Sosyal Medya

"Kent Vuruldu, Ben Öldüm!"

Hüseyin Akın / Milli Gazete



“Hikmet Kızıl mizahla trajik olanı ustalıkla buluÅŸturan bir yazar. Herkesin trajikomik deyip gülme mesafesinden izlediÄŸi durumlara o surat asma hakkını kullanarak yaklaşıyor.”
Hikmet Kızıl yeni çıkacak “Metruk Åžehre Lanet Okuma Alfabesi” kitabına önsöz yazmamı istediÄŸinde ilk bu cümle canlandı zihnimde. Daha önce yazdığı mizah tadında kitaplarından haberdardım. “Ve Eylül Bir Ayın Adıdır Aslında” ve “Meczup Müntehir” adlarını taşıyan iki deneme kitabının yanı sıra “Çay Da Mı Ä°çmeyek” isimli bir mizah-öykü kitabı yayımlanmıştı.
Ä°nsan metruk bir ÅŸehre ne diye lanet okur? Hadi okudu diyelim, ne diye onun alfabesini oluÅŸturmaya kalkar. Hikmet Kızıl biraz mizahsa çokça öfkedir aslında. En azından okuyunca bunu anlıyorsunuz. Gülmesi, ÅŸaka yapması sakın sizi aldatmasın. Ä°çindeki volkan ansızın patlayabilir. Buyurun okuyun: “Sözcükleri bir hançer gibi göÄŸsümde denedim… / Her sabah uyandım, her gece öldüm… / Bir ÅŸiir kaç kere öldürür bir insanı… Ä°lkini ben denedim… / Çürüyen bir alfabeydi zaman… / Kent vuruldu, ben öldüm…” (Metruk Åžehre Lanet Okuma Alfabesi, s. 90)
Bazı kitapları hangi duygulanım ve niyetle okursanız odur. Hikmet Kızıl’ın bu son kitabını böyle bir yöneliÅŸle okudum. Deneme olduÄŸu kadar ÅŸiir; ÅŸiir olduÄŸu kadar öykü. Türlerin içi içe girdiÄŸi bir dünyada her ÅŸeye raÄŸmen yine de ÅŸiir “ben buradayım” diyor. Ä°yisi mi okuyun ve siz karar verin.
(Hikmet Kızıl-Metruk Şehre Lanet Okuma Alfabesi-Kadran Yayınları)

 

YAKIN ESÄ°NTÄ°LER

Samet Dindar içimizden biri. Ä°çimiz gibi. Ä°stanbul’un seçkin liselerinde idarecilik yapmış ve hâlâ bu görevi sürdürüyor. Åžiir sivil ve özgür bir kiÅŸilik ister. Ä°kisi de Samet Dindar’da mevcut. Åžiirle ilgisi yeni bir ÅŸey deÄŸil kuÅŸkusuz. Barbar dergisinin mutfağından gelen güzel kokunun sebeplerinden biridir ne de olsa. GeçtiÄŸimiz günlerde bir niyetini gerçekleÅŸtirerek hepimizi sevindirdi. Evet evet! Åžiirlerini kitaplaÅŸtırdı. DiÄŸer bir tabirle hayat hikâyesinin önyüzüne bir ÅŸiiri yerleÅŸtirdi. Kitabın ismi, içindeki ÅŸiirleri doÄŸruluyor: Efla-Yakın Esintiler. EditörlüÄŸünü Recep Yılmaz yapmış. Kitaptaki ÅŸiirlerin esintisine eÅŸlik eden çizgileri de çok beÄŸendim. Bu iç çizimler Yunus Emre Selik’e ait. Tam kırk bir ÅŸiir var kitapta. Öyleyse kırk bir kere maÅŸallah! Efla da kim diye kitabın bütün sokaklarını dolaÅŸtım. Sonra bir metroda rastladım ona. Sürgün olduÄŸunu sonradan anladım. Dizelerin içerisine saklanmıştı:
“güpegündüz girilen bu fare delikleri / bu floresan tüneller / bu çiÄŸ kampana sesi / yutuyor beni / bu arsız trenler aklımı kaçırıyor / yürüyen merdivenlerden / ve üstüme devrilen bu herkeslerden / kaçıyorum kaçıyorum ben / sen tut beni efla la”
Selam olsun!

 

“ADI: GEL, SOYADI: GÄ°T”

Satılmış Ümit Çetinkaya öÄŸretmen yazarlardan. Åžiirler ve denemeler yazıyor.
Ayrıca memleketi Karabük’te bir mahalli gazetede köÅŸesi de var. Bir ayağı doÄŸu diÄŸer ayağı batıda. ODTÜ Bilgisayar ve ÖÄŸretim Teknolojileri EÄŸitimi mezunu. Aynı alanda öÄŸretmenlik yapıyor. Cevval ve çalışkan. Radyolarda yaptığı edebiyat programlarını hiç saymıyorum. Bende yayımlanmış iki kitabı var. Biri deneme (Delikanlıca Yazılar) diÄŸeri ÅŸiir (Suçlu Åžiirler). Åžiirin suçu neymiÅŸ diye bakayım dedim. Karşıma ÅŸu dizeler çıktı: “Gelgitleri vardır insanların hayatta / Ey AÅŸk! Misafiriz, geldik gittik olacak / Sen geldin sonra, geldin ve gittin. / Bir daha olmadın olacak. / Bir yürek, atan sana, / Bir insan daha doÄŸar dünyaya. / Adı: Gel; soyadı: Git.”
Ümit Çetinkaya gücünü bir alanda teksif ettiÄŸi takdirde edebiyat alanında hem daha çok zaman kazanacak hem de yazdıklarıyla daha saÄŸlıklı biçimde yüzleÅŸebilecektir. Yazmanın taÅŸrası merkezin dışarısında deÄŸildir hep. Merkezde de taÅŸrayı yaÅŸayabilir bir kalem. Önemli olan fiziki coÄŸrafya deÄŸil, zihnen ve kalben bulunduÄŸun yerdir. Azminin bereketlenmesi dileÄŸiyle.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.