Güncel
Abdulaziz TANTİK / Putin: Rusya’nın Sınırları Yoktur.
Abdulaziz TANTÄ°K
Haberlerde verilen bilgiye göre: Putin: Rusya’nın sınırları yoktur. Rusya Ukrayna savaşından çok önce bu sözü söyleyen Putin, bugünleri öngörerek mi söylemiÅŸtir bu sözü bilinemez! Ama bu söz çok temel bir gerçekliÄŸi ifade etmesi baÄŸlamında önemli bir yere konumlanır. Uluslararası iliÅŸkilerde yeni bir dünya sistemi arayışlarının tartışıldığı bir zeminde bu sözün mahiyeti ve sözü söyleyenin soÄŸuk savaÅŸ ortağı olması, sözü daha da anlamlı hale getirmektedir.
Ukrayna Rusya savaşının, ABD tarafından kışkırtıldığını medyayı takip eden herkes bilmektedir. Ortada danışıklı döÄŸüÅŸ misali bir durum mu söz konusu, bunu da tam olarak bilmek mümkün deÄŸil! Ancak bu kararı alanlar, açıkladıkları zaman bilme ihtimalimiz olur. Ama soÄŸuk savaÅŸ dönemi bittiÄŸinden beri yeni bir sistem arayışı hızını kaybetmeden devam etmektedir. ABD’nin ‘Tek Dünya Devleti’ projesi tutmadı, baÅŸarılı olamadı. ABD, daha sonraki bütün siyasi adımlarında geri adım atmayı bir taktik olarak öne çıkardı. Ancak bu taktik mi, strateji mi, güç yetersizliÄŸi mi, soruları cevapsız kaldı.
Meseleyi daha derinden ele alalım: yeni kurulacak uluslararası sistemin nasıl olması gerektiÄŸi konusunda iki gücün çatışması olduÄŸu tezi genel kabule mazhar olmuÅŸtur. Bu iki gücün inÅŸa etmeye çalıştığı sistemin ise bir tanesi, ulusların dağılımını öngörürken, diÄŸeri ise, imparatorluklar çağının baÅŸlayacağı tezini öne çıkarmaktadır. Rusya Ukrayna savaşının akla düÅŸürdüÄŸü ilk ÅŸey; ‘imparatorluklar çağı mı baÅŸlayacak’ oldu. Putin’in; Rusya’nın egemeni olarak, bundan altı yıl önce (tahminen) söylendiÄŸi bilinen bir sözünün bugün gündeme taşınmasının alt yapısında bu imparatorluklar çağı geri mi geliyor sorusuna neden oldu. Bu soru haksız deÄŸil…
Bir imparatorluklar çağı mı, ulusların dağılıp ÅŸehir devletlerin mi meydana geleceÄŸini belirlemek için elimizde önemli geliÅŸmeler var. Yarını dikkate alan bir bakış, bugünün yöneliÅŸini doÄŸru okuma imtiyazı kazandırır. Meselenin felsefi boyutunu göz ardı eden her yaklaşım, yanlış yorumlara yönelmekten kurtulamadığı gibi gidiÅŸata dair doÄŸru bir okuma da yapamaz, bu yüzden attığı her adım başına belaya dönüÅŸür. Ä°ÅŸte örnek; Fransa, son beÅŸ yılın politik geliÅŸmelerine bakın, kaybeden Fransa… Suriye’den baÅŸlayarak Libya ile devam ve sürekli Afrika’daki güç merkezlerini elinden kaçırmaktadır. Sürekli yeni hamleler yapma giriÅŸimlerine raÄŸmen, bu hamlelerin siyasi bir karşılığı oluÅŸmamıştır.
Ä°ki temel yaklaşım öne çıkmakta; kripto paralar üzerinden meseleye bakılması ÅŸarttır. Bu paralar, tek elde mi toplanacak, yoksa çok sıkı güvenlik sistemleri içinde küçük oligarklar mı kurulacaktır. Fakat Elon Mask denen adamın gökyüzünü uydu ile donatmasının bir karşılığı olmalıdır. Kuantum bilgisayarların hala tam teÅŸekkülü hayata geçirilememesi, yakın bir zamanda geçmeyeceÄŸi anlamına gelmemektedir. Parayı elinde bulunduranın siyasal sistemi de elinde bulundurabileceÄŸini söylemek kehanet olmasa gerek. Araya sızmalar veya kendine ait bir kripto para oluÅŸturma giriÅŸimleri olacaktır. Ama bu korsan giriÅŸimden öteye geçmeyeceÄŸi öngörülebilir. Çünkü kuantum bilgisayarların hızı ve olasılıkları çok hızlı bir ÅŸekilde çözümlemesi, sistemin izin verdiÄŸi kadar korsanın varlığı anlamlı bulunur ve müsaade edilir. Tıpkı tarihte benzer örnekleri olduÄŸu gibi…
Ä°mparatorluklar çağı baÅŸlayacak, bütün göstergeler bunu göstermektedir. Ä°kinci seçenek ise ulus devletlerin varlığını koruması ile birlikte gündeme düÅŸen ‘dünya vatandaÅŸlığı’ tartışmasıdır. Küresel sermayenin, küresel sistem içinde her ülkede ve ulusta kendisine tabi olanlara yönelik verilmesi gereken izne ve müsamahaya karşılık, ulus devletlerin ayakta durmasına yardımcı olacak ara formüldür. Bu, iki gücün, ulus devletler ile küresel sermaye arasındaki uzlaşıyı ifade eder. Bu mümkün mü? Elbette mümkün…
Dünya sistemi, sermaye, sermayenin belirlediÄŸi ve beslediÄŸi siyaset ve siyasetin düzenlediÄŸi etik/ahlak üzerine kuruludur. Burada sermayenin belirleyiciliÄŸi açıktır.
