Sosyal Medya

Güncel

Medreselerin sivilliği avantaj mı sorun mu?

Yasin Aktay / Yeni Åžafak



Tamamen sivil inisiyatiflerle ortaya çıkan, geliÅŸen ve çeÅŸitlenen medreseler özellikle Cumhuriyet tarihinde yeraltına çekilerek tektipleÅŸtirici kültürel hegemonyaya karşı ciddi bir direniÅŸ hattı kurdular. Ä°slami ilimlerin tamamen yok olmasını engellemeye çalışarak asgari bir müfredat çerçevesinde temel Ä°slami ilimlerin hayatta kalmasını saÄŸladılar. Bu yanlarıyla medreseler ölüm-kalım mücadelesi vermekte olan Müslüman toplum için hayati bir teneffüsü yerine getirdiler.

Ancak tabiatı itibariyle tamamen sivil olan ve hiçbir resmi tanınırlığı olmayan bu kurumun bütün Ä°slam toplumunun ilmi ihtiyaçlarına cevap verecek ÅŸekilde kendisini geliÅŸtirebilmesini, ihtiyaç duyacağı bir reform üzerine düÅŸünüp bunu da yapabilmesini beklemek her ÅŸeyden önce medreseye de haksızlık olur. Yapamamıştır, yapamazdı.

Åžu anda bile hepsi birbirinden çok deÄŸerli, samimi çalışmalar olsa da bunlar arasında ciddi bir çeÅŸitlilik, farklılık ve standartsızlık var. Belki bu özelliÄŸi bir açıdan tam da onun gücünü de oluÅŸturur. Hocaların kiÅŸisel kaliteleri, bulundukları ortam ve öÄŸrencilerin kapasiteleri, talebelikleri, toplumdan alabildikleri destekler, hepsi birden bir medresenin performansını belirleyen ve onu kendine özgü kılan etkenler olarak devreye girer. Standartların çok önemsendiÄŸi bir çaÄŸda medresenin bu olumsallığı yeterince takdir edilmeyebilir ve bir sorun da oluÅŸturabilir. Ancak hüsnü niyetle her zaman iÅŸin olumlu tarafından bakma imkânı da vardır.

KÜRTÇE EĞİTÄ°M Ä°ÇÄ°N PRATÄ°K MODEL

Özellikle DoÄŸu’daki medreselerin Tevhid-i Tedrisat’ın dini eÄŸitim üzerindeki baskısına ilaveten Kürtçe eÄŸitim yasağına karşı da direnen bir boyutu vardır. Böylece pekâlâ Kürtçe eÄŸitimin mümkün olabildiÄŸini gösteren kurumsal pratiÄŸi, medreselerle halk arasında çok anlamlı bir organik iliÅŸkinin izlenebileceÄŸi somut bir model oluÅŸturmuÅŸtur.

Cumhuriyet tarihi boyunca bu model baÅŸlarda tamamen yok edilmeye, bastırılmaya çalışılmışken, ellilerden sonra da sosyolojik varlığı takdir edilse de resmen görmezden gelinmiÅŸ. Bunlardan faydalanma yoluna gidilmemiÅŸtir. Ä°lk defa geçtiÄŸimiz 10-12 yıl içinde Diyanet “mele”lere belli kıstaslar dahilinde kadro tahsis ederek, bu modelin kendisini daha rahat koÅŸullarda yeniden üretebileceÄŸi bir ortam oluÅŸturmuÅŸtur. Böylece medreselerin genel-geçer müfredatı ve eÄŸitim pratikleri bir bakıma resmen tanınmış oldu.

Ancak burada imam-hatip ve ilahiyat fakültelerinin eÄŸitim müfredatları ve pratikleri arasında bir uyum saÄŸlama ihtiyacı da hep orta yerde durmuÅŸtur. ÖÄŸrenci kabul sistemi, hocaların yeterlilikleri, akreditasyonları vs. zannedildiÄŸi kadar kolay olmaz. Çünkü sivil olarak yürütülen ve halen resmi bir kabulü ve standardı olmayan sistemin topyekûn eklemlenmesi zor. Resmiyet herkese açık, ÅŸeffaf, denetlenebilir ve belli bir kalite garantisi ister. Sivil toplumla organik iliÅŸkide bu garanti bizzat halkın takdiri ile olur ancak devlet kabulünde bunun kurallara, kriterlere baÄŸlanması zaruridir.

