Özürlüler ve Allah’ın Adaleti meselesi
Faruk BeÅŸer / Yeni Åžafak
Åžöyle sorularla sıkça muhatap oluruz:
Yaratılıştan kusursuz olan canlılarla kusurlu yaratılanlar arasında ne fark vardır ki, kusurlular böyle yaratıldılar? Bunu Allah’ın adaleti ile nasıl açıklayabiliriz?
Önce bu sorunun pek çok meselenin nirengi noktası olan zor bir soru olduÄŸunu kabul etmek zorundayız. EÄŸer böyle soruların yeni bir ÅŸey söylemeye gerek kalmayacak bir cevabı verilebilmiÅŸ olsaydı ÅŸimdi biz de cevap aramak zorunda kalmazdık. Hatta cevap için ÅŸöyle karşı bir soru da sorulabilir: Her zaman her sorunun kesin cevabı verilebilir mi, ya da verilmiÅŸ midir? VerilmemiÅŸse, ki öyle gözüküyor, o zaman da bundan ÅŸöyle bir sonuç çıkarabiliriz: Demek ki kulun böyle soruların cevabını kendi ÅŸartlarına göre arama gibi bir görevi daha vardır. Bu da onun tefekkürün bütün bileÅŸenleri yardımıyla aklını kullanmasının istenmiÅŸ olmasıyla eÅŸ anlamlıdır. DüÅŸünecek ve imanını tahkik düzeyine çıkaracak. Tekdüze olmayan hayatta pentatlon yarışını kazanacak. Bu aynı zamanda insana ve düÅŸünmeye verilen deÄŸerin de bir ifadesidir.
Belagatte okuduÄŸumuz ‘Telhis’ kitabında ÅŸu anlamda bir beyit vardı: “Nice fevkalade akıllı insanlar görürsünüz, hayatları zorluklarla doludur. Ve nice zırcahil insanlar görürsünüz, nimetler içinde yüzerler. Ä°ÅŸte bu durum bazen düÅŸünceleri allak bullak eder ve derya gibi âlimi bile zındık yapar.” Demek ki meselenin çözümü kolay deÄŸildir ve düÅŸünüp hikmetlerinin bulunmasını gerektirir. Mesele doÄŸrudan ÅŸer problemi (teodise) ile de alakalıdır.
Biz aklımıza gelenleri söyleyelim:
Önce kusurlu olma ne demektir? Mesela boyu uzun olan mı kısa olan mı kusurludur? En olumlu saydığımız bir insanla en olumsuz saydığımızı bir çizginin iki ucuna koyalım, arada daha sonsuz sayıda farklı insan olacak. Hangisinin yaratılışını en kusursuz sayacağız? Kaldı ki bize göre kusurlu saydıklarımızın yanında pek çok açıdan, yine bize göre daha iyi durumda olanlar bulunacak. O zaman adaleti ve adaletsizliÄŸi nereden baÅŸlatacağız?
Sonra Allah’ın yaratmasındaki adaleti biz kendi ölçülerimizle mi belirleyeceÄŸiz? Sanki Allah herkesi eÅŸit yaratmak zorunda idi de bir kısmını farklı yaratınca adaletsizlik yapmış oldu. Oysa meseleye bu kısacık imtihan dünyasında Allah’ın herkese istediÄŸi soruyu sorup ondan o sorunun cevabını bekliyor olması olarak bakmak daha mantıklı olabilir. Hangi sorunun kaç derecelik bir puanının olduÄŸunu da biz bilmiyoruz. Muhtemelen bu farklılıktaki adaleti ancak gidince anlayacağız.
Biz Allah’ın (cc) herkesi her bakımdan eÅŸit yaratmasının adalet olduÄŸunu sanabiliriz. Oysa bu her ÅŸeyin altüst olması ve hayatın bitmesi anlamına gelir. Birinin diÄŸerinden farklı yaratılmış olmasını adaletsizlik sayarsanız dünyadaki herkesin her bakımdan eÅŸit olması gerektiÄŸi sonucuna varırsınız. Zamanda, mekanda, cinsiyette, boyda postta, saÄŸlıkta, zenginlikte fakirlikte… ilah. O takdirde hayatın aslında hiç olmadığını ve durduÄŸunu göreceksiniz. Hatta bu eÅŸitliÄŸi sadece insanla sınırlamamız da haksızlık olur. Çünkü birisi çıkıp haklı olarak, niçin Allah bizi insan, yılanı ise sürüngen bir hayvan yarattı, yılanın suçu neydi? diye sorabilir. Veya bunu yılanın kendisi sorabilir. O takdirde onlarla da bir eÅŸitlik saÄŸlandığını düÅŸünün. Hatta bunu hayatın diÄŸer bütün alanlarına ve diÄŸer bütün varlıklara doÄŸru geniÅŸletin ve sonra da karşınıza çıkan manzarayı hayal edin! Böyle bir hayat olabilir mi? Demek ki farklılıkta hikmet vardır ve bu durum adaletin ta kendisidir. Ancak bizim bu hikmeti/ hikmetleri anlamaya çalışmamızın da bir sakıncası yok.
Åžimdi tekrar sadece insanlara gelelim ve tekrar bütün insanların her bakımdan eÅŸit olduÄŸunu hayal edelim. Kim kiminle evlenecek, kim kimi çalıştıracak, kim kimi sevecek? Farklılık olmazsa sevgi, merhamet, acıma, yardımlaÅŸma gibi yüzlerce duygu ve iliÅŸki kaybolup gitmeyecek mi? Böyle bir hayatta yaÅŸamayı kim ister? Bir güçlünün bir özürlüye el uzatması, bir zenginin bir fakirin imdadına koÅŸması, bir saÄŸlamın bir hastaya merhem olması gibi yüzlerce duygu karışmamış bir hayatın tadı tuzu kalır mı?
Bu sebepledir ki Resûlüllah Efendimiz (sa) “Siz dünya nimetleri konusunda kendinizden aÅŸağı saydıklarınıza, ibadet ve takva konusunda ise yukarıda gördüklerinize bakın” buyurur. Bu durum bile farklılığın aslında insanın yükselmesi için bir motivasyon olduÄŸunu gösterir. Dünya nimetlerinde kendinizden üstün saydıklarınıza özeneceÄŸinize, ibadet ve takvada üstün olanlara bakıp onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz. Bu daha akıllıca olur.
Henüz yorum yapılmamış.