugün Abdullah Harun’un adının dünyaya duyurulması adına güçlü kampanyalar yürüten yürekli bir aktivist. KonuÅŸma sırasında söz, 2019’da 93 yaşında rahmetli olan anneleri Galiema (Halime) Hanım’a da geldi. Fâtıma Hanım, “Ben annemden hiç ayrılmadım. BeÅŸikten mezara kadar, tamamen onunlaydım” derken ÅŸükrü ve hüznü bir arada yaşıyordu. Galiema Harun, sevgili eÅŸinin katlinin tam 50’nci yıldönümünde vefat ettikten sonra, Mowbray Müslüman Mezarlığı’nda onunla aynı kabre defnedilmiÅŸ.

Ä°mam Abdullah Harun’a dair hatıralar babında, Fâtıma Hanım’ın ÅŸu anlattıkları da çok çarpıcıydı: “Apartheid rejimi, babamın cenazesini mezarından çıkararak, suçluların gömüldüÄŸü bir yere defnetmeyi planlıyordu. Ancak aynı gece Cape Town’da meydana gelen ÅŸiddetli deprem sebebiyle bu amaçlarına ulaÅŸamadılar.”

Bitmesini hiç istemediÄŸimiz koyu sohbetin ardından, akÅŸamın ilerleyen vaktinde misafirlikten ayrılırken, hissettiÄŸimiz ÅŸey duru bir samimiyet ve sanki yıllardır tanışıyormuÅŸçasına bir aile sıcaklığıydı…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.