Felsefi yönelime bakıldığı zaman neler görmekteyiz ki, bu da geleceÄŸe dair öngörülerimizde önemli bir yere sahip olacaktır. Öncelikle, modernlik ve post modernlik gibi iki temel felsefi duruÅŸun tükendiÄŸini ve yeni bir sosyal gerçeklik inÅŸa edemediÄŸine dair tartışmalara kulak vermek önemlidir. Hümanizm, sona doÄŸru çok hızlı bir ÅŸekilde yürümektedir. Post hümanist söylemi ve kavramsallaÅŸtırması, insan sonrasına bir göndermedir. Bu yetmemekte, insan sonrası bilgi kuramları tartışmaya açılmakta ve son dönemde onlarca kitap, insan sonrası durumu tartışmakta ve arayışlarını dile getirmektedirler. Felsefi olarak Spinoza yeniden keÅŸfedilmekte ve onun varlıkta birlik tezi güçlü bir ÅŸekilde konuÅŸulmaya ve ona yönelik bilimsel araÅŸtırmalara yönlendirilmektedir. YaÅŸamın merkeze alındığı ve insanın diÄŸer varlık kategorileri ile birlikte eÅŸ deÄŸer kılındığı bir zeminde artık özgürlük, bağımsızlık, eÅŸitlik gibi hülyalar yerini otoriter yapılara bırakacaktır. Sosyolojik olarak Deleuz’un söylediÄŸi gibi disiplin toplumundan otoriter topluma geçiÅŸ yapılmaktadır. Bu, ÅŸunu göstermektedir. Ä°ster küreselciler, ister ulusalcılar belirleyici olsun, onlara bu dünya bırakılamayacak kadar önemlidir. Bu yüzden toplumsal cinsiyet üzerinden yapılan tartışma ile aile mefhumu yerle bir edilirken, cinsiyet tartışması kadın erkek ayrımını da etkisizleÅŸtirerek cinsiyeti yok etmektedir. Bu da bize, sermayenin yeni arayışının bir sistem arayışı mı yeni bir din ihdası mı olduÄŸu sorusunu sordurmalıdır.
Åžimdilik gönüllü bir otoriterliÄŸin yürürlüÄŸe girdiÄŸi gözlenmektedir. Pandemi vesilesi ile bu gönüllü otoriterliÄŸe boyun eÄŸme alışkanlığa dönüÅŸtürüldüÄŸü zaman istenileni yapma konusunda hevesli kiÅŸilerin sayısı çoÄŸalacaktır. Her zaman bu çoÄŸunluÄŸa dayanarak karşı çıkanların ellerinden argümanları ç/alınacak ve iÅŸlevsizleÅŸtirilecektir.
Ä°mparatorluklar çağı, siyasal, iktisadi ve felsefi yöneliÅŸi dikkate aldığımızda olabilecek potansiyeli taşımaktadır. Türkiye’nin bu yeni siyasal yönelime ayak uydurduÄŸunu gözlemliyoruz. Suriye, Libya ve Azerbaycan’da yaptığı atakların, Kıbrıs’ta ise yenilgiye düÅŸmemesi için iktidar deÄŸiÅŸimine yönelmesi, tek devlet vurgusu veya Kıbrıs’ın Türkiye’ye baÄŸlanması meselesi ile atak davranmıştır. Fransa’nın boÅŸalttığı nüfuz alanlarına Türkiye girmektedir. Ä°ngiltere’de yayınlanan bir dergide Türklerin iki yüz yılık rüyası gerçekleÅŸti denerek, Ä°ngiltere Türkiye paktı önemli bir veri sunmaktadır. Suriye’de yaÅŸanan geliÅŸmeler, Türkiye’nin çekilmek istenen tuzakları, buna raÄŸmen Türkiye’nin güçlenerek çıkması, yeni sistemin imparatorluklar çağını baÅŸlatacağı tezini güçlendirmektedir.
