"Detaylarda BoÄŸulmak"

Yeni süreçlerde kendi gerçeÄŸimizi mercek altına aldığımızda ÅŸöyle bir durumu gözlemlemek mümkün…  Kendi doÄŸrularımızı hayatlaÅŸtırmaktan uzaklaÅŸtıkça veya zorlandıkça detaylara dalıp gidiyoruz… Detaylara dalarken birçok gerçeÄŸin ve görevin ıskalandığını görebiliyoruz… Anın vacibini ihmal eden Müslüman bireyler, zamanın ruhuna da yabancılaşıyor…

Amelde zafiyet baÅŸ gösterdikçe fikirde teferruat artıveriyor… EylemsizliÄŸe alışan bizler, söylemde savrulmaya da kapı aralamış oluyoruz…

Esastan uzaklaÅŸtıkça o nispette fikri dağınıklık ve donukluk baÅŸlıyor… DoÄŸrusu detaycılığımız fikirde derinleÅŸmeyi doÄŸurmuyor aksine dumura uÄŸratıyor… Çünkü detaylarda gezinmek bir sorumluluk yüklemiyor, çoÄŸu zaman entelektüel bir tatminden öteye gitmiyor…

Uç ve uçuk düÅŸünceler, ÅŸaz görüÅŸler, netameli gündemler anaforundan ana gündemlerimizden ve görevlerimizden kopuyoruz… Belki de teferruat tercih ederken ustaca bazı sorumluluklardan kaçıveriyoruz…

         Özü kaçırıp detaylarda boÄŸuluyoruz… O kadar karmaşık konular, tarih boyunca sonuçlanmamış tartışmalar bizi buluyor ki gün geçtikçe özden uzaklaşıyoruz…

         Ehemden mühime yol almamız gerekirken usul ve esastan uzak, disiplin dışı yönelimler insanımızın enerjisini alıyor ve yoruyor… ÇoÄŸu zaman da boÅŸa kürek çekmiÅŸ oluyoruz…

         Zihin dünyamız adeta yamalı bir bohçaya benziyor… Anlamsız sorular, gereksiz tecessüsler, hikmetsiz teferruatlar, temelsiz tartışmalardan geriye kalan nedir?

         Bulanıklık, belirsizlik, başıboÅŸluk ve bocalamak deÄŸil mi?

         Felsefi ve kelami detaylar… Politik ve ideolojik mecralarda misyonumuzu unuttuk…

         Önceliklerimiz neydi, hatırlayan var mıdır?

         Bunca arayış, analiz, tartışma hangi amaca hizmet ediyor? Dünya ve ahiretimize katkısı nedir? Dava ve davetimize faydası var mıdır?

         Kısır döngüler… Dipsiz kuyular…

Neyin peÅŸindeyiz?..

         ÇoÄŸu zaman detaylar ufku kapatıyor, geleceÄŸi karartıyor, umudu azaltıyor…

         Detaylar evrensel Ä°slami tasavvuru ve tasarıyı, kültür ve medeniyetin önünü tıkıyor…

         Ä°slami temsil ve tebliÄŸ etmek yerine, temcit pilavı gibi tekrar tekrar tartışmak haz veriyor…

         Bugünün dünyasında kim olduÄŸumuzu, neyi temsil ettiÄŸimizi sorgulamıyoruz… Çünkü sosyo-sanal mecralardaki kontrolsüz gidiÅŸatımız, düÅŸünce ve kimliÄŸimizi bulanık hale getiriyor…

         Çevrimiçi yaÅŸamlar gerçek hayatların yerini alıyor…

         Gerçek yaÅŸamlar, gerçek hayatların yerini alıyor…

         Gerçek anlamdaki inanç, bilinç ve direnç dinamiklerimizdeki bütünlük ve tutarlılık zedelendi…

         Bütünü göz ardı ederek denetimsiz detaylara dalışları baÅŸarı sanıyoruz… Hâlbuki bu boyutlardaki bir detaycılık belki de bir hastalık iÅŸaretidir…

         Biz bu seviyede ayrıntılarda gezinmeyi baÅŸarı ya da bilgelik saysak da sonuçta savruluyoruz… Yoksa kendi gerçeÄŸimizle yüzleÅŸmekten mi kaçıyoruz?..

         Zihin ne ile meÅŸgul? Kalp neyin tasasını çekiyor? Ruhun ıstırabı nedir?

         Yüksek ego, düÅŸük özgüvenle her konuda haklılığımızı ispatlama çabasındayız sanki…

         Ä°çinde bulunduÄŸumuz bu ahval ve gidiÅŸat bana tarihteki ÅŸu kareyi hatırlatıyor:

         Kerbela faciası sonrası, Abdullah bin Ömer (r.a)’e Iraklı biri soruyor:

-         Ä°hramlı iken sinek öldürmenin hükmü nedir?

Ä°bn Ömer:

-         Åžu Irak halkının haline bakın! Hz. Peygamber’in torununun Kerbela’da kanına girerler, bunun hükmünü sormazlar; öldürdükleri sineÄŸin fetvasını sorarlar…

Gelelim günümüze ÇaÄŸdaÅŸ Kerbelaların kahredici gerçeklerine kendilerini kapatıp hangi soru ve tartışmaların peÅŸindeyiz?

Bakara Suresinde, Ä°srailoÄŸulları’nın “inek kıssasında” takındıkları tutumu hatırlıyorum… Gereksiz sorular ve ilahi emri sürüncemede bırakanlar…

Ashab-ı Kehf’i tartışanların gaybı taÅŸlamalarına Kur’an dikkatimizi çekiyor…

Hasıl-ı kelam; farazi senaryolardan, fuzuli komplo teorilerinden, kurgu ve varsayımlardan kurtulup kalıcı ve kaliteli güzelliklere imza atmamız gerekiyor…

Kıyamet öncesi kıymetli iÅŸler bize yakışır…