Sosyal Medya

Bir Kayboluş Hikâyesi…

Abdulaziz TANTÄ°K



Yürürken kendini hissetmiyordu. Dalmış, aklı başından gitmiÅŸ bir halde yürüyor, fakat yürüdüÄŸünü veya nereye yöneldiÄŸini dahi bilmiyordu. Tam kendinden geçmiÅŸ bir hali vardı. Sadece ayakta durup adım atıyor, bazen yalpalasa da dengede durmayı beceriyordu.

Bu halin ne kadar sürdüÄŸünü anımsamakta zorlanıyordu.

Ta ki,

-Ooo dostum bu ne hal ya! Kendini kaybetmiÅŸ ve bulmaya çalışmayan bu halin ile nereye gidiyorsun- sesleniÅŸi ile kendine gelene kadar…

 

Kafada bir ÅŸimÅŸek çaktı. Ä°nsanın kendisine gelebilmesi için yabancılaÅŸma kaçınılmazdı. Bunu düÅŸündü, ama bir sürü mahzurlu tarafları da beynine hücum eyledi.

O döndü, sese yöneldi.

-Çok mu belli oluyor ya?- dedi.

 

-Evet, seni tanımasam, bu meczup kim diye kendime sorardım,- dedi sesin sahibi…

Bende tam bilmiyorum, ama beynimi kemiren bir ÅŸey var… Sanırım o beni bu kadar etkiledi ve hiçliÄŸin anaforunda gezintiye çıkardı. Belli bir güzergahım da yok zaten.. Kendimle kavga ederken baÅŸka ÅŸeyi de görme yetimi kaybedeli çok oldu…

Seslenen kiÅŸi,

-nedir seni bu kadar kendinden geçiren ÅŸey,- diye sordu…

-Hiç sorma! Seninde başın aÄŸrır sonra- diye cevap verdi. Olsun dedi öteki, sen söyle belki birlikte kayboluruz. Seni yalnız bırakacak deÄŸilim ya dedi…

Åžu ayrımlar; hayatla ilgili, düÅŸünce ile ilgili, metafizik ile ilgili, felsefe ile ilgili vesaire… Çok somut bir ÅŸeyin çok soyut bir metafizik durumla ilgisi var mı, yok mu? Onu düÅŸünüp duruyorum. Bütünlük, nasıl bir ÅŸey? Bu bütünlüÄŸü parçalarının toplamı olarak mı algılayacağım, yoksa bütün parçalardan fazladır diye söylenen cümleyi mi dikkate alayım…

Öyle iÅŸte düÅŸüncede kaybolmuÅŸtum ta ki sen seslenene kadar…

Güldü, arkadaşı ve dert ettiÄŸin ÅŸeye bak ya… Kim bulmuÅŸ ki sen kaybedesin… Sorun ettiÄŸin ÅŸeyin tam bir karşılığı yok ki…

Ancak kalbin derununda oluÅŸan hads/sezgi ile hareket ettiÄŸinde, yani varlıkla karşı karşıya kaldığında hissettiÄŸin o tecrübe var ya, iÅŸte o… ki zaten dile getirilmesi bambaÅŸka bir olay… Dile getirenlere de hâkim unvanı veriyorlar.

Çok tabii güncel ve sıradan bir durumun çok sıra dışı ve olaÄŸanüstü bir durumun aynası olma ihtimali her zaman vardır da…

Kendini kaybetmiÅŸ kiÅŸi,

-ama bu tecrübeyi baÅŸkası yaÅŸamadığı sürece bu söylediklerini dahi anlatmak deveye hendek atlatmaktan daha zor oluyor- dedi.

DoÄŸru dedi, arkadaşı ve devam etti…

-O yüzden makuliyet aranır düÅŸüncede… Herkesin anlayabilmesinin ÅŸartlarını taşısın diye… Ama tecrübe, eÄŸer makul bir veçhesi ile dile konu edinilmezse anlaşılması çok zor olur- dedi…

-Hiçlik ile bir karşılaÅŸman oldu mu- diye sordu seslenilen kiÅŸi…

-Hiçlik,- dedi, diÄŸeri ve baÅŸladı anlatmaya…

-Hiç, öncelikle birden fazla anlama gelir. Kullanıldığı cümle içinde kendi anlamını bulur. Bu yüzden hiçliÄŸi tek bir anlama irca etmek doÄŸru olmaz- dedi.

ÖrneÄŸin; biri arkadaşına; sen bir hiçsin dediÄŸinde; kastettiÄŸi ÅŸey; olup biten her ne ise, o ÅŸey konusunda etkisiz eleman durumunda olduÄŸunu betimlemektir.

-Sufiler, hiçliÄŸi, varlığını mutlak varlık karşısında yok mesabesine taşıdıklarında yaÅŸamış olurlar ve hakikat ile karşılaÅŸmış sayarlar kendilerini- dedi öteki… Arkadaşı öyle iÅŸte görüldüÄŸü gibi çok farklı anlamlarda kullanılabiliyor, dedi…

Kendini yitirmiÅŸ kiÅŸi, -ya zihnimi tam olarak meÅŸgul eden önemli konulardan biri de bu- dedi… Öyle bir an geliyor ki, bir kelimenin sonsuz anlamının olduÄŸunu idrak ediyorum. Öyle bir ÅŸey ki kelime sonsuz anlama geldiÄŸinde bunun anlamının tespiti çok mu zorlaşıyor diye hafakanlar geçiriyorum. Ama sonra bakıyorum, edebiyat metinlerine, felsefi metinlere, aynı kelime farklı anlamlarda kullanılıyor, ama bir karmaÅŸa da oluÅŸturmuyor. O zaman teskin oluyorum, ama ahali, kelimeyi aynı anlamda kullandığında sorun baÅŸlıyor ve bir sürü eveleme ve gevelemenin nedeni haline dönüÅŸüyor. Hâlbuki bilmemek bir anlamda bu konuda daha avantajlı olmalıydı, ama olmuyor…

-Aslında insanların hikâyesi olduÄŸu gibi kelimelerin de hikâyesi var- dedi… Öyle bir hikâye ki her duyguda, her düÅŸüncede ve her eylemde sürekli kendini yeniliyor ve yeni anlam katmanlarına zemin hazırlıyor. Ama bunun fark edilmesi zor, yaÅŸanılması ise kolaydır. Tıpkı hayat ile metafizik hayat arasındaki iliÅŸki gibi…

Nasıl diye sordu?

Sıradan bir insan düÅŸün! Dini duygusu güçlü, çok bilgiye ihtiyaç hissetmeden de ahlakı çok üst seviyede yaÅŸayabiliyor. Ama o çok bilenler, ahlak söz konusu olduÄŸunda sınıfta kalmakta gecikmiyorlar. Bu belki de içinde mevcut hale geldikleri kültürel kodların saÄŸladığı zeminle iliÅŸkili olabilir. Ama yine de farkındalık onları bu beladan uzak tutmalıydı. Ama nerede!

Neyse -seni durdurdum ama bir çay içiremedim- dedi arkadaşı, yok ya en iyisi sen beni bırak, ben kendimde kaybolmaya devam edeyim…

Bu konuÅŸmadan da bir sürü ÅŸey aklıma takıldı. Çözüme devam, ya kaybolurum, ya da makul bir çerçeveye ulaÅŸtırabilirsem insanlığı aydınlatırım, bu yüzden kaybolmam hayra tebdil olur inÅŸallah…

kaynak: Mirat Haber

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.