Batı düÅŸüncesi çökmektedir. Yeni arayışlarda ise insana dair bir olgu yoktur. Bilakis, insanı aÅŸan bir felsefi duyarlılığı inÅŸa etmekten geri durulmamaktadır. Ä°nsanı insan kılan en temel özellik, aile çatısı içinde kendi varlığını anlamlı kılmasıydı. Bu elinden alınacaktır. Ki açıkça bu görülebilmektedir. Özellikle post truth/ gerçeklik ötesi tartışması ise yeni felsefi sistemde insana yer kalmadığını göstermektedir. Sanal dünya yeni bir tanrısallığın inÅŸası için vazgeçilmez bir özelliÄŸe sahip olacaktır. Yeni bir yaÅŸam formu inÅŸa edilecek ve tanrısallığın hazzı tadılacaktır. Bu yeni sistemde savaÅŸlar olmayacaktır. SavaÅŸ, sadece hisleri aldatmaya matuf olarak sanal bir âlemde gerçekleÅŸecektir.
Åžimdi tekrar baÅŸa dönersek, Rusya ve Ukrayna arasındaki savaÅŸ, bir sosyal medya savaşına dönüÅŸmektedir. Rusya’yı Ukrayna’da yenik düÅŸürmenin imkânlarını harekete geçirdikleri söylenebilir. Åžöyle uzaktan bile bu savaşı izleyenlerin bir savaÅŸ olmadığını, göstermelik bir olgu gibi durduÄŸunu ve bunu köpürten ÅŸeyin ise sanal medyada yapılan yaygın aldatma haberler, görsel ÅŸovlar ve yaygınlaÅŸtırılmış propaganda araçları olduÄŸudur.
Aslında son yirmi yıldan beri meydana gelen çatışma alanlarını dikkatli bir gözle incelersek, durumun gerçek bir savaÅŸ olma hüviyeti kazanmasının mümkün olmadığını söylemek isabetli bir görüÅŸ olur. Afganistan’dan çekilmenin haberlerini izlemek bile bize, bunun nasıl bir ÅŸova dönüÅŸtüÄŸünü gösterir.
Son yirmi yılın siyasi gerilimlerini dikkatli bir ÅŸekilde düÅŸündüÄŸümde bir ÅŸov ile karşı karşıya kaldığımı büyük bir açıklıkla söyleyebilirim. Nükleer savaÅŸ tehdidin ertesi sabahı, savaşın taraflarının el sıkıştığını okumak normal olmasa gerek! Ukrayna Rusya çatışmasında gerilimi artıran bütün unsurlara raÄŸmen söylenenlerin büyük çoÄŸunluÄŸunun gerçekleÅŸmemesi de bize sanal bir çatışmayı hatırlatmaktadır. Bu saatten sonra savaÅŸ beklentisi sadece elde edilecek bir iktisadi kar ve siyasi stratejik faydaya baÄŸlı olarak gündemleÅŸebilir. Medyayı elde tutan, sosyal medyayı iyi kullananlar, elde etmek istedikleri ÅŸeyi elde ederler. Korku duygusu üzerinden insanların yönlendirilebileceÄŸini pandemi sürecinde denediler ve olumlu yanıtlar aldılar. Bugünden itibaren bu denemenin verileri ile yeni denemelere giriÅŸmeleri beklenebilir. Bu denemeler aracılığı ile elde ettikleri toplumsal sürüleÅŸtirme ve yönlendirme kapasitesi çerçevesinde iki gücün kapışmasını izlemeye devam edeceÄŸiz. Ortak oldukları noktalarda birlikte, ayrıştıkları veya çıkarları uyuÅŸmadığı zamanda çatışmada göreceÄŸiz. Ama ortada insan kalmayacak, uslu bir at, köpek, kedi vesaire gibi muamele göreceÄŸi ise bir kehanet deÄŸildir. Felsefi yönelimin tarihsel seyri bunu göstermektedir. Ä°mparatorluklar çağı, güç dağılımını, erklerin bölüÅŸmesi gibi temel vurgulara yönelik bir beklentiyi karşılaması baÄŸlamında da önem atfetmek mümkündür.
Son cümle olarak; bana daha çok küreselciler ile ulusalcılar ortaklaÅŸa birlikte hareket ederek halkları ve dolayısıyla insanları istendik davranışlara yönelteceklerdir. KurtuluÅŸ ise insan kalmakta olacaktır. Ama her ÅŸey insan olmanın karşısında yer alacaktır.
kaynak: HER TARAF
Meseleye birde bu çerçeveden bakın bakalım…
Henüz yorum yapılmamış.