Sosyal Medya

Faruk Beşer / Bu sorunun cevabını da siz verin

Faruk BeÅŸer / Yeni Åžafak



Ä°badetlerde aşırı gitmek insan tabiatının bir gereÄŸi olmalıdır ki sahabede bile böyle zorlaÅŸtırmalar vardır. Abdullah bin Ömer (ra) bu yönüyle tanınır. Ona göre Resûlüllah’ın (sa) her hareketi sünnettir. O bir aÄŸacın altında oturmuÅŸsa orada oturmak da sünnettir. Onun zorlamalarından biri, abdest alırken gözlerinin içini bile yıkamasıdır. Ama rivayete göre daha kırklı yaÅŸlarında bu sebeple gözlerini kaybetti. Hanımını öpse abdest alırdı, çocuÄŸunu öpse aÄŸzını çalkalardı. Abdullah bin Abbas ise, güzel bir koku koklamakla hanımımı öpmek arasında ne fark var ki abdest alayım derdi.

Ä°ki uçta olmakla meÅŸhur olan bu iki sahabi hakkında daha sonra fıkıh sahasında ÅŸöyle söylenecektir: “Ä°bn Ömer’in zorlaÅŸtırmalarından, Ä°bn Abbas’ın ise ruhsatları geniÅŸletmelerinden sakınmak gerekir”. Buna bazıları “Ä°bn Mesud’un ÅŸâz/aykırı fetvalarından da sakınmalı” kaydını koyarlar. Her ÅŸeye raÄŸmen bu üç isim de sahabenin en büyüklerinden ve alimlerindendir. Bu durum ÅŸunu da gösterir; bu aşırı titizlik ya da gevÅŸeklik insanın tabiatında vardır ve hep var olacaktır. Allah onları sahabe neslinde adeta birer örnek ve köÅŸe taşı olarak yaratmıştır. Bu uçlar olacak ki orta çizgi bulunabilsin. Bu ümmet vasat bir ümmettir. Vasat, her iki tarafı, ifratı ve tefriti dengeleyen orta çizgidir. Onun için ümmetin bu orta çizgisini oluÅŸturan âlimlere sevad-i azam/ çoÄŸunluÄŸu teÅŸkil eden orta öbek denir ve onların görüÅŸleri manevi icma olarak dinin korunmuÅŸ bölgesi sayılır. Ä°stikametin garantisi onlardır. Resûlüllah, “Siz sevad-ı azamdan ayrılmayın” buyurmuÅŸtur. Bu, orta yolu ve ana damarı oluÅŸturan ulemaya uyun demektir. Dikkat edilirse burada, tereddüt halinde alimlerden biriyle yetinmemek ve çoÄŸunluÄŸunun görüÅŸüne uymak anlamı da vardır.

Bu konuda bu meÅŸhur üç Abdullah’a, dördüncüsünü, Abdullah bin Amr’ı da (Allah hepsinden razı olsun) eklemek gerekir. Abdullah evlendikten bir süre sonra babası Amr (ra) gelinini çağırır ve Abdullah’a olan memnuniyetini sorar. Gelini edepli bir ÅŸekilde; “Abdullah çok iyi bir delikanlı, ama ibadet yapmaktan eteÄŸime dokunduÄŸu bile yok” deyince Amr, hemen gidip oÄŸlunu Resûlüllah’a ÅŸikâyet eder. Resûlüllah Abdullah’ı çağırır ve hangi ibadeti ne kadar yaptığını sorar. Aldığı cevabı zor katlanılır bulmuÅŸ olacak ki, aralarında pazarlık baÅŸlar ve onun orucuna, Kur’an okumasına, gece namazına sınırlama getirir ve buyurur ki; “Her ibadet edenin/ âbidin bir coÅŸması olur, her coÅŸma da bir gün gevÅŸer ya sünnete döner ya da bidate. Sünnete dönerse yolu bulmuÅŸ olur, baÅŸka tarafa dönerse helak olur”. Sonra Abdullah diyecek ki, Resûlüllah bana bunları söyledi ama ben yine ibadetlerimde eksiltme yapmadım. KeÅŸke onun dediÄŸini yapsaydım (Buhari). Çünkü çok erken yaÅŸlarda ihtiyarlayıp çökmüÅŸtü.

Bir defasında Resûlüllah (sa) mescide girdiÄŸinde iki sütun arasına gerilmiÅŸ bir ip gördü ve ne olduÄŸunu sordu. “Bunu Zeynep baÄŸlamış, namaz kılmaktan yorulduÄŸunda buna dayanır” dediler. Resûlüllah, “Çözün ÅŸunu. Herkes zinde olduÄŸu sürece kılsın, bir ağırlık hissettiÄŸinde yatsın uyusun” buyurdu. AiÅŸe annemiz de Resûlüllah’ın ÅŸöyle buyurduÄŸunu nakleder: “Namazda birinize uyku hali gelirse, uykusunu alıncaya kadar yatıp uyusun. Çünkü bu halde namaz kılan ne dediÄŸini bilemez, istiÄŸfar edecekken kendi kendisine kötü söylemiÅŸ olabilir” (Buhari, Müslim).

Resûlüllah insanları Ä°slam’a davet konusunda daima kolaylaÅŸtırma yolunu öÄŸütlediÄŸi malumdur, “KolaylaÅŸtırın, zorlaÅŸtırmayın, müjdeleyin nefret ettirmeyin”. Ancak farzlar ve haramlar bellidir. Onlara riayet Ä°slam’ın olmazsa olmazlarıdır. Onlardan taviz vermek kolaylaÅŸtırma anlamına gelmez, önceden de dediÄŸimiz gibi bu, tahrif / dini bozma olur.

Tam bu satırları yazarken bir vatandaÅŸ aradı ve bir fetva sordu: Ä°ki sene önce ağır bir hastalık yaÅŸadım ve Ramazan orucumu tutamadım, fidyesini/ kefaretini verdim. Sonraki sene iyileÅŸtim tutabildim. Åžimdi bir hocamız o fidyesini verdiÄŸim ramazanımı da tekrar tutmam gerektiÄŸini söyledi, ne yapmalıyım?

Åžimdi bu bilgiler ışığında bunun fetvasını da size bırakıyorum; fidyesini verdiÄŸi iki yıl önceki orucunu tekrar tutmalı mı, yoksa verdiÄŸi fidye ile yetinmeli mi?

Burada rahmetli Bekir Sadak Hocanın bir esprisini de hatırlatalım: Birisi hocaya sormuÅŸ; hocam ben kırk yıldır abdestimi ÅŸöyle alıyordum. Ä°tiraz edildi, bir hocaya sordum; olmaz, fıkha göre böyle bir abdestle kıldığın bütün namazları kaza etmen gerekir dedi, ne yapayım? Hoca o sevimli üslubuyla: “Fıkha sorarsan kaza etmen gerekir ama Allah’a sorarsan hiçbir ÅŸey gerekmez” demiÅŸ. Tabii ki bu bir espri ama anlamlı bir espri.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.