MEDRESELERÄ°N GÜÇLÜ VE ZAYIF YANLARI

Bununla birlikte birçok ilahiyat fakültesi ve imam-hatip okulunda bazı medrese pratikleri ve müfredatlarından faydalanılarak bir senteze gidilmeye çalışıldığı görülüyor. Medrese hocaları veya öÄŸrencilerinden ilahiyat fakültelerinde lisans, yüksek lisans ve doktora çalışmaları yapanlarının yanı sıra ilahiyat fakültelerinin de medrese müfredatına duydukları ilgi kurumlar arasındaki açıklığı da kapatabilir elbet.

Esasen genel eÄŸitim pratikleri açısından medrese pratiklerinin oldukça ilham verici ve cazip örnekleri üzerinde durulabilir.

Mesela, daha önce baÅŸka bir makalemde yazmıştım, Hoca-öÄŸrenci iliÅŸkisinin hiyerarÅŸik ve herkesi daha ilk aÅŸamadan itibaren hem hoca hem öÄŸrenci kılan sistemi, klasik Midrash eÄŸitim sistemini andıracak ÅŸekilde organize olan süreci, eÄŸitim felsefesinin tartışılması için hazır bir pratik olarak önümüzde durmaktadır. Medrese eÄŸitim sisteminde bir öÄŸrenci kısa bir süre içinde öÄŸrendiklerini hemen baÅŸkalarına aktarmak suretiyle çok daha erken bir aÅŸamada öÄŸrendiklerini paylaÅŸabilme melekesi ediniyor. Böylece bir ÅŸeyler öÄŸrenir öÄŸrenmez bu öÄŸrendiÄŸini hemen baÅŸkasına da aktarma tecrübesi ediniyor. Bu hem bilginin daha iyi pekiÅŸmesini saÄŸlıyor, hem de öÄŸretim tecrübesi hemen kazanılmaya baÅŸlıyor. Bugünün modern üniversite sisteminde hoca doktorasını bitirip öÄŸretim üyesi olarak atanıncaya kadar ders veremiyor, ders verme tecrübesi edinemiyor. Böylece bilgi çok fazla benimsenemiyor, hocanın pedagojik melekeleri zamanında yeterince geliÅŸememiÅŸ oluyor.

DiÄŸer yandan okunan kitapların muhtasarları yani özetleri ezberleniyor. “Ezber eÄŸitim” diye modern eÄŸitim anlayışınca hor görülen bu yöntem aslında iyi irdelendiÄŸinde eÄŸitimin saÄŸlamlığının en önemli teminatı olabiliyor.

Bugün bir üniversite hocası olarak en çok mustarip olduÄŸumuz konulardan birisi öÄŸrencilerin bir önceki sene öÄŸrendiklerine dair hiçbir müktesebat taşıyamıyor olmalarıdır. Ezber karşıtı yaklaşımlar yüzünden öÄŸrencinin adeta hiçbir ÅŸey öÄŸrenmemesi veya öÄŸrendiÄŸi ÅŸeyleri kısa sürede unutmasına elveriÅŸli bir zemin teÅŸvik edilmiÅŸ oluyor. Oysa belli bir ezberi olmayanın üzerinde düÅŸünebileceÄŸi veya kendisiyle düÅŸünebileceÄŸi bir haznesi de yok demektir.

Muhtasarın ezberlenmesi neresinden bakılırsa bana göre öÄŸrenmenin saÄŸlıklı iÅŸleyebilmesi için çok gereklidir. Bugün özellikle Arapça ve fıkıh konusunda bu medreselerde verilen öÄŸretimin çok daha kalıcı olduÄŸu rahatlıkla söylenebilir. Ancak bu ezberlenenin münasip bir uygulama alanının bulunması konusunda aynı avantaja sahip olduÄŸu o kadar kolay söylenemez.

Yine de sistemin göz ardı edilemeyecek bir zorluÄŸu da diÄŸer birçok alanda olduÄŸu gibi, eÄŸitim tarzına veya yöntemine yüklenen aşırı kutsallaÅŸtırılmış anlam yüzünden hiçbir revizyona, tadilata veya deÄŸiÅŸime konu edinilememesi.

Bu durum sistemi kendi deÄŸerlendirmesini yapacak bir mekanizma arayışından da uzak tutuyor. KutsallaÅŸtırma sadece müfredatın içeriÄŸinde deÄŸil, hoca öÄŸrenci iliÅŸkisinde de eleÅŸtiriye açık bir ortamın aleyhine iÅŸler. Seydâ’nın yarı mistik ve bir tür yanılmaz bir masum imam gibi görüldüÄŸü bir ortamda sistemin kendini geri-beslemesi, eleÅŸtirip yenilemesi imkânsız deÄŸilse bile bir hayli zordur. Bütün bu zorluklara karşı ortaya konulan nice samimi çabalara selam olsun.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.